NÜBYE» Kuzeydoğu Afrika’da bölge, Mı-sır-Sudan sınırının her iki yanında, Nil vâ-disi ile bitişiğindeki çölleri kapsar. Bölge ikiye bölünür; 1. ve 2. şelâle arasında Aşağı Nübye; 2. ve 6. şelâle arasında Yukarı Nübye.
• Coğrafya. Nil’in batısında, Yukarı Nüb-ye’de, nübye kumtaşları üzerinde büyük kumullar uzanır, bölge tekdüze ve oldukça alçaktır; çöküntülerle oyulmuştur. Buna karşılık doğuda, Kızıldeniz’e doğru billûrlu ve volkanik kütleler olan Etbai dağları uzanır; başlıca dorukları (Cebel Soturba, 2 100 m) denizin yanı başındadır.
Nübye’de çöl iklimi hüküm sürer; yağmur çok ender (güneyde yalnız yaz mevsiminde) yağar. Nil ile Atbara’nın Mısır’da olduğu gibi hayat verdikleri vâdilerinde pamuk, hurma, şekerkamışı, muz yetiştirilir; ama bölge sık sık çekirge akmları-na uğrar. Bölgenin İlk halkı olan Nil Zencilerinin sayısı azdır ve halkın temelini zencilerle arapların melezi olan Nübyeliler (veya Mısırlıların verdiği adla «Barbarinler*) meydana getirir; Nübyelilerin çoğu bölgeden göçerek Mısır deltası şehirlerinde uşaklık yaparlar. Vadi Halfa’dan Hartum’a giden demiryolu, yolcuları Nil’in batıya doğru yaptığı dirseği dolaşmaktan kurtarır; Ebu Hammed hattı ülkenin başkenti Ba-ber’in ve Şendi’nin ulaşımını sağlar. Bir kolu Nil kıyısı boyunca Ebu Hammed’den Merani’ye gider; sadece Dongola’ya demiryolu hattı yoktur. Berber’in güneyinde Thamian’a giden hattan ayrılan bir kol, Gaş kıyısında Kasala’ya, bir başka kol ise Kızıldeniz kıyısındaki Suakim ve PortSudan (Sudan’ın limanlan) limanlarına ulaşır.
• Tarih. Firavunlar çağında Aşağı Nübye veya Kavat bölgesi, Nil’in 1. şelâlesinden 2. şelâlesine, Yukarı Nübye veya Kuş ülkesi de Buhen’den 4. şelâleye kadar uzanırdı. Burası latin ve yunan yazarlarının Ethiopia (Habeşistan) adını verdikleri bölgeydi. I. ve II. Sülâleler ile Eski imparatorluk (III. binyıl) devri firavunları 3. şelâleye kadar Nübye’ye hemen hemen tama-mıyle hâkim oldu. Karada Mavi Nil yolu, denizde Aden körfezi ve Kızıldeniz limanı ile vadi Gosus Ruseyr (toprak yolla Teb’e bağlıydı) yollanyle ulaşımını sağlayan Mısır, 3. şelâlenin ötesindeki ülkelerden kürk ve değerli taş, Kuş’tan altın külçeleri, Somali bölgesinden fildişi, günlük ve güzel kokulu maddeler getirtiyordu; ama bugünkü Habeşistan topraklarıyle yapılan bu ticaret çok önemli değildi. Buna karşılık siyasî bakımdan iki il’e bölünen Kuş bölgesi, Amos ile (XVIII. Sülâle) zamanında Mısır’a bağlandı ve Amenofis I’den itibaren yönetimi kuş kral ailesinden Habeşistan genel valisine bırakıldı; vâdi, Hie-rakonpolis’in güneyindeki ülkeden sorumluydu. İki yardımcı (idenu) ve önemli bir idarî kadronun yardım ettiği genel vali, madenlerin işletilmesiyle, vergilerin toplanma-sıyle ve isyanları bastırmakla (erkekleri sürgün edip mallarına elkoyma yoluyle) görevliydi. Libyalı akıncıların istilâsı (M. ö. IX. yy.) sonucunda Yeni imparatorluğun yıkılması, Sudan’da yeni bir devletin kurulmasına yol açtı; bu devlet Napata sülâlesi (XXXV. Mısır sülâlesi) zamanında Kuş imparatorluğu çerçevesi içinde Nil vâdisinin siyasî bütünlüğünü yeniden kurmağa çalıştı. Kuş imparatorluğu görünüşüne rağmen (Teb rahiplerinin ve Ammon kültürün önemi), bir habeş imparatorluğuydu. Prenslerinin dış görünüşleri bakımından farklı olmazlarsa Mısırlıları daha
iyi yöneteceklerini düşündüklerinden mısır kültünün bazı eski görünüşlerin! benimsedikleri sanılır; ama bazı ayrıntılar Mısırlılarla Habeşler arasında hem bir karışma olduğunu, hem de Habeşlerîn orijinalliğini ortaya koyar: hükümdarların çifte «urae-us»u; kadınların siyasî rolü (ana kraliçeler ve tapınılan tanrıçalar); krallığın kardeşten kardeşe kalma hakkı v.b. Yeni Mısır sülâlesinin ilk hükümdarı Kaşta, sonra da oğlu Piankhy (M.Ö, 730’a doğru), Mısır’ın bütünlüğünü sağlamağa (kendilerinden sonra tahta çıkan Şabaka’nın aldığı Delta dışında), siyaseti teşkilâtlandırmağa, Sudan’ı başkenti Nalata çevresinde değerlendirmeğe giriştiler. Ama yeniden bir Sais prensliği kurulması (700’e doğru XXVI. Sülâlenin tahta çıkması), Asurluların hücumuna uğradığı sırada Mısır’ı zayıflattı. 670’te deltaya giren, Menfis’i elegeçiren Asarhaddon, Mısır’ı yakıp yıktı ve Mısırlı prenslerce desteklendi; ama Asarhaddon’un vârisleri kısa süre sonra ülkeden kovuldu. Bununla birlikte Habeşler M.ö. VIII. yy.da bütün çabalarına rağmen Mısır’dan kesinlikle kovuldular; ama kral Psammetik Fin (663609) paralı yabancı askerlerden kurduğu ordudan kaçanları çekiyorlardı. Bu tehlikeden kurtulmak isteyen Psammetik I Yukarı Mısır’ı Teb valisi Mentuemhat’m temsil ettiği habeş etkisinden kurtarabilmek için kızı Nitokris’i habeş krallarının müttefiki olan kutsal Ammon rahibesine evlâtlık verdi ve Edfu’ya yeni bir vali tayin etti. Ayrıca Tebai gibi Sais sülâlesine düşmanlığı devam ettiren Nübye, sınırı denetleyebilmek için bir paralı askerler topluluğunu sınır polisliğiyle görevlendirdi, Pers kralı Kambyses, Mısır’ın bağımsızlığına kesinlikle son verdikten (M.ö. 525) sonra, Nübye’yi işgal etmek istedi (M.ö. 524’e doğr.); bölgenin tamamını ele geçirmeyi başaramadı; ama Kuzey Habeşistanlıları her yıl vergi vermeğe ve ordusu için asker toplamağa zorladığı sanılır. Bu yüzden sınıra çok yakın olan Napata, dinî değilse de İktisadî başkentliği daha güneydeki Me-roe şehrine kaptırdı (hiç değilse M. ö. IV. yy. sonundan itibaren). Meroe Habeşistan krallığı, başkentinin çevresine sıkışmış bir şekilde yaşadı; Sudan çölündeki vahşî aşiretlerle savaştı; ama köklü bir kurum değişikliği geçirdi: rahiplerin etkisinin ortadan kaldırılması (M. ö. III. yy.m İlk yansında Napata rahiplerini Ergame-nes’in öldürtmesi); aile içinde veraset yölüyle kadından kadına geçen bir monarşi kurulması (bu monarşiyi yunan ve latin kaynakları «Kondake» genel adiyle gösterir). M, ö. 24-23’te Petronicus’un yönettiği bir roma seferinde Napata yıkıldı ve krallık işgal edildi; Augustus’un boşalttırdığı krallık, sonradan imparatorluğun çiftliği haline gelen Mısır’ı herhangi bir baskından korumak için göz altında tutuldu. Sonunda M. S. IV. yy.da Kuş imparatorluğundan arta kalan son krallık Meroe, Abyssinia’lı-lar tarafından yıkıldı ve Hıristiyanlığı kabul eden halkı, hıristiyan Nübye krallığına katıldı,
• Güzel sanatlar, Afrika’nın ortasına doğru bir geçiş yolu olan Nübye, Tarihöncesinin en eski zamanlarından beri akdeniz ve afrika medeniyetlerinin birleşme merkeziydi. M. ö. II. binyıl başında, Nübye’yi şelâleye kadar işgal eden Orta imparatorluk firavunları Nil’in her iki kıyısında Buhen, Mirgisse, Batı Semne ve Kumme hisarlarını inşa ettirdiler. Bu hisarlardan Buhen’de bulunan at kalıntısı Mısırlıların niksos hâkimiyetinden önce attan yararlandığını gösterir. XIX. Sülâleden Ramses II, Nübye’-de daha yüksek yerlere birçok tapınak yaptırdı; Derr, Gerf Hüseyin, vadi Es-Sebuah. Ebu Simbel, Akşa. Bunların bazıları taştan yapılmış bazıları da (en meşhurları olan Büyük tapınak ve kraliçenin tapınağı Ebu Simbel gibi) yarlara oyulmuş-tur. Ptolemaios ve Roma çağından, çoğu daha eski yapıların yerinde inşa edilmiş birçok tapınak kaldı: Philae, Kertasi, De bod, Taffe, Kalabşa, Dendur. Milâttan sonraki ilk yüzyıllarda Nübye’de, nobades halkının yaşadığı ve göçebe Blemmyes’ler-le devamlı olarak savaştığı sanılır. Noba-deslerin Hıristiyanlığı kabul etmesiyle kurulan birçok kilise, hicrî 20 yılındaki arap fethinden sonra cami haline getirildi. Bazı metinler ve Faras’ta bulunmuş olan fresk“ ler gibi bazı kalıntılar Nübye’de müslüman
dünyasının ortasında XIV. yy.a kadar yaşamış olan hıristiyan krallıklarının tarihine ışık tutar. Çeşitli medeniyetlerden kalma kalıntılar Nil kıyısındaki yüksek Sad el-ALi barajının sulan altında kalma tehlikesinden dünya çapında bir kampanya ile kurtanldı.
— Leng. Nübye dili, Nil boyunca, kuzeyde Assuan’dan Hartum’un yukarı kesimine kadar Kordofan, Darfur ve Sennar’ın bir bölümünde konuşulan kuzey nilot dili. (Eski hıristiyan Nübye krallıklarının dilidir; kopt yazısıyle yazılmış M,S. X. yy. öncesinden kalma birkaç nübye papirüsü ele geçirilmiştir.) [NUBA veya BERBERİCE de denir.]
— Zootekn. Nübye keçisi, Nübye menşeli uzun ve sarkık kulaklı keçi ırkı. (Çok doğurur, bol süt verir.)