Kuzey Amerika
Batı yarıküredeki iki yarı kıtanın (öbürü Güney Amerika) en büyüğü. Aşağı yukarı bir dikdörtgen biçiminde olan Kuzey Amerika, kuzeybatıya Alaska yarımadası ve Aleut adaları dizisiyle, kuzeydoğuya dünyanın en büyük adası olan Grönland’la, güneydoğuya Florida yarımadasıyla, güneybatıya da Meksika ve Güney Amerika’ya geçiş şeridiyle uzanır. Ayrıca Antil adalarına da çoğu zaman Kuzey Amerika’nın fiziksel tanımı içinde yer verilir. Kuzey Amerika, karalarının yüzölçümü bakımından Asya ve Afrika’dan sonra dünyanın üçüncü büyük kara parçasıdır. Siyasal ya da kültürel nedenlerle Kuzey Amerika’nın bazı başka tanımları da yapılmış, Danimarka’nın egemenliğinde olan, aslında üstünde kalıcı yerleşme
yerlerinin pek bulunmadığı Grönland, çoğu zaman Avrupa’nın bir uzantısı olarak kabul edilmiştir. Meksika ile Güney Amerika’yı birbirine bağlayan dar kıstak üstünde yer alan küçük ülkeler, Orta Amerika diye ayrı olarak ele alınabilirler. Ayrıca,. Antil. adaları ve Meksika’nın
. Büyük Okyanus’un kuzey kıyısındaki çok yağışlı dar alanın dışında, bölgenin büyük kesimi kuraktır; ama aynı zamanda da, yükseltiye bağlı iklim bölgelerine ayrılmıştır; Sıcak ya da kurak düzlüklerden yüksekliklere doğru gidildikçe,yağışlııve serin asalp iklimi koşullarına geçilir. Yükseltiye bağlı bu değişikliklere, bulunulan enleme bağlı değişiklikler eklenir: Kuzeyde serinden, güneyde sıcağa doğru uzanan bir iklim sıralaması gözlenir. Kayalık Dağlar, Atlas okyanusu ile Büyük Okyanus’a dökülen ırmaklar arasındaki su bölümü çizgisini oluşturur; ama ABD’nin batısındaki kurak Büyük Havza’nın, daha küçük bir oranda da Orta Meksika’nın kuzey kesiminin ırmakları, içe akışlıdırlar (denize ulaşmazlar). Bölgenin her yanında yerleşme olanakları, yerel su kaynaklarına ya da dışarıdan su getirilmesine bağımlıdır. Kanada kalkanı. Kuzey Amerika’nın en büyük bölgesi, aynı zamanda en az
nüfuslu bölgesidir. Büyük Göller’in ve St. Lawrence halicinin kuzeyinde yer alan, Grönland’! da kapsayan Kanada kalkanı, Prekambriyen kökenli başkalaşma kayaçlarından oluşan büyük bir bölgedir. Quebec ve Labrador’daki Laurentides dağlarının, Baffin adasındaki ve Grönland’daki dağların gösterdiği gibi, doğu kenarı boyunca kalkanın yüzeyşekil- leri inişli çıkışlıdır. Kuzey Buzdenizi ile Büyük Göller arasındaki alanın büyük bölümünde alçak, yumuşak dalgalı bir yüzeyşekli gözlenir. Birbirini izleyen buzullaşmalar bölgeyi temizlemiş ve arkalarında uzun kış mevsimi boyunca donan milyonlarca küçük göl ve bataklık çayır bırakmışlardır. Akarsular genellikle kuzeye, Hudson körfezine ya da Kuzey Buzdenizi’ne doğru akarlar; ama kalkanın güney kenarındaki akarsular Büyük Göller’e ve St. Lawrence ırmağına yönelirler. Yaz mevsiminde yeterince su alamayan, bütün kış boyunca da don altında kalan topraklar zayıf, kayalık ve asitlidir. Kalkanın güney kesimi, yapraklarını dökmeyen iğne- yapraklı ağaçlardan oluşan ormanlarla kaplıdır; kuzey kesimiyse sürekli buzla kaplı olan yerlerin dışında, bodur çalılardan oluşan tundrayla örtülüdür. İç ovalar. Yarı kıtanın uçsuz bucaksız iç ovaları, Kuzey Buzdenizi’nden Meksika körfezine kadar dümdüz ya da hafifçe dalgalı olarak uzanırlar. Bölgede kara iklimi egemendir; mevsimler arasında büyük sıcaklık farkları
(Altta) De nal i (eski adıyla Mount McKinley) Ulusal Parkı’ha en önemli geçiş yolu olan stabilize
edilmemiş De nal i karayolunun yanı başında, Brooks dağının yükseltisi 3 621 m’yi bulur.
ve aşırı kurak dönemler gözlenir. Büyüklükleri nedeniyle kuzey kesimdeki ovalar, güney kesimdekilerden daha soğuktur; bölgenin doğu kesimiyse, batı kesiminden daha yağışlıdır (daha kısa kurak dönemler; daha çok yağış). İç ovalarda doğu ve batı kesimler arasındaki iklim farklılığı nedeniyle, daha kurak olan batı kesimine, doğu kesimden ayırmak için “Büyük Ovalar” adı verilir. Bölgenin bu “büyük” kesimi ile öteki kesimi arasındaki değişiklik, genel olarak yavaş bir geçişle olur. Bitki örtüsü kurak bölgede çayırlardan oluşur; yağışlı kesime doğru yavaş yavaş yapraklılar ormanına ve yap- raklılar-kozalaklılar karışımı ormana geçilir. Ovaların en kuzeyinde kalan küçük parçada,kozalaklılardan tundraya geçiş gözlenir. Bölgedeki akarsuların büyük bölümü Mississippi ırmağı sistemine yönelirler; ama bazı akarsular, kalkanı geçerek Hudson körfezine akarlar; bazıları da Kuzey Buzdenizi’ne dökülen Mackenzie ırmağına ulaşırlar. Ovaların toprağı, ormanlık kesimlerde gri-kahverengi orman tipi, kurak batı kesimde verimli kahverengi-siyah çayır toprağı, en kuzeyde de verimsizdir. Apalaş ve iç yüksek bölgeler. Apalaş dağları sistemi, Newfoundland’den ve St. Lawrence körfezinden aşağı yukarı Meksika körfezine kadar uzanan alanı kaplar. Batıdaki dağlardan daha eski, ama Kanada kalkanından daha yeni olan Apalaş bölgesinin büyük bölümü (içyüksek bölgede Ozark dağları ile Ouachita ve Boston dağlarının oluşturdukları küçük alan da) bir dizi alçak, iyice yıpranmış dağdan ve bu dağları derinlemesine kesen yaylalardan oluşur. Yer yer yüksek doruklara rastlanırsa da, yükseltiler batı bölgesindekilerden çok daha düşüktür. Bölgenin kuzey kesiminde, Blue Ridge dağlarının ve Apalaş dağlarının güney kesimindeki doruklara ve vadilere oranla, yüzeyşekillerinin yapısı, daha yumuşak ve daha karmaşıktır. Doğal bitki örtüsü genellikle kozalaklı-yapraklılar karışımı ormandır. Toprak, dağlık kesimlerde kayalık ve verimsiz, pek çok vadideyse verimlidir (ama sık sık su baskınlarına uğrar). Bölgede, tümü nispeten yağışlı birçok
iklim bölgesi ayırdedilir:
Nevvfoundland’deki asarktika ikliminden, ABD’nin güney ve iç kesimlerindeki, yağışlı astropikal iklime kadar. Atlas okyanusu ve körfez kıyılarındaki alçak bölge. Kuzey Amerika yarı kıtasının güney ve doğu kenarlarında bir dizi ova ile alçak, dalgalı bir yüzeyşekli gözlenir. Long İsland’dan Meksika’daki Yucatan yarımadasına, hattâ daha öteye uzanan bölgenin temel özelliği, yükseltilerin büyük olması ve kıyıya yakınlığıdır; ama Atlas okyanusu kıyı ovasından iç kesimdeki hafif tümsekli, verimli Piedmond yaylasına geçilir. Bu koşullar ve bölgenin yarı kıtanın güneyinde yer alması, yazların sıcak ve nemli, kışlarınsa, mevsimler arasında fark olmasına karşın, nispeten kısa ve ılımlı olmasına yolaçmıştır. Bitki örtüsü ve toprak yapısı son derece çeşitlidir. Toprakların çoğu, gübreleme uygulandığında verimlidir. Antil adaları. Aşağı yukarı bütünüyle tropikal bölgede yer alan (yalnızca Bahama adalarına bağlı bazı adalar daha kuzeydedir) Antil adalarında yağışlı, tropikal iklim gözlenir. Atlas okyanusu ve körfez kıyısındaki ovaların yanı sıra, bu bölge de kasırgalara çok açıktır. Adaların pek çoğu, yüze çıkmış deniz dibi dağlarının doruklarıdır; bununla birlikte, en küçükleri dahil tümünde, dağlık iç kesimlerden önce dar bir kıyı ovası yer alır. Egemen bitki örtüsü tipi, yapraklarını dökmeyen geniş yapraklılardan ve bazı yapraklarını döken türlerden oluşan ormandır. Doğal kaynaklar. Kuzey Amerika’nın tarım kaynakları son derece geniştir. Bu potansiyelin büyük bölümü, ABD’de ve Kanada’nın güney kesiminde yer alır. İç ovaların ve Atlas okyanusu ile körfez kıyısı ovalarının aşağı yukarı tümü tarıma elverişlidir. Batıdaki dağlık
bölgede de, suyun bulunabildiği yerlerde, toprak tarıma ve hayvancılığa elverişlidir. Aynı şey Orta Amerika’daki daha küçük kesimler için de söylenebilir. Nüfusun tarım kaynaklarına dağılımı eşitsizdir. En büyük talep Orta Amerika’da, özellikle de Antil adalarındadır. Bununla birlikte, ABD ve Kanada, dünyanın en önde gelen besin dışsatımcıları arasında yer alırlar. Mineral yakıt kaynakları -maden kömürü, petrol ve doğal gaz- Kuzey Amerika’da boldur; ama bu kaynakların dağılımı da eşit değildir. Üç önemli maden kömürü alanı olan Apalaş dağları ile yarı kıtanın doğu iç ve batı iç bölgeleri, ABD’nin doğu yarısında yer alırlar; daha küçük ve parçalanmış, yüksek nitelikli birçok alana da, Kayalık Dağlar’ın doğu kesiminde rastlanır. ABD’deki maden kömürü yataklarına gerek büyüklük, gerek nitelik bakımından yaklaşabilecek yataklar Rusya’da ve Çin’dedir. Kanada’da da büyük rezervler vardır; ama genellikle, ABD’dedekiler kadar yüksek nitelikli değildir; miktarları da daha düşüktür. Buna karşılık, Meksika’nın kuzey kesimindeki, Monterrey yakınlarındaki küçük yataklar dışında, Orta Amerika’da önemli sayılabilecek kömür yatağı yoktur. Dünyadaki petrol ve doğal gaz rezervlerinin yaklaşık % 13’ü Kuzey Amerika’dadır. ABD’de günümüzde bilinen yataklar, toplam yatakların yaklaşık yarısını
oluştururlarsa da, başka yerlerdekilerden daha yoğun biçimde işletildiklerinden azalmışlardır. ABD’de başta gelen üretici bölgeler orta-güney ovalarında ve körfez kıyısında kalan kesimdedir. Kaliforniya’da, Alaska’da ve bazı başka yerlerde de önemli rezervler bulunduğu uzun süredir bilinmektedir; Kanada’da, özellikle Kayalık Dağlar’ın doğu kenarında hâlâ araştırmalar önemli yataklar bulunmasıyla sonuçlanmaktadır. Meksika’nın körfez kıyısında yer alan kesiminde büyük rezervler bulunduğu uzun süredir bilinmektedir; ama bulunan rezervlerin işletilmesi, 1976-1983 arasında altı kat artmıştır. Meksika’da ABD’deki bilinen petrol rezervlerinin iki katı kadar rezerv bulunduğu kanıtlanmıştır. Kuzey Amerika’nın su kaynakları hidrolik enerji, sulama ve ulaşım açısından önemlidir. Kanada’nın hidroelektrik potansiyeli, Kanada kalkanındaki Laurentian dağlarında ve “Uzak Batı”daki büyük
ırmaklarda toplanmıştır. Geri kalan henüz değerlendirilmemiş hidroelektrik potansiyeli de batıda, özellikle Columbia ırmağı ile ana kotlarındadır. Orta Amerika’nın hidrolik potansiyelinin geliştirilmesi gerekmektedir. Kurak batı bölgesinde sulama yapmak ve belediyelerin gereksinmelerini karşılamak için sukemerleriyle yüzlerce kilometre öteden su taşınır; ama eldeki suyun büyük bölümü kullanılmış durumdadır. Kuzey Amerika’da ulaşıma elverişli olağanüstü su yolları vardır. Yapılan nispeten küçük
değişikliklerle, Mississippi ırmağı ve kolları, Meksika körfezi ile iç ovaların orta kesiminin birbirine bağlanmasını sağlamaktadır. Büyük Göller de ulaşıma elverişlidir; yalnızca iki doğal engel vardır: Sault Sainte Marie’deki çavlanlar ile Niagara çağlayanları. Yakın dönemde Saint Lawreoce denizyolunun geliştirilmesiyle, Büyük Göller’in iç ovaların orta-kuzey kesimiyle ve Atlas okyanusuyla bağlantısı sağlanmıştır. Kuzey Amerika’da bu kaynakların yanı sıra etkileyici miktarda yüksek nitelikli mineral yatakları vardır. Çoğunlukla Kanada kalkanında ve batıdaki dağlık bölgede, işletilmeye elverişli yataklar halinde demir, nikel,
bakır, uranyum, altın, vb. metallerin çoğuna rastlanır. Kuzey Amerika’da az miktarda olan boksitse, Ozark dağlarında ve Jamaika’da bulunmuştur. Yarı kıtada, ekonomik bakımdan önemli öteki minerallerden yalnızca tungsten, kalay ve krom yatakları yetersizdir. Kuzey Amerika’nın kaynakları zengindir ama, halkın özellikle ABD halkının, bu kaynaklara talebi de yüksektir. ABD halkının yüksek miktarlarda tüketim yapması sonucunda, Kuzey Amerika bütün önemli kaynaklarını dışardan dışalım yoluyla desteklemek zorundadır. Yarı kıtanın içinde de, hammaddeler ve işlenmemiş besin ürünleri, Kanada ve Orta Amerika’dan ABD’ye akıtılır. Bu yüksek talep düzeyi, kabul edilmek istenmeyen kalıntıların biriktiği yerlerde ve yoğunlaşmış atıkların çevreye geri döndüğü yerlerde çevre bozulmalarına, çıkarım için daha yüksek fiyatlar ödemek zorunluluğundan ötürü de ekonomik husursuzluklara yolaçmaktadır. TOPLUM YAPISI Kuzey Amerika’da yaşayan 410 milyon kişinin yaklaşık % 60’ı ABD’de, % 20’si Meksika’da toplanmıştır. Kanada’da yaşayan 26 milyon kişininse aşağı yukarı tümü, ABD sınırına 200 km uzaklıkta yaşamaktadır. Yarı kıtanın nüfusunun geri kalan kesimi Antil denizi ülkeleri ile Orta Amerika ülkeleri arasında paylaşılır. Bunlar arasında Küba, büyük farkla en kalabalık olanıdır (10,3 milyon nüfus). Avrupalılar gelmeden önceki nüfus da yarı kıtada eşit olmayan bir biçimde dağılmıştı. 15 milyon kişi kadar olduğu sanılan (bu konuda yapılan tahminler birbirinden çok farklıdır), Kızılderili toplulukları, XV. yy’ın sonunda Orta Amerika’nın anakara bölümünde yaşamaktaydı. Bunların en yoğun olduğu yer de, Meksika’nın güney-orta kesimiydi: Karaibler dahil geri kalan bütün Kızılderililerin 2 milyonun altında olduğu tahmin edilmektedir. İspanyol sömürge yönetiminin ilk yüzyılında, yarı kıtanın kara kesimindeki Kızılderililerin sayısı 3 milyon dolayına indirildi; doğma büyüme Karaibli olanlarsa bütünüyle ortadan kaldırıldı (Bk. KIZILDERİLİLER). Yarı kıtaya ilk ayak basan Avrupalılar, İspanyollar oldular ve XVI. yy’ın başlarında, zaten örgütlenmiş olan Meksika vadisindeki Aztek İmparatorluğu’nun servetini ve stratejik bakımdan önemli olan Orta Amerika kıstağını denetimleri altına aldılar. Ayrıca, Antil adalarının bir bölümü üstünde hak iddia ettiler ve Atlas okyanusu kıyılarında birbiri ardına ileri karakollar kurdular. Fransız- lar, iç kesimdeki iki önemli su yolu olan St. Lawrence ve Mississippi ırmaklarının denize döküldükleri yerlere yerleştiler. HollandalIlarsa, bir süre, Hudson ırmağının denize döküldüğü bölgeyi ellerinde tuttular. 1750’de yarı kıtada belli başlı Avrupa kültür yapıları oluşturulmuştu. Meksika ve Orta Amerika büyük ölçüde İspanyolların elindeydi; önemli ama etkisi gün geçtikçe azalan bir Kızılderili etkisinin bulunduğu İspanyol bölgesi Rio Grande’ye, New Mexico adı verilen yere ve körfez kıyısının büyük kesimine kadar uzanıyordu. An- til adalarında karma bir kültür vardı; daha sonra Afrikalıların, bir süre sonra da Asyalı Hintlilerin bazı sömürge topraklarına getirilmesiyle, bu bileşim daha da karmaşıklaştı. Fransızlar kısa sürejçinde Kuzey Amerika’daki bütün topraklarını yitirdilerse de, St. Lawrence’in orta kesimi kıyıları (Quebec) boyunca sağlam biçimde yerleştiler; ayrıca Mississippi’nin denize döküldüğü New Orleans’ta bir üs kurdular. İspanyol Floridası’ndan St. Lawrence’e kadar bütün Atlas okyanusu kıyısı boyunca serpiştirilmiş İngiliz yerleşme yerlerinin arasında, HollandalI, protestan Fransız, Alman ve İsveçli göçmenlerin oturdukları yerler de vardı. Önemli olan başka tek Avrupalı varlığı, Büyük Okyanus’un kuzey kıyısında, Rus denetimindeki dar şeritti. ABD’nin bağımsızlığa kavuşmasını izleyen 150 yıl boyunca, Avrupa’dan milyonlarca göçmen geldi. Bu dönemin ilk yüzyılında gelen göçmenlerin çoğu, Doğu Avrupa ve Güney Avrupa’dandı. Eri çok göçmen yollayan ülke, Britanya adalarıydı, Mandalılar 1830-1860 arasında güçlü bir dalga halinde geldiler. Almanya’dan gelen göçmenler, ikinci büyük grubu oluşturdu. XIX. yy’ın sonlarında, İskandinavya’dan 1880’lerde gelen küçük bir dalgadan sonraki göçmenlerin çoğu Doğu Avrupa ve Güney Avrupa’dandı. 1880’den sonra Polonya, Macaristan, Rusya, Bohemya ve Doğu Avrupa’nın başka yerlerinden çok sayıda göçmen geldi. 1890’dan sonra gelenlerin büyük bölümünü İtalyanlar ve Yunanlılar oluşturdu. XIX. yy’ın ortaları ile sonu arasında da, Çin’den gelen çok sayıda göçmen, demiryollarının döşenmesinde çalıştı. Avrupa’dan göçmen akını Birinci Dünya Savaşı’yla birlikte sona erdi ve 1920 yıllarında ABD’ye göçü kısıtlayıcı yasalar kondu. 1920 yıllarından sonra en çok göçmen Latin Amerika’dan, Kana- da’dan, yakın dönemde de Asya’dan geldi. Kanada’ya da milyonlarca göçmen gelmiştir; ama bunların sayısı, ABD’ye gelenlerden çok daha azdır.
Kanada’ya göçenler, öncelikle İngiltere’den ve ABD’dendir. Son yirmi-otuz yıl içinde Doğu Avrupa’dan, eski SSCB’den, İrlanda ve İtalya’dan da, Kanada’ya önemli sayıda göçmen gelmiştir. Göçmenlerin çoğu, ABD’ye ilk geldiklerinde ekonomik olanakları en yüksek gördükleri yere yerleşmişlerdir: İrlandalIların çoğu, doğu kıyısındaki büyük kentlere yerleştiler; daha sonra gelen Alman ve İskandinavyalI göçmenler, iç ovaların tarım sınırına doğru ilerlediler. Doğu Avrupalıların ve İtalyanların geldiği sırada, tarım sınırı kapanmıştı; bu yönden, söz konusu Amerikalılar da belli başlı sanayi merkezlerine yerleştiler. Latin Amerika ve Asya’dan gelen en son göçmen dalgası da, büyük ölçüde kentsel alanlara yerleşti. Bu arada çok sayıda Kübalı, Florida’nın güney kesimini yeğledi. 1950 yıllarındaki Porto Riko’dan kaçış dalgası, New York ile Atlas okyanusu kıyısı üstündeki öteki kentlerde yoğunlaştı. Meksika ile öteki Orta Amerika ülkelerinden en son gelenlerse, ABD’nin güneydoğusundaki önde gelen yerleşme merkezlerine gittiler. XIX. yy’ın başında köleciliğin yasaklanmasına karşın, Afrikalılar ABD’nin güney kesiminde ve Antil adaları bölgesindeki büyük tarım işletmelerinde köle olarak çalıştırılmak için getirildiler (sayılarının milyonlarca olduğu sanılan bu nüfus, ABD’nin güney kesiminde yoğunlaşmış biçimde XX. yy’ın başlarına!kadar Ikaldı). ABD’ye Avrupalı göçünün gerçekten sona ermesiyle birlikte, siyahlar büyük topluluklar halinde kuzeydeki ve batıdaki büyük kentlere taşınmaya başladılar. Kırsal güneyden kentsel kuzeye bu göç dalgası, 1970 yıllarında doruğuna ulaştı; daha sonra azalmaya başladı. Günümüzde hâlâ, ABD’nin siyah nüfusunun yaklaşık yarısı güneydoğuda oturmaktadır (Bk. AMERİKALILAR, SİYAH). Nüfus ve kentleşme. Orta Amerika ile kuzeydeki iki büyük ülke arasındaki nüfus artış oranı farklılıkları çok açıktır. ABD ve Kanada’da yıllık artış oranı, sırasıyla % 0,7 ve 0,8’dir. Orta Amerika’nın kara kesiminde bu oran nispeten yüksek, bazı yerlerindeyse kabaca Kanada ve ABD’dekiyle aynıdır. Yüksek nüfus artış oranı olan ülkelerin nüfusu da gençtir. Meksika nüfusunun % 42’sinin 15 yaştan daha genç olduğu tahmin edilmektedir; oysa bu oran, Kosta Rika (% 35) ve Panama (% 38) dışında, Orta Ameri
ka’daki ülkeler arasındaki en düşük orandır. Buna karşılık, ABD’de oturan 243,8 milyon kişinin yalnızca % 22 kadarı bu yaş öbeğindedir. Kaldı ki, ABD’de 1946- 1960 yılları arasında doğanların sayısı alışılmamış biçimde yüksektir (“bebek patlaması” yılları); söz konusu dönemden sonraysa doğum oranı hızla düşmüştür. Dolayısıyla, bu nüfus yaşlandıkça daha yüksek yaş öbeklerindekilerin sayısı da artacaktır. ABD’de en kalabalık yaş öbeği, 30-40 yaştır, Orta Amerika ülkelerinin çoğundaysa en kalabalık yaş öbeği 5-15 yaştır. Yaş öbekleri farklı olduğu gibi, bunların eğitim, sağlık ve iş gibi konularda toplumdan bekledikleri hizmetler de farklıdır; bu nedenle Kuzey Amerika’da ulusal yönetimlerden halkın beklentileri büyük farklılıklar göstermektedir. Kentleşme düzeylerinde de büyük farklılıklar gözlenir. Orta Amerika’daki kentleşme oranları ABD ve Ka- nada’dakinden daha düşüktür; ama yükselmektedir. Kuzeydeki iki ülkenin nüfuslarının yaklaşık dörtte üçü kent alanlarında otururlar. Kuzey Amerika’nın geri kalan kesimindeyse, bu oran % 45-% 60 arasında değişir. Hattâ bazı ülkelerde daha da düşüktür; sözgelimi Haiti’de % 25’tir. Orta Amerika’da kırlardan kentlere güçlü bir göç akımı vardır. 1940’ta Meksika nüfusunun % 25’inden biraz çoğu kentlerde otururken, 1987’de bu oran % 70’e yaklaşmıştır. Yalnızca Mexico City’nin “büyük kent” alanında, Meksika nüfusunun % 22’sin- den çoğu yaşamaktadır. ABD ve Kanada nüfusları yirmi-otuz yıldır kentleş- miştir; önemli nüfus hareketleri büyük kent merkezleri arasında ve kent merkezlerinden banliyölere doğru olmaktadır. Kanada’daysa bu hareket Ontario ve Que- bec’teki kentlerden, Alberta ve İngiliz Kolombiya- sı’ndaki kentlere doğrudur. ABD’de en büyük nüfus hareketi, kuzeydoğudaki metropol alanından batı ve güneydeki alanlara doğru olmuştur, 1970’den bu yanaysa, kent alanlarından çok küçük kasabalara ve kırsal yerleşim yerlerine doğru küçük, ama önemli bir hareket geçmektedir. Eğitim. Kuzey Amerika’daki eğitim düzeyleri, kıta boyutunda alındığı zaman, yalnızca Avrupa ve Avustralya tarafından aşılabilmektedir. ABD ve Kanada’da, 25 yaşın üstündeki kişilerin % 50’sinden çoğu, 12 yıllık bir eğitim görmüştür. Her iki ülkenin de nüfusu, sözcüğün gerçek anlamıyla okumuştur. Tersine, Orta Amerika nüfusunun önemli bir bölümü ilkokulu bitirememekte- dir. Tahminlere göre, Meksika’da ilkokulu bitiren çocuk oranı % 40’ın altındadır. Orta Amerika’nın başka yerlerindeyse, bu oranlar daha da düşüktür. Okuma- yazma bilmeme oranı da yüksektir: Bazı ülkelerde % 50’nin üstünde olduğu sanılmaktadır (bunların arasında Haiti ve Guatemala da vardır). Sağlık. Çocuk ölümü halk sağlığının genel bir göstergesi olarak alındığında, yalnızca Kuzey Avrupa ve Batı Avrupa’daki ülkeler ile başka birkaç ülkedeki oranlar Kuzey Amerika’nın üst kesiminde yer alan iki ülkedeki kadar düşük ya da daha düşüktür (bu oran Kanada ve ABD’de, sırasıyla 1 000 canlı doğumda 8 ve 10,5 ölüdür). Ortalama ömrün 75 yıla yaklaştığı ABD ve Kanada’da, ölümlere bulaşıcı hastalıklardan çok, yaştan ileri gelen hastalıklar (kalp hastalığı, kanser ve beyin kanaması) yolaçmaktadır. Buna karşılık, Kuzey Amerika’nın geri kalan kesiminde, tropikal ülkelerin tipik özelliği olan insanı güçten düşürücü ve çoğu zaman da ölüme yolaçan hastalıklarla savaşılması gerekmekte, Çocuk ölümü oranı çoğu zaman % o 30’u aşmaktadır. Din. Kuzey Amerika’da dinlerini düzenli olarak uygulayanların büyük çoğunluğu hıristiyandır. Dinsel uygulamaları yerine getirenlerin oranı, tahmini olarak, ABD ve Kanada’da yetişkin nüfusun % 15’inin altı ile yaklaşık % 50’si arasında değişmektedir. Meksika için bu tahminler % 20 ile % 75’in üstü arasındadır. ABD’de katolikle- rin daha kalabalık oldukları kuzeydoğu, doğudaki büyük kentler ve güneybatı kesimin dışında, çeşitli protestan mezhepleri ağır basar. Kanada’da Quebec, büyük ölçüde katoliktir; öteki eyaletlerdeyse protestanlar ağır basar. Orta Amerika’nın aşağı yukarı her yanında kato- likler çoğunluktadır (bu İspanyol sömürgeliği döneminin bir kalıntısıdır). Bütün Kuzey Amerika’da, özellikle de Kanada’da ve ABD’de, önemli Yahudi toprakları ve bütün öteki dinlerden daha küçük gruplar, çeşitli yerlere serpilmiş biçimde yaşarlar. EKONOMİ Kıtadaki ekonomik gelişme düzeyleri büyük farklılıklar gösterir. Kanada ve ABD’deki sanayileşme sonrası ekonomiler, etkin nüfusun onda birinden azını tarımda, üçte birini ya da daha azını sanayide kullanırlar; geri kalan bölümse, öncelikle hizmetler kesiminde çalışır. Petrol gelirlerinden yararlanan Meksika’nın ekonomisi, 1970’li yıllarda kıtadaki öteki ülkelerden daha hızlı bir gelişme göstermiştir. Ama 1980 yıllarında petrol fiyatlarının düşmesiyle bu büyüme duraklamış ve Meksika iyice borca girmiştir. İşçilerin yaklaşık üçte biri, tarımda çalışmayı sürdürmektedir. Meksika’nın güneyinde kalan Orta Amerika ülkelerinin çoğunda, etkin nüfusun yarısından çoğu tarımda çalışmakta, bunun sonucunda da büyük bir köylüler sınıfı varlığını sürdürmektedir. Antil adalarında ekonomik gelişmede büyük eşitsizlikler gözlenir. İşsizlik oranları da genellikle yüksektir. Bazı bölgelerde, etkin nüfusun yaklaşık dörtte üçü tarımda çalışmaktadır; ama turizm sanayisi, hizmetler kesiminde yüksek bir istihdam oranı sağlamaktadır. Tarım. Saat başına bir işçinin sağladığı ürün olarak hesaplandığında, Kuzey Amerika’nın tarımı dünyanın en verimli tarımıdır. ABD ve Kanada, her yıl dünyanın geri kalan bölümünün toplamından daha çok buğday dışsatımı yapmaktadırlar. Geniş iç ovalarda bölgelere bağlı olarak buğday, mısır, yulaf, soya fasulyesi, arpa ve pek çok başka yemlik ürün yetiştirilir, bunların çoğu, iki ülkedeki milyonlarca sığırın, domuzun ve sağmal ineğin beslenmesinde kullanılır. Tütün, pirinç ve yerfıstığı gibi özel ürünler, ABD’nin güneyinde yetişir. Meyve ve sebze üretimi, büyüme süresinin uzun olması nedeniyle Kaliforniya, Teksas ve Florida’da toplanmıştır. Şekerkamışı Antil adalarında yaygındır, Orta Amerika’da da kahve, pamuk ve muz ağır basar. Tarım, ABD’de ve Kanada’da, geleneksel olarak aile mülkiyeti temel alınarak yapılan bir iştir; tarlalar yağışlı bölgelerde ortalama 60-160 hektar, daha kurak olan iç bölgelerdeyse daha büyüktür. Ama tarlalar gün geçtikçe büyümekte, mülkiyet biçimi de değişerek tarım şirketi ya da büyük ölçekli kooperatif tarımı halini almaktadır. Ovalarda ve adalarda yapılan tarımda, büyük tarım işletmeleri önemli yer tutar. Orta Amerika’da büyüklükleri 600 ha-30 400 ha arasında değişen büyük tarım işletmelerinde topraksız köylüler (“hacienda’lar) çalışır; bu büyük toprakların mülkiyeti, zengin ve siyasal açıdan güçlü küçük bir sınıfın elinde toplanmıştır. Büyük toprakların arasına serpiştilmiş küçük toprak parçacıklarında, düşük gelirli köylüler kendi gereksinmelerini karşılamaya yönelik tarım yaparlar. Meksika’da 1910 devrimmden sonra uygulanan toprak reformu programıyla en büyük “hacienda”ların çoğu “ejidos” adı verilen, ortaklaşa işletilen tarım çiftliklerine ayrılmıştır. Sanayi. Kuzey Amerika’da ilk geleneksel sanayi bölgesi Büyük Göller’in güneyinin çevresinde (Chicago, Gary, Detroit, Cleveland, Pittsburgh, Toronto, Hamilton) kurulmuştur; bu bölgede çelik, otomobil ve takım tezgâhları, vb. üretilir. ABD’de ve Kanada’da, daha çok sayıda, nispeten daha küçük sanayi kolları da vardır; ama Meksika dışında (Monterrey ve Mexico City), Orta Amerika’da ağır sanayi azdır.
Hafif sanayinin yarı kıtadaki dağılımında da benzer bir yapı gözlenir: Daha çok en kuzeydeki iki ülkede yoğunlaşmıştır. Büyük Göller-ABD’nin kuzeydoğu kesimindeki geleneksel yapı hızla değişmektedir. Yeni yapıda merkezler dağılmakta ve yaygınlaşmakta, yüksek teknoloji kullanımı öne çıkmaktadır. Güney kesimdeki (Atlanta, Tampa, Dallas) ve batı kesimdeki (Phoenix, Denver, Vancouver, Los Angeles, San Diego) kentleşmiş bölgeler büyümektedir. Sanayileşme Meksika’da ve daha düşük bir düzeyde Porto Riko ile Jamaika’da da gelişmektedir; ama Orta Amerika’nın geri kalan kesimi bu konuda çok daha geridedir. Ormancılık ve balıkçılık. Kanada’nın üçte birinden çoğu ormanlıktır; ama ormanların çoğuna girmek zordur (İngiliz Kolombiyası’ndaki ormanlar dışında). Kuzeydeki kutup bölgesindeyse yavaş büyüyen ormanlar vardır. ABD’de ticari olarak kullanılabilecek orman alanı yaklaşık 200 milyon hektardır. Bunların içinde en çok işletilenler, güneydoğu kesimdeki ve Büyük Okyanus’un kuzeybatısındaki cam ormanlarıdır. ABD’nin kereste ve selüloz biçiminde ağaç iç tüketimi, üretilenden fazladır; bu açığı kapamak için Kanada’dan da tomruk satın alınır. Orta Amerika’da geniş ormanlar vardır, ama seçilerek kullanılabilirler: Tropikal ormanlarda yararlanılabilir türlerin ötekilerle karışmış olması ve taşıma zorlukları, ağaç kesimini sınırlandırır. Kuzey Amerika’nın çevresinde başlıca dört balıkçılık bölgesi vardır: New England ve Newfoundland açığındaki Büyük set ve Georges seti gibi sığ sularda morina, ringa balığı, pisi balığı ve midye avlanır. Atlas okyanusunun güney kesimi ile körfez kıyılarında ringa balığı, sar- dalya, yengeç ve istiridye çıkar. Büyük Okyanus kıyısında, morina ve ringa balığının yanı sıra, Kaliforniya’daki Point Reyes’in kuzeyinde kalan bölgede, som balığı ve pisi balığı da avlanır; güneyindeyse ton balığı daha önemlidir. Antil adalarında ve öbür ülkelerde balıkçılık ancak yerel önem taşır. Ticaret. ABD’nin ekonomik egemenliğinde olan Kuzey Amerika ülkelerinin birbirleriyle yaptıkları ticaret, dünyanın geri kalan bölümüyle yaptıkları ticaretten daha önemlidir. Kanada’nın en çok dışalım yaptığı ülke de, en çok dışsatım yaptığı ülke de, ABD’dir. Aynı biçimde, Küba ve Nikaragua dışındaki bütün Orta Amerika ülkeleri de, ABD’yle öteki ülkelerle olduğundan daha çok ticaret yaparlar: Çoğunlukla Orta Amerika’nın ticaretinin yarısından çoğu ABD’yle yapılır. Komşuları ABD’ye genellikle hammadde ve özel tarım ürünleri satar, buna karşılık işlenmiş ürünler ve temel besin maddeleri alırlar. Yarı kıtanın pek çok ülkesinin, özellikle de gelişmekte olan ekonomileri az sayıda ürünün dışsatımına bağımlı olan ve petrol dışsatımı yapan ülkelerin, ciddi dış ticaret açıkları vardır. SON GELİŞMELER ABD uzun süredir, Batı yarıküreye, özellikle de Kuzey Amerika’ya sahipmiş gibi bir tutum içindedir. Bir ölçüde Avrupa’daki siyasal iktidar savaşımlarından geleneksel olarak uzak durmanın, “Açık Alınyazısı” (XIX. yy’da ABD’nin Büyük Okyanus kıyısına kadar yayılmasının kaçınılmaz olduğunu ileri süren görüş) anlayışıyla bir araya gelmesinden, bir ölçüde de gözle görülür açık ekonomik egemenliğinin öbür ülkeler tarafından tartışmasız kabul edilmesinden ötürü, ABD, yarı kıtadaki öteki devletlerin siyasal ve ekonomik işlerine müdahale etmekten pek çekinmemiştir. Aşırı zenginlik ile aşırı yoksulluğun bir arada bulunduğu, bunun sonucundaki büyük siyasal istikrarsızlıklarla çalkalanan Orta Amerika, ABD müdahaleleri için “çekiciliğini” korumaktadır; bununla birlikte, değişen koşullar, yarı kıtadaki işler konusundakİ bu yaklaşımın değiştirilmesini zorunlu kılmıştır. Meksika, büyüklüğü ve 1960’tan bu yana sürdürdüğü ekonomik büyümesiyle, Orta Amerika’nın egemen gücü haline gelmiştir. Bu egemenlik istikrarlı ve kalıcı görünmemektedir ama, Meksika’nın bölgedeki öteki devletler karşısındaki siyasetinin ABD’ninkiyle bağdaşmadığı durumlarda, ABD’nin eskiden olduğundan daha uyumlu davranması gerekmektedir. Küba’ya (1959) ve Nikaragua’ya (1983) güçlü dolaylı müdahaleleri, ABD’nin bölgeyi hâlâ kendi etki alanı olarak gördüğünü ortaya koymuştur. ABD ile Meksika arasındaki iki olay, bu iki ülkenin birbirleriyle ne kadar bağımlı olduklarını göstermiştir. ABD’nin güneybatısı gibi, Meksika’nın kuzeybatısı da kuraktır; bölgedeki sulama sularının çoğuysa güneye doğru Colorado ırmağından sağlanır. ABD’nin bu sınırlı kaynak üstündeki istekleri artınca, sınırın güneyindeki çiftçiler uluslararası bir akarsuyun tek bir ülkenin yararına kullanıldığını söyleyerek şikâyetçi olmuşlar, ikili görüşmelere başlanmış, ama soruna bir çözüm getirilememiştir. Ayrıca, Meksika ekonomisinin hızlı büyümesine karşın, nüfusun da hızla artması yüzünden pek çok kişinin yoksulluk içinde yaşamayı sürdürmesine, ABD’nin güney kesimindeki kentlerin bir patlamayı andırırcasına büyümesinin etkisi de eklenince, her yıl belki de yüzbinlerce Meksikalı iş aramak için sınırı gizlice geçmeye yönelmiştir. 1980’li yıllarda petrol fiyatlarının düşmesi, Meksika’nın kendi nüfus artışının gereksinmelerini karşılayacak bir hızla ekonomik bakımdan da büyümesini tehlikeye düşürmüştür. ABD’de 1986’da kabul edilen bir yasayla, ABD’li işverenlerin yeni işe aldıkları işçilerin yasal durumlarını denetlemeleri zorunlu kılınmıştır. Bu önlemin Meksika’dan yasa dışı göçmen akınım yavaşlatabileceği düşünülmekteyse de, bu azalmanın Meksika ve ABD üstündeki uzun erimli etkileri, daha sonra görülecektir. Kanada’nın Alberta’daki ve Ingiliz Kolombiyası’nda- ki petrol ve gaz rezervlerini geliştirmesi, ABD pazarının uzun erimli gereksinmelerini karşılama planlarında daha dikkatli olunmasını da birlikte getirmiştir. Ayrıca, Ka- nada’nın içinde, batı eyaletlerindeki ekonomik patlama ulusal ekonominin merkezinin, doğudaki geleneksel Toronto-Montreal ekseninden uzaklaşması tehlikesini de getirmiştir. Batı bölgesinin çekiciliği, ülkedeki bölgecilikleri de aşırı boyutlara vardırmıştır. Federal anayasanın hazırlanması ve Alberta’daki fosil yakıtların fiyatlarının belirlenmesi konularında, bölgesel plan federal planla karşı karşıya gelmiştir. Quebec’te 1980’de yapılan bir |halkoylamasında, bu eyalet, Kanada konfe- darasyonunda kalmayı sürdürmek istediğini belirtmiştir; ama bunun altında yatan iki kültürün eşitliği sorununu dile getirmenin gerekliliğinden vazgeçmemiştir. Snovvbelt, Sunbelt ve Sagebrush “ayaklanması” gibi tipik olaylarda kendini gösteren ABD’nin içindeki böl- gelerarası rekabetler, nüfustaki ve ekonomideki önemli hareketlere dikkati çekmektedir. İşgücünün ham maddeye ve taşımacılığa bağımlı ağır sanayiden, daha serbest, yüksek hüner isteyen, yüksek teknolojiyle çalışan daha hafif sanayiye kayması, güneyde ve batıda önemli büyüme atılımlarını desteklemiştir; ama bu,büyük ölçüde kuzeydoğu kesimin zararına olmuştur; Bölgesel ekonomik gelişmede açık yararlarlar sağlamakla birlikte, nüfusun ve ekonomik talebin böyle hızlı bir biçimde artması, buna alışık olmayan yerel hizmet yapılarında ve yerel kültürlerde sıkışmalara yolaçmıştır. 1980 yıllarında kuzeydoğudaki büyük hünerli işgücü yığını, yeni hizmet ve uzmanlaşma isteyen teknik işlerin gün geçtikçe artan bir bölümünü kendine çekmiştir. Toprağın önemli bölümünün hâlâ federal mülkiyette olduğu ve doğal çevrenin, daha yağışlı olan batıdan daha az uyum gösterdiği kurak batıdaysa, tam boyutlu gelişme taraftarları ile çevrenin insanların gereksinmesini karşılama dengesinin korunmasını savunanlar arasındaki tartışma iyice sertleşmiştir. Ayrıca, batı kesimde elde edilebilen su miktarı, bölgedeki insan sayısını ve ekonomik etkinlikleri sınırlayacaktır. Daha yavaş bir bölgesel gelişmeyi savunanlarsa, gelişmenin düzeltilmesi olanaksız zararlar vereceği konusunda kaygı duymaktadırlar.
(
–