MUHAMMED MAZHAR; on dokuzuncu yüzyılda Hindistan’da yetişen evliyânm büyüklerinden. İsmi, Muhammed Mazhar olup, Ahmed Saîd- i Fârûkî hazretlerinin üçüncü oğludur. Hazret-i Ömer’in soyundandır. 1832 (H.1248) senesinde Hindistan’ın Delhi şehrinde doğdu. 1883 (H. 1301) senesinde Muharrem ayının on ikinci Pazartesi gecesi Medîne-i münevverede vefât etti. Babası Ahmed Saîd-i Fârûkî’nin kabri yanında medfûndur. Muhammed Mazhar doğduğu zaman dedesi Mevlânâ Ebû Saîd hazretleri ona Mazhat-ı Mu
hammed adını verdi. Çök sevdiği bu torunu için; “Bu çocukta yüksek ilmin kokusu var. Yakın zamanda şânı her tarafta duyulacak ve herkes feyzinden istifâde edecektir” buyurarak onun büyük bir zât olacağını müjdeledi. Küçük yaştayken ilim öğrenmeğe başlayan Muhammed Mazhar, dokuz yaşında iken Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Babası, Ahmed Saîd-i Fârûkî’den tasavvufu öğrendi. Zahirî ve tasavvufî ilimlere dâir eserleri okudu. Kısa zamanda tahsilini tamamlayıp, kemâle geldi. Babasının emriyle, talebelere ders vermeye başladı: Hac ibâdetini îfâ etmek üzere Haremeyn’e (Mekke ve Medîne) gitti. Hac ibâdetini yapıp, Peygamber efendimizin kabr-i şerifini ziyâret etti. Peygamber efendimizin manevî iltifâtlarma kavuştuktan sonra sevinerek Delhi’ye döndü. Delhi’de bir müddet babasının hizmetinde bulunduktan sonra, babası ve diğer yakın akrabâlarıyla birlikte İngiliz fitnesinden korunmak için Hicâz’a hicret ettiler. Babası Ahmed Saîd-i Fârûkî vefât edince onun yerine geçen Muhammed Mazhar, Medîne-i münevverede talebe yetiştirmeye başladı. Vefâtma kadar feyz ve irşad kaynağı olarak vazifesine devam etti. Bu hizmet yıllarında bir hac mevsiminde İslâm âlimlerinin ve evliyânm büyüklerinden asrının bir tânes.i Silsile-i aliyye adı verilen büyük İslâm âlimlerinin otuz üçüncür sü olan Seyyid Fehim-i Arvâsî hazretleriyle Mek- ke-i mükerremede görüştü. Aynı yolun bağlıları olan bu iki büyük velî, muhabbetle birbirlerine sarılıp, kucaklaştılar ve sohbet ettiler. Zamânındaki evliyânm büyüklerinden olan Muhammed Mazhar hazretleri aklî ve naklî ilimleri kendinde toplamış idi. Tevekkül sâhibi, ka- nâatkar ve cömertti. Dünyâ ile alâkalı her şeyle meşgûl olmaktan uzak idi. Eline geçen dünyâlik- lan da o beldede bulunan fakir ve muhtaçlara ta- sadduk ederdi, Medîne-i münevverede Bâb-ü-Ba- kî denilen yerde sırf kendi gayretleriyle, gâyet büyük bir medrese yaptırmıştı. Birinci katı kü- tüphâne, ikinci katı derşhâne ve üçüncü katı da soh- bethâne olarak kullanılan bu medrese uzun müddet ilim ve edebe hizmet etti. Muhammed Mazhar rahmetullahi aleyh, Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem tam bir âşığı idi. Kerâmetler ve faziletler hâzinesi olup, çok ibâdet ve tâat yapardı. Kur’ân-ı kerîmi bir haftada hatmederdi. Belli günlerde oruç tutar. Hadîs, tasavvuf kitapları, bilhassa İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin Mektûbat-ı şerifini çok okumak ve okutmak onun güzel âdet ve edeble- rinden idi1.
MUHAMMED MAZHAR
21
Eki