Genel

MEHMET EMİN YURDAKUL

MEHMET EMİN YURDAKUL
i

ANADOLU’DAN BİR SES Yahut CENGE GİDERKEN

— Yurdumun Koç Yiğitlerine

Ben bir Türk’üm; dinim, cinsim uludur;

Sinem, özüm ateş ile doludur;

İnsan olan vatanının kuludur;

Türk evlâdı evde durmaz; giderim!

Yaradan’m kitabını kaldırtmam;

Osman’cığın bayrağını aldırtmam;

Düşmanımı vatanıma saldırtmam;

Tanrı evi viran olmaz; giderim!

Bu topraklar ecdadımın ocağı;

Evim, köyüm hep bu yerin bucağı;

İşte vatan! İşte Tanrı kucağı!

Ata yurdun evlât bozmaz, giderim!

Tann’m şahit, duracağım sözümde;

Milletimin sevgileri özümde;

Vatanımdan başka şey yok gözümde.

Yar yatağın düşman almaz, giderim!

Ak gömlekle göz yaşımı silerim;

Kara taşla bıçağımı bilerim;

Vatammçün yücelikler dilerim;

Bu dünyada kimse kalmaz; giderim!

«Anadolu’dan Bir Ses», Mehmet Emin Yurdakul’un ilk manzumesidir. Türk – Yunan savaşı sıralarında yazılmış, Selânik’te çıkan «Asır» gazetesinde yayımlanmıştır (1897). Üzerinde çok durulan ve şairine bakışları çeken bu şiir, sonradan yazdıltlarıyle birlikte «Türkçe Şiirler» adiyle ve ressam Zorano’nun çizdiği resimlerle süslenerek küçük bir kitapta yayımlandı (1898).

Bu ilk manzumeleriyle Yurdakul, yalnız Türkiye’de değil, Türk sınırlan dışında, Türk dili ve edebiyatıyle uğraşan batılı bilginlerin de dikkatini çekmişti. Ölçü, konu, dil bakımından yeni ve sosyal bir anlayışla yazılan bu manzumeler, Anadolu’nun bağrından kopup gelen, Anadolu’yu duyuran bir sesti. Bu kitaptaki şiirlerle, sonradan yazdıklarım, şair, daha ileri tarihlerde «Türk Sazı» ında topladı.

Mehmet Emin Yurdakul, aruz yerine «hece» ölçüsünü kullanmak; halka, halk diliyle seslenmek, yerli çevreyi, Anadolu’yu, Türk tarihini konu olarak işlemek suretiyle edebiyatımızda ulusal kaynaklara dönme akımının öncüsü olmuştur.

1 — Okuduğunuz manzume Anadolu’dan ne gibi sesler, düşünce ve duygular getiriyor?

2 — Manzume, Osmanlı İmparatorluğunun çözüldüğü, fakat Türk ulusçuluğunun uyanmağa başladığı bir çağda söyleniyor. Bu ruhu belirten neler var şiirde?

3 — Şair, yurdunu, «ecdadımın ocağı», «Tann kucağı» gibi sözlerle ululaştı rıyor. Bu sözlerin taşıdığı anlamı açıklayınız.

4 — Manzume, ulusal ve dinsel düşüncelerle işlenmiş. Bu düşünceleri bulup gösteriniz.
5 — «Anadolu’dan Bir Ses», dil, duyuş, düşünüş bakımlarından yepyeni bir değer taşımaktadır. O çağın edebiyat ve sanat anlayışı içinde bu davranış, yeni bir yolu n habercisidir. Dilimizi, edebiyatımızı inceleyen batılı bilginler de bunu böyle görüyor, böyle değerlendiriyorlardı. Siz de, kendi bilgileriniz içinde manzumeyi bu yönüyle inceleyip değerlendiriniz.

6 — Şu sözleri genişleterek anlatınız; «Sinem, özüm ateş ile doludur. Osman’-cığın bayrağını aldırtmam. Vatanımdan başka şey yok gözümde.»

7 — Manzume, halk edebiyatının nazım biçimlerinden biriyle yazılmıştır, ölçüsü de aruz değil, hecedir. Manzumenin dize kümelenişini ve uyak düzenini bir şema ile gösteriniz. Daha önce okuduğunuz halk şiirlerinden biriyle karşılaştırınız ve bu nazım biçimin adını söyleyiniz.

H

BIRAK BENİ HAYKIRAYIM

Ben en hakir bir insanı kardeş duyan bir ruhum;

Bende esir yaratmayan bir Tann’ya iman var;

Paçavralar altındaki yoksul beni yaralar;
Mazlumların intikamı olmak için doğmuşum.
Yardımcı

Bilgiler:

Bırak beni haykırayım, susarsam sen matem ot;

Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir;

Zaman ona kan damlayan dişlerini gösterir.

Bu zavallı sürü için ne merhamet, ne hukuk;

Yalnız bir sert bakışlı göz, yalnız ağır bir yumruk!…

(Türk Sazı, 1914)
1 — «İnsan sevgisi», «acıma duygusu», «eşitlik», «özgür-lükû, «haksızlığa boyun eğmeme» gibi insanlığa vergi duygular ve haklar, manzumenin dayanak noktalandır. Bu söyleyişleri bulup gösteriniz.

Mehmet Emin Yurdakul’a göre, sanatçılar, nasıl bir görevle yükümlü-O, şairleri niçin ve nelerden sorumlu görüyor? Buradan nasıl bir sanat

■ doğar?

Şair, üçüncü üçlükte kime sesleniyor? «Susarsam sen matem et» yargı-«yandığı nedeni söyleyiniz! Bir ulusun şairleri, sanatçılan, ne zaman ve ne yal durumlarda seslerini yükseltmelidirler? Edebiyatımızda buna kimleri verebilirsiniz?

«Zaman ona kan damlayan dişlerini gösterir» sözünden ne anladınız? 3re zaman, hangi durumda, kime ya da kimlere, neden kan damlayan diş-‘‘sterir?

Şair, niçin üzüntülü ve öfkeli? Bunu, yıllar boyu ezilmiş, haksızlığa uğ-îAnadolu’muzun acılarına bağlayabilir misiniz?

Manzumenin ana düşüncesini söyleyiniz.

Manzumede ne gibi söz sanatları kullanılmıştır? Bunlan inceleyiniz ve ■düşünceleriyle bu sanatlar arasındaki bağlantılan belirtiniz.

Manzumenin nazım biçimi yenidir. Batı edebiyatında üçer dizelik birim-{kurulu bir nazım biçimi var; buna «terza-rinıa» deniyor, (aba – bcb – cdc)

, Uyaklanır. İtalyan şairi Dante (Dante, 1265 – 1321), «İlâhi Komedya»sım bu yazışmıştı. Servet-i Fünun şairlerinden Tevfik Fikret, Cenap Şehabettin gi-er bu biçimi denediler. Mehmet Emin Yurdakul’un bu manzumesini «terza-biçimiyle karşılaştırınız; benzeyen ve ayrılan yanlanın söyleyiniz.
1 — Manzumeleri, dil bakımmdan, daha önce okuduğa-Tevfik Fikret’in şiirleriyle karşılaştırınız ve iki sanatçının
‘in Üzerinde ‘İnceleme
Dil:
dil görüşünü, örnekler vererek anlatınız.
2 — «Osman’cığın» sözündeki «cık» eki, ulandığı söz-ne gibi anlamlar katar? Burada hangi anlamdadır?

■ Ata yurdun, yâr yatağın tamlamalarının çeşidini ve ismin hangi halle-bulunduklarını söyleyiniz.

<— Her iki manzumeden, isim ve fiil tümcelerine birer örnek bulunuz; yük-îin zamanlannı söyleyiniz.

«Yalnız bir sert bakışlı göz, yalnız ağır bir yumruk!…» dizesindeki «yal-“icüğünün buradaki anlamı nedir? Bu sözcük başka hangi anlamlarda kul-Bunlara örnekler veriniz.

– «Bu zavallı sürü için ne merhamet, ne hukuk; yalnız bir sert bakışlı gH«, ağır bir yumruk!…» sözdizimini, özne, yüklem, tümcelerin olumlu vo olum-‘art bukımlarındon inceleyiniz.

III

«IRKIMIN TÜRKÜSÜ»

Manzumesinden: Biz Oğuzlar soyu olan Tiirkleriz İlk ateşi parlatan, îlk sabahla sert toprağa tohum atan, îlk ocağa temel koyan hep biziz.

Her bucakta vahşî yeller eserken «Isığ Göl»de çadır kuran biz vardık; «Ural»larda boz ayılar gezerken îlk kervanı biz Uygurlar çıkardık.

Balkın, bizim öz Türkçemiz ne hoş dil!

Onun her bir nağmesi,

Gökten gelen hitap gibi saf sesi Ne bülbüle, ne tutiye eş değil.

Bu dil alageyiklerin içtiği Yakut renkli çaylar gibi şarıldar; «Orhun» ile «Kızılırmak» gibi ki Sularında ruhlarımız pırıldar.
Yurdumuzun en küçücük bir taşı Bize «Seylan» incisinden üstündür Onun hafif gölgeli bir su başı Bize yeşil cennet gibi görünür.

Hiç bir zalim kuvvet bizi sarsamaz;

Yerler, gökler durdukça, Göğüslerde kalplerimiz vurdukça Bu Türklüğe kimse mezar kazamaz.
(Türk Sazı,

Kurucuları araşma katılır (1911) ve ocağın başkanı seçilir. «İttihat ve Terak-artisinin hoşuna gitmeyen düşüncelerinden ötürü İstanbul’dan uzaklaştırılır, Um Valiliğine atanır: bir yıl sonra emekli olur (1912). Musul’dan, OsmanlI 8-i Meb’usanına milletvekili seçilen (1913) Yurdakul, İstiklâl Savaşı sırala-İstanbul’dan Anadolu’ya geçer (1921); yurdu dolaşıp konferanslar vererek Mücadeleyi destekler. Kurtuluştan sonra Büyük Millet Meclisine katılır; Şar-Üıisar, Urfa, İstanbul milletvekilliği yapar.

Ukuk Mektebinde iken yayımladığı «Fazilet ve Asalet», ilk yapıtıdır. Asıl ünü-[irk – Yunan Savaşı dolayısıyle yazdığı «Anadolu’dan Bir Ses, yahut, Cenge fen» manzumesiyle sağladı (1897). Bu küçük ulusal coşkulan dile getiren yaşamının sonuna kadar izleyeceği yolu açmış oluyordu. «Mevzulanmızı, eketimizin hayatında bulduk. Hislerimizi halkımın kalbinden aldık ve Türk’ ■Siyle Türk’ün ruhunu terennüme başladık… Memleketimin sefillerinin, dert-dn küçük bir şairi olmak, bütün milletimin hürriyet ve saadetini terennüm inek için yaşamak. İşte benim hayatımın ve sanatınım gayesi.» (Diyorlar İşen Eşref, 1918), sözleriyle sanatını belirten Mehmet Emin, gerçekten bunun »şadı. Anadolu’nun, köylünün, halkın şairi oldu. Onların diliyle yazdı. (Ana-, Vatan Tehlikede, Yurdumuzun iniltisi. Ya Gazi Ol Ya Şehit, Kibritçi Kız, Xi, Örs Başında, Çömlekçi, Gemici, Balıkçı, Aydın Kızlan) gibi şürlerinin, lan bile onun hangi konulara eğildiğini gösterir.

Urdakul, halkm anlayamadığı ağır bir dille yazan Servet-i Fünunculann en

1 çağında, o edebiyatla hiç bağdaşmayan bir sanat anlayışıyle ortaya çıktı, ‘manzumelerinden birkaçını onlann dergilerinde yayımladı. Bu, ondaki inan-lyüklüğüyle ilgili idi. Halkın diliyle, onlarm sorunlarını, dertlerini anlatıyor; ı değil, hece ölçüsüyle yazıyordu. Oysaki bu tutum, Servet-i Fünunculann |UL yoldan apayn, hatta onlann, çoğunlukla küçümsediği şeylerdi. Zaman, •t Emin Yurdakul’u tuttu. Halka dönük sanat anlayışının ortaya koyduğu (lpr, ulusal edebiyat akımının temel taşlan oldu. Bu davranışı, Yurdakul’a, şair», «Türk şairi» unvanlannı getirdi.

■ftdakul, daha çok, hece ölçüsünün, ulusal nazım biçimlerinin yüzyıllar bo-

■ kurulmuş gelenekleri dışında çalıştı. Yeni ölçüler arıyordu. Fakat hecenin Bftzında ulaştığı ritme, ahenk inceliğine yeteri kadar ulaşmış değildi. Birçok Haneleri ahenksizdir. Belki en yetersiz yanı bu oldu. «Cenge Giderken», «Ay-Bvlan», «Mustafa Kemal» manzumelerindeki ölçülerden hareket etseydi, yü-Bl yolun daha çabuk benimsenmesini sağlar, daha başarılı olurdu. Oysaki, Enin ahenksizliğine onun manzumeleri örnek gösteriliyordu. (4 + 4 + 4 + 4) Bı ve 16 heceli (10. Temmuz, Ona Ölüm gibi); (4 -r- 4 + 4 + 4 + 3) duraklı Rheceli (Bize Diyorlar ki, ilim, Para gibi); (4 -*-4 + 3 + 4 + 3) duraklı ve Beli (Gutenberg, Martin Luther; Marten Lüter, Christophe Clomb: Kristof Bb gibi) manzumelerinin, Türk halk şiirinde ölçü bakımından, örnekleri yok-B benimsenmiş değildi. Bunlann yanında yeni nazım biçimleri de getiriyor; B biçimleriyle konular arasında uygunluklar anyor, yeni kompozisyonlar de-Bu. Eğer dize ahengine ulaşsaydı, bu denemeleriyle heceli şiirler düşündüğü B ulaşabilirdi.

■kpıtlan:

Hrkçe Şiirler (1898), Türk Sazı (1914), Ey Türk Uyan (1914), Tan Sesleri (1915), Bun Destam (1915), Dicle Önünde (1916), İsyan ve Dua (1918), Zafer Yolun-■918), Aydın Kızlan (1919), Danteye (1920), Mustafa Kemal (1928), Ankara

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir