ŞARKÖY

ŞARKÖY
kabuklarıyla mayalandırma ılır. Mayalanmadan önce belirli da şeker ya da tartarik asit katılır. Alkolün mayalanması için şı-şarap mayası katılır. Alkol ma-nması iki aşamada olur; önce vetli ve hızlı’5 sonra daha yavaş r mayalanma görülür. Mayalanma ce biriken tortunun ayrılması ı süzülür ve kükürtlenmiş fıçılara ‘urularak dinlenmeye alınır, şarap”, şıranın içindeki bütün in alkole dönüşmesi ile elde Tatlı şarap” (dömi-sek) yapıla şıradaki şekerin bütünüyle al-sdönüşmemesi için mayalandır-ı yanda kesilir. “Köpüklü şarap-hazırlanmasında, şıra kısmen andırıldıktan sonra şişeye çe-burada ikinci bir mayalan-ı ı karbon dioksit açığa çıkarak içinde çözünür. Üzümden elma, armut, portakal gibi srin suyundan da şarap ha->ilir. Üzüm şarabına alkol ila-ı likör şarap, mistel gibi yük-ıreceli şaraplar elde edilir, u, şarap üretilen en eski böl-biridir. Yapılan kazılarda ve 17. yüzyıllara ait şarap ı bulunmuştur. Ancak Türkle-yeti kabul etmesi nedeniy-ağ’da şarap üretimi gerile-t yüzyılda büsbütün artan dini Tanzimat’tan sonra kısmen ive azınlıkların şarap üretme-yumuldu. Cumhuriyetten ğların alanı genişledi ve şali giderek arttı. 1987’de ide 110 özel kesim şarap iş-i bulunmaktadır. Büyük tesis-am kapasiteleri 43,5 mildir. Aynı yıl Türkiyenin şahmı 3,7 milyon litredir. Türede 820.000 hektarlık bağ i dünyada beşinci sıradaydı, timiyse 14.603.000 litre öl-
en çok koyun ve sığırlar-ı ve deri yoluyla insanlara
i tehlikeli bir hastalık, ka-Antraks denilen bakteri-
> olduğu şarbon koyunlar-ia bağırsaklarda gözü-ılu hayvanların toprağa Jen sonra bile şarbon
basillerinin sporları uzun zaman toprakta yaşar, solucanlar aracılığıyla üste çıkar, bitkilere geçerek yeniden hayvanlar tarafından alınabilir. İnsanlara bulaşan şarbon hemen daima deride gözüken bir çıban olarak ortaya çıkar. Çıbanın üzerinde oluşan sarı kabuk zamanla siyahlaşır. İlk kabarcığın çevresinde yeni kabarcıklar oluşur, lenf yolları iltihaplanır, ateş yükselir ve dalgınlık başlar. Pasteur’un bulduğu aşıdan önce şarbon insanlarda % 40 oranında ölüme yol açıyordu, Aşı, hayvan ölümlerini de büyük ölçüde önledi, Şarbon aşısı hayvanlara 15 gün arayla iki kez yapılır ve kesin bağışıklık sağlar. Aşının yanı sıra penisilin tedavisi de hastalığı kesin şekilde yok eder.
ŞARK ÇIBANI, yüzde ya da kollarda görülen, bir yıldan çok süren, iyileşince geniş bir çukur ve kenarları dişli bir iz bırakan çıban, Halep çıbanı. Doğu ülkelerinde görülen bir hastalıktır. Ortadoğu’da, Hindistan’da, Kuzey Afrika ülkelerinde, Türkiye’de de Diyarbakır-Gazian-tep-Mardin-Şanlıurfa yöresinde rastlanır. Hastalığın mikrobu 1903’te Wright tarafından tanımlanan bir-hücreli kamçılı bir asalaktır (Leishmania tropica). Bu mikrop genellikle sinekler tarafından taşınır. Deriye girdiği yerde önce küçük pembemsi bir kabarcık ortaya çıkar; giderek mor bir renk alır. Çıban kısa zamanda su toplar ve kabuk bağlar. Bir süre sonra ilk kabuk düşerek yerine yenisi oluşur. Çıban ağrı ve ateş yapmaz; 3 ayla 1 yıl arasında sürdükten sonra geçer. Korunması hastalık taşıyıcı sineklerle mücadele etmekle olur. Çıban çıkaranlarda bu hastalığa karşı kesin bağışıklık oluşur. Güneydoğu Anadolu Bölge-si’nde II. Dünya Savaşı sonrasında yürütülen sinek mücadelesiyle şark çıbanı vakası yok denecek kadar aza inmiştir.
ŞARKI, divan şiirinde bestelenmek üzere yapılan ve dört dizelik bentlerden oluşan nazım biçimi. Murabba biçiminin geliştirilmesiyle ortaya çıktığı şartlıyor. Başlangıçta yinelenen dizelerine nakarat denilen müteker-
rir murabbaların şarkı formuyla bestelenmesinin, divan şairlerini bu yolda yazdıkları şiirlere şarkı adını vermeye yönelttiği de söylenebilir. Şarkının murabbadan ayrımı daha yalın, akıcı bir dille yazılmış olması, uzunluklarının beş bendi aşmamasıdır. Ayrıca ilk bendde ikinci ve dördüncü dizelerin yinelendiği de (nakarat) olur. Kimi zaman da, seyrek olmakla birlikte ilk bend ABAB biçiminde uyaklanabilir. Söz konusu ikinci ve üçüncü biçimlerin halk şiirindeki koşma-türkü türünün etkisiyle oluştuğu sanılmaktadır.
ŞARKIŞLA, Sivas iline bağlı ilçe ve bu ilçenin merkezi olan kasaba. İlçe toprakları yüksek yaylaları kaplar. Önemli akarsuyu Kızılırmak’tır. Çeşitli meyveler (özellikle erik) yetiştirilir. Tarım ve hayvancılık yapılır. Yüzölçümü 2.619 km.2, ilçe nüfusu 49.116, merkez nüfusu 16.181 (1990).

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*