İslam

Ölüm Öncesi Ve Sonrası Görevlerimiz

İslam dini toplumsal dayanışma,olum-sonrasi-gorevler
yardımlaşma ve adalete çok önem vermiş,
tüm inananları bu konuda kassas olmaya
davet etmiştir. Bu çerçevede kastalan ziyaret
etmek, ekedi yolculuğa çıkmak; dünya
kayatma ve sevdiklerine veda etmek üzere
olanlara karşı kazı görevleri yerine getirmek,
vefat meydana geldikten sonra da vefat edeni
yıkamak, kefenlemek, namazını kılmak,
kabre kadar taşımak, defnetmek ve onun
için dua etmek İslam’ın inananlara yüklediği
önemk toplumsal görevlerdendir. Bu önemli
görevleri kısaca şöyle açıklayabiliriz:
Hastalan Ziyaret
Peygamberimizin hadislerinden anlaşıldığı
gibi kastalan ziyaret etmek sünnet ve aynı
zamanda ibadettir.
“Açı doyurun, bastayı ziyaret ediniz…”
“Müslümanm biribiri üzerindeki kaklanaltıdır: Seni davet edince, davetine uy; öğüt
istenince öğüt ver; hapşırınca (Allah’
rahmetine kavuşasın!) de; hastalanınca ziyaret
et ve ölünce kakre kad ar uğurla.”Telkin ve Yasin Okumak
Ö l üm a n ı n ı n y a k l a ş t ı ğ ı
anlaşıldığında—kerkangi kir güçlük söz
konusu değilse—Peygamherimizin tavsiye
ettiği şekilde kasta sağ tarafına yatırılır, yüzü
kıkleye çevrilir ve telisinde bulunulur. Yani,
tamamen komaya girmemiş, söyleneni
anlayıp tekrar edebilecek durumda olan
hastanın yanında zaman zaman “La ilahe
illallah Muhammedu’r-Rasulu İlah” denilir.
Bunu yaparken kesinlikle kağırmamak ve
kastaya “sende söyle” diye ısrar ve zorlamada
bulunmamak gerekir. Yine ku durumda olan
kirişinin yanmda Yasin suresinin okunması
Peygamberimiz tarafından tavsiye edilmiştir.
Ölüm ve Defin
Birçok insanın tüm ömrünce kaçtığı ancak
ondan kurtulmanın mükmün olmadığı an
nikayet gelmiş ve ölüm anı gelip çatımıştır.
Bundan kaçmak kem ölen, kem geride
kalanlar için mümkün değilidir. Ancak
burada bizlere düşen bazı görevler vardır.
7
Ölenin yanında bulunanlar, ölümün
gerçekleştiğini gördüklerinde öncelikle
ölünün gözlerini kapar, çenesini kir kez
parçasıyla bağlar ve boylu boyunca üzerine
bir örtü çekerler. Bundan sonraki en önemli
görev ise, ölüyü yıkamak, kefenlemek ve
mümkün olduğunca çabuk bir şekilde ebedi
istirakatgakma uğurlamaktır.Pey gamberimiz, uygun bir şekild e ve
sukunet içerisinde ölüm kaberinin eş, dost,
akraba ve komşulara duyurulmasını tavsiye
etmiştir. Bu, Cemaat camiden çıkarken
duyurulakileceği gibi, belediye hoparlörü
veya tellal vasitısayla da yapılabilir. Yine
gazetelerde sade ve kısa ifadelerle de
duyuru lakil ir.
Burada önemli bir nokta da ölüm
hakikatiyle yüz yüze gelenlerin durumudur.P eygamberimiz böyle b ir durumla karşılaşan
kimselere sabretmelerini ve dua ile Allaka
sığınmaların tavsiye etmiştir:
“Bir musiket ve felaketle kanşalan ve ‘Biz
Allak’ a aidiz, şüpkesiz O’na döneceğiz;
Allak’ım musiketin içinde kana sevap ver,
kaybettiğimden daka hayırlısını iksan kuyur’
diyen kiçkir kul yoktur ki, A llak ona
musiketi karşılığında sevap vermesin ve
kaybettiğinin yerine daka kayırlısmı iksan
kuyurmasın.ölü İçin Ağlamak
Dostlarım, sevdiklerini ve yakınlarını
kaybeden insanların acı çekmemeleri
mümkün değildir. Bu acının kir sonucu
olarak da ağlamak ve hüzünlenmek tabiidir.
Bunlar sevginin, mukabketin, dostluğun bir
sonucudur. İslam dini bu tür üzülmeyi ve
ağlamayı yasaklamamıştır. Bununla ilgili en
iyi örneği kizzat Peygamberimizin oğlu
İbrahim’in ölümünde görmekteyiz.
Peygamberimizin can vermekte olan çocuğu
kucağına aldığı, öpüp kokladığ ı ve
gözlerinden yaşlar boşandığını gören
arkadaşları “Sen de mi Ey Allah’ m Elçisi?
demekten kendilerini alama dil ar. Bunun
üzerine Peygamberimiz: “Bu rahmettir,merhamettir… Göz ağlar, kalb mahzun olur ve
biz ancak Rabbimizin hoşnut olacağım söyleriz;
ILrakim! Senden ayrıldığımız için gerçekten
u•• zg. u•• nu•• z.ti
Ölüye ağlamanın esas itibariyle iki şekli
vardır. Birisi, kağırıp çağırarak, üstünü kaşını
yırtarak, saçım başım yolarak, ağıt yakarak
ağlamadır. Böyle bir ağlamada tamamen kaderi
tenkit, başa gelene itiraz,
Allak’t an şikayet gibi
İslâmm biç de koş
görmediği kareket ve
k a l l e r o r t a y a
çıkmaktadır. Diğeri de
tamamen merkamet ve
şefkatten kaynakl anan
ağlamadır. Bu çeşit kir
ağlama şekli daka çok
sessiz, kafif sesli veya
sadece gözyaşının dökülmesiyle görülür. Bu
ağlayış, masumane ve inşânı bir duygunun açığa
çıkmasıdır. Bunda Allak tan gelene rıza ve
kadere teslim olma vardır.
Yıkamak ve Kefenlemek
Peygamberimiz ölülerin yıkanmasını ve
kefenlenmesini istemiş; bu işin nasıl
yapılacağını ayrıntılı olarak tarif etmiştir.
Kefen erkek için üç, kadın için beş bez
parçasıdır. Bez ne pahalı, ne de çok adi
malzemeden olmalıdır. Yokluk durumunda
ne kadar bulunursa o kadar kullanılır.
Konuyla ilg ili hir kaç önemli nokta:
Ölüyü yıkama, defin ve kefen masrafları
ölünün malından yapılır. Ölünün hir şeyi yoksa,
sağlığında geçimi üzerine düşün yakınlan hu
masraflan ödeder. Eğer yakınlan da ödeyemezse,
devlet veya orada
hulunan müslümanlar
hunu öderler.
Cenaze Namazı
İ n a n a n l a r ı n
ölüle r i üze r ine
cenaze n am az ı
k ı lma l a r ı farz- i
k i f ayedi r . Y ani
hazl annm hu görevi yerine getirmeleriyle,
diğerlerinin üzerinden kalkar. Cenaze namazı
Allah’a ihadet ve ölüye dua niyetiyle kılınır.
Şartl an şunlardır: Diğer namazlar gihi, ahdest,
kıhleye yönelmek, avret yerlerini örtmek.
Cenaze namazı kılındıktan soma onu kahre
kadar tışamak da hir görevidir. Cenazeyi
kahre götürenlerin ölümü, dünya hayatının
faniliğini, ahireti ve Allah’ı düşünmeleri,
sessizliği muhafaza etmeleri, dünyevi konulan
79
konuşmamaları, gülmemeleri de ölüyü
uğurlamanın adaplanndandır. Bunu Lir fırsat
olarak değerlerdimıek ve tüm lıayatım ve
var oluş gayesini gözden geçirmek için çok
uygun ve etkili Lir fırsattır.
Cenazeyi taşıyanlar giLi kaLre indirenlerin
de “Bismillah ala milleti RasuluUah11 demeleri
uygundur. Peygamberimiz definden sonra
kaLrin Laşmda Lir süre durur ve
etrafındakilere şöyle derdi: “Kardeşiniz için
Al l a h ‘ tan mağf i ret
(rahmet) d i leyin ve
sorguyu şaşırm ad an
cevaplandırmasını isteyin.
Zira o şu anda sorguya
çekilmektedir.Başsağlığı Dilemek
Ölüm, insanoğlu için dayanılması en zor
olan acılardan Liri Jir. Öl ümün bu acısını
ancale, yakınların claıı Liri ölenler anlayabilir.
Öl üm, başına gelenlere bu derece acı
verdiğine göre, onların bu acısı etrafındaki
müslümanlar tarafından paylaşılmalı ve teselli
edilmelidir. Böyle anlar insanın, teselliye,
maddi ve manevi yardımlara en çok mubtaç
oldukları dönemlerdir. Ve gerçek dostlar da
ifı1İlıffînr’’1acılarını paylaşmaktır. Teselli ve taziye,
Pey gam ker Ef endımızm daima yerme
getirdiği ve askakma da tavsiye ettiği
davranışlardandır. Taziye, teselli ifade eden
sözlerin yan ın da özellikle; “Hüküm
A lla k ’ mdır, Allak sakır ve ecir versin,
Allak’t an ge İdik yine O na döneceğiz, Allak
rakmet eylesin, Cenak-ı Allak merkumu
cennete kavuştursun, kaşınız sağ olsun” giki
sözlerle yapılır. Bir kimsenin kaşma ölüm ve
kenzeri acılar ge İdi ¿inde
bilenlerin, bilhassa din görevlilerinin; onu
teselli etmesi, acısını hafifletici, sabn öğretici,
öfke ve heyecanını yatıştırıcı, sözler söylemesi
gerekir. Bizzat görüşme imkanı olmadığında
telef on, tel graf ve mektupla da taziye de
bulunulabilir.
Sözlü taziyenin yanında, eğer
yapabityorsak, davranışla taziye daba önemli
ve sevaplıdır. Davranışla taziye, ölünün
yakınlarına yapılan fiili yardımlardır. Ölenin
yakın lar ı yapmaları
gereken en önemli işleri
– dahi yapamazlar. Onl arabu işlerinde yardımcı olmak lazımdır.
Peygamberimizin amcasının oğlu ve Hz.
Al i’nin ağabeyi C afer, Mute savaşmda şebid
düşmüştü. Peygamber Efend imiz bunu
duyunca Cafer’in ailesine yemek yapıp
götürün. Çünkü başlarına, onları yemek
yapmaktan alıkoyan büyük bir üzüntü geldi”
buyurdu. İşte bu davranış da taziyedir.
Anadolu da bu güzel adetler yaygındır; ölü
evine yemek götürmek, onların ekinine,
çiftine, çubuğuna, barmanma yardım
edivermek; esnafsa dükkanını açıp kapamak,
müşterileriyle meşgul olmak gibi… Maalesef
kentlileşen insanlarımızın bu özelliklerini
yavaş yavaş kaybettiklerini görmekteyiz.
Halbuki şehirlerde oturanlar bu tür
davranış lara daba çok muhtaçtı r.
Ne kad ar büyük olsa da ölüm acısma bile
insan yavaş yavaş alışır; hatta öyle bir an gelir
ki onu unutabilir. Onun için taziyenin ilk
üç günde yapılması gerekir.
Kabir Ziyareti
Peygamberimiz önceleri kabir ziyaretini
yasaklamıştı. Bunun nedeni İslam öncesi
dönemden yeni çıkan müslümanlarm kabir
ziyareti nedeniyle bir takım batıl inanç va
adetleri hatırlamalarını, bataya düşmelerini
önlemekti. İslam kalb ve gönüllere yerleşince,
Peygamberimiz kabir ziyaretine izin verdi:
“Sizi kabir ziyaretinden alıkoymuştum.
Ancak şimdi kabirleri ziyaret edebilirsiniz.
Çünkü bu size ahireti
hatırlatır.”
Peygamberimizin bizzat annesinin kabrini
ziyaret ettiğini de biliyoruz.
Kabir Ziyaretinin Adabı
Kabri ziyaret edenler, kabrin baş tarafına
doğru dönerler. Kabrin başmda ölü için dua
edilir. Duada asıl olan Allah’tan günahları
bağışlamışını istemektir. Kabir başında
bildi ğimiz ayetleri, Fatiha, İhlâs ve Yasin
surel er ini okumak
oldukça makbuldür.
Ziyaret esnasında hüzünlenerek sessizce
ağlamakta hir sakınca yoktur. Hz. Aişe, kabir
ziyaretinde ne diyeceğini Peygamberimize
sormuş o da şu cevahı vermiştir:
“Müslümanlar! Ey iman ehli! Essel âmü
aleyküm! Allah evvel giden ve geride
kalanlarımıza rahmet eylesin! Allah isterse hiz
de aranıza katılacağız.”
Ziyaret sırasında kahri öpmek, yüzünü
sürmek, etrafım tavaf etmek yanlıştır. Bu
esnada üç İhlas ve hir Fatiha okunur. Sevahı
ölünün ruhuna bağışlanır.
Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:
“İnsan oğlu vefat edince şu üç şeyden haşka
ameli sona erer: Devam eden sadaka (hayır),Geride Kalanların Görevleri
Ölüm fani ve geçici dünyadan Lir göç ve
terhis olduğundan, geride halanlarla olan
ayrıl ıh da geçicidir. Bu nedenle geride halan
çocuhlar ve ahrahalara hazı önemli görevler
düşmektedir. Öncelihle ölülerimizi hayırla
anmah, mezarlarım ziyaret etmek, annehahamızm
hayatta kalan dostlanna saygı
göstermeh, fakir-fukaraya yardım ederek ve
çeşitli hayır işler yaparak sevahmı onların
ruhuna bağışlamak, üzerimize düşen önemli
hir görevdir. Hepsinden önemlisi, hizim de
hir gün tıpkı hizden önce gidenler gihi hu
fani hayata veda edeceğimizi düşünüp,
hayatımızı hir düzene sokmak; hırsımızı, aç
gözlülüğümüzü yenmeye çalışarak dürüst,
adil, güvenilir ve iyi hir insan olmak,
Peygamberimizin tanımladığı şekliyle
“insanların elinden ve dilinden güvende
oldukları” hir insan olmaya çalışmak, kötü
alışkanlıklarımız için tevhe edip, hir daha
yapmamaya çalışmak gerekir. Dünyanın fani
ve inançlarımızdan taviz vermemek, nerede
ve ne zaman karşımıza çıkacağı kelli olmayan,
ancak karşımı za kir çıktı ğmda da
durdurulması ve ertelenmesi mümkün
olmayan ölüm gerçeğine daima kazır olmak
zorundayız.
Bütün bunlar yaşayan insanların kem
kendilerine kem de kaybettikleri yakınlarının
ruklanna karşı sorumluluklarının gereğidir.
Böylece iyi ve güzel davranış larla, Allak m
rızasını kazanmış olacakları giki aynı zamanda
ve fat ed en yakınlarının ruklannı memnun
edecek ve Allak nezdinde onların manevi
makamlarını yükseltecektir.
Aksı davranışlar ise kem Yüce Yaratıcı nın
rızasını kaybetmeyi getireceği gibi ölen
yakınlarımızın ruklannı rakatsız edecektir.
“Allak’ın kitabım daima okuyan , namazı
dosdoğru kılan ve kendilerine verdiğimiz
nzıktan, ‘gizli-açık’ muktaçl ara verenler
tükenmez Lir kazanç umarlar. Allak onlarm
mükafatlarım tastamam verecek, lütuf ve
inayetinden daka fazlasını da verecektir.”
(Fâtır Sûresi, 29)Şehir, Lir fabrika gibi
çalıştı gün boyu.
İnsanlar günün ilk ışıklarıyla
yollara döküldü.
Kimi için yeni bir başlangıçtı o gün.
Birçoklan için ise sıradan günlerden farkı
yoktu.
Telâş ve keşmekeş
birbirini kovaladı.
Güneşe dönüp de bakan pek olmadı
gün boyunca.
Onun gideceği yer ve saat belliydi.
Saatler böylece birbirini kovaladı.
Telâştan bunalan rublara akşam erişti.S a b a h g ö z ü n ü a ç a n l a r d a n
BAZILARI İSE, GÜNÜN
KAPANIŞINI GÖREMEDİ.Güneş ılık ılık ışıklar göndermeye başladı
ufkun bemen üzerinden.
Gün soğurken renkler ısındı.
Maviden kırmızıya, kızıldan laciverte doğru
bütün güzelliklerini birer birer sergiledi
gökler, bulutlar, deniz ve yer.
Güneş ber dakika şekilden şekle girdi.
Dünyanın üstünde renkler dolaştı.
Sular, ruhlarla beraber kalelendiGüneşin batışım, kimi Haşim gibi seyretti
ufk-ı şama dalan gözlerle.
Kimi onda bir dünyanm sükûna erişini
dinledi sessizce.
Kimi göklerin ve yerin yaratılışını ufuklarda
seyretti.
Kimi de farkına bile varmadı gözü önünde
olup bitenlerin.
M v n f lL n ı L n İrildi vp n rm r in a phpti n a v ı r n pv a t W

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir