PADİŞAHA AİT VESİKALARIN İKİNCİSİ OLAN BERATLARLA

PADİŞAHA AİT VESİKALARIN İKİNCİSİ OLAN BERATLARLA

PADİŞAHA AİT VESİKALARIN İKİNCİSİ OLAN BERATLARLA FERMANLAR BİRBİRİNE ŞEKLEN ÇOK BENZESE DE FARKLIDIRLAR. TIMARLAR, MANSIBLAR, İMTİYAZLAR HEP BERATLARLA VERİLMİŞ, KALE NEFERLİCİNDEN MÜDERRİSLİĞE, TÜRBEDARLIKTAN İMAMLIĞA MEMURİYETLER BERATLARLA GEÇERLİ OLMUŞTUR…

Arapça bir kelime olarak lügat manası “yazılı kâğıt ve mektup” demek olan berat, Osmanlı devlet teşkilatında padişah tarafından bir vazife, hizmet ve memuriyete tayin, bir gelirden tahsis veya bir şeyin tasarruf hakkının verildiğini, bir şeyden muafiyeti gösteren ve üzerinde padişahın tuğrasını taşıyan belgedir. Berata, biti, berata şerif, nişan, nişam şerif ve hüküm de denilirdi. Beratlar, padişaha ait belgeler olması dolayısıyla ferman ile aynı rükünlere sahip olmakla beraber fermanlardan ayırt edici bazı özellikler taşımaktadır.

1

Tuğranın üstünde padişahın hatt-ı şerifi: “Berat-ı âlişânım mûcebince amel oluna”

Beratın rükünleri nelerdir?

Beratta birinci rükün olarak, Osmanlı belgelerinin tamamına yakınında yer alan ve diplomatik ilminde, tahmid (hamdetme) veya temcid (ululama, yüceltme) olarak ifade edilen davet rüknü beratın üst tarafında bulunmaktadır. Bu, “hüve”, “hüve’l-mu m” veya “hüve’lganiyyulmuğni’l muîn” gibi şekillerde olup Cenâb-ı Allah’ın adının zikredilmesi ve yardımının istenmesi gayesiyledir.

İkinci rükün tuğra olup padişah emri olduğunu tasdik makammdadır. Arapça tevkf, Farsça nişan denilen tuğra, beratların hangi padişaha ait olduğunu ilk bakışta ayıran bir özelliktir.

Üçüncü rükün nişan formülüdür. Nişan formülü, beratı diğer padişah belgelerinden ayıran en önemli özelliktir. İlk dönemlerde Misâli bv misâl…”, “Tevkî‘4 refiki hümâyûn…” şeklinde basit bir formül kullanılırken, ilerleyen tarihlerde daha süslü ifadeler kullanılmıştır. Bir belgenin berat olduğunu ilk bakışta ayırt edebileceğimiz nişan formülleri, genellikle (<nişan” ve “sebeb4 tahrir” kelimeleriyle başlamaktadır.

Dördüncü rükün olarak unvan kısmı gelir. Berat verilen şahsı yüceltici bir ifade kullanılan unvan kısmı “Çün” kelimesi ile başlar. Beratın verildiği şahsın mevkiine göre unvanlarda değişiklikler bulunur. Nitekim Fatih Sultan Mehmed Han’ın Vezir Ahmed Paşaya verdiği vezaret beratında unvan, “Çün letâyif4 sanâyi (4 Rabbani ve avâtıf-ı bedâyı4 Yezdânî âmme4 ibâd hakkında ol mertebeden mütecâvizdir ki…” şeklindedir.

Yalnız bütün beratlarda unvan kullanılmaz, bazen doğrudan nakil/iblağ kısmına geçilir.Beratlarda beşinci rükün elkab kısmıdır. Fermanlarda elkab, tuğradan hemen sonra geldiği halde, beratlarda nakil/iblağ bölümünün içinde geçer.

Altıncı rükün olarak nakil/iblağ bölümü gelir. Bu bölümün başında:

“Erbâb-ı istihkâkdan işbu râfi‘4 tevkî‘4 refiuyşâm hâkânî”, “Şimdiki hâlde dârende4 misâli şerîf” gibi ifadelerden sonra beratın kimin arzıyla düzenlendiği belirtilir. İsimden sonra ise elkaba uygun dua cümlesi gelir.

Nakil bölümünün ikinci kısmında ise berata konu olan şeyin tarifi, tavsifi, berat tevcihi için padişahın hatta hümâyûnu veya fermanı varsa bu hususlar açıklanır.

Berat kime tevcih edildi ise o şahsın ismi zikrolunur. Bu bölüm “…ve buyurdum ki” ibaresiyle son bulur.

Anlaşılacağı üzere bu ibareden sonra hüküm/emir gelir. Yedinci rükün olan bu bölümde, beratı alacak kimsenin büyük bir dikkat ve ihtimamla, vazife, imtiyaz veya muafiyeti ne şekilde yerine getireceği açıklanır. Bu kısma beratın şartı da denilir.

Hicaz Demiryolu inşaatında katkısı olanlara verilmek üzere düzenlenmiş boş matbu berat

Hicaz Demiryolu inşaatında katkısı olanlara verilmek üzere düzenlenmiş boş matbu berat

Sekizinci olarak te’kid ve tehdit kısmı gelmektedir.

Bu kısımda, berata yetkililerce riayet olunması, hilafına davranılmaması tenbih edilmektedir.

Beratın dokuzuncu rüknü tarihtir ve fermanların tarih rüknü ile aynıdır. “Vtimâd kılalar”dan sonra tarih yazıldığı halde örnek belgemizde olduğu gibi timar beratlarında tarih arka yüze yazılmaktadır.

Müteakiben de mahalk tahrîr denilen beratın yazıldığı mahal yer almıştır. Beratların da verildiği/yazıldığı mekân, tabiatıyla çeşitlidir. Eğer İstanbul’da verildi ise “Be-makâm-ı Dâru s-saltanatılaliyye Kostantıniyye elmahmiyye”, “Be-makâm-ı Islâmbol elmahrûsa”; Edirne’de verildi ise, “Be-makâm-ı Edirne elmahrûse”,

“Be-medınet-i dâru s-saltanat-ı Edirne elmahrûse” denilmiştir.

Berat sefer esnasında verilmiş ise yer adının başına “Be- yurd-ı, be-sahrâ-yı, be-meştâ-yı …” gibi ibareler gelirdi.

Berat çeşitleri nelerdir?

Beratlar verildikleri kalemlere göre üçe ayrılır؛

Dîvân’dan verilenler: Vezaret, beylerbeylik, Kırım Hanlığı, Mekke Emirliği, Eflak-Boğdan Voyvodalığı beratları, tımar ve zeamet tevcihi beratları, konsolosluk, tercümanlık ile Avrupa ve Hayriye tüccarına verilen beratlar, Hristiyan ve Yahudi ruhani reislerine verilen beratlar, bazı muafiyet ve bir kısım aşiret reislerine verilen beratlar ile muhtesib, şehir kethüdası ve asesbaşı vs. beratları.

Mâliyeden verilenler: Mukataa, iltizam, malikane, gümrük eminliği beratları, mülknameler, mustahfızlık, dizdarlık, kale neferliği beratları; imamet, hitâbet, gibi vakıf hizmetlerine dair beratlar; esnaf kethüdalığı, yurtluk, muâfiyet gibi mali konularla ilgili beratlar.

Askerî beratlar: Kazaskerlerin padişah adına verdikleri, tuğrası nişancı tarafından çekilen beratlar. Bunlar, kadılık, müderrislik, muallimlik, muvakkitlik ile şeyh, türbedar, mütevelli gibi vakıflardan görevlendirilenlere verilirdi.

Berat nasıl hazırlanırdı?

Berat, bir görevlinin arzı veya istek sahibinin arzuhali üzerine hazırlanır. Eğer arz ise, arzı verenin kimliği tespit edildikten sonra, tevcihi istenilen şeyin başkasının tasarrufunda olup olmadığı ilgili kalemlerden kontrol edilir, verilmesinde mahzur yoksa gerekli bürokratik işlemlere başlanırdı. İşlemlerin tamamlanmasından sonra sadrazamın son kararını bildiren buyuruldu ve sahh konulur, daha sonra berat tezkiresi yazılarak beratın yazılacağı kaleme gönderilirdi. Beratın ait olduğu kaleme göre defterdar, reisülküttab veya kazaskerler tarafından imzalandıktan sonra nişancı tarafından tuğrası çekilip sahibine teslim edilmek üzere kâğıt eminine yollanırdı. Beratlar sahiplerine, eğer İstanbul’da ise kendisine elden, taşrada ise ya kendisine gönderilir veya beratı aldırması için adam göndermesi istenirdi. Beratlar, sahiplerinin mevkilerine göre ya sadece “kubur” denilen silindir kutular içinde veya kuburlar atlas keselere konarak verilirdi.

Örnek Vesikada Beratm Rükünleri

1

1 Rükün: Davet

Başbakanlık Osmanlı Arşivinde Müzehhep Fermanlar Tasnifinde 62 numara ile yer alan ve Bâyezid Sancağı Kalesi hâssının yurtluk ve ocaklık olarak Mahmud Bey’e verildiğine dair örnek beratımızda birinci rükün “Zikru’llâhi te1,âlâ alâ ve bi’t-takdîmi ehakk u elyak u evlâ” şeklindedir.

  1. Rükün: Tuğra

Sultan Üçüncü Ahmed Han’a aittir. Tuğrada, “Şah Ahmed bin Mehmed Han el-muzaffer dâimâ” yazmaktadır.

  1. Rükün: Nişan formülü

“Nişân-ı şerîf-i âlîşân-ı sâmî-mekân-ı sultânî ve tuğrâ-yı garrâ-yı cihân-sitân-i hakânî nefeze bi’l-avni’r- rabbânî hükmü oldur ki” şeklinde geçmektedir.

  1. Rükün: Unvan

“Çün hazret-i mâlikü’l-mülk celle şânuhû ve te’alâ ve cenâb-ı vâhibü’l-mevâhib amme ihsânuhû ve tevâlâ kemâl-i kudret-i ezeliye ve …” şeklinde devam etmektedir.

  1. Rükün: Elkab

Vesikamızda nakil kısmından sonra”Mahmud Bey’in elkabı: “Kıdvetü’l-ümerâ’i’l-kirâm umdetü’l-küberâ’i’l- fihâm el-muhtassu bi-mezîdi inâyeti’l-meliki’l-allâm” olarak geçmektedir.

٠ 6. Rükün: Nakil

“Râfi’-i tevkî’-i refî’u’ş-şân-ı hâkânîve nâkil-i yarlıg-ı belîğ-i meserret-unvân-ı cihânbânî” ifadesini takiben “kıdvetü’l-ümerâ’i’l-kirâm…” elkabı sonrasında Mahmud Bey’in ismi yazılmıştır. Belgemizde isimden sonra “dâme izzuhû” dua cümlesi ve akabinde, “südde-i sa’âdetime arzuhâl edip” ifadesi kullanılmıştır.

  1. Rükün: Hüküm

Hüküm kısmı”.. .ba’de’l-yevm taht-ı yedinde olup ber-vech-i yurtluk ve ocaklık tasarruf kılıp şol ki vezâif-i hidemât-ı mebrûre-i pâdişâhî ve mesâ’î-i meşkûre-i asâkir-i şehinşâhîdir…” şeklinde başlamaktadır.

  1. Rükün: Te’kid ve tehdit

“… şöyle bileler, alâmet-i şerîfe i’timâd kılalar…” şeklindedir.

  1. Rükün: Tarih

Belgemizin tarihi arka yüzdedir ve Miladi 28 Nisan 1720’ye tekabül etmektedir.

10 Rükün: Mahall-i tahrîr

Örnek beratın İstanbul’da yazıldığını şu ibareden anlıyoruz: “Be-makâm-ı Kostantıniyye el-Mahrûse”.

Beratların şekil özellikleri

Bütün resmî belgelerde olduğu gibi beratlarda da tahrifi önlemek için âharsız kâğıt ^llanılmıştır. Kâğıt cinsleri berat sahibinin mevkiine göre değişiklik göstermiştir. Sadrazam, vezir, Mekke^i Mükerreme şerifleri, enderun mensupları gibi kişilere âbâdi kâğıda; kale neferleri, tekaüdler gibi kişilere ise İstanbul kâğıdına yazılırdı. Beratların enleri ilk dönemlerde küçük olmasına rağmen 19. yüzyıla gelindiğinde büyümüştür. Boyları ise beratın uzunluğuna göre değişmiştir.

İleri gelen kişilerin beratları celî dîvânî ile yazılırken ikinci derecede mevki sahiplerinin beratları dîvânî kırması ile yazılmıştır. Ancak son devirlerde beratların çoğu nişan ve madalya için verildiğinden matbu berat metinleri kullanılmaya başlanmış, kişi adı ve beratın veriliş sebebi kısmı boş bırakılarak sonra doldurulmuştur.

Beratlarda kullanılan mürekkep beratın özelliğine göre değişiklik arz eder. Siyah, kırmızı, yeşil mürekkep, hatta bazen altın kullanılmıştır.

Bazı beratlarda beratın ehemmiyetine göre tuğranın yanında veya üstünde “Berata âlişârıım mûcebirıce amel oluna” gibi padişahın bir emri bulunur.

Bazen beratın arkasında konu ile ilgili hüccet sureti yer alır. Hüccet’i zahriyye denilen bu suretler ön yüzdeki yazı doğrultusunda ve ön yüzün sağ yarısının arkasına gelecek şekilde yazılmıştır.

Yeni padişah, tahta çıktığında daha evvel verilen tevcihlerin yürürlükte olduğunun ifadesi olarak kendi beratını gönderir ve eski beratlar da merkeze geri gelirdi. Yeni berat hazırlanırken merkeze gelen eski beratın üzerine yapılan muameleler kayıt edilirdi. Bu kayıtlar diplomatik ilminde der-kenar olarak isimlendirilmiştir. Eğer bir beratta derkenar kaydı bulunuyorsa o berat merkeze geri gelmiş ve yenisi muhatabına gitmiş demektir. Derkenarlarda ise dîvânînin yanında siyakat yazısı kullanılmıştır.

Mülknâme gibi beratlarda metin uzun ise ikinci ve icabında üçüncü bir kâğıda geçilirken yapıştırılma yerlerine beratın yazılması sırasında eklendiğinin ifadesi olarak “sahhul vasi” yazısı konulurdu.

Sahte beratlarda muamele

Beratlar Dîvân ve Maliye kalemlerinde hazırlandığı için burada çalışan kâtipler, ferman dilini çok iyi bilirlerdi.

Kâtiplerin namuslu ve dürüst kimselerden seçilmesine azami gayret sarf edilir, itina gösterilirdi. Buna rağmen bu konuda bazı sahteciliklerin yapıldığı Mühimme Defterleri’deki bazı hükümlerden anlaşılmaktadır.

Osmanlı Devleti’nde herhangi bir memuriyet veya muafiyete sahip olabilmek için bir berata ihtiyaç duyulması, haksız ve kolay kazanca sahip olmak isteyenler tarafından sahte beratların yazılmasına sebep olmuştur.

Sahteciliğin tespitinde beratı kimin yazdığı çok önemliydi. Sahte berat işine karışanların berat kayıtları terkin (=kaydın silinmesi) edilir, bu kişiler hapis hatta kürekle cezalandırılırdı. Suçlarının derecesine göre ömür boyu memuriyetten men edilir yahut rütbe ve nişandan mahrum bırakılırdı.

 

 

 

 

 

 

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*