LEYLA VE MECNUN
Bir Arap efsanesi olan «Leyla ve Mecnun», Fars ve Türk edebiyatlarında aynı adı taşıyan mesnevilerin ortak konusunu oluşturmuştur. Bu efsanede, «Mecnun» mahlasıyla şiirler söyleyen Kays bin el-Mülevveh (öl. 689 veya 699) ile «Leylî» (Leyla) adlı bir Arap kızı arasında geçen ve sonu ayrılıkla biten bir aşk hikâyesi anlatılmaktadır: Necid çöllerinde Beni Amr kabilesinden Kays ile Leyla kardeş çocuklarıdır, küçük yaşta birbirlerini severler. Kays’ın Leyla için söylediği şiirler dilden dile dolaşmaya başlayınca, ailesi Leyla’yı çadıra kapatır. Leyla’yı göremeyen Kays, «mecnun» (deli) olup çöllere düşer; vahşî hayvanlarla birlikte yaşamaya başlar. Bu arada Leyla başkasıyla evlendirilir, fakat ayrılık acısına dayanamayıp ölür. Bir süre sonra Kays da Leyla’nın mezarı başında can verir.
Önce Arap edebiyatında düzya-zı-şiir karışımı bir hikâye olarak işlenmiştir (Bbulferc el-Isfahanî, Halid bin Kulsüm, vd). Fars edebiyatındaysa ilk kez Genceli Nizamî (1150-1214), «Leyla ve Mecnun» hikâyesini mesnevi biçiminde işlerken kimi değişiklikler yapmıştır. Hüsrev-i Dehlevî (öl. 1325), Camî (1414-1492), Mektebî (öl. 1512), Kâtıbî (öl. 1436), Hatifî (öl. 1521) vd aynı konuda mesneviler yazmışlardır. Türk edebiyatında da Nizamî’nin eserini örnek alarak Leyla ile Mecnun mesnevisi yazanlar arasında özellikle Ali Şir Nevaî (1441-1501), Fuzulî (Öl. 1556), Hamdullah Hamdî’nin (1449-1503) adlan anılabilir. Fuzulî’nin tasavvuf görüşünü de sindirerek yazdığı romantik-lirik mesnevisi, bu türün en yetkin örneği olarak kabul edilmektedir.
«Leyla ve Mecnun» hikâyesi, Türk halk edebiyatı anlatılarına da yansımış, Karagöz oyunları arasında yer almış, filme alınmış, kimi çağdaş yazarlara esin kaynağı olmuştur (R. N. Güntekin, A. Nesin vb).