Lahey Antlaşması

Lahey Antlaşması

Felemenk Cumhuriyeti’nin Avrupa’da ön planda bir rol oynadığı 17. yüzyılda, Lahey bir diplomasi merkeziydi. Ama Fransız yönetimi (1795-1813) altında gerileyerek yoksul bir taşra kentine dönüştü. Bağımsızlığın ardından Hollanda Krallığı’nın başkenti oldu. 1850’lerde Hollanda Doğu Hint Adalanndan elde edilen yüksek kazançlann sağladığı zenginlikle yemden büyüme sürecine girdi. Güzel sanatlar gelişti; Lahey okulu manzara ressamları dünya çapında ün kazandı. İki önemli barış konferansına (1899 ve 1907) ev sahipliği yapan Lahey, uluslararası hukuk toplantılarının daimi bir merkezi durumuna geldi. Amerikalı çelik kralı Andrew Camegie’nin yaptırdığı Barış Tapınağı 1913’te tamamlandı.
20. yüzyıl başlarında sanayinin gelişmesine bağlı olarak liman tesisleri yapıldı. II. Dünya Savaşı sırasında Alman işgalinden büyük zarar gören kent, savaş sonrasında geniş çaplı bir yeniden inşaya ve genişlemeye sahne oldu.
Lahey’in ağır sanayisi birkaç tesisle sınırlıdır. Kentte« şirketlerin çoğu ticaret, bankacılık, sigorta ve hizmet sektörlerinde çalışır. Kent aynı zamanda uluslararası konferansların düzenlendiği önemli bir merkezdir. Birkaç büyük petrol şirketinin yönetim merkezleri de buradadır.
Kentteki müzelerde çok çeşitli koleksiyonlar bulunur. Mauritshuis, başta Rembrandt, Vermeer ve Jan Steen olmak üzere Felemenkli ustaların yapıtlarından oluşan değerli bir koleksiyonu barındırır. Lahey Belediye Müzesi’nde dünyanın en büyük Piet Mondrian tabloları koleksiyonu yer alır. Kentin öteki önemli müzeleri Hollanda Kostüm Müzesi, Mesdag Müzesi, Mesdag Panorama, Sikke ve Madalya Salonu ve Posta Müzesi’dir. İki sanat akademisinin bulunduğu kentte müzik yaşamının odak noktasını Lahey Filarmoni Orkestrası oluşturur.
Önemli tarihsel yapılar arasında St. Jacobs Büyük Kilisesi (1399), Protestan Yeni Kilise (1654), Noordeinde Sarayı (bugün Uluslararası Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü) ve 16. yüzyıldan kalma belediye binası
çekici olanları ABD Büyükelçiliği (1961) ve Hollanda Kongre Merkezi’dir (1969). Nüfus (1991 tah.) kent, 444.242; (1989 tah.) metropoliten alan, 683.631.
Lahey Antlaşması, yuvarlak masa konfe-ransi antlaşmasi olarak da bilinir, Hollanda’yla Endonezya’nın, 1945’te Endonezya Cumhuriyeti’nin ilan edilmesinin ardından aralarında baş gösteren anlaşmazlıklara son vermek amacıyla imzaladıkları antlaşma (2 Kasım 1949). Maddeleri üzerindeki anlaşmazlıklar nedeniyle 1956’da feshedilmiştir. HollandalIlar bu antlaşmayla Batı Irian dışındaki bütün eski Hollanda Doğu Hint Adalan topraklan üzerindeki egemenlik haklannı 30 Aralık 1949’a değin Endonezya Cumhuriyeti ile Hollandahlann kurduğu 15 özerk eyaletin birleşmesinden oluşacak federal Endonezya Birleşik Devletleri Cum-huriyeti’ne devretmeyi kabul ettiler. Yeni cumhuriyetin kurulmasının ardından iki ülkenin ortak çıkarları doğrultusunda çalışması öngörülen Hollanda-Endonezya Birliği oluşturuldu. Yeni Endonezya hükümeti, Hollandahlann verdikleri siyasal ödünler karşılığında, bölgede yatının yapacak HollandalI işadâmlanna çeşitli kolaylıklar tanıdı ve 4,3 milyar gulden tutanndaki borcu üstlendi. Batı Yeni Gine’nin statüsünün ise ertesi yıl yapılacak görüşmeler sonucunda belirlenmesine karar verildi.
Belirgin biçimde Hollanda’nın lehine olan Lahey Antlaşması’nın, özellikle devletin yapısı, özerk Hollanda eyaletlerine tanınan ayncahklı konum, borçlar ve Batı Yeni Gine sorununu ilgilendiren maddeleri, EndonezyalI milliyetçiler arasında büyük hoşnutsuzluk yarattı. Milliyetçilerin 1950’de geçici bir anayasa taslağı hazırlayarak ülkenin federal yapısına son vermelerinden sonra HollandalIlarla Endonezya milliyetçileri arasındaki anlaşmazlıklar sürdü ve Endonezya parlamentosu 21 Nisan 1956’da Lahey Antlaşması’nı feshetti.
Lahey Kuralları, deniz hukukunda, taşıyanın haklannı ve sorumluluklannı tanımlayan uluslararası düzenleme. 1921’de Brüksel’de toplanan Uluslararası Hukuk Birli-ği’nce konşimento koşullan olarak benimsenen bu hükümler, daha sonra 1923 tarihli Sorumluluğun Sınırlandınlmasına İlişkin Brüksel Sözleşmesi’nde yer almıştır.
Lahey okulu, 1860-1900 arasında Lahey’ de etkinlik gösteren gerçekçi HollandalI manzara ressamlarının oluşturduğu grup. Jozef Israels(*); Hendrik Willem Mesdag; Hendrik Weissenbruch; Jacob, Matthijs ve Willem Maris(*); Johannes Basboom; Anton Mauve(*) grupta yer alan sanatçılardı.
Lahey Sözleşmesi, 1899 ve 1907’de Lahey’ de (Hollanda) toplanan uluslararası konferanslarda kabul edilen bir dizi uluslararası antlaşmaya verilen ortak ad.
I. Lahey Banş Konferansı Rusya dışişleri bakanı Kont Mihail Nikolayeviç’in girişimiyle toplandı. Kont Mihail 11 Öcak 1899 tarihli açıklamasında şu konulann görüşülmesini önerdi: 1) Asker sayısındaki artışla-nn sınırlandırılması ve yeni kullanılan silahlarda indirime gidilmesi, 2) 1864 Cenevre Sözleşmesi’nde kabul edilen ilkelerin deniz savaşlanna da uygulanması, 3) kara savaşla-n hukukuyla ilgili, onaylanmamış 1874 Brüksel Bildirgesi’nin yemden düzenlenmesi. 18 Mayıs-29 Temmuz 1899 arasında 26 ülkenin katılımıyla toplanan konferansta Amerika kıtasından yalnızca ABD ile Meksika’nın temsilcileri yer aldı.
Konferans en önemli amacı olan silah indirimini gerçekleştiremediyse de kara ve deniz savaşlannda savaş hali koşullannı
fettan
sözleşmelerin kabul edilmesini sağladı. Aynca boğucu gazlarla domdom kurşunlannın kullanılmasını ve balonlardan gülle ya da patlayıcı maddeler atılmasını yasaklayan üç bildiriyi kabul etti. Konferansın benimsediği en önemli belge ise Daimi Hakemlik Divanı’nın kurulmasını öngören Uluslararası Anlaşmazlıklann Barışçı Yollardan Çözümü İçin Sözleşme’ydi.
II. Lahey Banş Konferansı için ilk çağn ABD başkam Theodore Roosevelt’ten geldi. Ama konferans resmî olarak II. Nikolay’ m girişimiyle toplandı. 15 Haziran -18 Fitim 1907 arasında toplanan konferansa 44 ülkenin temsilcileri katıldı. Konferansta silahlann sınırlandınlması önerisi gene reddedildi. Buna karşılık borçlann ödenmesini sağlamak amacıyla kuvvete başvurulması, kara ve deniz savaşlannda tarafsız devletlerin ve kişilerin hak ve ödevleri, otomatik sualtı mayınlannın yerleştirilmesi, düşman ticaret gemilerinin statüsü, savaş sırasında deniz kuvvetlerince girişilen bombalama eylemleri ve uluslararası savaş ganimetleri mahkemesinin kurulması gibi konularda çeşitli sözleşmeler kabul edildi. Balonlardan gülle atılmasını yasaklayan bildiriyi yeniden onaylayan konferans, boğucu gazlann ve domdom kurşunlannın kullanılmasını yasaklayan bildirileri ise ele almadı. Aynca zorunlu hakemlik ilkesiyle bir dizi tavsiye
karan bütün delegelerce oybirliğiyle edildi. Bu tavsiye kararlannın birin, sekiz yıl sonra yeni bir konferansın t ması öngörüldü. Böylece uluslarar-runlann çözümünde en iyi yolun biçimde yapılacak konferanslar old layışı geliştirildi. I. Dünya Savaşı’nın sı nedeniyle sonraki konferans, pla tarih olan 1915’te toplanamadı. Ama şm ardından uluslararası bir örgüt Milletler Cemiyeti’nin oluşturu konferans düşüncesinin büyük etkisi
Lahic, Yemen Cumhuriyeti’nin gün* kesiminde kent. Kıyı düzlüğündeki Vadisinde yer alır. Bir tanm bölg* merkezidir. Daha çok kış aylannda o üzere çok az miktarda yağış alır, t-egemenliğindeki eski Aden Prote sı’nın yönetimindeyken, Abdali Sul” ğı’nın başkentiydi. Bu sultanlık Y Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin k< duğu 1967’de kaldırıldı. Lahic 1960’!’ kısa bir süre el-Hute olarak anıldı. N (1971 tah.) 11.000.
lahit, sanduka ve sarkofag (Yunanca kophagos) olarak da bilinir, içine ölün” da yakıldıktan sonra küllerinin kon taştan, pişmiş topraktan, metalden ya ahşaptan yapılan mahfaza. İnsanların dünyada da bu dünyadaki gibi yaşa*-inancının getirdiği bir uygulamadır, rin yeniden yaşamaya başlayacağı değin iyi korunabilmesi için kullanı İlk Tunç Çağındaki çevresi ve üzeri levhalarla kaplı sanduka mezarlar, lahi ilk biçimi sayılabilir. Gerçek anlamdaki
Herakies Lahdi, Sidamara lahitterinden bir örnek, Konya Arkeoloji Müzesi
Şemsi Güner
lahitler Mezopotamya ve Mısır’da çıktı. Başlangıçta daha çok pişmiş top basit tekneler halinde yapılan bu 1 üstü gene aym malzemeden düz le örtülüyordu.
Mısır’da 3. sülale döneminde (İÖ y. y. 2613) kullanılan ilk taştan lahitler lan simgeleyecek biçimde tasarlanmış, lerine de kapı, pencere tasvirleri ve _ meler yapılmıştı. 11. sülale dön (İÖ y. 2133-1991) başlamak üzere ’ ve Lübnan kıyılanndaki Byblos’ta da kireçtaşından kutu biçiminde kullanıldı. 17. sülale döneminde (İÖ y. 1570) önceleri birbirine yapıştınl pirüs yapraklanndan, daha sonra da tan, pişmiş topraktan ya da taştan * biçimini andıran lahitler yapıldı. F ailesinden olanların lahitleri bazen altından (Tutanhamon’un lahti) ya d müşten (Psassenes’in lahti) oluyordu. 19. ve 20. sülaleler döneminde (I 1570-1085) üst sınıftan kişiler önce a1:* da madenden yapılmış bir iç lahde sonra bu bir dış lahdin içine yerleş*’ Bu uygulama Ptolemaioslar dönem” sürdü.
9. yüzyılın ilk yansında Asur’da teknesi kapağı taştan mitler yapılmaya başladı, geleneği İÖ 8. yüzyılın ortalannda
_artular da benimsediler.
I Anadolu’da Likya bölgesinde İÖ 6. yüzyıl-ahşap evlere benzetilerek son derece ü taş lahitler yapıldı. Aynı yüzyılda a’da da Etrüskler, kapaklannın üstün-ölüyü kansı ya da kocasıyla birlikte yatar ~umda canlandıran heykeller bulunan iş topraktan lahitler yapmaya başladı-Bu uygulama daha sonra antik dünya-hemen her yerine yayıldı. Osman Ham-Bey Sayda’daki (Sidon) kazılarda Hele–:1c dönemde yapılmış lahitler. ortaya (kardı. Bunlann en ünlüleri bugün İstanbul jBrkeoloji Müzeleri’nde bulunan İskender lahti(*), Ağlayan Kadınlar Lahti(*) ve ap Lahti’dir. Teknesinin dört yanı ka-ıa figürlerle bezeli lahitler Roma ve ıs dönemlerinde de yapıldı. Bu tür ‘tlerin değerli örneklerinden olan ve ilk unduklan yerin (bugün Karaman ilinin Tana ilçesine bağlı Ambar köyü) Antik »daki adıyla anılan Sidamara lahitleri “n İstanbul ve Konya Arkeoloji müzede sergilenmektedir, adolu’da Selçuklu ve Osmanlı dönem-ıde de kümbet ve türbelerde lahit anıldı. Bunlar ahşaptan ya da taştan ılır, üstleri kabartma yazılarla bezenirdi. _ lehmed’in (Çelebi) Bursa’da Yeşil Tür-’deki sandukası gibi çini kaplama olanlan Ut vardı. Ama ölü, döşeme üstündeki bu tlere konmaz, daha aşağıda toprağa -ülürdü.
ıcun, Arapça lahm-1 acIn (lafım: “et” actn\ “yoğurulmuş”), üstüne baharatlı ma konarak pişirilen bir tür pide. Gaziantep ve Şanlıurfa gibi Güneydoğu illerine Arap mutfağından geçen lahmacun, günü-vözde hemen her bölgede yenen, özellikle He büyük kentlerde ve turistik kıyı kentlerinde çok tutulan, tüketimi yaygın ve pratik yiyecek durumuna gelmiştir, hmacun için hazırlanan ince çekilmiş a ya da çift satırla kıyılmış et, ince doğranmış maydanoz, yeşil soğan, domates,
“_____pul biber ve tuz katıldıktan sonra
jee yoğurulur. Mardin ve bazı yörelerde _je sarımsak da katılır. Acılığı sağlayan tamızıbiber isteğe göre az ya da çok konur. *¥oğurulan et ince açılmış pidelerin üstüne ‘ır ve pişirilmek üzere firma verilir, »enin kurumadan hızla pişmesi için finnm ■lı olması gerekir. Pişen lahmacun kıvır-, marul, maydanoz ve sumakla kanştınl-«ş kuru soğan eklendikten ve limon sıkıl-n sonra dürüm yapılarak yenir. Özel-e Gaziantep’te bazen lahmacunun içine îğülme” denen patlıcan ezmesi konur, hmacunun yamnda şalgam suyu ya da an içilir. Aynca findik lahmacun denen
2 lokmalık küçük lahmacunlar da vardır, nlar genellikle karışık kebaplann yanın-verilır.
iler, İslam öncesinde Arabistan’ın yinde hüküm sürmüş hanedan. Bizans paratorluğu’na karşı mücadele eden Sairin yamnda yer alan Lahmiler, ilk ■em Arap şiirinin gelişmesine de destek uşlardır. 3. yüzyu sonlannda kurulan mi Kralhğı’mn başkenti, günümüzde ’in güneyindeki Küfe yakınlannda bulu-Hıristiyan kenti Hire’ydi. İran’a bağlı hanedan olarak gelişen Lahmiler, V. ‘hram’ı Sasani tahtına çıkaran I. Munzir’ (y. 418-462) hükümdarlığı sırasında İran’ içişlerinde söz sahibi olanlar. Güçlerinin ığuna ulaştıktan 6. yüzyılda IIİ. Munzir 1-554) Bizans egemenliğindeki Suriye’ye ar düzenledi ve Bizans yanlısı Arap ani Krallığı’yla çatışmaya girdi. Onun
oğlu Amr bin Hind (554-569), şair Tarafa ile öteki Muallakatü’s-Seba (Yedi Askı, 1943,1985) şairlerinin koruyuculuğunu yaptı. Nasturi III. Numan’ın ölümüyle (602) birlikte hanedan da sona erdi.
Lahmu ve Lahamu, Mezopotamya mitolojisinde, ikiz tannlar. Apsu (yeryüzünün altındaki derin sular) ve Tiamat’ın (tuzlu sulann kişileşmesi) birbirine kanşmasıyla oluşan kaostan doğan ilk tannlar bunlardır. Genellikle, sulann bıraktığı kum ve çamuru temsil ederler. Bazı metinlerde ise yılan biçiminde betimlenirler. Sürünen bir yılanın dalgalı izleri su yüzeyindeki kıvnmlan andırdığı için, bazı bilginler Lahmu ve Laha-mu’nun ashnda Tiamat ile eşanlamlı olabileceğine inanırlar. Lahmu ve Lahamu, Anşar ve Kişar’ın kökeni sayılabilirler. Ama sonraki mitlerde önemli rolü olmayan oldukça silik birer tanndırlar.
Lahnda dili, catkî ya da bati pencap dIlî olarak da bilinir, Hint-Âri dillerinin Batı öbeğine bağlı dil. Pakistan’da, Pencap’m batı kesimlerinde konuşulur. Farsça ve Arapçadan alınma birçok sözcük içeren Lahnda dilinin Keşmir ve Sindhi dilleriyle de ortak özellikleri vardır. Çok sayıda lehçesi arasmda en önemlilerinden biri Mul-tanidir. Lahnda dilinde yazılmış edebiyat yapıtlannın sayısı çok azdır. Bu dilin yazımında, Müslümanlar Arap alfabesinin Fars-çaya uyarlanmış biçimini, Hindular ise Lahnda yazısını kullanır.
Lahor, Pakistan’ın ikinci büyük kenti ve Pencap eyaletinin merkezi. İndus Ovasının yukan kesiminde, İndus Irmağının bir kolu olan Ravi Irmağı kıyısında yer alır.
Müslümanlann yönetimi altına girdiği dönemden önceki tarihine ilişkin fazla bilgi yoktur. Bir Hindu efsanesine göre Rama’ mn oğlu Lava (Loh) tarafından kurulmuş ve bu nedenle Lohavar adını almıştır.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*