Allah Rasûlü’nün söz, fiil ve tavırlarının, vahye bağlılık ve bağlayıcılık açısından tasnife tabi tutulması daha O’nun hayatmda başlamıştır. Kendileri ashabını sık sık ikaz ettiği ve «ben beşerim, vahiy gelmediğinde reyimle de hükmederim, dünya işlerini siz daha iyi bilirsiniz» gibi sözler söylediği için ashâb, O’nun davranışlarını, vahye bağlılık bakımından ayırıma tabi tutar ve tereddüt ettikleri zaman kendisinden «vahiy mi, rey mi» diye sorarlar ve buna göre hareket ederlerdi. Niteîtim Hz. Peygamber, düşman Ğatafân kabilesinin şerrinden bir müddet emin olabilmek için Medine hurmasının üçte birini onlara haraç vererek sulh andlaşması yapmak istemişti, sahabe bunun vahye değil, re’ye dayandığını anladıkları için karşı çıktılar, Peygamberimiz de teşebbüsünden vazgeçti (Aliyyu’l-qârî, Ş. Şifâ, C. n, s. 340). Bedir’de mevzilenme ve Bedir esirlerinö yapılacak muamele konusunda ashabın davranışlarını daha önce zikretmiştik. Yine Rasûlullah (s.aJ, baş münafık Abdullah b. Übey’in cenaze namazını kıldırmaya teşebbüs etmiş, Hz. Ömer buna karşı çıkmıştı, gelen vahiy Hz. Ömer’in görüşünü tasdik etmiştir (Hz. Ömer’in yirmi küsur vak’ada buna benzer mazhariyeti olmuştur; bak. Aynî, C. II, s. 318; A. Naîm, Tecrîd Tercüme ve Şerhi, C. II, 3. 346-353). Rasül-i Ekrem Efendimiz’in emirleri de sahabe tarafından -karîneleir değerlendirilerek- farkh anlaşılmış ve uygulanmıştır; yerme göre O’nun bir emri ile canlarım feda eden sahâbe, yerinie göre de emrin teşvik ve tavsiye mahiyetinde olduğunu anlayarak buna göre davranmışlardır; nitekim Rasûlullah (s.a.), kâfirlere benzememeleri için ağaran saç ve sakallarını boyamalarım emredince kimisi boyamış, kimileri de (Hz. Ali, Ubeyy, Enes gibi) boyamamışlardı (îbn Hacer, Fethu’l-Bârî, Kahire, 1959, C. XII, s. 473-477). Berîre isimli cariye Hz. Âişe tarafından âzâd edilip hürriyetine kavuşturulunca selâhiyetini kullanarak kocasını boşamıştı. Röle olan kocası eşini sevdiği için Hz. Peygamber’e başvurmuş, karısını kararından döndürmesini istemiş, Ö da Beıîre’ye, kocasma dönmesini söylemişti. Berîre «bana bunu emrediyor musunuz ey Allah’ın Elçisi’ «diye sormuş, Efendimizin» hayır, aracılık (şefaat) ediyorum»’ demesi üzerine Berîre kocasma dönmemiş ve bu davranışı kimse tarafından kınanmamıştır. (Ebû-Dâvud, Talâk, 19). Sahâbeden Câbir b. Abdullah’ın babası birçok kimseye borçlu olarak vefat edince Câbir.Rasûlullah’a gelerek alacaklıların birer parça tenzilatta bulunmaları hususunda aracılığını rica etmişti, Hz. Peygamber alacaklılardan biraz indirim yapmalarını istedi, fakat onlar bunu kabul etmediler ve alacaklarının tam olarak ödenmesinde ısrar ettiler (Buhârî, Büyü’, 51), bunu da, kimse kınamadı. Sahâbenin bu anlayış ve davranışı sonraki nesillere de intikal etmiş, Fıkıh ve Usûlü’l-Fıkıh ilimlerini tedvin eden ilk müctehidler, Hz. Peygamber’in fiil ve emirlerinin bağlayıcı olup olmadığı konularını tartışmışlar ve çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir. Bu hayırlı çalışmalara rağmen Şihâbuddîn Ahmed b. İdrîs el-Karâfî’ye (v. 684/1285) kadar, Hz. Peygamber’in davranışlarının bağlayıcılık bakımındanİlmî tasnifi yapılmamıştır. Karâfî, el-îhkâm (Haleb, 1967, s. 86-109) ve el-Furûq (36. fark) isimli eserlerinde Peygamberimizin beşeriyet dışında kalan davranışlarını «tebliğ, fetva, kazâ ve imâmet (devlet başkanlığı)» olarak dörde ayırmış ve bunları bağlayıcılık bakımından incelemiştir. Tunuslu müceddid â- lim Muhammed et-Tâhir b. Âşûr bu tasnifi daha da geliştirerek onikiye çıkarmıştır. (Meqâsıdu’ş-şerî’ati’l-islâmiyye, Tunus, 1978, s. 27-39).
Rasulullahın Davranışlarının vahiy ile alâkası Bu konuda yapılmış çalışmalar
13
Nis