wiki

MİSAFİR GİTMENİN ÂDÂBI

Yemek vaktine denk getirecek şekilde ziyârete gitm ek doğru değildir.
Bu şekildeki ziyaret m enedilm iştir. Nitekim K ur’ân-ı Kerîmde:
«Ey îmân edenler, Peygamberin evlerine yemeğe çağrılmaksızın
girip de yemeğin pişmesini beklemeğe kalkışmayın.» (33 – Ahzâb : 53)
Yâni «tam yemeğe hazırlandıkları sırada evlerine girmeyin» buyurulm
uştur. Haberde şöyle vârid oldu:
«Dâvet olunmadığı sofraya giden kimse, gitmekle fâsık olduğu
gibi, yediği de harâmdır.» (28) F ak at yemek vaktini gözetmediği hâl
de, gittiği yerde sofraya tesâdüf eden kimse buyur edilmedikçe sofraya
oturm am alıdır. Yemeğe buyur dendiği zam ân, onların vaziyetine
bakar; gönülden ve seve seve söylüyorlarsa oturur, utandıklarından
ve nezâket kabilinden buyur ediyorlarsa oturm az; «karnım tok»
vesaire gibi sözlerle m azeret beyân eder. Acıkmış olup sofra vaktini
gözetmeden, karnını doyurm ak m aksadıyle dostlarından birine git
meşinde beis yoktur. H attâ Resûl-i Ekrem (S.A.V.) ile Hazret-i Ebû
Bekir ve Hz. Öm er (R.A.) acıkmış olduklarından, yemek m aksadıyle
E bü’l-Haysem ve Ebû Eyyüb el-Ensârî’nin evlerine gitm işlerdir. Bu
m aksatla, bir dîn kardeşinin evine gitmek, yemek yedirm e m ükâfatını
ihrâz etm esi bakım ından, ona m anevî bir yardım dır. Bu, Selefin
âdetidir. Avn bin A bdullah el-Mes’ûdî’nin üçyüz altm ış dostu var idi.
Seneyi bunlar ile devreder, her gün birine giderdi. Bir başkasının da
otuz dostu vardı. Her birine ayda bir kere giderdi. Yine diğer birisinin
de yedi dostu vardı. H aftayı bunların yanında geçirirdi. D ostlan onları
biliyor ve onlar için hazırlanıyorlardı. Ve bunu bir ibâdet sayarlardı.
H attâ gittiği evin sâhibini bulam azsa, sadâkatine inandığı ve
m em nun kalacağından em în olduğu için, yem eğinden yer, öyle çı­
kardı. Aç olan kimse, dostunun evinden izin alm adan karnını doyurabilir.
Zâten izinden gâye rızâdır; izin ise zım nen mevcûddur. Çok
kim seler sarâhaten m üsâade eder, fakat gönülden râzı değillerdir. Bu
gibilerin yemeğini yemek m ekrûhtur. F ak at m üsâadesi alm am ıyan o

gibi gâiblerın yemeğini yemek, m ahbûb ve sevimlidir. Nitekim K ur’-
ân-ı Kerîmde bu şekilde, evlerinden yemek yenebilecekler arasında bir
de:
«Yalıud dostlarınız» (*) (24 – Nûr: 61) buyurulm uştur. Yâni te ­
vekkel de olsa bunların evlerinden yiyebilirsiniz. H attâ Resûl-i Ekrem
Efendimiz bir gün Berîre’nin [Hazret-i Âişe’nin azadlısı olan bir kadındır]
evine girdi. Berîre’de, kendisine hediye edilmiş et yemeği vardı.
Resûl-i Ekrem ondan yedi ve: «Hediye yerini buldu» diyerek oradan
ayrıldı. Çünkü B erîre’nin buna m em nun olacağını biliyordu. Binâenaleyh
k a t’î olarak izin vereceğini bildiği kim senin evine böyle
müsâadesiz gitmek caizdir. Aksi hâlde m utlaka m üsâade alm adan girilemez.
M uhammed bin Vâsi’ ve arkadaşları, izinsiz Hasan-ı Basri’nin
evine girer ve bulduklarını yerlerdi. Hasan-ı Basrî bu hâli gelip gördüğünde
hoşuna gider, m em nun kalır ve: «İşte biz böyle isteriz.»
derdi. Hasan-ı Basrî bizzât kendisi de bâzı bakkal dükkânlarının yiyecek
m addelerinden birer tâne alır yerdi. Hişam, kendisine:
—- Yâ Ebâ Sa’îd! Sen ki takvâ husûsunda çok titizsin. Bu yaptığın
nedir? Deyince, Hasan-ı B a s rî:
— K ur’â n ’daki «ekil» âyetini oku, dedi. Hişam :
«Yahut sâdık dostlarınız» âyetini okuyunca, Hasan-ı Basrî:
— İşte dostun yemeği yenir, dedi. Hişam :
— Sâdık kim dir? Diye sordu. Hasan-ı Basrî :
— Sâdık, canının m eylettiği ve gönlünün kendisi ile huzûr bulduğu
kimsedir, dedi.
Bir cem âat Süfyân-ı Sevrî’nin evine gitti ve kendisini evde bulam
adılar. Hemen kapıyı açıp, sofrayı kurarak yemeğe başladılar. Tam
o esnâda Süfyân-ı Sevrî de içeri girdi: «Yahu ne güzel yaptınız. Siz
böyle yapm akla bana Selefin ahlâkını hatırlattınız. İşte onlar böyle
yaparlardı» dedi. Yine bir cem âat, Tâbiînden bir zâtı ziyârete gitti. Ne
yazık ki bu zâtın söfraya koyacak bir şeyi yoktu. Hemen kom şusuna
koştu, kom şusunu evde bulam adı. Tencereye baktı, yemek pişmiş, dolaba
baktı ekmek var. Hemen aldığı gibi doğru m isâflerine getirdi.
Hâne sahibi bunu öğrenince: «Çok güzel yaptın. O nlar bir daha böyle

uğrarlarsa, yine hiç çekinmeden aynı şeyi tekrarlayabilirsin» dedi
İşte eve girm enin ve m isafirliğe gitm enin âdabı budur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir