ÖRGENLEMEK geçi. f. (örgen’den örgen-le-mek). Fels. Yeni, örgen haline getirmek, parçaları bir araya toplayarak iş yapabilecek bir bütün haline sokmak. (M)
ÖRGENLEŞMEK geçz. i. (örgenlemek’ten örgenle-f-mek). Biyol. yeni. Bk. ORGANLAŞMAK.
ÖRGENL1K i. (örgen’den örgen-lik). Biyol. ve Fels. Yeni. Kendi başına bir bütün meydana getiren canlı varlık ve bu varlığın durumu. Esk. Uzviyet. Eşanl. organizma. (M)
ÖRGENSEL sıf. (örgen’den örgen-sel). Biyol. Yeni. Bk. ORGANİK.
ÖRGÜ i. (örmek’ten ör-gü). örmek eylemi veya tarzı: örgüsü güzel bir kazak. || İğneler ve şişlerle örülerek, ilmiklerin yan yana getirilmesiyle yapılmış şey: Yün örgü.
— Anat. Sinir veya damarların birbirine dolaşmasından meydana gelen örülüş.
— Dokumc. Atkı ve çözgü ipliklerinin, dokumayı meydana getirecek şekilde, 1>elli bir desene göre kesişmesi.
— lnş. Taş, tuğla v.b. şeylerle yapılan duvar. II Tel örgü, bir bölgeyi ayırmak için, dikenli veya dikensiz tellerle örülerek etrafına çevrilen çit.
— Kıyf. örülmüş saç.
— Kuyumc. Altın veya gümüş tellerle örülerek yapılan kuyumculuk işi. (Mısırlılar bu usulle zincir ve kolyeler yaparlardı.)
— Mim. İstenilen boyda düzgün olarak yontulmuş taşların veya aynı şekilde düzgün olarak hazırlanmış tuğlaların, yapının o kısmına uygun düşecek ve öbür kısımlarıyle iyi bir bağlantı yapacak şekilde yerleştirilmesi. (Bk. ANS1KL.) || örgü bezeme, iç içe geçmiş düz veya kabarık şeritlerden meydana gelen bezeme.
ANSIKL. Mim. örgü, taş, tuğla ve benzeri yapı malzemelerinin biçim, dizi ve düzenlemesinden meydana gelir.
• Yunan örgüleri. Bilinen en eski örgü, kahramanlık çağma ait olan kiklop örgü tarzıdır: yontulmamış büyük taş blokların arası uf«k taşlarla berkitilmiştir. Pelai ör-gü’it muntazam olmayan taş bloklar ka-
Foto. Hürriyet arşivi (MEYDAN)
baca yontulmuştur. Çokgen örgü’de taşlar sivri açılar veya yumuşak açılar meydana getirecek şekilde dizilir. Yunan orgusü, perese değişimli yamuk örgü dışında, düzgün sıralar halinde inşa edilen dikdörtgen prizma biçiminde yontulmuş, keskin ayntiı taşlardan meydana gelir. Bununla birlikte aşağıdaki ayırım yapılmaktadır: 1. ısodo-mon örgüde, örgü sıraları birbirine benzer ve her düşey derz, altında bulunan taşın ortasına rastlar; 2. isodomon benzeri örgüde, taşların yükseklikleri eşit değildir; 3. amplekton örgüde, duvarın ön ve arka sıralan arası harç ve kırma taşlarla doldurulmuş, ayrıca duvarın her ıkı yüzü kılıcına konmuş yontma taşlarla bağlanmıştır.
• Roma örgüleri. Romalılar özellikle kesme taş kullanıyorlardı (opus quadratum). Kesme taş, daha çok kaplama şeklinde uygulanan bir örgü elemanıydı. Bu duruma, duvarın iç kısmı harca gömülmüş çakıl veya küçük taşlardan meydana geliyor (opus caementicium), köşeler bazen tuğla veya dikdörtgen prizma biçimli taşlardan yapılıyordu. Bu sistem (opus incertum veya an-tiauum) yunan amplekton’unun değişik bir şeklidir. Yalnız tuğladan yapılmış kaplamalarda, dış yükler üçgen biçimli tuğlalardan meydana geliyordu. Bu tuğlaların en sivri köşesi duvarın iç kısmına geliyor ye kaplama arasındaki boşluk harçlı taşlarla dolduruluyordu. Opus reticulatum, eşkenar dörtgen biçiminde yontulmuş ve derzleri eğik olarak yapılmış taşlardan meydana geliyordu. Böylece, bir ağ örgü görünüşü elde ediliyordu. Opus spicatum*da, eğik olaraK yan yana dizilen tuğlalar açı yapacak şekilde birleşiyordu. Sistemin bütünü buğday başağına (spica) veya balık kılçığına benziyordu. Bir tuğla kaplamayı taş bloklarıy-le veya bir kaplama örgüsünü tuğla dizileriyle ve muntazam aralıklarla kesmekten ibaret olan roma sistemine opus mixtum (almaşık örgü) denir. Büyük örgü’ye gelince, kesme taşlardan meydana gelen bu örgüde taşlar birbirlerine demir kenetler veya ahşap kamalarla bağlanmıştır. Orta örgü ve uzatılmış küçük örgü, büyük örgünün çeşitlemelerinden meydana gelmişti.
• Latin örgüleri. Latin veya galya-roma üslûbu, roma üslûbunun eksik bir kopyasıydı. Bu üslûp Galya’ya hıristiyanlar tarafından getirilmişti. 630’da Cahors piskoposu Didier, kilisesini taştan inşa ettirmek istediği zaman, got işçiler roma uslûbunu (mos romanus) uyguladılar. Zamanla ıkı üslûp birbirine karıştı.
• Roman örgüleri. XI. yy.da çökme devri yunan sanatıyle latin sanatı daha bilimsel bir şekilde kaynaştırıldı. Malzeme bakımından zengin ülkelerde Romalıların büyük örgüsü Yunanlıların örgülerine benzer kombinezonların katkısıyle uygulandı. Aynı şekilde orta örgü de kullanıldı. Duvarların iç ve dış yüzlerinde dikdörtgen prizma biçimli taşlardan başka biçimlerde taşlar da yer alıyordu. Duvar kaplamaları bazen ^çeşitli geometrik şekillerde veya bir çeşit gömme örgü şeklinde (İskenderiye orgusu) yapılıyordu. Kiliselerin kalkan duvarlarında ve kemerlerin tempanlarında sık sık ag örgü’ye (Romalıların opus reticulatum u) rastlanır. Ayrıca eşkenar dörtgen biçiminden etkilenmiş ve ters yönde ikişer ikişer is içe geçirilmiş örgü sıraları da yapıldı (eğik örgü). Daha sonra çeşitli biçimlerdeki taşlar birbirlerine uydurularak ve kireç, çimento gibi bağlayıcılarla birleştirilerek almaşık veya düzgün sıralı olmayan örgüler meydana getirildi. Roma devrinin başlangıcında, bir uçları sivri veya yuvarlatılmış, öbür uçlan kare şeklinde olan ve balık pulları gibi üst üste bindirilmiş taşlar süsleme amacıyle kullanılmıştı (bindirme örgü).
« Sıf. örülerek yapılmış: örgü elbise, örgü eldiven. (LM)
ÖRGÜLÜ sıf. (öriü’den örgü lü), örgüsü olan, örülmüş. || örgü görünüşünde olan.
— Miner. Lifleri örgü şeklinde iç içe geçmiş bir mineral için kullanılır. (1.)
ÖRGENLEMEK geçi
18
Oca