PİETER BRUEGEL
Pieter Bruegel’in eserleri, pitoresk bir hava taşımakla birlikte, sağlam yapılarıyla da dikkati çeker. Bu sanatçı, kullandığı zengin motiflerle Ortaçağ’a bağlı olduğunu gösterir, ama aynı zamanda kompozisyonlarındaki dengeyle Rönesans anlayışı içinde yer alır. Kimi zaman gerçekçiliğe yönelen, kimi zaman da fantastik görünümlere ulaşan hayal dünyasıyla, Bruegel, sanat tarihinin saptadığı üslup kategorilerinden hiçbirine girmez.
Pieter Bruegel, 1525 yılında Brabant’ta, Breda yakınlarında olduğu sanılan ve Brueghel diye adlandırılan bir köyde doğdu. Hi-eronymus Bosch’un yurdu Bois-le-Duc’te yetiştiği, kesin olarak biliniyor. Pieter Bruegel, 5 eylül 1569’da Brüksel’de öldü. Ölümünden yaklaşık kırk yıl sonra, ressam ve sanatsever Carel Van Mander, üstadın biyografisini yazdı ve bu kitap 1604’te yayımlandı. Mander, biyografisine temel olarak Bruegel’in on beş yıl boyunca gerçekleştirdiği eserleri almıştı. Doğrulanması pek de olanaklı olmayan anekdotlarla dolu olan bu kitapta, Bruegel’in eserlerinde işlediği konular ağır basar. Bu yüzden Bruegel, köy manzaralarını işlediği eserleri dolayısıyla «Maskara Bruegel», «Köylü» veya «Taşralı» diye anılmıştır.
YETİŞME YILLARI
XVI. yy’ın ortasında, Kuzey ile Güney ve Flandre ile İtalya arasında sürekli sanat alışverişleri oluyordu. Nitekim Bruegel, Hollanda’nın kozmopolit sanat merkezi Anvers’e geldiğinde, I-talyan sanatı o günkü beğeniyi egemenliği altına almış durumdaydı. Vinci, Mantegna ve Michelangelo; Jacob Cornelisz, Mabu-se ve Quentin Metsys gibi ressamlara esin kaynağı olmuştu. Sadece Hieronymus Bosch, Ortaçağ’ın fantasmalarım devam ettiren cehennem manzaralarıyla, bu modaya bağlı kalmıştı. Ayrıca Reform’un yol açtığı manevî ve toplumsal altüst oluşların, insanların dünya görüşlerinde bir kaynaşma yarattığı bu dönemde, Anvers’de yoğun bir entelektüel yaşam vardı. Kültürlü bir kimse olan Bruegel, böylece, İncil kadar, Vergilius’u, Homeros’u, Eras-mus’u ve Rabelais’yi de okudu.
Bruegel’in sanatı, bir yandan bu hümanizmadan, diğer yandan sanatçının meslek aşkı, tekniğe saygı ve atıfların etki gücü dolayısıyla zanaatkârdan pek ayrılmadığı tezhibe kadar uzanan bir resim geleneğinden kaynaklandı. Bruegel’in Italyan sanatına bağlı olan ve daha sonra kızıyla evlendiği Pieter Coecke’nin öğrencisi olup olmadığı sorulabilir. Coecke’nin, Bruegel üzerinde bir etkisi olmadığını söylemek doğru olacaktır. Bruegel tam tersine, Joachim Pati-nir’in ve Hieronymus Bosch’un Hollanda geleneği içinde yer alır. 1550’ye doğru, Bruegel’in daha sonra ilk tablolarında kullandığı ve
o dönemde kanaviçe işinin yerini almış olan keten bez üzerine tutkallı boya uygulama tekniğini Mechelen’de öğrendiği söylenebilir. 1551’de, sadece çok sayıda desenin altına imza atmış olmasına rağmen, Pieter Bruegel, Anvers loncasının baş ustası oldu.
1552’de, Flaman ressamlarının geleneğine uyarak, Bruegel de
İtalya’ya gitti. Yolculuğu sırasında, birçok seyahat izlenirr ni yaptı. Bu desenler, basit krokiler değil, tarihlendirilmiş imza atılmış, notlarla zenginleştirilmiş gerçek sanat eserle
Bruegel, ülkesinden ayrılmadan önce Met de Bles ve Me bi kendinden yaşlı ressamların eserlerini incelemişti. Döni Van Eyck, Dieric Bouts gibi daha eski ustaların eserlerini ve man manzara ressamı Patinir’in resimlerini de dikkatle ine
DESİNATÖRDEN RESSAMA
Bugün, Bruegel’i, ressam olarak tanırız. Oysa yaşadığı da, durum böyle değildi. Yağlıboya tabloları, halkın gört özel koleksiyonlarda bulunuyordu ve Bruegel, gravür tel çok sayıda basılan ve dağıtılan desenleriyle ün kazanmış 1 yordu. Durum bugün tersine dönmüştür ve Bruegel’in i.! malarının örnekleri olan eserler, pek az seyircisi olan esta leksiyonlarmda görülebilmektedir.
Oysa bu desenler, Bruegel’in sanatının boyutlarını ka için üzerinde durulması ve incelenmesi gereken eserlerdir nedeni belki de Bruegel’in izlediği sanat yaratışı yolunun, ı çabuk yağlıboya resme götürmesi ve bu sanatçının, dör egemen olan önyargıların ve önkabullerin kaygısını çekr dir. Bruegel’in desenlerinde de, yağlıboyalarında da, tekn ile içerik arasında büyük bir tutarlılık vardır. Çalışmaları bi şitlilik gösterir, ama Bruegel’in her zaman aradığı şey, birli tünlüktür, Bruegel, 1555’te gravürcü Hieronymus Cock’uj ettiği «büyük manzara resimleri dizisi»ni yapmaya başlac
1556-1558’de Bruegel, Hieronymus Cock’un başka bir ni kabul etti ve böylece Düşkünlükler ve Erdemler1 i gerçelr Bruegel, Düşkünlükler’de, Hieronymus Bosch’un kelime ğını kullandı. Bu fantastik ve modası geçmiş dil (Bosch, ölmüştü ve eserlerindeki birçok motif aşılmış olarak gö du), Bruegel’in, tıpkı Erasmus’un yaptığı gibi, yaşadığı c aptallığım ve suçluluğunu dile getirmesini sağlıyordu. Brı söylemi 1562’de yaptığı Asi Meleklerin Düşüşii’nde ve 15i gın Meg’de geliştirdi. Erdemlef de, Düşkünlüklerin cehenn rüntülerine karşıt olarak, Flaman ülkesinin günlük yaşan ele alınıp canlandırılmış insan figürleri yer alır. Böylec gel’in 1559’da yaptığı yağlıboyalarda, Ortaçağ figür tip yönde geliştirilir. Atasözleri, Karnavalla Büyük Perhizin Ki özellikle Çocuk Oyunları’nda, bu açıkça görülür. Bu eseı Bruegel, motiflerin çeşitliliğine rağmen, kahverengi ve bı min üzerine yerel renklerin uyum içinde yerleştirilmes çekleştirilmiş fonlarla bir birlik sağlamaya yönelir. Yağlıt sen ve gravürlerinin adları, kompozisyonun ana temasın tirir ve bu kompozisyonda çok yukarlarda yer alan uful öğelerinin kaynaştığı geniş bir alan oluşturur, ister kötüli erdemi canlandırsınlar, Bruegel’in eserlerinde her zaman edilmeyen ikincil bir motif vardır ve ana temaya karşıt motif, bir umudu veya bir uyarıyı dile getirir.
Bruegel, 1563’te evlendi. Brüksel’e gitmek üzere An ayrıldı ve yağlıboyaya daha fazla yönelerek deseni yav bir yana bıraktı. Eserlerinde, fantasmagori yerini figürler çekçiliğe bıraktı ve kompozisyonlarında yeni bir özellik tı. Bu özellik, resmin adında belirtilen konunun ikinci f mesiydi. Nitekim, tsa’mn Haçı Taşıması’nda (1564), her şe ce, Bruegel’in çağdaşı olan işsiz güçsüz takımının avare l de dolaşıp durmaları canlandırılmıştır. Bu kalabalık içine seçilen İsa, tablonun merkezinde yer alır. Renklerin ve
BRUEGEL SÜLALESİ
Pieter Bruegel, ilk eserlerini, genellikle «Brueghel» diye imzalıyı ha sonrakilere de «Bruegel» diye imza attı. Öldüğü zaman, geri cuk bıraktı. Biri beş diğeri bir yaşında olan Pieter ve Jan, ressan onların çocuklan da aynı mesleği sürdürdüler ve XVIII. yy’a boy] e devam etti. Geleneklerin çok güçlü olduğu bu ülkede, tıp] lan gibi meslekler de kuşaktan kuşağa geçiyordu. Nitekim da da, başka Pieterler ve Janlar ortaya çıkacaktı ve bunlan birbirin etmek için lakaplar takmak ve numaralar vermek gerekecekti. Bruegel’in büyük oğluna II. Pieter, Genç Pieter veya ilginç yang leri yaptığı için Cehennem Pieter deniyordu; küçük erkek kare Jan veya Kadife Jan veya Cennet Jan (cennet üzerine çok güzı görüntüler çizmişti) veya Çiçek Jan (çiçek kompozisyonlarım başanlı oluyordu) diye anılıyordu. I. Jan’ın oğlu II. Jan, babas yesini devraldı; onun oğlu Abraham da Roma’da ve daha son li’de yaşadı; çiçek ve meyve natürmortlarıyla ün kazandı. Bru sinin ilk ressamı ise, Eski Bruegel veya Yaşlı Bruegel diye anık Diğer yandan bu aile, Pieter Bruegel’in evliliği dolayısı> kelerle ve daha sonra kız torunların evlililiğiyle de İki Flamaı lan ailesiyle, yani Van Kesseller ve Teniers’lerle akraba olmuş
Körler Meseli (1568; Capodimonte Ulusal Galerisi, Napoli). Ressam bu tablosunda, parlak bir ışıkla bezenen dingin bir manzara içinde dokunaklı bir sahneyi vurgulamıştır.
-. gmliği. bakışın sağa sola yönelip dağılmasına yol açar. Ön ermiş kişiler, giyimleriyle dikkati çekerler ve acı çekme-= tutulur hale gelmiş görüntüleri gibidirler. 1565’te yapılmış j>amların Katliamı resmin ele aldığı olay XVI. yy’ın bir Fla-:vjnde geçiyormuş gibi canlandırılmıştır ve o yıllarda ül-etmiş olan İspanyolların kötü davranışlarına karşı bir î; olarak görülebilir. Beytüllahm Sayımı’nda (1566), Yahudi sz altındaki Flandre ülkesi ele alınıp canlandırılmıştır, Yu-,-amile Meryem teması kadar aşar vergisinin ödenmesi 3nem taşır; fonda yer alan «doğa», 1565’te yapılmış olan En:eği dizisinin köy manzaralarını hatırlatır ve bu manza-ıruegel’in Brüksel’de yaptığı resimlerinin ana temasıdır. Bu r-valden günümüze beş tanesi kalmıştır: Karda Avcılar, Ka-Z.-v Ekinlerin Biçilişi, Hasat, Sürülerin Dönüşü. İnsanoğlunun 3 olan güçlü bağı içinde ele alınıp canlandırıldığı bu manza-Z rtaçağ takvimleri geleneğinin bir uzantısıdır. Ama, renkli r Ee mekânın dinamizmi arasındaki ilişki, büyük bir derin-zler önüne serer ve daha o zaman, Rubens’in kompozis-•..-.dukı barok anlayışın habercisi gibidir.
3 de, insan figürü, İnsandan Kaçan’da ve özellikle KörlerMe-s ağır basar ve bu resimlerde doğanın güzelliği ve kayıtsızlarım alınyazısının gülünç örnekleri olan bu zavallı insan-:aresızliğini belirgin bir biçimde ortaya koyar. Bruegel’in _ boya tekniğine geri döndüğü bu iki resim, renklerin seçi-
mi ve suluboyanın matlığı, insan dramını dile getirmeye yönelerek, kompozisyonun inceliğiyle kaynaşır. Bruegel’in, Denizde Fır-tına’dan başlayarak Düğün Yemeği’ne kadar uzanan son eserleri çağdaşlarının mutlulukları ve zavallılıkları konusunda daldığı derin düşüncelerin ürünleri olarak görülebilir.
ÜZERİNDE TARTIŞILAN BİR SANATÇI
Bruegel hayattayken, ölümünden sonraki yıllarda da devam eden bir ün kazanmıştı. Bunun sonucu olarak oğlu Pieter Bruegel (Genç Bruegel diye tanınır), eserlerinin birçoğunun kopyalarını yaptı ve desenlerine dayanan çok sayıda estamp da birçok defa yeniden basıldı. Guicciardini, Bruegel’in bir «ikinci Hieronymus Bosch» olduğunu ileri sürdü; hem ressam, hem sanat tarihçisi olan Giorgio Vasari’yse, onu «büyük usta» olarak niteledi. Ama Carel Van Mander’e göre «Hollanda’nın bu sürekli zaferi» daha sonra u-nutuldu ve usta da bir küçük sanat türüyle uğraştığı için hor görüldü. XVII. yy başlarında sanatseverler, taklitçilerinden biri olan torunu Genç Tenier’yi, Bruegel’e tercih ediyorlardı. XVIII. yy’da, İngiliz ressamı Joshua Reynolds, «fikir bakımından zengin» olduğunu söylediği Bruegel’i «hiçbir resim türünü asla bilmediğini» söyleyerek eleştiriyordu. XIX. yy’da da Bruegel’e daha iyi bir gözle bakılmadı. Baudelaire, onun bir «çıfıt çarşısı» olduğunu söyledi ve Kuzey Amerikalı sanat eleştirmeni Bemard Berenson da, Bruegel’i bir ressamın mudak olarak kaçınması gereken her şeyin örneği o-larak gösterdi, Bruegel’in verimindeki zenginlik ve hem özgün, hem de yenilikçi bir ressam olduğu, eleştirmenler ve sanatseverler tarafından ancak XX. yy’da kabul edildi. Dolayısıyla Bruegel’in yağlıboyalarında, İtalyan sanatının kompozisyon ilkelerini benimsediği, ama onlara çok iyi tanıdığı Flaman halkını canlandırmak için yoğun ve titizlikle işlenmiş Hollanda dokusunu da kattığı ileri sürüldü. Bruegel, tezhip’in küçük boyutuna veya İtalyan sanatının anıtsal boyutuna, saf ve iyi yürekli insanların günlük yaşamından esinlendiği temalara daha uygun düşen orta boyutta resimler yapmayı tercih etti. Bruegel, Brüksel’de yaptığı resimlerinde de, Anvers’de çizdiği desenlerinde de, çağının yeni ve tam anlamıyla kişisel bir görünümünü ortaya koyuyor ve bunu önkabul-lerden sıyrılmış ve kendiliğindenlik taşıyan dosdoğru bir dille gözler önüne seriyordu. Primitif Van Eyck ile barok Rubens arasında orta yerde bulunan Bruegel, eserlerinin üslup bakımından yapılacak herhangi bir sınıflanmaya girmemesine rağmen, hiç kuşkusuz, Rönesans anlayışım açığa vuran ilk Flaman ressamıdır. □
Hiddet (1558; I. Albert Kraliyet Kütüphanesi, Brüksel). Pieter Van der Heyden’in Hieronymus Cock için kazıdığı«Düşkünlükler» adlı dizinin devamı olan bu estamp,
Hieronymus Bosch geleneğini yansıtır.
BAŞLICA ESERLERİ
1556’ya
doğra Altı Ocak Yortusu.
1558 İkarus’un Düşüşü.
1559 Atasözleri. Çocuk Oyunlan.Kamavalla Büyük Perhizin Kavgası.
1562 Asi Meleklerin Düşüşü. Ölümün Zaferi.
1563 Çılgın Meg, Babil Kulesi.
1564 Müneccim Kralların Tapınışı.
1565 Aylar: Karanlık Gün, Karda Avcılar,
Ekinlerin Biçilişi,
Hasat,Sürülerin Dönüşü.
1566 Beytüllahm Sayımı. 1568 insandan Kaçan.
Körler Meseli. Köylü Dansı.
Düğün Yemeği.
Denizde
Fırtına.Dilenciler.
AYRICA BAKINIZ
► IbInsİİ Bosch
*■ iB-ANSLi Flaman sanatı
► immi manzara resmi
– Ib-ansli Rönesans
► 1B.ANSU Rubens (Peter Paul)
► İB-ANsU Van Eyck (Jan)
DÜĞÜN YEMEĞİ
;.-_-a’daki Sanat Tarihi Müze-
– -e bulunan bu tablo, 1568’de ır.jmştır ve bir köy düğününü :-_–2~dırır. Ressam burada, üç : – _v.; üst üste ele almıştır. Can-“.İması gereken konu, yani i_r. merkezden kaymış, arka _lt.= itilmiş ve zar zor görülür ı..: ¿elmiştir. Gerçek konu, yani
– ise, ön planda apaçık bir göze batmaktadır. Şarap i^er-eri dolup boşalmakta, ço-_>_-r parmaklarını emmektedir i :ersi olarak kullanılan mente-erinden çıkarılmış bir kapının ET_r.de, sayısız tabak bulun–1 çadır. Ön planda görülen hiz-•¿:kârlar, perspektifin etkisiyle hale gelmişlerdir. Birinci -.Icnci planlar, tabakları dağı-l”. idamın (belki de damattır bu) .ruşuyla ilintilendirilmiştir. j-.roretto’nun Son Akşam Yerne-n alaya almayı amaçlayan giz-kenu ise, Isa’nın mucizelerini ¿::rlatan şarap sunan adamla -r_andınlmıştır; Bruegel’in (bazı .¿itirmenler tablonun en sağın-i.c kişinin Bruegel olduğunu ile-sürerler) hem kötümserliğini, ¿m de bu kötümserliği uzaklaşmayı amaçlayan mizahını göz rune sermektedir.