Genel

Osmanlı Döneminde Vakıflar

Osmanlı Döneminde Vakıflar

1

Dünya tarihinde bir dönüm noktası olan İstanbul’un fethi, kültür ve sanat sahasında büyük akislere sebep olmuştur. Zaten bu fethin, üstün bilgi ve buna dayanan üstün silah gücünün bir mahsulü olduğu aşikârdır.

Asırlarca muhasaralara göğüs geren surlar, Fatih’in döktürdüğü toplar karşısında delik deşik olmuş, muhasara sırasında icat edilen havan topları Bizanslıları şaşırtmış, gemilerin karadan yürütülmesi son ümitleri de mahvetmiş ve ilahi bir kuvvet addedilen bu kudretin ateşi karşısında sönmüş ve erimiştir. Eser, Topkapı Sarayı eski müdürlerinden Tahsin Oz tarafından kaleme alınmıştır. Eserde metnin haricinde 68 levhada, 16 renkli, 73 siyah beyaz resim ve 11 plan vardır. Fatih’in köşkleri ve çeşitli sanat eserlerinin anlatıldığı çalışmada Saray-ı Cedid, Hazine Köşkü, Çinili Köşk, Fatih’in tuğraları, mühürleri, ferman ve hükümleri, vakfiyeleri, elbiseleri, silâhları, zırhı, kitapları ve kitaplarının tezhipleri, hattatları, resimleri başlıca konuları oluşturuyor.

Osmanlı devrinde vakıflar, toplum içerisinde geniş bir uygulama sahası bulmuştur. Öyle ki, vakıflar kişinin doğumundan ölümüne kadar bütün hayatını kuşatan bir hayat biçimi haline gelmiştir. Esat Arsebük’ün ifadesiyle; “Vakıflar sayesinde bir kişi vakıf evde doğar, vakıf beşikte uyur, vakıf mallardan yer içer,vakıf kitapları okur, vakıf bir okulda hocalık yapar, vakıf idaresinden ücretini alır, öldüğü zaman vakıf bir tabuta konur ve sonra da vakıf bir
mezarlığa gömülürdü.”Sadrazam Kara Ahmed Paşa, Kanuni Sultan Süleyman Han’ın saltanatında Rüstem Paşa’nın azledilmesinden sonra iki yıl sadrazamlık yapmıştır. Kara Ahmed Paşa’nın sadareti kısa süreli olsa da onun bıraktığı miras, bugün hâlâ yaşamaktadır.

Bu eserde Sadrazam Kara Ahmed Paşa’nın hayatı, kurduğu külliyesi ve yine külliye içerisinde bulunan mezar taşlarından hareketle Osmanlı hayırseverlik ruhu ortaya konmaya çalışılmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir