İslâm Devletler Hukuku müellifleri, Batı’ya tekaddüm vetesir eden eserlerinde ülke, vatandaşlık ve kanunlar ihtilâfımevzûunu da ele almış, tetkik etmiş orijinal görüş ve mütalâalarserdetmişlerdir. Bu cümleden olarak ülke mefhumunu tetkik ederken İslâm ve harb ülkeleri taksiminde birleşmiş, bunlarıntarifinde bazı küçük farklar getirmişlerdir. Aynca İslâmülkesinin hangi hallerde harb ülkesi haline geleceği konusundada ihtilâf etmişlerdir. Umumî meyil şüpheli olan yerlerde -ihtiyâten-İslâm ülkesi hükmünü benimseme istikametindedir.İki müslüman arasındaki her nevi münâsebet ve müâmeleyeülke farkının tesir etmiyeceği, nerede bulunursa bulunsunlarmüslümanlann, dinin emir ve yasaklarına rivâyet etmelerigerektiği hükmünde ittifak vardır. (20)Harb ülkesinde müslüman veya zimmî ile harbî yâni harbülkesi vatandaşı arasındaki müâmele ve tasarrufların fâsid vebâtıl olanlarının da câiz olabileceği şeklindeki ictihad, cumhuruteşkü eden muhâliflerin ictihad ve delilleri karşısında zayıfkalmıştır. İslâmî mevzûatın lâfız ve rûhu da her hal-u kârdahukuka riâyet, ahde vefâ ve adâleti gerekli kılmaktadır. Ayrıcaelde edilen malın hükmü (helâl olup olmadığı bir yana, müslümanınkiminle olursa olsun faizli muâmele yapması, kumaroynaması, gasıp fiili işlemesi… caiz değildir, bu tasarruflarakimsenin «caiz» demesi düşünülemez.
Netice :
13
Ara