125- Mekke’de bulunan gayrimüslimler, müslümanları bu mübarek yurd- larından çıkarmışlar, mallarını ellerinden almışlar, canlanna da düşman ke silmişlerdi. Yüce Allah buna karşılık izin vererek bunları mallarını, canlarım ve yurdlarını müslümanlara helâl kılmıştır.
Bunun için hicretin ikinci yılında, Mekkelilerin ticaret için Şam’a gön derdikleri bir ticaret kervanına taaruz edilmesine karar verildi, öyle yapılmakla, düşmanların müslümanlar aleyhindeki tecavüz hareketleri son bulacak, kuvvet ve cesaretleri de kırılacaktı.
Peygamber Efendimiz altmış süvari ile bu kafileyi izlemeye çıktı. “Beni Damre” kabilesinin yurduna kadar vardı. Fakat kafileye raslanamadı. Beni Damre kabilesi ile karşılıklı yardımlaşma esası üzerine bir sözleşme yapıldı ve Medine’ye dönüldü.
Bu sefer esnasmda Peygamber Efendimizin amcası Hazret-i Hamza san caktar tayin edilmiştir. Kendisine beyaz bir sancak verilmişti. İşte müslümanların ilk sancaktarı Hazret-i Hamza’dır. İlk sancağı da bu sancaktır.
126- Yine hicretin ikinci yılı idi. Ebu Cehil’in idaresi altında Şam’dan Mekke’ye bir Kureyş kervanı dönmüş bulunyordu. Bunu vurmak üzere Hazret-i Hamza’nm kumandası altmda otuz kişilik bir kuvvet hazırlandı. Bu kuvvet, üç yüz kişiden ibaret olan Kureyş kafilesine ansızın rasgeldi. Aralarında savaş çıkacağı sırada, iki tarafla da barışık bulunan “Cüheyen” kabilesinden Amr oğlu Mecdi ortaya çıktı; yatıştırıcı sözlerle bunların arasını buldu ve anlaştırdı. İslâm birliği bir ganimet sağlayamadı. Fakat kendisinden sayıca on kat fazla olan bir düşmanı korkutup anlaşmaya mecbur etti. Bu bakımdan maneviyat yönünden büyük bir başarı kazanmış oldular.
İşte ilk İslâm seriyyesi de bu otuz kişilik kuvvettir.