«Cemâat ile bir nevî medeniyetin -cuma namazının sıhhat ve vücûbu için- şart olmasmı ümmet, âyet ve hadislerin lâfız ve ifâdelerinden değil, manevî yoldan telâkki etmiş ve benimsemişlerdir. Çünkü Rasülullâh (s.a.) halifeleri ve müctehid imamlar cumayı şehirlerde kılıyorlar, kırlarda göçebe yaşayanları muaheze etmiyor, mes’ul tutmuyorlardı. Asırlar ve devirler geçtikçe bunların şart olduğu neticesine vardılar. Çünkü cumadan maksad şehirde dini yaymak, merâsimini açıkça ifâ eylemektir, bunun için de kılındığı yerin şehir olmasını, medenî vâsıtaların bulunmasını gözönüne almak gerekmiştir. Benim nezdimde en doğru olan «köy demek mümkün olan en küçük yerin dahi cuma için kâfi geleceğidir… kırk kişi şart değildir, namazı kıldırmak önce ülü’l-emre aittir, devlet başkanının bulunması şart değildir.
Şâh Veliyyullah
31
Ağu