wiki

MÂVERÂÜNNEHR

MÂVERÂÜNNEHR; Aim. Transoxanien (n),
Fr. Transoxanie (f), İng. Transoxiana. Amu Derya
(Ceyhun), Sir Derya (Seyhun) nehirleri arasında
kalan ünlü Türk ülkesi. Bu târihi belde bugün, Özbekistan,
Kalpakistan’ın bir bölümü ile; Tacikistan,
Kırgızistan’ın güney kısmını; Kızılkum Çölü ile Kazakistan’ın
bir kısmını içine almaktadır. 660.000
km2 yüzölçümü vardır. Bölgede, çoğunluğunu Türklerin
teşkil ettiği 16 milyon insan yaşamaktadır.
Bölgede ilk çağlardan beri Türkler ve İranlılar
yaşamıştır. Asya Hun İmparatorluğu (M.Ö. 4. asır-
M.S. 48), Göktürk İmparatorluğu (951-744), Uygur
İmparatorluğu (774-1209), Sâmânîler (819-1005),
Karahanlı Devleti (840-1212), Gazneli Devleti (963-
1186). Büyük Selçuklu Devleti (1040-1157), Harezmşahlar
Devleti (995-1231), Timur İmparatorluğu
(1370-1506). Çağatay Hanlığı (1227-1370), Şeybânîler
(1500-1598) bölgede hâkim olmuşlardır.
Müslümanlar, Mâverâünnehr’e ilk defâ; 667’de
El-Hakem bin Ömer-el-Gıfarî komutasında giderek
bölgede üç yıl kalmışlardır. Daha sonra bâzı seferler
düzenlendiği halde, Arap orduları geçici ve
mevziî başarılar elde ettiklerinden dolayı Mâverâünnehr’deki
hâkimiyetleri sürekli olmamıştır.
Halife Kuteybe bin Müslim’in düzenlediği seferler
neticesinde, Usrüşene hâriç, bütün bölge
Müslümanların hâkimiyetine girdi. Bölgede İslâmiyyet
hızla yayıldı. Horasan’a tâyin edilen Vâli
Nasr bin Seyyar uyguladığı başarılı siyâsetle halkı
İslâmiyete ve Müslümanların hâkimiyetine ısındırmayı
başardı. Bölgenin Müslüman olması bâzı
beylerin menfaatlerine dokunduğu için, Nasr’a
karşı çıktılarsa da Nasr uyguladığı siyâsetle halka
kendisini sevdirmiş olduğundan isyancılar başarı
sağlayamadılar. Daha sonra bölgede hâkim olan
Müslüman Tâhirîler ve Sâmânîler, Nasr’ın uyguladığı
usûlü aynen devâm ettirdiler. Nasr’ın başarılı
olmasının sebebi, orta tabaka ve çiftçi halkın
desteğini sağlamasıdır.
Mâverâünnehr, Sâmânîler devrinde İslâm dünyâsının
parlak bir medeniyet alanı hâline geldi. İslâm
âleminin meşhur âlimlerinden olan Ebü’l-Hasan
Harkânî, Ebû Ali Fârmedî, Yûsuf-i Hemedânî,
Abdülhâlık Goncdüvânî, Arif-i Rivegerî, Ali
Râmîtenî, Muhammed Bâbâ Semmâsî, Seyyid
Emir Külâl, Behâeddin-i Buhârî, Alâüddin-i Attâr,
Ya’kub-ı Çerhî, Ubeydullah-ı Ahrâr, Muhammed
Zâhid, Derviş Muhammed, Hâcegî bu bölgede yaşamışlardır.
İlim ve irfân kaynağı olan yukarıdaki
büyük âlimler, bu beldeden dünyâya ilmi, irfanı
İslâmiyetin örnek ahlâkını yaydılar, pekçok talebe
yetiştirdiler. Bu âlimlerin yazdıkları ciltler dolusu
eserler Buhâra, Semerkand ve Taşkent kütüphânesinde
bulunuyordu. Fakat komünistler bu
bölgeyi ele geçirince, Türk milletinin İslâmî kabulünden
sonra, dînî âbidelerle süsleyip, İslâm
mîmârîsi ile şarkın birer pırlantası hâline getirdiği
Buhâra, Semerkand, Taşkent ve Kaşgar, gibi
Mâverâünnehr şehirlerinde mevcut milyonlarca
kitabı, Kur’ân-ı kerîm ve hadis kitapları başta olmak
üzere, bütün dînî eserleri toplayıp sokaklarda
yırtarak ayaklar altında çiğneyip yaktılar. Bununla
da kalmayıp, halkın elinde bulunan dînî,
millî ve târihî kitapların hükümete teslim edilmesini
emretmişler ve topladıkları bu kıymetli eserleri
de aynı şekilde imhâ etmişlerdir. Kitaplarını
teslim etmeyen binlerce Müslümanı ve din âlimlerinin
büyük kısmını Sibirya’ya sürmüşler ve şehit
etmişlerdir. İş İslâmî eserlerin yok edilmesiyle
bitmemiş, yalnız Buhâra’da 360 câmi ve mescid
yıktırılmıştır. Bir medrese din aleyhtarlığı müzesi
olarak kullanılmak için bırakılmıştır. Semerkand’daki
Uluğ Bey Medresesi de din aleyhtarlığı
müzesi olarak kullanılmıştır. Ruslar yalnız İslâmmâbedlerine el atmakla kalmamış, bölgede bulunan
kiliseleri de kapatarak basketbol ve voleybol
salonu yapmışlardır. Sovyetler Birliğinin dağılmasından
sonra bu târihî eserler ve mâbetler de
hürriyetlerine kavuşmuş ve büyük bir tâmir ve
restorasyon faaliyeti başlamıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir