wiki

İSLÂM’IN IŞIĞINDA GÜNÜN MESELELERİ

Bu görüşlerin delilleri: a) Kitab ve Sünnet emir ve yasaklarını, helâl ve haram hükümlerini -zarûret hali dışmda- bir şeyle takyid etmemiş, bir şarta bağlamamıştır. b) Bir müslüman yabancı ülkeye harb ederek girmediğine göre, ya şahsına yâhut mensup bulunduğu câmiaya verilmiş bir emandan ve giriş izninden istifade etmiş demektir. Bu izinde, ya teâmül halinde yahut da sözlü olarak, toprağına girdiği ülke vatandaşına zarar vermemek… vardır. Birçok âyet ve hadis müslümanlann verdikleri söze riâyet etmelerini, emânete hıyânet etmemelerini ve zulme sapmamalannı emretmektedir. c) Hz. Peygamber (s.a.) Hudeybiye ve benzeri andlaşmalarında, gayr-i müslimlere verdiği sözde durmuş, onlar bozmadıkça ahdini bozmamıştır. d) Dâru’l-harb sâkinlerinin malı müslümanlara her zaman değil, ancak harb halinde helâldir. îzin eman, anlaşma hallerinde karşılıklı mal ve can emniyeti vardır. Bu görüşün sâhipleri ilk görüşün delillerini de şöyle çürütüyorlar: a) Mekhûl’ün rivâyet ettiği «müslümanlarla dâru’l-harb sakinleri arasmda ribâ yoktur» hadisi sağlam kaynaklarda yoktur, rivâyet mürseldir, delâleti de kesin değildir. «Ribâ yasaktır» manâsına da gelebilir: b) Dâru’l-harbde velâyet, sulta ve selâhiyet yoksa da İslâm yurdunda vardır. Burada hak talep edilince hâkimin harbî lehine hükmetmesi mümkündür. Bu deliller mukabele edilince Ebû Yûsuf’un «müslümanlar nerede olurlarsa olsunlar İslâmî ahkâm ile bağlıdırlar» şeklinde ifade ettiği görüşün daha isabetli ve sağlam olduğu anlaşılmaktadır. (19)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir