Leyla Hanım

(d. İstanbul – ö. 1848, İstanbul), 19. yüzyıhn en ünlü Osmanlı kadın divan şairi. Yaşamına ilişkin fazla bilgi yoktur. Kazasker Moralızade Hamid Efendi’nin kızıydı. Dayısı Keçecizade izzet MoÜa’nın desteğiyle şiire başladı. Mevlevi tarikatına bağlandı. Şiirlerinden, hiçbir eleştiriye kulak asmadan gönlüne göre bir yaşam sürdüğü ve son yıllarım büyük sıkıntılar içinde geçirdiği anlaşılmaktadır. Ab-dülmecid’in kızlarının doğumlarına, bazı ünlü kişilerin ölümlerine ve dönemin bazı önemli olaylarına tarihler düşürmüştür. Gazellerinin çoğu İzzet Molla’ya naziredir. Sanattan çok içtenliğin ağır bastığı münaca-at, na’t, mersiye, gazel ve şarkılardan oluşan divanı basılmıştır (Divan-ı Leyla Horum, 1844, 1851, 1882).
Leyla vü Mecnun, Fars ve Türk edebiyatlarında ortak mesnevi konusu. Bir Arap efsanesine dayanan bu aşk öyküsünün kahramanlarından Mecnun, bazı araştırmacılara göre şair Kays bin el-Mü!eweh el-Amıri’nin lakabıdır ve sonradan admın yerini almıştır. Bu öykü onun şiirlerinin yorumundan doğmuştur. Leyla’nın gerçek adıysa Leyla binti Mehdi bin Sadi’l-Amiri’ dir. Bazılarıysa bu öyküyü gizli biçimde amcasının kızım seven bir Emevi gencine mal ederler. Konu kısaca şöyledir: Necid çöllerinde Beni Amir kabilesinden Kays ile Leyla küçük yaşta birbirlerini severler. Bu aşka karşı çıkan ailesi Leyla’yı çadıra kapatır. Kays onu göremeyince çöllere düşer ve bir süre sonra da Mechun (deli) diye anılmaya başlar. Kays’ın babası Leyla’yı ister. Kızı vermezler. Sağlığına kavuşur umuduyla ‘Kâbe’ye götürülen Kays, aşkım ve derdini artırması için Tann’ya yakarır. Duası kabul olur; o da çöllerde vahşi hayvanlarla birlikte yaşar. Bu arada Ixyla başkasıyla evlendirilmiş, ama kendini ona teslim etmemiş ve üzüntüsünden ölmüştür. Kâys da Leyla’nın mezarı başında can verir.
Arap edebiyatında Ebu’l-Ferec el-Isfaha-ni, Halid bin Kulsüm, Ebü Bekrü’l-Valibi, İbnü’l-Müberred (ö. 1504), Şemsüddin Ali biri Tulunu’s-Salihi gibi yazarlar tarafından değişik biçimlerde ve bölük pörçük ele alınan Leyla vü Mecnun öyküsü bir bütünlük içinde ve mesnevi biçiminde ilk kez İran’da işlenmiştir. Genceli Nizamî’nin 1188’de yazdığı ific Leyla vü Mecnun mesnevisi doğrudan Arap kaynaklarına dayanır. Yapıt 1943’te A.N. Tarlan tarafından Türk-çeye çevrilmiştir. İran edebiyatında aynı konuyu işleyen başka şairler arasında Hüs-rev-i Dehlevi, Camî, Mektebi (ö. 1512),
Kâtibi (ö. 1436), Derviş Eşref (ü. 15. yy), Süheylî (ö. 1502) ve Misali-i Kâşânî (ü. 15. yy) sayılabilir.
Mir Muhammed Hüseyin Tecelli (ü. 18. yy), Muhammed Vezir Han, Mirza Mehdi Han, Muhammed Kadir gibi yazarlarla Urdu edebiyatına da giren Leyla vü Mecnun öyküsünü Türk edebiyatında işleyen şairlerin çoğu Nizamî’nin etkisinde kalmıştır. Türk edebiyatında Çağatay şairi Ali Şir Nevaî’nin, Osmanlı şairlerinden Fuzulî’nin ve Hamdullah Hamdi’nin Leyla vü Mecnun mesnevileri ünlüdür. Ali Şir Nevaî’nin yapıtı 1967’de yeni harflerle ve kısaltılarak yayımlanmıştır. Fuzulî’nin tasavvuf yaşantısıyla yetkin bir lirizmi birleştirerek oluşturduğu yapıtı da 1943, 1958 ve 1981’de yeni harflerle basılmıştır. Türk edebiyatında Leyla vü Mecnun mesnevisi yazan başka şairler arasmda Şahidî, Ahmed Rızvan (ü. 15-16. yy), Behiştî, Kadimi (ü. 16. yy), Celalzade Salih (ö. 1565), Celilî, Sevdavî (ü. 16. yy), Larendeli Hamdi (ü. 16. yy), Halife (ö. 1572), Kul Atâ Azerî fü. 16. yy), Kafzade Faizî, Örfi Muhammed (ü. 18. yy), Türkmen şairi Andelib ile Azeri şairi Na-kâm (ü. 16. yy) sayılabilir. Ayrıca ele geçmemiş olmakla birlikte, 15. yüzyılda Ahmed Paşa, Hayati, Türâbî, Mahvî ve Necatı, 16. yüzyılda Çakeri, Hakiri, Hayali, Halili, Arif Fethullah, Kara Fazlî, Sinan Çelebi, Zamîrî, Muhyî, Muhibbi, Çelebi ve Muîdî gibi şairlerin de Leyla vü Mecnun mesnevileri yazdıkları bilinmektedir.
Leyla vü Mecnun öyküsü halk edebiyatında da ele alınmıştır. Genel olarak Fuzulî’nin yapıtının benzeri olan bu öyküler yalın bir dille ve resimli olarak, bazen de araya şiirler serpiştirilerek kitap haline getirilmiş, 1847’den başlamak üzere birçok kez taş baskı olarak basılmış ve Karagöz oyunları arasında da yer almıştır. Rusça, Ermenice, Almanca gibi dillere de çevrilen Leyla vü Mecnun öyküsü birçok kez filme alınmış ve operaya uyarlanmıştır.
leylak, zeytingiller (Oleaceae) familyasının Syringa cinsim oluşturan 30 kadar çalı ve küçük ağaç türünün ortak adı. Avrupa’nın doğusu ile Asya’nın ıhman kesimlerinin yerlisi olan bu türlerin bazıları ilkbaharda açan gösterişli ve hoş kokulu çiçekleri nedeniyle bahçelerde yaygın olarak yetişti-
Adi leylak (Syringa vulgaris)
State of New Hampshire; fotoğraf Emest Goutel
rilir. Çoğunlukla düz kenarlı, koyu yeşil yapraklan ve çeşitli renklerde, gösterişli çiçek salkımlan vardır. Meyve derimsi bir kapsüldür.
Anayurdu Avrupa’nın güneydoğusu olan adi leylak (S. vulgaris) dünyamn ıhman iklimli yerlerinde sıklıkla süs bitkisi olarak yetiştirilir. Yaklaşık 6 m’ye kadar yüksele-bilen bu ağacın mor, eflatun, mavi, kırmızı, pembe, beyaz ya da açık san renkli, düz ya da katmerli çiçekleri olan yüzlerce çeşidi
387 leylek
vardır. Genellikle kök ya da gövde sürgünlerinden çoğaltılır.
İran’dan Çin’e kadar yayılmış olan İran leylağı (S. persica) 2 m yüksekliğinde, ince gövdeli bir çalıdır. ^Çiçekleri genellikle açık eflatun ise de daha koyu ya da beyaz renkli çeşitlerine de rastlanır. Hccinâde yaklaşık 3-4 m yüksekliğinde, pembemi çiçekli bitkiler olan Kore leylağı (S, «İmîm) ve Çin kökenli S. reflexa ile gene Sja’ye değin uzayabilen, mavimsi mor restt, kokusuz çiçekleri olan Macar leylağı (S. ¡etiktim} bu cinsin iyi bilinen öbür şûs bitkileridv. Çk leylağı (S. chinensis), İran leylag^üe mü leylağın çaprazlanmasıyla üretilm^ kaka dallı bir melezdir.
leylek, Ciconiiformes (leyleksiler) takınar mn, Ciconiidae familyasını oluşturan, balıkçıl, flamingo ve aynaklarla akraba, uzun boyunlu, in yapılı 17 kuş türünün ortak adı. Yaklaşık 60 cm’den başlayan yerden yükseklikleri bazı türlerde 150 cm’yi bile aşar. Başlan ve boyunlannın üst bölümü tümüyle ya da kısmen tüysüz ve parlak renkli
(Üstte) Afrika orman leyleği (Ibis ibiş)-,
(altta) ak leylek (Ciconia ciconia)
M. P. Kahl
olabilir. Ses telleri yeterince gelişmediği için hemen hemen hiç ses çıkaramazlar. Ama bazılan coşkulu anlarında gagalarını takırdatarak ses çıkanr. Boyunlanm öne, bacak-lannı geriye doğru uzatarak uçarlarker kanat çırpma ve süzülme hareketleri birbirini izler.
Leyleklerin büyük bölümü Afrika, Asya ve Avrupa’da, üç türü Yenidünya’mn Flori-da’dan Arjantin’e kadar uzanan kesimlerinde, tek bir türü Avustralya’da görülür.
leyleksiler 388
Leyleklerin çoğu çiftler halinde çevreye dağıldıkları üreme mevsimi dışında sürüler hafinde yaşar ve gündüzleri etkinlik gösterir. Çoğu, sığ sularda ve tarlalarda yakaladıkları küçük hayvanlarla beslenir. Afrika’ da yaşayan marabu leyleğiyle Hindistan’da yaşayan iki LeptoptUos türünün temel besin kaynağı leştir. Erkekle dişi birlikte, ağaçlara ve kayalıklardaki çıkıntıların üstüne ya da ak leylekte görüldüğü gibi, çatı ve bacaların tepesine, genellikle koloniler halinde, geniş bir tepsiye benzeyen çırpıdan bir yuva kurar. Erkekle birlikte nöbetleşerek kuluçkaya yatan dişi, yuvaya beyaz renkli 3-6 yumurta biralar ve yumurtalar yaklaşık beş haftada açılır. Taksonomik bakımdan leylekler, tipik leylekler (Ciconii-nae altfamılyası) ve orman leylekleri (Mycteriinae altfamilyası) olarak ikiye ayn-. Op1130 leyleklerinin (Mycteria cinsinden bir tür ve Ibis cinsinden üç tür) gagası aynaklannki gibi eğri, gerçek leyleklerin gagası ise düz ya da düze yakındır. Hindistan’da ve Asya’nın güneydoğusunda yaşayan Leptoptilos dubius ve L. javanicus türlerinin tüysüz baş ve boyunlarını pembe bir deri örter.
Afrika orman leyleği (Ibis ibiş) yaklaşık 100 cm boyunda, gagası sarımsı, yüzünün demi kızıl olan bir türdür. Avrupa, Asya ve Afrika’da yaşayan kara leylek (Ciconia mgra) yaklaşık 100 cm boyundadır. Siyah tüylü vücudunun karnı bölümünde beyaz bir leke bulunan bu türün gagası ve bacakları kırmızıdır.
Afrika’nın tropik bölgelerinde yaşayan Anastomus lamelligerus ve Asya’nın güneyinde yaşayan A. oscitans türleri su salyangozlarıyla beslenen küçük yapılı leyleklerdir. Açık gagalı leylek adıyla tanınan bu kuşların gagalan kapandığında yanlardan geniş bir aralık kalır. Bu aralığın salyangozun kolayca avlamayı sağlayan bir uyarlanma biçimi olduğu sanılmaktadır. Eyer gaga-h leylek (Ephippiorhynchus senegalensis), Afrika’nın tropik bölgelerinde yaşayan, çok uzun boyunlu ve bacaklı alaca bir leylek türüdür. Boyu 120 cm’yi aşan bu leyleğin hafifçe yukarı dönük, kırmızı gagasındaki enine uzayan geniş ve siyah bant gözlerinin önünde san bir levha tarafından örtülmüştür.
Avrasya’da geniş bir coğrafi dağılım içinde üreyen ak leylek (Ciconia ciconia) Güney Afrika’nın güney kesimlerinde kışlar. Yaklaşık 100 cm boyunda ve beyaz renkli olan bu türün siyah kanat telekleri, koyu kırmızı bir gagası ve kırmızımsı bacakları vardır. Yaşama alanlannın insanlar tarafından yok edilme*! sayılarını giderek azaltan önemli etkenlerden biridir. Özellikle Ciconia ciconia ı,boyciana alttürünün sayısı çok azalmıştır.
Yenidünya orman leyleği (Mycteria ameri-cana) ABD’nin güneyinden Arjantin’e kadar uzanan bölgelerde yaşar. Kanatlarıyla kuyruğu siyah, öbür bölümleri beyaz, gagası eğndir.
Türkiye’de görülen iki türden ak leylek yazın uygun yaşama ortamının bulunması koşuluyla her bölgede görülür. Orta ve Doğu A.vrupa leylekleri Afrika’daki kışlaklarına gidip gelirken deniz üzerinde mümkün olduğunca az uçmak için göç zamanı İstanbul Boğazı üzerinden geçerler. İlk ve son baharda Boğaz üzerinde 1,5 ay içinde 300 bin kadar leylek sayılabilir. Kara leylek ise başta Karadeniz olmak üzere Türkiye’nin güneyi ve güneydoğusu dışındaki bölgelerde, daha çok ağaçlık ve ormanlık yörelerin yakınındaki sulak alan ve
akarsu çevrelerinde görülür. Aynca bak. çekiçbaş; jabiru; marabu; pabuçgaga.
leyleksiler bak. Ciconiiformes
Leyle’l-Ahyeİiye (Arapça ahyel: “atmaca”) (ö. 699/700, Save, İran), mersiyeleriyle ünlü Arap kadın şair. Ukayl bin Ka’b kabile sindendi. Babası onu kendi kabilesinden sevgilisi Tevbe bin Hümeyyir ile evlendirmedi ve başkasına verdi. Leyle’l-Ahyeli-ye, kavuşamadığı sevgilisi için yazdığı mersiyelerle Arap edebiyatında büyük ün kazandı. Kocasına ve kendisine hicviyeler yazan şair Nabiga el-Ca’di’ye şiddetle karşılık verdi. Hz. Osman’ın ölümü üzerine de bir mersiye yazdı. Emevi halifelerinden I. Muaviye, Abdülmelik bin Mervan ve devlet adamı Haccac bin Yusuf un sarayla-nnda bulundu, onları öven şiirler söyledi. Rivayete göre Horasan valisi Kuteybe bin Müslim’in yanına giderken yolda öldü. Divan’ı 1967’de yayımlanmıştır.
Leyster, Judith (d. 28 Temmuz 1609, Haarlem – ö. 10 Şubat 1660, Heemstede, Amsterdam yakınlan, Felemenk), çağında ünlenebilmiş az sayıdaki kadın ressamdan biri. En tanınmış yapıtlan pörtreleri, ölüdo-ğalan ve tür resimleridir.
Bir bira üreticisinin kızıydı. Oldukça küçük yaşta resim yapmaya başladı. Yirmi dört
yaşında Haarlem Ressamlar Loncası’na kabul
edildi. Çağdaşı Felemenkli ressamlardan daha çeşitli konulan işledi. Tür resminde ev içi sahnelerini ilk kez konu alanlardan bınydi. Frans Hals’tan etkilendi; Utrecht okulunun tenebrizm {bak. Caravaggiocu-hık) doğrultusundaki uygulamalanna da ilgi duydu. Tarihi bulunan yapıtlannm çoğu 1629-35 arasına aittir. 1636’da tür ressamı Jan Meinse Molenaer ile evlendi ve Amster-dam’a taşındı.
Eskiden Leyster’in yapıtlannm çoğu çağının erkek sanatçılanna atfedilmişti. En ünlü yapıtlan arasında “Teklif’ (1631) ve “Flüt Çalan Çocuk” (y. 1635) sayılabilir.
km2’dir. Leyte Körfezi Leyte Adasının doğusu ve Şamar Adasının güneyi arasında geniş bir havzayı kaplar.
Adanın belkemiğini oluşturan engebeli dağlar, orta kesimdeki Lobi Dağında 1.349 m’ye ulaşır. Dağlardan inen suların oluşturduğu kısa ırmaklar kuzeydeki Carigara ve doğudaki Leyte körfezlerine doğra akar. Dağlar adanın en dar kesiminde bir karayolunun geçtiği alçak bir geçitle kesintiye uğrar. Kıyı bölgelerinde, özellikle kuzeydeki Tacloban ile Ormoc yakınında engebeli düzlükler vardır.
16. yüzyıl İspanyol kâşifleri adayı Tandaya adıyla biliyordu. Adanın nüfusu 1900’den sonra, özellikle Leyte ve Ormoc vadilerinde hızla arttı. II. Dünya Savaşı’ndaki Japon işgali ABD kuvvetlerinin çıkarma harekâtının (20 Ekim 1944) ve Leyte Körfezi Deniz Savaşı’nm ardından sona erdi. Ekilebilir topraklann aşın kullanım sonucundan verimliliğini yitirmesi nedeniyle çok sayıda insan Mindanao Adasına göç etmiştir. Adada yaşayanlar genellikle çiftçilikle uğraşır; balıkçılık yan bir etkinliktir. Yetiştirilen başlıca ürünler pirinç ve mısırdır. Tican ürünler arasında hindistancevizi, aba-ka, tütün, muz ve şekerkamışı sayılabilir. Adada manganez yataklan vardır. Adanın kuzeybatısında kumtaşı ve kireçtaşı çıka-nlır.
Ormoc ve Tacloban liman kentleri dışında adadaki önemli yerleşim merkezleri Barugo, Carigara, Baybay, Burauen ve Maasm’dir. Nüfus (1990 tah.) komşu adalarla birlikte, 1.897.714.
Leyte Adası, Filipinler’de, Visayalar’da yer alan ada. Camotes Deniziyle aynldığı Cebu ve Bohol adalanmn doğusunda yer
Leyte kıyılan, Rlipinler
Popperfoto
alır. Kuzeydoğusundaki Şamar Adasına San Juanıco Boğazını aşan 2.162 m uzunluğundaki bir köprüyle (tamamlanışı 1973) bağlanır. Şamar Denizi kuzeyine, Mindanao Adası ise güneyine düşer. Yüzölçümü 7.213
Leyte Körfezi Deniz Savaşı, II. Dünya Savaşı’riın sonucunu etkileyen hava ve deniz savaşı (23-26 Ekim 1944). Japonya Birleşik Filosu’nun çökertilmesini, ABD’ nm Fifipinier’i işgalini ve Müttefiklerin Pasifik’i denetim altına almaşım sağlamıştır.
Çarpışma ABD kuvvetlerinin 20 Ekim’de Filipmler’in orta kesimindeki Leyte Adasına bir amfibi saldırısı düzenlemesiyle başladı. Japonlar buna kuzeyde, San Bernardino Geçidinin uzağında bulunan ABD 3. Filosu’nu tuzağa düşürmeyi amaçlayan Zafer Harekâtı’yla (Şo-Go) karşılık verdiler. Bu arada üç ayn kuvveti de çıkarma harekâtım engellemek üzere Leyte Körfezine gönderdiler. 1. Saldın Kuvveti kuzeyden hareketle Sibuyan Denizi ve San Bernardino Geçidi üzerinden, 2. Saldın Kuvveti ve C Kuvveti ise güneyden Mindanao Denizi ye Surigao Geçidi üzerinden körfeze yönelecekti.
Japon kuvvetlerinin Leyte Adasının güneybatısında konumlanmalan sırasında ABD 7. Filosu’na bağlı denizaltılar 1. Saldın Kuvveti’nin yerini belirlediler ve 23 Ekim’de Palawan’m batisında iki Japon ağır kruvazörünü batırdılar. Özellikle Sibuyan Denizinde, neredeyse aralıksız süren bir dizi hava ve deniz çarpışması oldu. Bu arada ABD 3. Filosu Japonlann yem olarak öne sürmüş olduğu gemileri kovaladı. 25 Ekim’de hemen hemen aynı anda üç büyük çarpışma gerçekleşti. 7. Filo’ya bağlı savaş gemileri ve kruvazörler Surigao Geçidinde C Kuvveti’ni yok ettiler ve 2. Saldın Kuvveti’ni geri çekilmeye zorladılar. Bu arada 1. Saldın Kuvveti, savunmasız San Bernardino Geçidinden geçti ve Şamar açıklarındaki 7. Filo’ya bağlı nakliye gemilerine ağır zarar verdi, ama çıkarma birliklerine saldırmaya hazır göründüğü sırada beklenmedik biçimde geri çekildi. Kuzeyde, Engaiio Burnu açıklannda 3. Filo’ya bağlı gemilerden bir bölümü Japonlann yem olarak kullandığı nakliye gemilerini batırırken, bir bölümü de güneye indi ve 1. Saldın Kuvveti’ne saldırarak kovaladı..
Lezama Lima, José (d. 19 Aralık 1910, Havana – ö. 9 Ağustos 1976, Havana, Küba), Kübalı şair, romana ve denemeci. Havana’da hukuk öğrenimi gördükten sonra Verbum (1937) gibi edebiyat dergilerinin kuruluşuna katıldı, onları destekledi. Orígenes (1944-56) adlı dergi çevresinde toplanan edebiyatçıların başına geçti. Bu grup Küba edebiyatında bir devrim gerçekleştiren çok sayıda genç ve yeteneku şairin yapıtlarını yayımladı.
Altın Çağ İspanyol klasiklen ve Fransız simgecileri üzerine derin bilgisi Lezama’nın ilk şiirleri üzerinde çok etkili oldu. İlk şiir kitabı Muerte de Narciso (1937; Narkissos’ un Ölümü) geniş kültür birikimini açıkça gösteriyordu. Enemigo rumor (1941 ; Düşman Söylentisi) adlı yapıtında şiirin özüne ilişirin estetik düşüncelerinin yanı sıra edebi yaratma sürecinin dinsel ve metafizik ola-naklarla dolu olduğu yönündeki inancını ortaya koydu. Aventuras sigilosas’ta (1945; Sessiz Serüvenler) ise çocukluk ve şençlık yıllarım yeniden canlandırdı, annesi Rosa Lima’nın (ö. 1964) yapıtları üzerindeki büyük etkisini ele aldı. Başyapıtı sayılan Paradiso (1966; Cennet) adlı romanının da benzer bir içeriği vardı.
La fijeza’ da (1949; istikrar) toplanan şurle-ri Lezama’nın geçmişteki deneyimleri yemden yakalama ve bunları düşünselleştirme pahasını yansıtır. Denemelerinin derlendiği Analecta del relôfàa (1953; Saatin Seçme Yapıtları) yer alan “Las imágenes posibles” (Olanaklı İmgeler) Lezama’mn şiir anlayışını yansıtması açısından önemlidir. La expresión americana (1957; Amerikan İfadesi) Latin Amerika gerçeğinin özünü yakalamaya çalışan denemelerini içerir. Şiir yöntemini açıklamayı sürdürdüğü\ Tratados en la Habana (1958; Havana Uzenne İncelemeler) adlı yapıtının yayımlanmasından sonra Lezama Ulusal Kültür Kon-seyi’ne bağlı Edebiyat ve Yayınlar Daire-si’nin yöneticiliğine getirildi. Dador (1960; Verici) adlı kitabında daha önce ele aldığı konulan yeniden işleyen şiirler yer alır.
lezbiyenlik, kadın eşcinselliği. Ayrıca bak. eşcinsellik.
Lezgi dilleri, Rusya Federasyonu’nun Dağıstan bölgesiyle Azerbaycan ve Gürcistan sınırlan içinde kalan bir köyde konuşulan dil öbeği. Lezgi (Kuri), Agul, Tsahur, Rutul, Arçi, Buduh, Hinalug, Knz (Dzkek) ve Udi dillerini kapsar. Bunlardan Arçi ve Hinalug dilleri, öbeğe bağlı öteki dillerden oldukça farklıdır. Lezgi dilleri genellikle Lak-Dargva ve Avar-Andi-Dido dilleriyle birlikte Nah-Dağıstan ya da Kuzeydoğu Kaflcas dillerinin Dağıstan öbeği içinde sımflandınlır. Aynca bak. Dağıstan dillen.
lezginka, Kafkasya’da yaşayan Lezgilerden kaynaklanan bir halk dansı. Kılıçlı tek bir erkek ya da bir çift tarafından yapılır. Kartalı taklit eden erkek dizleri üzerinde çöker, yukanya doğru sıçrar, kısa adımlarla, güçlü ve keskin kol ve beden hareketleriyle dans eder. Çiftler dans ederlerken birbirlerine dokunmazlar. Kadın erkeğin yaptıklarını izlerken yavaşça dansım sürdürür.
LH bak. lutein yapıcı hormon
Lha-mo, Tibet Budacılığında, dinsel yasanın koruyucusu “Sekiz Korkunçlar” arasında tek tannça. Aynca bak. dharmapala.
lezyon, fizyolojide, bir hastalık sürecinin ya da bir yaranın, bir organda ya da bir dokuda oluşturduğu yapısal ya da biyokimyasal değişiklik. Bu değişiklik, örneğin
mide ülserinin mide ağnsına neden olması gibi, kendine özgü hastalık semptomlany-la birlikte olabilir ya da kanserin ilk evrelerinde olduğu gibi herhangi bir belirti oluşturmadan seyredebilir. Frengide cinsiyet organlannda görülen şankr gibi bazı lezyonlar, belirli bir hastalığın tanısal bulgusunu oluşturur ve erken olarak ortaya çıkan fiziksel ya da biyokimyasal bozukluklar, hastalığın sonradan daha ciddi bir biçimde ortaya çıkmasını önlemeye yardımcı olabilir. Dolayısıyla, hastalık lezyon-larının tanınması ve sınıflandınlması, patolojinin önemli bir parçasını oluşturur. Lezyonlar, hiçbir araç olmadan gözlçmle-nebilen anatomik lezyonlar, yalnızca mikroskopla saptanabilen histolojik lezyonlar ya da yalnızca kimyasal çözümleme aracılığıyla saptanabilen biyokimyasal lezyonlar biçiminde sınıflandınlabilir. Tipik bir düzensiz anatomik lezyon bir kolon kanser tümörü olabilir; bu düzensiz tümörden önce ortaya çıkan ya da onu kuşatan ati-pik hücreler (displazi) buna karşılık düşen histolojik lezyonu; baziı kolon kanseri has-talannın kanında saptanan anormal karsi-noembriyoma antijeni ise aynı hastalıkla birlikte saptanan biyokimyasal lezyonu oluşturabilir.’
I.hasa, Wade-Giles yazımında .la-sa, Çin Halk Cumhuriyeti’nde, Tibet Özerk Böl-gesi’nin yönetim merkezi kent. Tibet (Tetis) Himalayalan’nda, 3.650 m yükseklikte ve Brahmaputra Irmağının kollarından Skyid (Lhasa) Irmağı kıyısında yer
yüzyılda Tibet’in başkenti olan Lhasa, Tibet kralının öldürülmesinin (842) ardından merkezî iktidann zayıflamasıyla bu konumunu yitirdiyse de, sonraki yüzyıllarda
Potala Sarayı, Lhasa,
Tibet Özerle Bölgesi, Çin Halk Cumhuriyeti
Ewing Galloway
Hinsı*l bir merkez olarak önem kazandı. Bu dönemde nüfusunun çoğunluğunu Budacı keşişler ve görevliler oluşturuyordu. 1642’de yeniden başkent yapıldı. 1951’de Çin kuvvetlerinin işgaline uğradı, 1959’da da doğrudan Çin yönetimine bağlandı. Kentin merkezinde 7. yüzyıl ortalannda inşa edilen ve Tibet’teki en kutsal tapınak kabul edilen dört katlı Gtsug-lag Tapmağı (khang) yer alır. 1951’de Çin yönetimince konukevine dönüştürülmesine karşın, 1972-75 arasında başlayan onarım çalışmalanmn ardından 1979’da yeniden ibadete açılmıştır. Kentteki öteki önemli yerler arasında Klu Tapmağı, bir zamanlar Dalay Lama’mn kışlık konutu olan görkemli Potala Sarayı ve günümüzde Halk Eğlence Parkı olan, Dalay Lama’mn eski yazlık sarayı Nor-bu-
389 Lhevinne, Josef
gling-ka (Mücevher Sarayı) sayılabilir. ’Bras-spungs (Drepung) ve Se-ra manastırla-n günümüzde askeri amaçlarla kullanılmaktadır. . .
Çin işgalinden önce kentin ekonomisi çın, Hindistan, Nepal ve Bhutan’dan gelerek Lhasa’da birleşen tarihsel ticaret yollanna dayanıyordu. Kentte el sanatlan dışında yalnızca bir cephane fabrikası ve darphane vardı. 1980’lerde Lhasa’yı yeniden dış ticarete açan Çin yönetimi, kent dışında deneme çiftlikleri kurarak hayvancılıkta bilimsel ıslah çalışmalarını özendirdi. Günümüzde kentin küçük ölçekli sanayisi kimyasal madde ve elektrik motoru imalathanelen ile halı, kilim, sepileme, yün işleme, motorlu araç bakım ve onarım atölyelerinin yanı sıra ilaç, gübre, traktör montaj ve çimento fabrikalarım kapsar. Kentte bir eğitim fakültesi ve bir havalimanı vardır. Lhasa, Sichuan ve Qinghai yönetim bölgeleriyle Sinkiang Uygur Özerk Bölgesi’ndekı büyük kentlere karayoluyla bağlanır. Nüfus (1988 tah.) 106.000.
Lhasa apso, evlerde bekçi köpeği olarak kullanılan Tibet kökenli köpek soyu. Güçlü yapısı, zekâsı ve tehlikelere karşı uyanıklığıyla tanınan bu soyun gövdesi uzun, omuz yüksekliği 25-30 cm, ağırlığı 6-7 kg’dir.
Lhasa apso
Sally Anne Thompson-EB Inc.
Vücudu gibi sık ve uzun tüylü olan kuyruğı sırtına doğru kıvrılır, başındaki tüyler gözle rini örter. Postu sanmsı kahverengi tonlar da alacalı olanlar yeğlenmekle birlikte renk leri çok çeşitli olabilir.
L’Hermite, Tristan bak. Tristan l hermiti
Lhevinne, Josef (d. 13 Aralık 1874, Or yol, Rus Çarlığı – ö. 2 Arahk 1944, Ne\ York kenti, ABD), romantik geleneği bağlı piyano virtüözü. Ustalıklı tekniği dolgun tonu ve özenli müzikçiliğiyle tamu mıştır.
Moskova Konservatuvan’nda öğrenir gördü. İlk kez 1889’da Moskova’da ızleyiı karşısına çıktı. 1895’te de çok değer verile Rubinstein Ödülü’nü aldı. 1902’den 1906’y değin Moskova Konservatuvan’nda piyan profesörüydü. 1906’da ABD’deki ilk konse ri üzerine 1907-08 mevsiminde bu ülked 150 konser vermesi önerildi. Avrupa v ABD’deki konserlerim sürdürürken b yandan da Berlin’de ders verdi. I. Dünj Savaşı sırasında Almanya’da enterne edild 1919’da ABD’ye yerleşerek hem özel, heı de New York kentindeki Juilliard Müzi Okulu’nda (bugün Juilliard Okulu) de verdi. Seçkin bir piyanist ve öğretmen ols karısı Rosina Lhevinne (eö Bessie; 188!
1976) ile birlikte iki-piyano resitallen < verdi!
L’Hospital, Michel de 390
L’Hospital, Michel de, l’hôpital olarak da yazılır (d. 1507, Aigueperse – ö. 13 Mart 1573, BeÙebat, Fransa), Fransız devlet adamı, hukukçu ve hümanist. Adalet bakanı olarak görev yaptığı dönemde (1560-68) yönetimin Huguenöt’lara(*) karşı hoşgörülü davranma«, için çaba göstermiştir.
Toulouse’da hukuk öğrenimi gördüğü sırada babası, vatana ihanetle yargılanan Bourbon 8. dükü Charles ile işbirliği yapmakla suçlanınca Fransa’dan ayrılmak zorunda kaldı. Yanda bıraktığı hukuk öğrenimini Padova ve Bologna’da sürdüren L’Hospital, Fransa’ya yaklaşık 1534’te dönebildi. 1537’de Paris Parlemetıt’mda (Yüksek Mahkeme) danışman oldu. 1547’de II. Henri tarafından Trento Konsili elçiliğine atandı. 1553’te Lorraine kardinali Charles’ın önerisi üzerine krala verilen dilekçelerden sorumlu saray görevlisi yapıldı. 1555’te Muhasebe Divanı’nın (Chambre des Comptes) ilk başkanı oldu. 1560’ta II. François’mn kısa süren hükümdarlığı sırasında adalet bakanlığına getirildi ve bu görevini naip Catherine de Médicis’nin yönetimi sırasında da sürdürdü.
Hükümet’ politikalannm biçimlendirilme-sinde ve uygulanmasında önemli rol oynayan L’Hospital Huguenot’lar ile Katolikler arasındaki ilişkilerin gerginleştiği bir dönemde dinsel hoşgörüyü savunarak taraflar arasında uzlaşmanın sağlanması için çaba gösterdi. Traité de la reformation de la justice (Adalet Reformu Üzerine İnceleme) ile Mémoire sur la nécessité de mettre un terme à la guerre civile (y. 1570; İç Savaş’ın Sona Erdirilmesinin Zorunluluğu Üzerine Rapor) adlı yapıtlannda da dinsel hoşgörüyü savundu ve hükümdariann (Ünler arasında aynm yapmaması gerektiğini öne sürdü. Hoşgörüye dayanan görüşleri ve adalet bakanlığı sırasındaki uygulamalan Fransa’ da sonraki yıllarda ortaya çıkan ve Din Savaşlan’m sona erdirmeye çalışan “Siyasiler” adlı ılımlı Katolik grubun kurucusu olarak görülmesine yol açtı. Şiddete karşı çıkan L’Hospital monarşiyi kutsal bir kurum, kralı ise en yüksek yasa koyucu olarak görüyor, ama kralın Etats GénérauX’yu sık sık toplayarak uynıklanyla yakın ilişki içinde olması gerektiğine inanıyordu.
L’Hospital görevde bulunduğu yıllarda yargı alanında çeşitli ref<wtnlartB yapılması için çaba gösterdi. 1566’da Moulins Yönet-melikleri’ni çıkararak adli yönetinıdeki birçok soruna çözüm getirdi; aynca kraliyet topraklarının yönetimi ve merkezileştirilmesi için politikalar geliştirdi. Eylül 1567’de iç savaş yeniden patlak verince Catherine L’Hospital’m hoşgörü siyasetine güvenim yitirdi. Gözden düştüğünü görünce görevden alınmasmı isteyen L’Hospital malikânesine çekildi (15Ó8) ve sonraki yıllannı yapıtlarım kaleme alarak geçirdi. Toplu yapıdan 1824-26 arasında Oeuvres complètes başlığıyla yayımlandı.
Lhote, André (d. 5 Temmuz 1885, Bordeaux – ö. 24 Ocak 1962, Paris, Fransa), Fransız ressam, heykelci, yazar, eğitimci ve modem sanatın en önde gelen eleştirmen ve öğretmenlerinden biri.
On yıl kadar yaşamım ahşap oyma işleri yaparak kazandı. 1906’da Afrika heykellerini ve Gauguin’in resimlerini görünce çok etkilendi ve kendi kendine resim çalışmaya başladı. Önceleri fovizme ilgi duydu, ama 1910’larda kübistlerle tanıştıktan sonra kübizme yöneldi. Yan geometrik düzlemler, özenli dış çizgiler ve saf renklerle gerçekleştirdiği “Rugby” (1917, Paris Modem
Sanatlar Müzesi) gibi olgunluk dönemi resimleri kübik üsluptaydı. Sıradan nesnelerle günlük sahnelerin dışında liman görünümleri ve spor etkinlikleri en sevdiği konulardı.
Lhote, 1962
Etienne Hubert
Aynca ölüdoğalar, iç mekân resimleri ve portreler yaptı. 1955’te Bordeaux’daki Tıp Fakültesi için yaptığı duvar panolanyla Ulusal Sanat Ödülü’nü kazandı.
1922’de kurduğu özel Montparnasse Akademisinde çok sayıda sanatçı yetiştirdi. Okuluna Fransızlann dışında çok sayıda yabana öğrenci de devam ediyordu. Nurul-lah Berk, Cemal Tollu, Zeki Faik İzer, Eşref Üren ve Bedri Rahmi Eyuboğlu gibi D Grubu(*) sanatçılanndan başka Fikret Mualla ve Adnan Çöker de Lhote’un öğrencisi oldular. 1952’de bir geziye çıktığı Rio de Janeiro’da akademisinin bir şubesini açtı. Modem sanatın ateşli bir savunucusu olan Lhote, 1917-40 arasında La Nouvelle Revue Française’Az eleştiriler yayımladı. Aynca üretken bir yazar olarak 1923-50 arasında birçok kitap yazdı. En önemli çalışmalan Traité du paysage (1939; Manzara Çalışma-lan) ve Traité de la figure’dür (1950; Figür Çalışmalan).
Lhotse Dağı, E1 olarak da bilinir, Himala-yalar’da doruk. Yüksekliği 8.516 m’dir. Nepal-Tibet (Çin) sınmnda yer alan doruk hemen kuzeyindeki Everest Dağına 7.600 m yüksekliğinde bir sırtla bağlanır. Doruğa ilk olarak 18 Mayıs 1956’da, Fritz Lucjısinger ve Emest Reiss adlanndaki iki İsviçreli dağcı tırmandı. Bazı kişilerce Everest Dağının bir parçası kabul edilen doruğun adı Tibet dilinde “güney doruğu” anlamına gelir. E1 adı ise, 1931’de doruğun ölçümünü yapan Hindistan Kadastro İdaresi’nçe verilen “Everest 1” adım simgelemektedir.
lika, mürekkep hokkasının içine konan ham ipek yumağı. Kamış kalemin mürekkebi rahatça almasına yaradığı gibi, ucunun hokkanın dibine vurarak bozulmasını da engeller. Hokkaya konmadan önce didiklenip kabartılır, sonra üstüne yeterli miktarda mürekkep konur. Bir parça lika 2-3 yıl kullanılabilir. Çok ufak parçalar halinde kaleme takılmaya başlayınca bozulduğu anlaşılır ve yenilenir.
LISP, 1960’ta geliştirilen ve o dönemin programlama dillerinden çok farklı yapıda olan bir bilgisayar programlama dili. Sayısal (nümerik) olmayan dil türlerinden biri olan LISP, USt Pıocessor (Liste İşlemcisi) sözcüklerinin kısaltılmasıyla adlandınlmıştır. Çok basit bir dil olmasına karşın, daha yaygın kullanılan FORTRAN’a alışmış çoğu programcı için uzun süre neredeyse bir bilmece olarak kalmıştır. Bu dilin temeli simgesel ifadeye dayanır; simgesel ifadeler, ya tekil simgeler ya da bir liste yapısı biçimindedir. Verilerin yanı sıra bunlara uygulanacak işlemler de simgesel ifadeler
biçimindedir; bazı simgesel ifadelerin değerlendirilmesi sonucunda ortaya çıkan da gene bir simgesel ifadedir. Yani bu dilde yazılmış bir program ile bu programın girdi ve çıktısı aynı yapı ya da biçimdedir.
Bir LISP programının geçişi, simgesel ifadelerden oluşan bir bilgi kümesinin değerlendirilmesi biçimindedir; simgesel ifade, bir yordama (prosedür) değil, bir formüle karşılık geldiğinden, LISP matematikçilere önemli kolaylıklar sağlar.
li, Çin’de ilk örnekleri Shang hanedanı döneminde (IO y. 1766-1122) yapılmış bir tür tunç kap. Geniş ağızlı bir yemek pişirme kabıdır. Gövdeyle uyumlu bir bütün oluşturan, kabın iç boşluğunun uzantısı biçimindeki üç ayak üstüne oturur.
Neolitik Çağdan (İÖ y. 3000-1500) kalma topraktan yapılmış bir li örneği vardır. Bu
U_tunç kabı, Batı Zhou hanedanı
(İÖ y. 1111-771); Güzel Sanatlar Müzesi, Boston
Museum of Fine Arts, Boston
kabın biçimi sonradan Shang hanedanı döneminde tunç kaplarda yeniden uygulanmış, Zhou hanedanı dönemi (İÖ 1111-256/ 255) sonrasına değin de varlığını korumuştur. Tunçtan dinsel tören kaplannın tipik bezemesi olan hayvan örgeleri li kaplannda pek az görülür.
ü, Konfüçyüsçülükte, “doğru davranış” ya da “doğruluk” anlamına gelen kavram. Başlangıçta toplumsal ve evrensel düzeni konımak amacıyla düzenlenen büyü törenlerini belirten li’yi Konfüçyüsçüler, eski kuşaklann evrenin yapısından çıkarsayarak topluluk yaşamını düzenlemekte kullandıkları toplumsal davranış biçimleri anlamında yorumladılar. Böylece li, geleneksel kalıplar yerine uzlaşıma dayalı ölçüleri belirtmeye başladı. Bu anlamda, doğru davranış biçimini belirleyen içselleştirilmiş uygarhk kurallannı tanımlayan bir kavrama dönüştü. Konfüçyüsçülügün temel kitaplarından Li jpde (Ayin Kayıtlan) bu kavram aynntıla-nyla işlenir. Ama bu bağlamda bile li yalnızca görgü kurallan ya da ıızlaşımın ötesine geçer; çünkü doğanın düzeninin bir türevi olarak insan ile doğa arasında uyumlu ilişkiyi sağlama işlevini görür.
Li Ao (ö. y. 844, Çin), Budacıjık ve Taoculuk karşısında eski önemini yitirmeye başlayan Konfüçyüsçülüğün yeniden yaygınlaşmasında önemli rol oynayan Çinli bilgin ve devlet memuru. Song hanedanı döneminde (960-1279) ortaya çıkan Yeni-Konfüçyüsçülük için gerekli temelin oluşturulmasına yardımcı olmuştur.
Tang hanedanının (618-907) yüksek devlet görevlilerinden biri olmasına karşın yaşamına ilişkin çok az bilgi vardır. Konfüçyüsçü düşünür ve şair Han Yu’nun arkadaşı ya da izleyicisi olduğu sanılmaktadır. Ama Buda-
cılığa şiddetle karşı olan Han Yu nun tersine, Budacılıktan etkilenerek, birçok Budacı düşüncenin Konfüçyüsçülükle bütünleştirilmesine katkıda bulundu ve Konfüçyüsçü ahlak düşüncesini doğrulayacak metafizik bir çerçeve geliştirmek için çaba gösterdi. İnsanın doğasına ve kaderine ilişkin soruların Konfüçyüsçülüğün odak noktasını oluşturduğu yolundaki görüşü sonraki yıllarda ortaya çıkan Yeni-Konfüçyüsçülüğün çekirdeğini oluşturdu. Li aynca Da xue (Büyük Bilgi), Zhong Yong (Ortalamanın Kuramı) ve YiJing’den (Dönüşümler Klasiği) yaptığı alıntılarla, zamanla Konfüçyüsçü klasikler arasına giren bu yapıtların tanınmasına katkıda bulundu. Merigzi’nın, Yeni-Kon-füçyüsçüler tarafından neredeyse Konfüç-yüs kadar kutsal bir kişi olarak kabul edilmesinde de önemli rol oynadı.
Li Bo, Wade-Giles yazımında li po, li taibo olarak da bilinir (d. 701, Sichuan yönetim bölgesi – ö. 762, Dangtu, Anhui yönetim bölgesi, Çin), Du Fu’yla birlikte Çin in en büyük iki şairinden biri.
Lı Bo kendini imparatorluk ailesinin bir üyesi saymaktan hoşlanıyordu, ama gerçekte aynı soyadı taşıyan daha az soylu bir aileden geliyordu. Ön dokuz yaşında evim terk ederek Taocularla inzivaya çekildi. Bir süre ülkeyi dolaştıktan sonra evlendi ve karısının ailesiyle birlikte oturduğu Han-zhou’a yerleşti. Daha o zamandan şür yazmaya başlamıştı. Kâtip olarak iş bulmak umuduyla şiirlerinden bazılarım devlet görevlilerine gösterdi, ama bu amacına ulaşamadı. 734’te Çin’in kuzeydoğusunda oturan bir arkadaşına yaptığı ziyaret yeni bir gezginhk döneminin başlangıcı oldu. 742’de sarayda bir görev almak umuduyla başkent Chang an’a gitti. Resmî bir görev elde edemediyse de saraydaki olayları amnda şiir söyleyerek kutlamakla görevli bir grup kalburüstü şairin araşma kabul edildi. Ama içine düştüğü entrika ortamından hoşlanmadığı için 744 sonbaharında yeniden ülkeyi gezmeye başladı.
Bü sırada henüz kendisi kadar ünlu olmayan Du Fu ile karşılaştı. Du Fu yaşlı Li Bo’nun atılganlığının ve canlılığının etkisi altında kaldı. Taoculuk ve simyayla gittikçe daha çok ilgilenen Li Bo, Taocu bir önderin onayıyla bu cemaate katıldı.
756’da imparatorun 16. oğlu Prens Lin’in ordusunun başşairi oldu. Kısa süre sonra prens, bağımsız bir krallık kurmayı amaçladığı suçlamasıyla idam edildi. Li Bo da tutuklanarak Jiujiang’daki hapishaneye kapatıldı. Cezalan gözden geçirmekle görevlendirilen yüksek rütbeli bir yetkili, Li Bo’yu setbest bırakarak maiyet kâtibi yaptı. 758 yazında yeniden suçlanan Li Bo Yelang’a sürgün edildi. Ama oraya ulaşmadan genel aftan yararlanarak özgürlüğüne kavuştu, Doğu Çin’e geri döndü ve bir akrabasının evinde öldü. Halk arasında yaygın bir efsaneye göre, sarhoş bindiği sandalda giderken ayın sudaki yansımasını yakalamaya kalkışınca dengesini yitirerek boğulmuştur.
Li Bo yaşam görüşü ve şairliği bakımından bir romantikti. Çin’in köklü içki geleneğinin en ünlü şaiapçılanndan olan Li Bo, şiirlerinde sık sık içki içmenin coşkusunu dile getirdi. Dostluk, yalnızlık, zamanın akışı ve doğanın sevinci gibi konulan da işledi. Arthur Waley’in Li Bo’nun yaşamöyküsünü anlatan The Poetry and Career of Li Bo (Lı Bo’nun Şiiri ve Yazarlığı) adlı yapıtı 1951’de yayımlanmıştır.
Li Chi bak. Li Ji
Li Ch’ing-chao bak. Li Oingzhao

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*