Altıncı edeb: Nafakada itidal. Ne isrâf etmeli, ne de kısmalıdıı Herkes kendi varlığına göre âilesine mûtedil bir bolluk göstermelidu -Nitekim Allahü Teâlâ:
«Yiyin, için. Fakat isrâf etmeyin» (7-A ’râf: 31).
«Elini boynuna bağlama ve tamâmen açma, yâni ne elini Kısıp cimrilik et, ne de elindeki avucundakini tükctecek şekilde isr.ıi < ı • (17-İsrâ: 29) buyurmuştur. Resûl-i Ekrem
«Sizin hayırlınız, âile efrâdma hayırlı olanınızdır» buyurnıu ‘ ı.r Diğer bir hadîsde:
«Allah yolunda harcadığın para, bir köle azâd için vrrürn para, ve chl ü iyâline sarfettiğin paralar yok mu? İşte bunların et ir bakımından en büyüğü âilene sarfettiğin paradır» (192) buyurmuştur
Denildi ki, Hz. Ali’nin (R.A.) dört âilesi vardı. Her dört günde bir herbiri için ayn ayn birer dirhem para mukaabili et alırdı. Hasan-ı Basrî: «Eskiler, yemeğe cömerd davranır; fakat elbise ve ev eşyâsına ehemmiyet vermezlerdi» demiştir. İbn Şîrîn: «Her cuma günü çocuklara fâlûze – pâlûze [bir çeşit tatlıdır] yedirmek uygundur. Tatlılar, her ne kadar zarım ve mübrem ihtiyâç değillerse de onlarj tamâmeri terketmek cimrilik sayılır» demiştir. Erkek, artan yemeklerden bozulacak olanlarını fakirlere vermesini, âilesine emretmelidir. Yapılan hayırların en ehveni budur. Hattâ rocası sarâhaten izin vermese de, kadın, vaziyete göre bunu kendiliğinden de yapmalıdır. İyi yemekleri kendisine ayırıp, diğerlerini çocuklarına yedirmesi doğru değildir. Bu, hem inşânın ağırına gider, hem de hüsn-ü muâşereti bozar. Şâyet böyle bir mecbûriyet karşısında kalırsa, çoluk çocuğuna duyurmayacak şekilde, yemelidir. Yedir- miyeceği yemeği, çocuklarına hâtırlatmamalıdır. Çünkü onu hâtırlat- makla, onların canı çeker. Yemek zamânı bütün âile efrâdı ile sofraya oturmalı ve berâberce yemelidirler. Süfyân (R.A.): «Toplu olarak bir sofrada oturup yiyen ev halkına, Allah’ın rahm et ve meleklerin duâ ettiğini duydum» demiştir. Yemek husûsunda üzerinde ehemmiyetle durulacak esâs; âile ef- râdına helâl nafaka te’mîn etmektir. Onları yedireceğim diye, harâ- ma sapmamalıdır. Onlara harâm yedirmek, onlara bir iyilik değil, bir cinâyettir. «Nikâhın Âfetleri» bahsinde bunu anlatmıştık.