OZAN sıf. ve i. (türk. ozan, çok konuşan kimse). Eskiden sazı eşliğinde şiirler söyleyen halk şairi: At ayağı külük, ozan dili çevük otur (Dede Korkut). Bilhassa Oğuzlar’ın ozan İsmini verdikleri halk şairlerinin umumî toplantılarda kopuz adlı telli sazlarla inşad ettikleri millî destan parçaları, kahramanlık şiirleri, aşk ve şarap türküleri Türk şiirinin en orijinal, en canlı bir şubesini teşkil ediyordu (F. Köprülü)
|| Âşık. (Gezici ozan da denir), Bk. AN-S1KL. || Yenid. Şair: Zulümlerinize, ölümlerinize sitem / Ben ozanım ölmem (C. A. Kan&u).
— ANS1KL. Türklerin Anadolu’ya yerleşmesinden sonra ortaya çıkan gezici ozan’lar genellikle üçe ayrılır: 1. aşk şiirleri söyleyen, bunları sazıyle belli biı makamda çalan, dinî, siyasî bir görüşü olmayanlar (Karacaoğlan, Dertli, Şeytanî gibi); 2. kahramanlık konularını işleyen, şehirden çok köylerde, yaylalarda gezen ozanlar (Kö-roğlu, Dadalcğlu gibi); 3. tasavvuf konularını işleyen, daha çok alevî-bektaşî inançlarını benimseyen ozanlar. (Bunlar Anadolu’nun Tokat, Sivas yörelerinde yaşarlardı; Âşık Hıfzî ve Hasreti gibi). Anadolu’da yetişen ilk gezici ozan Homeros’-tur. Tarihî kaynaklar onun şehir şehir dolaşarak şiirler okuduğunu, gezici bir rap-sod* olduğunu bildirir, tlyada ve Odisseia adlı eserleri, dolaşarak okuduğu şiirlerin biraraya toplanması sonucu ortaya çıktı. Bugün de Anadolu’nun bazı bölgelerinde âşık denen gezici ozanlar vardır. Bunlar, bırbiriyle karşılaştıkları kahvelerde alışmalı yarışmalı şiirleri saz çalarak söylerler.
OZAN
13
Şub