LOKMAN HEKİM VE TIP

lokman-hekim-ve-tip

LOKMAN HEKİM
Lokman Hekim, peygamberimiz (S.A.S.) den yaklaşık 1500 sene kadar önce Hz. Dâvud ve Hz. Eyyub (Aleyhimüsselâm) devirlerin de yaşamıştır. Hz. Eyyub’ un kız kardeşinin veya teyzesinin oğlu olduğu kabul edilmektedir. Hz. Dâvud’ dan ilim öğrendiği kadılık, marangozluk, terzilik yaptığına dair rivayetler vardır.

Lokman Hekim’in Tıpla İlgili Öğütleri:
Oğlum! Sıhhat gibi zenginlik, gönül hoşluğu gibi nimet yoktur”
Oğlum! Miden tok iken yemek yeme! Zira tok iken yiyeceğin şeyi köpeğe atman, senin için onu yemeden daha iyidir”
Oğlum! Hasta olmadan önce tabib çağır, tabibe hasta olmadan önce hürmet göster!”
Diğer Konulardaki Öğütleri:
Oğlum! Allah’a ortak koşma, çünkü Allah’a ortak koşmak büyük bir zulümdür”
Oğlum! Yaptığın iyilik ve kötülük hardal tanesi ağırlığında bir şey dahi olsa, bir kayanın içinde, göklerde veya yerde bulunsa, Allah mutlaka onu senin karşına getirir. Çünkü Allah latiftir, onun bilgisi her gizli ve her ince şeye ulaşır. O her şeyi haber alır”
Oğlum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçir ve başına gelen musibetlere sabret. Çünkü bunlar, Allah’ın senin yapmanı istediği kesin işlerdendir.”
Kibirlinerek boynunu bir yana büküp yüzüne insanlardan öte çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme Çünkü Allah, kendini beğenip övünen kimseyi sevmez”
Yürüyüşünde tutumlu ol, orta yürü ne çok çabuk, ne de çok yavaş gitme, ölçülü hareket et; sesini de kısıp alçalt. Çünkü seslerin en çirkini eşeklerin sesidir” (Lokman suresi 13,16-19)

Oğlum! Borçtan sakın, çünkü borç gündüzleri utanma, geceleri ise üzüntü ve kederdir” Oğlum! Büyük kayaları yerinden oynatmak, söz anlamayana söz anlatmaktan daha kolaydır”.
Lokman Hekim bir kaç ay Hz. Dâvud’a hizmette bulunmuştu. Bu sırada Davud Aleyhis-Selâm zırh yapımı ile meşgul oluyordu. Lokman, Davud Aleyhis-Selâm’ın ne yaptığını sormak istedi, fakat susmayı tercih etti. Yapım işi bittikten sonra Davud Aleyhis Selâm zırhı giydi ve :

Harp etmek için ne güzel bir elbisedir11 dedi. Bunun üzerine
Lokman: ” Susmak hikmet, fazilettir, fakat bunu yapanlar ise pek azdır”
dedi.

Yine bir defasında Hz. Davud, Lokman Hekim’e bir koyun kesmesini ve en güzel iki organını kendisine getirmesini emretti. Lokman Hekim de kestiği koyunun dili ile kalbini getirdi. Bir kaç gün sonra yine bir koyun kesmesini ve en kötü iki organını getirmesin emretti. Lokman yine dili ile kalbini getirdi. Bunun üzerine Hz. Dâvud:
“Kestiğin koyunun en güzel iki organını getir” dedim, dili ile kalbini getirdin, en kötü iki organını getir, dedim. Yine dili ile kalbini getirdin. Bunun sebebi nedir?” diye sordu. Lokman Hekim ise: ” Bu iki organ temiz ve güzel oldukları zaman bütün organlar temiz ve güzeldir. Kötü oldukları zaman ise bütün organlar çirkin ve kötüdür” diye cevapu verdi.(*)
Hz. İsa’nın tıbbı mûcizeleri:

Alaca tenli (Abraş) kimseleri iyileştirmesi. Anadan doğma körlerin gözlerini açması, çamurdan kuş sûreti yaparak üflemesi, hemen kuşun uçu- vermesi, Asırlarca önce ölmüş kişileri dua ederek diriltmesi (**). Bunlann üçü de tıbbın aciz kaldığı konulardır.
Hz. İsâ’nın Diğer Tıbbi Öğütleri:

Ey İsrail Oğullan! Saf su içiniz, toprakta biten yeşil sebzeleri ve arpa ekmeğini yeyiniz. Buğday ekmeğinden sakınınız. Çünkü sizler onun şükrünü yerine getiremezsiniz.”
(*) Süyüti, ed- Dürrül- Mensur 5/161-163 (**) Âli İmran Suresi 49
16
Ey İsrail Oğulları! Konuşmalarınız hastalıkları gideren şifa gibi, fakat amelleriniz şifa kabul etmeyen dert gibidir.
Hikmet (ilim) için ehil olan kimseler vardır. Eğer bunu ehil olmayan kimselere vermeye çalışırsanız, zayi etmiş olursunuz. Eğer ehil olan kimseye vermezseniz yine zayi etmiş olursunuz. Sen tabib gibi ol, zira tabib ilacı hastanın gerekli yerine koyar.
Hz. İsa, Havarilerine (yardımcılarına) şöyle demişti:
“Sizler yeryüzünün tuzu gibisiniz, bozulmayınız. Her şey ki bozulacak olursa, tuz ile ıslah edilir. Eğer tuz bozulacak olursa, onu ıslah edip düzeltecek bir şey yoktur”
Hz. İsâ ile Hz. Yahya (Aleyhimesselâm) giderlerken bir köye uğradılar. Hz. İsâ, köy halkından en kötüsünün kim olduğunu, Hz. Yahya’ da en iyisinin kim olduğunu sordu. Bunun üzerine Hz. Yahyâ, İsâ’ya:
“Niçin kötü kimselerin yanma varmak istiyorsun?” diye sordu. Hz. İsa: “Çünkü ben (mânevi) hastalıkları tedavi eden bir tabibim” diye cevap verdi”
İslâmî Dönem:
Bu dönemde tıp, teşhis ve tedaviye, tecrübe, otlara, ot köklerine ve gıda maddelerine dayanmaktadır. Aynı zamanda Kur’ ân-ı Keriııvde olduğu gibi, bazı hallerde de vahye dayanmıştır. Vahye dayalı olanları, Peygamber Aleyhis- Selam, Cebrâil vasıtasıyla derdi ve devâyı, hastalık ve şifayı yaratan yüce Allah’tan almıştır. İşte yukanda belirtmiş olduğumuz sebeplerledir ki, hakiki tıp ilmi, hurafelerden uzak olarak; İslâm ile birlikte doğmuştur.
Tıbbın gâyesi, mevcut sağlığı korumak (Yani KORUYUCU HEKİMLİK) veya kaybedilen sağlığı yeniden elde etmeye çalışmaktır.

 

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*