Laird, Macgregor

Laird, Macgregor

(d. 1808, Greem Renfrewshire, İskoçya – ö. 9 Ocak 1861, Londra, İngiltere), Nijer Irmağının keşfi katkıda bulunan İskoç kâşif, gemi yapım ve tüccar.
Liverpool’daki şirketinin, 1832’de Nij Irmağı deltasına düzenlediği sefere katıl İngiliz kâşif Richard Lander’ın kom ettiği bu seferde görev alan üç gemiden tasarımını Laird’in yaptığı 55 tonluk yan çarklı bir gemiydi. “Alburkah” adını taşı bu gemi, aynı zamanda okyanus yolculu, na çıkan ilk demir tekneydi. Seferin önemli sonuçlarından biri Nijer Irmağii aşağı çığırında okyanus gemileriyle yolcul yapılabileceğinin kanıtlanması oldu. Nij in ağzından yukarı doğru 880 km ka ilerleyen Laird, ırmağın doğudaki başl kolu olan Benue’nin Nijer’e karıştığı nok dan içeri girerek 130 km kadar yol al Böylece ırmağın akış yönü ve kayn
usunda da kesin bir görüş edindi. Laird. IK34’te Liverpool’a döndükten sonra R.A.K Oldfield’le birlikte Narrative of an Expedition into the Interior of Africa by the River Niger… in IH32, IH33, ¡H34 ( 1837, Nijer Irmağı Yoluyla Afrika nın İçlerine Yapılan Bir Yolculuğun Öyküsü 1832. JK33, 1834) adlı kitabı yayımladı. Ardından Şfcjer bölgesiyle yapılan ticaretin geliştirilmesi için çeşitli girişimlerde bulundu ve J854’te bölgeye yeni bir sefer düzenledi. Sefere komuta eden İskoç kâşif William Balfour Baikie, Benue’ye girdikten sonra, önceki seferler sırasında ulaşılan noktanın 401) km ötesine geçmeyi başardı. Afrika’nın batısıyla yapılan ticaretin gelişmesinde dö-■üm noktası olan bu seferi, başka tüccarla-wı düzenledikleri yeni seferler izledi. Okya-■usaşırı buharlı gemi seferlerini de başlatan Laird’in şirketine ait “Sirius” adlı gemi, 1838’de Atlas Okyanusunu aşarak Avrupa dan Amerika’ya ulaşan ilk buharlı tekne oklu.
¡-faire bak. bırakınız yapsınlar
ljjw. Brezilya’nın güneyindeki Santa Catalina eyaletinin ortadoğu kesiminde kent, ftaranâ Dağlarının üzerinde, Caveiras Irma-fcnın (río) kuzeyinde, deniz düzeyinden 900
i yükseklikte yer alır. 1800’de bir belediye
yakınlarında arokarya ağaçları, Brezilya Jahn
kuruldu. O dönemde daha çok anların yaşadığı Lajes 1866’da kent üsü kazandı. Günümüzde kentteki başlı-ekonomik etkinlikler çiftlik hayvanlan iliği ve sanayidir. Nüfus (1980 geç.) .768.
Atlas Okyanusunda, Portekiz’e bağ-Asor Adalanndan biri olan Terceira kuzeydoğu kesiminde kasaba, a do Heroísmo kentinin 16 km kuzey-unda yer alır. 1941’de Portekiz hükü-jıin bir hava üssü kurduğu Lajes, II. -ya Savaşı sırasında Müttefiklerin önem-hava üslerinden biri durumuna geldi, nümüzde kasabada Kuzey Atlantik Ant-,-ası Teşkilatı’na (NATO) bağlı bir “erikan-Portekiz üssü vardır. Kasabadaki aynı zamanda Kuzey Atlantik’in başlıca a tahmin merkezidir. Nüfus (1981)
’os I, lakabı büyük lajos, Macarca lajos .oy, Lehçe ludwik wielki (d. 5 Mart 1326 –
10 Eylül 1382, Nagyszombat, Macaris-), 1342-82 arasında Macaristan, 1370-82 ında Polonya krah. Uzun hükümdarlık _f-eminin büyük bölümü Venedik ve Na-;!i’ye karşı savaşlarla geçmiştir.
Babası I. Kâroly’nin ölümünden sonra 21 emmuz 1342’de Macaristan krah olarak Mç giydi. 1346’da Macaristan’ın denetimin-bulunan Adriyatik kıyısındaki liman ti Zara’da (bugün Zadar, Hırvatistan) ediklilere yenildi. Napoli kraliçesi I. anna’nın kocası olan küçük kardeşi ‘s’ın öcünü almak amacıyla 1347’de li Kralhğı’na bir sefer düzenledi.
1351’de 1222 tarihli Altm Ferman’ı onayladı. Ama bunda yaptığı bir değişiklikle soyluların mülklerinin parçalanmadan ve başkalanna devredilmeden erkek mirasçılarına geçmesini sağladı. Bir soyun tümüyle yok olması halinde mülkleri krala kalacaktı. Seriler de ürünlerinin dokuzda birini efendilerine verecekti. Bu önlemler Lajos u mali olarak Dief ten (meclis) bağımsız duruma getirdi. . ■ . Lajos’un Venedik’e ikinci sefen (135/08; ilk girişimlerinden daha başardı oldu. Zara Antlaşması (Şubat 1358) uyannca Dalmaç-ya Ayılarındaki Venedik kentlerinin çoğu Macaristan’a geçti. Doğuda ise Lajos Bulgaristan’da Osmanhlan yenilgiye uğratarak topraklannı korudu. . . Oğlu olmayan Polonya kralı III. Kazımı-erz ui vâris ilan ettiği Lajos, 17 Kasım 1370’te Polonya krah olarak taç giydi. Polonyalılaf Lajos’un gerçek bir egemenlik kurmasına hiçbir zaman fırsat tanımamakla birlikte, 1374’te km Maria ile nişanlısı Lüksemburglu Sigismund’u geleceğin kral ve kraliçesi olarak tamdılar.
1378’de kilisede Büyük Bölünme mn( ) (Skhisma) başlamasıyla Lajos’un dikkati İtalya’ya yöneldi. Himayesi altındaki Car-lo’nun karşı-papa VII. Clemens yanlısı olduğunu ilan eden Napoji kraliçesinin yerine geçmesine yardım etti. Bu arada Venedik’e karşı üçüncü bir savaşa girişti ve 18 Ağustos 1381’de Torino Banşı’yla Dalmaç-ya’mn hemen tümünü ele geçirdi.
Lajos ertesi yıl öldü. Polonya’yı yönetmesini istediği Maria, Sigismund ile birlikte Macaristan tahtına çıktı. Öbür kızı Hedvig ise Jadwiga adıyla Polonya kraliçesi oldu.
Lajos II (d. 1 Temmuz 1506 – ö. 29 Ağustos 1526, Mohaç, Macaristan), 1516-26 arasında Macaristan ve Bohemya krah. Jagietto hanedanının bu ülkelerde hüküm süren son üyesi ve Macaristan’ın büyük bölümünün OsmanlIlara geçmesinden önce tüm ülkeyi yöneten son kraldır.
Macaristan ve Bohemya krah II. Vladıs-lav’ın tek oğlu olan Lajos zeki ama hastalıklı bir çocuktu. 4 Haziran 1508’de Macans-tan, 11 Mayıs 1509’da da Bohemya krah olarak taç giydi; böylece vârisüği güvence altına alındı. Babasının ölümü (Mart 1516) üzerine kral oldu. 11 Aralık 1521’de hükümdarhk yaşına geldiği ilan edildi. 13 Ocak 1522’de AvusturyalI Maria ile evlendi. Kansıyla birlikte zevk ve eğlenceye dalan genç kral kısa sürede devlet işleriyle ilgisini kesti.
1526 yazında Osmanhlar Macaristan’a girdi. Yetersiz bir orduyla Osmanlılann üzerine yürüyen Lajos 29 Ağustos 1526’da Tuna kıyısındaki Mohaç’ta bozguna uğradı. Lajos’un savaş alanından kaçarken boğulduğu söylenir. Yenilgiden sonra Macaristan, OsmanlIlar ile AvusturyalI Habsburglar arasında paylaşıldı.
lak, lakböceğinin (Laccifer lacca) reçinem-si salgısı. Japonya’da yetişen bir ağacın (Rhus vernicıfera) özsuyundan elde edilen bir vernik de lak olarak bilinir. Başta Hindistan, Tayland ve Myanmar olmak üzere Güneydoğu Asya’nm hemen her yerinde yaygın olan lakböceği, Ficus religio-sfl’nuı, akasyanın ve sabunağaçlannın üstünde yaşar ve salgılarım ağaçlann genç dalla-nnda biriktirir. Laktan özellikle gomalak(*) ve Asya ülkelerinde yaygın kırmızı bir boyarmadde olan lak boyası elde edilir. Lak ticari değeri olan tek hayvansal reçinedir.
10 1200’lerde bile oldukça iyi bilinen bu ürün Hindistan’da bezeme malzemesi olarak kullanılıyordu. 17. yüzyılda tüccarların önce lak boy asım, ardından gomalakı Avrupa’ya tanıtmasından sonra lakın ticari öne-
189 Lakandonlar
mi giderek arttı. Sonunda lak ürünleri dünyanın sanayileşmiş ülkelerinin çoğunda yaygın bir kullanım alanı kazandı. ^ ^ Lak sözcüğü Farsça ve Hintçe “yüz bin anlamına gelen ve lak üretmek için gerekli böcek sayısının çokluğunu belirten bir sözcükten kaynaklanır. Gerçekten de bir kilogram gomalak yaklaşık 35-200 bin böcekten
çıkanlır. .
En yüksek ürün ince dallar uzennde biriken lalan (çubuk lak) haziran ve kasım aylan arasında toplanmasıyla sağlanır. Lak boyası, çubuk lakın sıcak su ya da sıcak sodyum karbonat çözeltisiyle özütlenmesı sonucu elde edilir.
Tohum lak, lak boyasından elde edilen bir reçinedir. Ticari gomalak, tohum lakın eritilip süzüldükten sonra yayılıp soğutularak pul haline getirilmesiyle hazırlanır.
Lak-Dargva dillen, Kafkasya’da Dağıstan’ın iç kesimlerinde konuşulan iki akraba dil. İkisi de yazılı dillerdir. Dargva dilinin lehçeleri birbirinden oldukça farklıdır ve bazı dilbilimcilerce ayn diller olarak değerlendirilir. Lak-Dargva dilleri genellikle, Avar-Andi-Dido ve Lezgi öbeklenyle birlikte Nah-Dağıstan (Kuzeydoğu Kafkas) dillerinin Dağıstan öbeği içinde sınıflandın-hr. Aynca bak. Dağıstan dillen.
Lakanal, Joseph (d. 14 Temmuz 1762, Serres – ö. 14 Şubat 1845, Paris, Fransa),
Fransız Devrimi sırasında eğitim sistemini yeniden düzenleyen eğitimci.
Bir demircinin oğlu olan Lakanal, 1789 da devrim patlak verdiği sırada öğretmendi.
S
Lakanal, Pierre-Jean David’in bir madalyonundan yapılmış portre
Bibliothèque Nationale. Paris
1792’de Konvansiyon adıyla bilinen yasama meclisine seçildi. Kral XVI. Louis’nin idamından (Ocak 1793) yana oy kullandı. Konvansiyon’un Kamu Eğitimi Komitesi nin üyesi olarak Haziran 1793’te meclise devletin kız ve erkek çocuklara parasız temel eğitim sağlamasını öneren bir yasa tasansı sundu. Bu tasan reddedildiyse de Robespierre’in Jakoben rejiminin devrilmesinden sonra (1794) Lakanal eğitim komitesi başkanı oldu. Ekim ayında tasansının ilkokullarla ilgili bir bölümünü yeniden meclise sundu. Tasan kabul edilerek yaklaşık bir yıl uygulandı. Lakanal orta dereceli okullar (école centrale) için de bir tasarı sundu. 1802’de liselerin (lycée) kurulmasına değin bu tasanya uyuldu. Lakanal 1795’te, öğretmen okullannı (école normale) açtı. 1815’te monarşi ikinci kez yeniden kurulunca (İkinci Restorasyon) kral katilı ilan edildi. Bunun üzerine ABD’ye kaçan Lakanal 1834’te ülkesine döndü.
Lakandonlar, Meksika-Guatemala sını-nndaki topraklarda yaşayan Maya Yerlileri. Bir başka Lakandon topluluğunun da Gua-temala-Belize sınınnda yaşadığı sanılmaktadır. Günümüzde iki ana gruba aynlan
lakap 190
Lakandonlann 600’den az olan toplam nüfusu her yıl biraz daha azalmaktadır. Balık ve av hayvanlarının bol miktarda bulunduğu, zengin tropik yağmur ormanları ve verimli topraklarla kaplı bir bölgede yaşarlar. Kısa süre öncesine değin dış dünyadan kopuk bir yaşam süren Lakandonlar günümüzde çiftçilikle geçinirler, yabani meyve toplayıcılığı ve avcılık yaparlar.
Lakandonlar
J. Berrfer-Atlas Photo
Lakandonlar direklerin üzerine oturtulmuş, saz damlı kulübelerde yaşarlar. Eşyalarını saz damlarda saklar, yiyeceklerini de sepetler içinde dama asarlar. Başlıca el sanatları ağaç kütüğünden kano yapımı, iplik eğirme ve kumaş dokuma, deri tabaklama, ağaç kabuğundan kumaş, ağ, hamak, çanak çömlek, flüt, yay ve taş uçlu ok yapımıdır. Her iki cins de saçlarını uzatır ve serbest bırakır.
Orta Amerika Yerlileri arasında Katolik-leşmeye karşı direnen az sayıda gruptan biri olan Lakandonlar geleneksel inançlannı büyük ölçüde korumuşlardır. Hastalıklar ve nüfus azalması sonucu bazı kültürel ve dinsel geleneklerini yitirmiş olmakla birlikte, toplumsal ve dinsel törenlerinin çoğunu bugün de sürdürmektedirler.
lakap, bir kimseye adımn ve soyadının yanında, belirli fiziksel özellikleri, davranışları, tepkileri nedeniyle, başkaları tarafından keyfi olarak takılan ad. Bazı durumlarda geçmişte benimsendiği için aynı aileden gelen bütün bireyleri kapsayan bir ad biçimini alabilir. Türkiye’de lakap kullanma alışkanlığının bir kaynağı da Soyadı Kanu-nu’ndân önce aileleri belirli lakaplarla nitelendirme geleneğinin güçlü olmasıdır. Lakabın hukuken kazanılabilmesi için, lakap sahibinin b’u lakapla tanınmayı benimsemesi ve lakabın toplum içinde söz konusu kişiyi belirleyen bir niteliğe ulaşmış olması gerekir. Lakabın hukuka, kamu düzenine, ahlak ve adaba aykın olmaması, aynca taşıyan kişinin ya da başkalarının çıkarlanna zarar vermemesi gerekir. Türk Medeni Kanunu’n-da düzenlenmemiş olmasına karşın, öğretide kazanılmış lakap kişilik haklan içinde sayılır.
lake, lak işi olarak da bilinir, lak adı verilen renkli, çok parlak, saydam olmayan bir tür vernikle kaplanmış süs ve kullanma eşyası. 18. ve 19. yüzyıllarda Avrupalı sanatçılarca taklit edilmişse de, gerçek lake işi Çin ya da Japon kökenlidir. Uzakdoğu’da kullanıldığı biçimiyle gerçek lak Çin kökenli olup yüzyıllardır Japonya’
aa yetiştirilen bir ağacın (Rhus vernicifera) arıtılmış ve suyundan aynştınlmış özsuyu-dur. Gerçek lakın bulunmadığı Avrupa’da değişik fomıüllere göre çeşitli taklit madde-ler geliştirilmişse de, bunlann hiçbiri özgün Doğu lakının sertliğine ve parlaklığına sahip değildi.
Lak genellikle ahşap zemin üstüne uygulanır. Bazen porselen ve metal de kullanılır. Masif lak bloklardan oyularak yapılmış eşya da vardır. Lake eşya çoğunlukla çam ağacından yapılır. Lak doğal durumunda koyu şurup kıvamında beyazımsı ya da grimsi bir sıvıdır; hava ile karşılaştığında koyu kahverengiye ya da siyaha dönüşür. Kullanılması için özel bir işlemden geçirilmesi gerekir. Once antılır, sonra kanştmlarak sıvılaştırı-lır ve ısıtılır, daha sonra da kullanılıncaya değin hava geçirmez bir kapta saklanır. Lakın özelliği, hava ile karşılaştığında son derece sert, ama kınlgan olmayan bir nitelik kazanmasıdır. Bir başka özelliği de çok iyi cilalanması ve parlatılabilmesidir. İyi sertleşmesi için lakın nem oranı yüksek bir ortamda kuruması gerekir. Lak, ahşap yüzeyin üstüne, sayısı 20-30’u bulan ince katlar halinde’uygulanır. Lak işlerinin bezenmeye hazır olması için aradan uzun bir süre geçmelidir.
Değişik lak renkleri elde etmek için laka çeşitli maddeler eklenir. Örneğin kırmızı için zincifre kullanılır. Yeşil, güderi rengi, kahverengi, siyah ve mor renkler de vardır. Bezeme teknikleri çok çeşitlidir. Oyma gibi” teknikler Çin lakelerine özgüdür; altının kullanıldığı başka teknikler ise daha çok Japon işlerinde görülür. Gerek Çinli, gerek Japon sanatçılar sedef kakmalı lakeyi çok uygulamışlardır. Aynca Çin’de yeşim, fildi-
Lake bir cilt kapağı
Hayati Tezel Koleksiyonu
şi, porselen ve mercan da kakma malzemesi olarak kullanılmaktadır.
Çin de lakenin tarihi en eski Çin efsaneleri döneminde başlar. Üstün nitelikli lake yapımı 19. yüzyıla değin sürmüştür. Bu sanat Çın den Japonya’ya 6. yüzyılın ortalarında Kore üzerinden, lak ağacı ve Budacılık ile birlikte geçti. 8. yüzyılda oldukça farklı bir Japon geleneği gelişmeye başladı ve bu 19. yüzyıla değin sürdü. Eh güzel lak işleri Genroku döneminde (1688-1704) yapıldı.
17. ve 18. yüzyılın en büyük Japon lake sanatçısı Ogata Korin’di. Başka önemli sanatçılar arasında Yamamoto, Şunşo ve Kacikava aileleri sayılabilir.
1600’den sonra Asya’dan Avrupa’ya bol miktarda lake eşya ithal edilmeye başladı.
İngiltere, Fransa ve Venedik başta olıiuft üzere çeşitli Avrupa ülkelerinde sanatçıi# taklit lak işleri ürettiler. Birçok zarif lakfc eşya, özellikle de lake mobilya yapridt bunlann çoğu rokoko dönemine özgü bP çimde bezenmişti. Avrupa’da Doğu UsM? bundaki lak işlerine karşı duyulan merak, “Çin tarzı” diye bilinen Çin işi mallan yönelik genel tutkunun bir parçasıydı, t »** eşya “Japon işi” adıyla anıldı.
OsmanlIlar da özellikle lake cilt kapak]«) yaptılar. Rugani diye de bilinen bu ciltlen en güzelleri Diyarbakır, Bursa, İstanbul it Edirne’de üretildi. Edirne kutu, mahfaza g’bi ahşap eşyaya uygulanan lak işinde dfe ünlüydü. Aynca bak. Edirnekâri.
Lake, Simon (d. 4 Eylül 1866, Pleasantvi-le, New Jersey – ö. 23 Haziran 194S. Bridgeport, Connecticut, ABD), açık &İ-nizde başarıyla kullanılan ilk denizaltı ofatt “Argonaut”u geliştiren ABD’li mucit.
Lake yaklaşık 4 m uzunluğundaki ahş^ tekneli ilk deney denizaltısı olan, “Argo* naut, Jr.”ı 1894’te yaptı. Bu tekne den tabanında elle döndürülen tekerlekler üzerinde hareket ediyordu. 1897’de 11 p uzunluğunda ve 30 BG’lik bir benzin motoruyla donatılmış “Argonaut”u yaptı. B| teknede motor ve mürettebat için gerekS olan hava, su yüzeyinde yüzen bir hortumla sağlanıyordu; sonralan bu hortumların yerine bükülmez borular kullanılmaya başladL “Argonaut” da deniz tabanında tekerleklerle hareket ediyordu. 1898’de “Argonaut”!^ Virginia’daki Norfolk’tan New York kentine kadar süren yaklaşık 500 km’lik bir yolculok gerçekleştirildi.
ABD Kongresi, Lake’in 1906’da yaptA yaklaşık 18 m uzunluğundaki “ProtectoJF adlı denizaltının ABD Deniz Kuvvetleri’«# satın alınmasını reddetti. Bunun üzeriŞ Lake bu denizaltıyı Rusya’ya sattı. Laka, başta Rusya ve I. Dünya Savaşı sırasında 41
55 tanesi ABD’ye olmak üzere çeşitli ülke hükümetleri için toplam 100 denizaltı yaptı. Aynca denizaltı periskopunun gerçekleştirilmesine katkıda bulundu ve sualtı pervanesini geliştirdi.
i
Lake Charles, ABD’de, Louisiana eyale> tini güneybatı kesiminde kent. Calcasiaa Irmağı kıyısında, Sulphur kasabasının bitqt ğinde yer alır. 32 km uzunluğundaki Calcasieu Gölü üzerinden Meksika Körfemfe bağlanan 51 km’lik derinsu kanalı (1929 üzerinde bir gümrük limanıdır. Yaklaşfc 1780’de yerleşime açılan kent, göl kenarına ilk yerleşenlerden Charles Sallier’in acfaaı aldı. 1880’lerde kuzey ve batısındaki ak çam ormanlannın işletmeye açılmasında sonra bir kerestecilik merkezi olarak gelişti. Kentin yakınlannda ABD’nin en geniş pirinç ekim alanlan bulunur. Bölgedeki Ö-kürt, petrol ve doğal gaz yataklannın işletmeye açılmasından sonra Lake Chaıkk ülkenin önde şelen petrokimya üretim merkezlerinden biri durumuna geldi. Kentteki başlıca yükseköğretim kurumu 1939’da kurulmuş olan McNeese Eyalet Üniversite» dir. Nüfus (1990) kent, 70.580; metropofe ten alan, 168.134.
Lake poets bak. Göl şairleri *
Lakedaimon bak. Sparta ?
Lakeland, ABD’de, Florida eyaletinin atta kesimindeki Polk ilinde (county) Tampa’nın 51 km doğusunda yer ahft 1883’te kurulmuştur. Göller ülkesi anlan» daki adı, bölgede bulunan ve birkaçı kent sınırlan içinde kalan çok sayıda gökkft gelir. Fosfat madenciliği ile turunçgilttr üretimi kent ekonomisinde önemli yoi
sahiptir. Başlıca öğretim kurumlan Florida Baptist Okullan (1954) ve tasanmını mimar Frank Lloyd Wright’m yaptığı Florida Güney Yüksekokulu’dur (1885). Nüfus (1990) kent, 705.576; Lakeland-Winter Haven metropoliten alanı, 405.382.
lakerda, palamut, torik, orkinos gibi balık-lann, dilimlenip tuzlanmasıyla yapılan bir tür salamura. Balık etini bozulmadan uzun süre saklama yöntemlerinden biri olan lakerdanın en iyisi torikten yapılandır.
Lakerda yapılacak balığın zedelenmemiş ve taze olması gerekir. İç organlan çıkartılıp başı, kuyruğu ve yüzgeçleri kesilen balık, deniz suyunda ya da tuzlu suda yıkandıktan sonra üç parmak eninde dilimlenir. Omurgasının ortasındaki ilik boşaltılıp temizlenir. Yeniden yıkanır, ince tuza bulanır, fıçıya ya da uygun başka bir kaba sıralanır. Her sıra balıktan sonra tuz ve limon yaprağı konur. Limon yaprağı yerine defne yaprağı da kullanılabilir. En üste bir baskı tahtası ve ağırlık yerleştirilerek balıkların hava ile ilişkisi kesilir. Zaman zaman balıklann istifi bozulmadan koyv erdiği su ve yağ temiz bir bez, sünger ya ‘da kaşıkla alınır. 10-15 günde yenecek duruma gelen lakerda, kabından çıkanldığmda bir süre tatlı suda bekletilip tuzundan anndınlır, sonra üstüne zeytinyağı ve limon dökülerek servis yapılır.
Lakewood, ABD’de Ohio eyaletinin kuzeydoğu kesimindeki Cuyahoga ilinde (county) kent. Erie Gölü kıyısında, Cleveland’ m hemen batısında yer alır. Sırasıyla Rock-port (1819) ve East Rockport (1871) olarak anıldıktan sonra, 1889’da Erie Gölünün ormanlarla kaplı kıyılarından dolayı bugünkü adını (İngilizce lake: “göl” ve wood: “koru”) aldı. Büyük bölümü konut alanından oluşan kentte bazı hafif sanayi kuruluştan vardır. Her yıl yaz aylannda Büyük Göller Shakespeare Festivali’nin düzenlendiği kentte Lakewood Küçük Tiyatrosu etkinlik gösterir. Nüfus (1990) 45.048.
Lakhimpur, Hindistan’ın kuzey kesiminde, Uttar Pradesh eyaletindeki Kheri ilinin merkezi kent. Kuzey-Doğu Demiryolu’nun üzerinde, Kheri kentinin hemen kuzeyinde yer alır. Lakhimpur’da Kanpur Üniversite-si’ne bağlı üç yüksekokul vardır. Nüfus (1981) 61.003.
Laki, İzlanda’nın güney kesiminde, adanın buzla örtülü en geniş alanı olan Vatna Buzulunun hemen güneybatısında yer alan volkanik çatlak ve aağ. Günümüzde Laka-gigar (Laki Kraterlen) olarak bilinen belirgin çatlak boyunca 1783-84 yıllannda meydana gelen dev püskürmenin yolû üzerindeki tek topografik yüzey şekli Laki Dağıydı.
Kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan çatlak, 818 m yüksekliğindeki dağla hemen hemen eşit iki bölüme aynlır. Çevresindeki alanın 200 m kadar yukansında kalan dağ, çatlak üzerinde yer almakla birlikte, bütünüyle yanlmamıştır. Dağın ya-maçlanndaki çatlak kesikleri arasında yalnızca çok küçük birkaç krater vardır; bunlann geçmişte püskürttüğü lav miktan da çok azdır. Çatlakta 8 Haziran 1783’te başlayan püskürme önceleri dağın güneybatısına düşen bölümle sınırlıydı. Dağın kuzeydoğusuna düşen bölüm de 29 Tem-muz’da harekete geçti ve izleyen dönemde volkanik etkinlik neredeyse bütünüyle bu bölüme kaydı. Tarihsel çağlarda yeryüzünde görülmüş en büyük lav püskürmesi olduğu sanılan bu olay Şubat 1784 başlarına değin sürdü. Genel kabul gören tahminlere göre püsküren lav miktan 12,3 km’, lav-
larla kaplanan alan da 565 km: dolayındaydı. Olağanüstü miktara ulaşan volkanik gazlar kara Avrupa’sının büyük bölümü üzerinde gözle görülebilir bir duman katmanı yarattı. Kaynaklara göre duman Suriye’ye, Sibirya’nın batı kesimindeki Altay Dağlanna ve Kuzey Afrika’ya kadar yayıldı. Açığa çıkan bol miktardaki kükürtlü gazlar İzlanda’da tanmsal bitkilerin ve otların gelişmesini durdurdu ve evcil hayvanlann büyük bölümünün telef olmasına yol açtı. Bunun sonucunda ortaya çıkan Duman Kıtlığı ada halkının beşte birinin ölümüne neden oldu.
Lakkadiv, Minikoy ve Amindivi Adaları
bak. Lakshadvip
Laknov bak. Lucknow
lakolit, iki katmanın arasına sokularak bunlan birbirinden ayıran ve üstte dom (kubbe) benzeri bir yapılanmaya yol açan derinlik korkayaçlannın ortak adı. Yapının zemini çoğunlukla yataydır. Lakolitler genellikle, bir başka magma sokulum kayacı olan stoklardan daha küçüktür ve çaplan 16 km’yi ender olarak aşar. Kalınlıktan ise yüzlerce metre ile birkaç bin metre arasında değişir. Lakolitleri, kay aç katmanlannın arasına paralel olarak sokulan örtü benzeri korkayaçlar • olan sillerden (yaygı) ayıran başlıca özellik, çaplannın kalınlıklanna oranının 10’dan küçük olmasıdır; bu oran 10’dan büyük olduğunda yapı sil olarak adlandırılır. Lakolitlerde asidik kayaçlar, bazik kayaçlara göre daha yaygındır. Lako-litlerin dip bölümlerine çok ender olarak ulaşılabilmiştir; bununla birlikte, bu yapıla-nn altında görece küçük bir magma besleme kaynağının bulunduğu düşünülmektedir. En tanınmış lakolit örneklerinden biri, ABD’de Utah’taki Henry Dağlannda bulunmuştur.
Lakonia, Yunanistan’da, Peloponnesos’un (Peloponnisos) güneydoğusunda il (no-mös). Kuzeyde Arkadia ve Argolis, batıda da Messenia’yla çevrilidir. Yüzölçümü 3.636 km!’dir. Kabaca aynı adlı tarihsel bölgeyle çakışır. Peloponnesos’un güneyindeki üç yanmadadan ikisini içine alır. Kuzeyden güneye üç coğrafi kesime aynlır. Peloponnesos’un en yüksek noktası Ayios Ilias’ın (2.404 m) bulunduğu Tafyetos (Antik Çağda Taygetos) Dağlan (öros), kuzeydeki Arkadia Dağlan ile ıssız Mani Yarımadasının ucundaki Tainaron Burnu arasında uzanır ve Messenia Ovasını Evrötas Vadisinden ayınr. İlin orta kesimini Evrötas Irmağı vadisi kaplar. Kuzeyde Pâmon Dağında 1.904 m’ye yükselen ve Maleas’ta sona eren doğudaki parçalanmış tepeler, iki yanmadanm oluşturduğu Lakonia Körfezini (kâlpos) kısmen kuşatan Elafönisos ve Kit-hira adalannda yeniden ortaya çıkar. Başlıca akarsular Evrötas ve onun kolu Oinüs’ tur. Kıyılar özellikle doğuda engebeli olduğundan, doğal demirleme yerleri azdır.
Evrötas Vadisinde, Mal6as Yarımadasında ve başka bazı yerlerde İÖ 2500’den öncesine tarihlenen Neolitik yerleşmelerin kahntı-lan bulunmuştur. Spartfnin (Sparta) güneydoğusundaki Yerâki (Gerakion) adlı köyde değişik dönemleri yansıtan tarihsel kalıntılar vardır. Miken döneminde (İÖ y. 1400-İÖ y. 1100) çok sayıda yerleşmenin kurulduğu Lakonia’da, Homeros’un aktardığına göre başında Menelaos’un bulunduğu, güçlü bir krallık vardı. Dor istilalanyla (İÖ y. 1100 – İÖ y. 1000) büyük yıkıma uğrayan bölge, ancak birkaç yüzyıl sonra Sparta’nın(*) güçlenmesiyle düzene kavuştu.
Bölgedeki kıyı kentleri, zamanla bütün Lakonia’yı kapsayan Akhaia Birliği’ne(*)
191 Lakshadvip
İÖ 195’te katıldılar. Vizigot akınları (267 ve 395) ve yaklaşık 587’de başlayan Slav saldı-nlanyla yeniden kanşıklığa sürüklenen bölge, 805’te Bizans İmparatorluğu’na bağlandı ve ortaçağ boyunca Slavlar, BizanslIlar, Osmanlılar ve Venedikliler arasındaki mücadelelere sahne oldu. Son Bizans imparatoru XI. Konstantinos Palaiologos’un Spartf nin hemen güneybatısındaki Mistrâs’ta, günümüze de ulaşan Aziz Demetrios Kilisesinde taç giydiğine inanılır. Yunan Bağımsızlık Savaşı’nda (1821-32) Mâni Yarımadası halkı önemli bir rol oynadı.
Bölgede Sparti, Gytheion ve Vapheion dışında gerçekleştirilen en önemli arkeolojik araştırma, 1904’te Atina’daki İngiliz Okulu’nca başlatılan ve aralıklarla sürdürülen sistemli kazılardır. Bu araştırmalarda Antik Çağda Tafyetos Dağlannda demir cevheri ve mermer yataklannın işletildiği, Krokeai’de yeşil porfiri (lapis lacedaemoni-us) çıkanldığı saptanmıştır. Günümüzde ilin ekonomisi daha çok hayvancılığa dayanır. Nüfus (1981) il, 93.218.
Lakonia Körfezi, Çağdaş Yunancada la-konIkös kölpos. Yunanistan’da, İon Denizinin güney kesiminde geniş ve derin girinti. Peloponnesos Yarımadasının en güneydeki iki burnu arasında yer alır. Kuzey-güney doğrultusunda 56 km boyunca uzanır; genişliği 48 km’yi bulur. Eksiden Gytheion limanında bulunan bir adacıktan (eski Kra-nai) dolayı Marathonisi olarak anılırdı. Lakonia Körfezim Ege Denizinden ayıran Makas. Burnu (âkra) tehlikeli rüzgârlan ve limansız kıyılan’ nedeniyle geçmişte denizcilerin uğramaya çekindiği bir yerdi. Körfezi çevreleyen bölge bütünüyle Lakonia ilinin (nomös). sınırlan içinde kalır. Körfeze dökülen başlıca akarsu Taiyetos Dağlarından (öros) doğan, ulaşıma elverişsiz Evrötas Irmağıdır (potamös). Batı kıyısındaki iki dağlık burun, Skütari ve Kolo-kithiâs girintilerini oluşturur. Kolokithiâs’ ta Kötronas limanı bulunur. Küçük Elafönisos Adası güneyde bir kanalla Ion Denizindeki Kithıra (Kythera) Adasından ayn-lır.
laksatif bak. müshil

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*