KRAL I. BORİS’İN ÖNEMİ
I. Boris (852-889), Bulgaristan’ın geleceğini çizen bir kral oldu. Farklı kökenlerden gelen halkını birleştirmek amacıyla Hıristiyanlığı kabul ederek (865), onu tek bir din altında toplanmaya zorladı. İstanbul patriğinin otoritesi altına girerek (böylelikle papanın otoritesini reddetmiş oluyordu) Batı’ya sırtını döndü.
Kiril alfabesini yaratan Aziz Kiril ve Metodiy’in cezalandırılan çömezlerini ülkesine kabul ederek Slavlara bir alfabe kazandırdı. Latin ve Grek alfabesine denk olan bu alfabeyle eski Bulgarca, dinî metinlerde ve törenlerde kullanılan bir dil haline geldi, Ortodoks Slavların, özellikle de Rusların dili olarak kaldı, Slav ırkının önde gelen edebiyat dili niteliğini kazandı; bunda, Rusya’yla çok önceden beri kurulmuş bulunan kültür ilişkilerinin rolü oldu.
lu ağına dayanmaktadır. Son zamanlarda inşa edilen Sofya-Varna ve Sofya-Burgaz otoyolları karayollannın önemini daha da artıracaktır. Denizcilik bugün henüz önemsiz ölçülerdedir. Başlıca limanlar, Tuna üstündeki Rusçuk’la Karadeniz’deki Varna ve Burgaz’dır.
1997’de ihracatın yüzde 9,7’si İtalya’ya; yüzde 9,47ü Rusya’ya; yüzde 7,4’ü ise Yunanistana yöneliyordu. Turizm, olağanüstü bir gelişme göstermiştir. 1990?da ülkeye gelen 10,2 milyon turistin yandan fazlası ülkeden transit geçiyor, ülkede kalan turistlerin büyük bir bö-lümünüyse sosyalist ülkelerden gelenler oluşturuyordu. Bu sektörde de yeniden yapılanmaya ihtiyaç vardır: devlet tekelinin kalkması, batı ülkeleriyle daha fazla işbirliğini gerektirmektedir. Bu işbirliğine örnek olarak Rusalka’da açılan Club Méditerranée veya Sofya’da inşa edilen Sheraton Oteli gösterilebilir. Kışın Pomporovo’da (Rodop Dağlan) ve Borovec’te (Rila Kütlesi) kış sporları yapılabilmektedir. Sofya, Olimpiyat şehri olmayı bile düşlemektedir. Pirin Kütlesi’nin eteğindeki Sandanski kaplıcalan, çok iyi donatılmıştır. Uzunluğu 378 km’ye varan Karadeniz kıyıları, ince kumuyla ve deniz suyu sıcaklığının yüksekliğiyle tanınmıştır (ağustos ayında 24 derece).
TARİH
Bölgenin ilk sakinleri, Homeros’ta adı geçen Traklardır. Romalılar burada MS I. yy’m ortalarında Moesia ve Trakya eyaletlerim kurdular. Doğu Roma İmparatorluğu’nun sınırları içine alınan bu bölge büyük istilalara sahne oldu: Slavlar, VI. ve VII. yy’lardaki istilaları sonucu bölgeyi Slavlaştırdılar ve burayı kendilerine sürekli yerleşim yeri haline getirdiler.
Ortaçağ’da Bulgaristan
Kalabalık olan ve yerleşik düzene geçmiş bulunan, buna karşılık dağınık kabileler halinde yaşayan Slavlar, Hint-Avrupa kökenli dillerini bölgede yaşayan halklara dayattılar. Bölgeyi sonradan istila eden Asparuh (Esperik) Han’a bağlı Önbulgarlar681’de, Bizans imparatorunu Bulgaristan adım alan bir Slav-Bulgar devletini tanımaya zorladılar. Az sayıda olan Önbulgarlar, Türk-Tatar kökenli kendi dillerini bırakarak, Slav dilini kabul ettiler. Fliska, daha sonra da 926 yılından başlayarak Preslav, bu ilk krallığın (681-1018) ilk başkenti oldu. I. Boris’in oğlu olan ve çar unvanını alan Simeon’un çarlık dönemi (893-927) çok parlak geçti. İmparatorluk, sınırlarını büyük ölçüde genişletti ve yeni başkent olan Preslav (yeni Bulgar Ki-lisesi’nin patrikliğinin bulunduğu merkez), anıtlarıyla ve edebiyat okuluyla ün kazandı. Sarayın ve Kilise’nin şatafatı, feodal düzende yaşayan köylülerin yaşam koşullarıyla çelişiyordu. Halkın hoşnutsuzluğu kendini dinî sapkınlık biçiminde gösterdi (Katarcılığm atası olan Bogomillik) insanlara otoriteye itaat etmemeyi öğütlü-yordu. Giderek zayıflayan bu ilk imparatorluk, Çar Samuil’in (987-1014), «Bulgaroktonos» («Bulgar celladı») adı verilen imparator II. Basıleios’un orduları karşısında yenik düşmesiyle yıkıldı: Bulgaristan, 1018’den 1185’e kadar Bizans’ın egemenliği altında kaldı.
ikinci Bulgar krallığını (1185-1396), Boyar (soylu) kökenli İvan ve Petır Asen kardeşler kurdu. Krallığın başkenti Tırnova oldu. Bu krallık gücünü, imparator Flandre’lı Baudouin’i tutsak alarak üne kavuşan Kral Kaloyan (1197-1207) ve III. Ivan Asen’in yönetimiyle kazandı. Sanat yaşamı yeniden parlak bir döneme girdi (Boyana freskleri, Tırnova’daki kiliseler ve saraylar…) ve bu durum 1240’ta ülkeyi Tatarlar istila edinceye ve soylular arasındaki çekişmeler yönetimi güçsüz düşürünceye kadar sürdü. Ağır yenilgiye uğrayan, toprak bakımından küçü-
40
len krallık yine de Kral VI. İvan Aleksandır döneminde (13c 1371) parlak sanat yaşamını sürdürmeyi başardı.
Osmanlı egemenliği (1396-1878)
Patrik Eftimiy’in gösterdiği kahramanlığa rağmen Tırnc 1393’te, Vidin 1396’da düştü. Bulgar halkı yaklaşık beş yüzyıl 1 yunca sultanların mutlak egemenliği altında ve Yunan patrikl nesinin vesayeti altında yaşadı. Bu arada, Hayduklann («işyar lar») savaşımlarım öven folklorunun da kanıtladığı gibi, diren: düşüncesi bütünüyle yok olmadı. Yine de ulusal uyanışın ortj çıkmasını görmek için XIX. yy’a kadar beklemek gerekti. Buu; niş, daha 1835’ten başlayarak okulların kurulmasıyla, 1870’te niden kurulan Bulgar Kilisesi için savaşım verilmesiyle gerçek! ti. Devrimciler, bağımsızlık için yapılacak savaşımı organize meye çalıştılar: Georgi Rakovski, özellikle de Türkler tarafınc 1873’te asılan Vasil Levski bu savaşımı yürüttü. 1876 ayaklanr sı her ne kadar kanlı bir şekilde bastırıldıysa da (30 000 kişi öle uluslararası sert protestoların doğmasına yol açtı (Victor Hugc bu protestoculardan biriydi). 1877’de Romenlerin de destej alan Ruslar sayesinde Türklere karşı yürütülen bağımsızlık sa şı başarılı oldu, ne var ki çarın, Ayastefanos Antlaşması’nda yattığı «Büyük Bulgaristan», Berlin Antlaşması’yla (temn 1877), sultana bağlı küçük bir sancak haline getirildi; diğer y dan Makedonya yeniden Osmanlılara verilirken, Doğu Rume zerkliğe kavuştu.
1878’den 1944’e Bulgaristan
Çok liberal özellikler taşıyan Tırnova Anayasası’na rağn yeni rejimin 1879’da Batı’ya dönük bir başkent yaptığı Sofya de bir demokrasi limanı haline gelmedi.
Aleksandr Battenberg (1879-1886), daha sonra, Saksonya burg’lu Ferdinand (1887-1918) (bu sonuncu 1908’de kral ilan t di) gibi yabancı kökenli, otoriterhükümdarlar tahtlarını bırakj zorunda kaldılar. İki siyasî oluşum ortaya çıktı: bir yanda, D tır Blagoev tarafından 1891?de kurulan Bulgar Gizli Sosyal mokrat Parti (bu partinin «dar» adı verilen kanadı 1919’da Bı Komünist Partisi’ne dönüşecektir), diğer yanda, 1901’de kurt Aleksandır Stamboliyski’nin başında bulunduğu Çiftçi Partis siyaset adamı, III. Boris’in (1918-1942) hükümdarlık dönerr başında kurulan hükümette başbakanlık da yapmıştı, fakat b nayete kurban gitti. Komünistlerin ve çiftçilerin ekim 1923’t<
TÜRK AZINLIK
Osmanlı egemenliğinin mirası olan Türk azınlık Doğu Rodop’ta ( cali) ve kuzeydoğuda (Razgrad, Silistre) yerleşmiştir. 1990’da 900 kişi (nüfusun yüzde 9’u) olan bu azınlığın önemi giderek artmakta Bununnedeni, 1950 ile 1978 yılları arasında, Bulgar vatandaşı olan} laşık 270 000 Müslüman Türk’ün Türkiye’ye göçe zorlanmış olrr na rağmen, bu azınlıktaki nüfus artışının ortalama artış oranının üs de bulunmasıdır. 1984-1985 yıllarında Todor Jivkov’un, hoşgörü s setini bozarak, Türk adlarının Bulgarlaştırılması yolunda baskı uyg ması, önemli olaylara yol açtı. İnsanların seyahat etme özgürlüğü verilir verilmez, 350 000 Türk, 1989 yazında Türkiye’ye sığındı. E sonra, ırk ayrımı gözeten kararlar geri alındı, göç edenlerin bir bölı geri döndü (yaklaşık 160 000), Türk toplululuğu bundan böyle, he şit ayrılıkçılığa karşı olan Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) tar; dan temsil edilmektedir. Bulgar halkının güçlü bir milliyetçilikle 1 çıkmasına rağmen, okullarda Türkçe derslerinin okutulmasına 199 resmen yeniden başlandı.