Saygı Duydum

“Saygı Duydum”

ismim Om er Çelik. Şu anda üniversite sınavlarına *’a7Hanı\orum. 19 yaşındayım. Ayrıca İngilizce ‘ _”vına gidivorum. Üç çocuklu ailenin en büyüğü benim, evin tek çalışanı babamdır. Kendisi şe~
“Şaman Türkfer”, Atlas, Ocak 2000, Sayı 82.

ker fabrikası ticaret servisinde memurdur. Evet belki biraz geç ama, bir yılını doldurmuş bir Atlas okuru için anlamlı bir mektup bu. Belki bir teşekkür, bir sadakat borcu bu mektup. Tarih 7 Ocak 2002, Yepyeni bir yılın ilk günleri, Gazi Caddesinde yürüyorum, ITava soğuk ama bu caddenin ışıl ışıl vitrinleri, görkemli binaları ve en önemlisi insanları içinizi ısıtır. Güneş burada biraz kaybolmuştur ve sahte yeşillikler vardır her on adımda bir. Velhasıl gözüm bayinin vitrinine takılıyor. Bir Afrika erkeği ve mavi üzerine beyaz bir logo. Hemen alıyorum, istikrarlı bir şekilde takip edebilir miyim diye düşünüyorum ve diyorum ki kendi kendime, “Yahu bu dergiyi ben niye önceleri al-madun”. Kaçırdığım sayıları yaşamımda büyük bir kayıp savdım. Atlas’ı almamdaki etkenlerden biri de yaşadığım mekân. Bizim şeker fabrikası yeşillikler içinde. Arkadaki bahçelerde yaza doğru sebze, meyvemizi eker, yazın kurutmamızı, kavurmamızı yapar, balkonumuzu neredeyse kapatan erik ve vişne ağaçlarına çıkar bunları toplardık. Şu sıralar ise bir kitap yazıyorum, ülkemizin geçmişLe konuşulup yazılanlarından; günümüze bakış… KiLabı hızla yazmaya devam ediyorum, haberleri izliyorum, düşünüyorum. Belki bir gün bu düşündüklerimi birçok kişiyle paylaşırım. Gazetelerde fazla yer kaplamayan, çevreyle ve dünyayla ilgili haberleri kesip topladım bir dosyaya. Yedi ananın birbirinden güzel resimlerini astım odama ve oralara gittim resimlere baktıkça. Ve bir gün aranıza katılacağımı düşündüm. Şenol Durmuş Ağabeyin, Atlas TTR’ıyla ilimizi ziyaret ettiğinde söylediklerinden güç aldım. “Sen bizimle çalışmalısın.” İnşallah bu güzellikleri sizinle yiiz yüze, kol kola paylaşırım. Keşfettim; Şavşat’ı, Abu Viçcyi, Balık Gölü’ııü, Karaca Mağarasını, Filipinler’i, Kiev’i, Konya’yı. Saygı duydum: Tele-ilat’a, Kerbela’ya, Caferiler’e, Abdal Musa Dağına, Birecik ve Suruç’a, Sim Erinç’c ve en önemlisi Harput’uma, kazanacak şehrime. Şaşırdım; Afrika’da erkek olma ritüellerine, Bali’nin seremonile-
rine, Amishîer’e. Kınadım; İstanbul ormanlarını yok edenleri, Gediz Deltası’nı imara açıp kuşlan öldürenleri, Filistin’i sömürgeleşti renler i, Kudüs’e saygısızlık yapanları. Üzüldüm; Bosna’da yanan kütüphaneye, Bodrum’daki Caretta’lara, Fethiye ve Muğla’daki düzenbazlığa, Adaııa’da ölen 13.30 metrelik balinaya, Artvin’deki ördeklere, Yarını-burgaz’daki saygısızlık anıtına. Sevindim: Yarım-burgaz’daki saygısızlık anılnım kurtarılacağına, Safranbolu’daki yabani sahaya, TUBA’nın arkeoloji projesine, Ulusal Köy Halkalama Projesi’ne. Düşündüm; Afrika’daki erkekleri, bizdeki sünnet olmayı, askere gitmeyi, Pakistan’daki mültecileri, Japonya ve Hiroşima’ya. Düşündüm ve bilgilendim; Kaos Teoremiyle, küresel ısınmayla, futbolun kökleriyle, gizli (ilke Kuzey Kore’yle, Marmara faylarıyla…. Ve burada ismini sayamadığım tüm bu keşifleri bize yaşatan, börtü böceği, otu bize unutturmavanlara, unutulmaması ve saygı duyulması gereken tüııı değerlere sahip çıkanlara şükran borcumu belirtirim. Zorla değil, seve seve ve her zaman keşfetmek için bakacağıma, dili, dini ne olursa olsun saygı duyacağıma ant içerim. _ Ömer ÇELİK

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*