wiki

Osmanlı Mekteplerinde Mukafatlar

Osmanlı Mekteplerinde Mukafatlar

1

Daha çok 19. asrın ikinci yarısından itibaren yaygınlaşan mükâfatlar, kademelerine göre başarılı olan öğrencilere aferin, tahsin, imtiyaz, takdir, taltif, mükâfat ve zikr i cemil isimli belgelerin verilmesi yoluyla olurdu. Bunlar bizim takdir ve teşekkürden farklı olarak yıl sonunda değil, yıl içinde çeşitli zamanlarda, çeşitli vesilelerle verilirdi.

2

Bugün okullarda öğrencilere verilmekte olan takdir ve teşekkür belgeleri hepimizin malumudur. Daha düne kadar ortaokuldan (6. sınıf) itibaren öğrencilere verilmekte olan bu belgeler bugün artık ilköğretim dördüncü sınıfa kadar indirilmiştir. Osmanlı döneminde de acaba takdir ve teşekküre benzer belgeler var mıydı? Bunlar ne münasebetlerle talebelere verilirdi?

Osmanlı mekteplerinde talebelere mükâfat (ödül) verilmesi çeşitli yollarla olurdu. Başarılı bir öğrencinin bir üst sınıfa atlatılması başta olmak üzere, çocukların yiyecek, giyecek ve para ile mükâfatlandırılması, bazı özel hediyeler verilmesi, başarılı idadi talebelerine gümüş veya tunç madalya armağan edilmesi ve en basitinden sözle “aferin” denmesi bunlardandır. Hatta bunlar arasında Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın, özel ilgi duyduğu Mülkiye Mektebi gibi bazı okulların başarılı öğrencilerini saat hediye ederek taltif etmesi de kayda değer bir misaldir.

Fakat mükâfatların en yaygını elbette ki sınıf içinde, yıl boyunca devam eden mükâfatlandırmalardı. 19. asrın ikinci yarısından itibaren rastlanm akta olan bu tür mükâfatlandırmalar, kademelerine göre başarılı olan öğrencilere aferin, tahsin, im tiyaz, takdir, taltif, mükâfat ve zikr-i cemil isimli belgelerin verilmesi yoluyla olurdu ve bunlar bizim takdir ve teşekkürden farklı olarak yıl sonunda değil, yıl içinde çeşitli zamanlarda, çeşitli vesilelerle talebelere verilirdi. Bu belgeler türlü türlü renklerde, çeşitli şekillerde süslenmiş, dört köşeli ve farklı ebatlarda, kimisi kalın kimisi ince kâğıtlardı. Bunların içinde en çok verilenler aferin, tahsin, imtiyaz ve zikr-i cemil isimli belgelerdir.

Bu belgeler türlü türlü renklerde, çeşitli şekillerde süslenmiş, dört köşeli ve farklı ebatlarda, kimisi kalın kimisi ince kâğıtlardı. Bunların içinde en çok verilenler aferin, tahsin, imtiyaz ve zikr-i cemil isimli belgelerdir.

Bu mükâfatlar, talebeler arasında bir rekabet ortamı oluşturarak onları çalışmaya teşvik etmek için veriliyordu. Üstelik verilen mükâfat kâğıtları zaman zaman sınıfa asılır ve böylece bunları alan öğrenciler bir nevi ilan edilmiş olurdu. Diğer bir uygulama da sınıf birincisi olan talebenin sınıfın baş sırasına oturtulmasıydı ki ikinci, üçüncü ve dördüncü olanlar müteakiben oturtulurdu. Şimdi mükâfat olarak verilen bu belgeleri görelim.

32

Aferin, okula devam edip derslerine gayretle çalışan ve aynı zamanda uslu ve terbiyeli olan talebelere verilirdi. Hangi dersten verildiği belgede belirtilirdi. Meselâ “… efendiye Fransızca dersinden gösterdiği sa’y u gayretine mükâfaten verilmişdir.” şeklinde uzunca veya “….efendiye tarih dersinden verilmişdir.” gibi kısaca yazılanlar olurdu. Bazen de aferinler “Bâlâda ismi muharrer efendinin Kur’ân-ı Kerîm dersindeki mesa’î-ivâkı’ası şâyeste-i âferin ü takdir bulunmağla bu varaka-i taltîfiye mûmâ-ileyhe verildi.” suretinde uzun ve tumturaklı cümlelerle yazılırdı. Mektep müdürü, müdür yardımcısı veya öğretmen tarafından imzalanan aferin, en alt seviyedeki mükafattı.

Aslında “aferin”, bir şey beğenildiğinde söylenen bir sözdür. Her seviyedeki mektepte öğretmenler, öğrencilerin başarısını veya güzel bir davranışım gördüğü zaman sözle ” aferin” diyerek memnuniyetini belli ederdi ki, öğrencilerin aferin belgesi almasında, bu sözle alınan aferinler bir ölçüydü. Bunu çeşitli aferin belgelerinde görmek de mümkündür

Tahsin (güzel bulma, beğenme) veya tahsinname, aferin gibi çeşitli derslerde gösterilen gayretlerden, okula devamlı gelip hal ve hareket düzgünlüğünden dolayı verildiği gibi yıl içinde yapılan imtihanlarda ikinci olan talebelere de verilirdi. Bazı tahsin belgelerinin üzerinde “tahsilde arkadaşlarından üstün olan öğrencilere mahsus” ibaresinin bulunması bu belgenin niçin verilmekte olduğunu çok açık bir şekilde göstermektedir. Tahsin, okullara göre değeri değişmekle birlikte dört, beş hatta yedi aferin değerine sahip bir mükâfattı.

23

 

İmtiyaz (üstünlük) yıl içinde yapılan sınavlarda birinci olan talebelere verilen bir belge idi. Sekiz aferin ve iki tahsin değerindeydi. Beş imtiyaz alan öğrenciye başarılarından dolayı bir kitap hediye edilirdi. Meselâ bir imtiyaz varakasında şöyle denilmektedir: “….efendiye Hıfzussıhha ikinci tahrîri (yazılı) imtihanında birinciliği ihrâz eylemesine miikâfâten i’tâ olunm uşdur.” Bazı imtiyaz belgelerinde ise talebenin birinci olduğu kenar notu olarak yazılırdı.

2

3

Zikr-i cemil (güzel hatırlanma) ise herhangi bir mükâfat kazanamamış talebeyi daha fazla çalışarak mükâfat kazanmaya teşvik etmek için verilirdi. Fakat bu belgenin zaman zaman çeşitli imtihanlarda kazanılan başarılar vesilesiyle verildiği de olurdu. Bir zikr-i cemil belgesinde “….efendiye imtihân-ı umûmîde ihrâz etdiği ikinciliğine mükâfâten i ,tâ kılınmışdır.” denilmektedir. Zikr-i cemil belgesi diğer mükâfat belgelerinden daha büyük ebatlarda idi.

Diğer Belgeler

Bazı mekteplerde aferin, tahsin ve imtiyazdan ayrı olarak ve nadiren taltif, mükâfat ve takdir isimli belgelerin verildiğini de görüyoruz. Bunlardan taltif on tahsin değerinde olup imtiyaza benzemektedir. Takdir de bazı imtihanlarda birinci olanlara veriliyordu. Mükâfat ise Daruş- şafaka gibi bazı mekteplerde verilen, tahsin ayarında ve üç aferin değerinde bir belgeydi.

2

Mükâfat Cildi

Sene sonu mükâfat merasimlerinde ders birincisi olan talebelere kitap hediye edilirdi. Fakat bu kitaplar özel “mükâfat cildi” denilen ciltleri geçirilmiş olarak talebeye verilirdi. Bu ciltler türlü türlü olur ve genellikle bir tarafında Osmanlı arması diğer tarafında ay yıldız bulunurdu. Bazen de çiçek desenli olurdu. Ciltlerin üzerinde “mükâfat”, “aferin” gibi kelimeler yazardı.2

“Mektebin talimatnamesine göre, her üç ayda bir kere imtihan yapılır, talebelerin üç aylık bilgi derecesi tayin edilirdi. Ben Rüşdiye birinci sınıfın çavuşu yani sımfbaşısı idim. Üçüncü sınıfın çavuşu da Ekrem Bey’di. Reşat sınıfımıza girince benim büyüklüğüm pek küçük kaleli. Bursalı arkadaşlar da bana üstünlük sağladılar. Bir imtihan sonunda şu şekilde sıralanmıştık:

“Reşat, Ömer, Sadi, Şekip ve ben. Sınıfin baş tarafında otururken, dört kişinin alt tarafında kalmak bana pek güç geldi. Hatta hafızlık hocam ve mektebe girmeme vesile olan Hoca Hüseyin Efendi dahi beni ayıplamıştı.

Artık geceyi gündüze kattım, sırf çalışmak sayesinde diğer imtihanda ikinciliği tutabildim.

“Bundan sonraki sınıflarda bazı defa üçüncü oluyordum . Cenab-ı Hakk’a hamdederim; mektep hayatımda hiçbir vakit ilk sırada bulunmaktan mahrum kalmadım. Daima hocalarımla, arada başkaları bulunmaksızın karşı karşıya feyz almak nasip oldu. (…) Derslerden aldığım aferinler, tahsinler, imtiyazlar desteler teşkil etmişti. Aliyyü’l-âlâ derecede şahadetname alarak 1902 senesinde mektebimden mezun oldum.”

Bolu Sultani mektebinden bir karne

Bolu Sultani mektebinden bir karne

Teşvikiye Husûsi Mektebi Talebeleri

Teşvikiye Husûsi Mektebi Talebeleri

Osmanlı devri mekteplerinde karneler, aynı bugünkü gibi birinci ve ikinci dönem sonlarında verilirdi. Fakat karneye “cüzdan” denilmektey- di. Hatta bu cüzdaniara genellikle “etvâr ve mesai cüzdanı” ismi veriliyordu. Bu cüzdanlar bugünkü karnelerden pek de farklı değildi. Aynı bugünkü gibi ikiye katlanan cüzdanın sağ tarafında dersler ve bunlardan alınan dönem notları, ortalamaları vs. yazılıyordu. Sol tarafında ise öğrencinin aldığı mükâfat ve cezalar yani bugünkü disiplin durumuyla alakalı bilgiler ve devamsızlıklar yazılıyordu.

Bir Hatıra

“Bir müddet sonra mektebe Yeşilyuvalı Halit Hoca namıyla maruf bir öğretm en tayin edildi. Halit Hoca geldiğinin akabinde bize, bütün sınıfa bir hesap sordu. Ozamanlar bir gelenek vardı. Okul talebesinden ilk kim üstün başarı elde ederse, ilk aldıkları aferin olur, daha iyi başarı elde ederse tahsin, daha da iyi olursa imtiyaz verilirdi. Bu şekilde olan başarılar bir kâğıda yazılır ve sınıfa asılırdı. Başarı alan talebe böylelikle hem teşvik edilmiş olur, hem de sene sonu itibariyle kim ne kadar  itiyaz, ne kadar tahsin almış diye de sınıf değerlen- dirilmiş olurdu. Ben ilk aferini bu Halit Hoca’nın sorduğu matematik der- sinden herkesten evvel ve yanlışsız çözdüğüm için almıştım. Sonraki yılla- rımda sınıfımda en fazla aferin, tahsin ve tek imtiyaz alan bendim, o zamanlar gene bir gelenek vardı. Sınıf başına oturtulan talebe sınıfinın en zekisi kabul edildi.

Kaynaklar: Yahya Akyüz, ^□zim attan Cumhuriyete Eğitimde ödül ve Günümüz Eğitimi Açısından Bir Değerlendirme”, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi, s. 49, Ankara Mart 2004; Senettin ünlü, Mek- tepten Okula Talebeden öğrenciye üskü- dar, İstanbul 2001; Fatma Türe, Şakirtten Mektepliye Talebeden öğrenciye, İstanbul 1996; İsmail Kara – Ali Birinci, Bir Eğitim Tasavvuru Olarak Mahalle/Sıbyan Mektep- leri, İstanbul 2005; Hacı Salman, İdadi Mektepleri’nin Tarihsel Gelişimi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2005.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir