Rivâyete göre, «Sebbih isme Rabbike’l-Azîm» âyeti indiğinde Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz buyurdu ki: «Bunu rükûu- nuzda yapın!» Sonra da «Sebbih isme Rabbike’l-A’lâ» âyeti inince, Resûlüllah (S.A.V.) «Bunu secdenizde söyleyin!» buyurdu. Nitekim Peygamber (S.A.V.) rükûunda «Sübh&ne Rabbiye’l- Azlm», secdelerinde «Sübhâne Rabbiye’l-A’lâ» derdi.. Azîm sıfatının rükû’da, A’lâ sıfatının secdede söylenmesinin sır ve hikmeti şudur: Birincisi hayvaniyet mertebesine işarettir. İkincisi nebatiyet mertebesine işarettir. tmamlar namazda yapılagelen bu teşbihler hakkında görüş farkı izhar etmişlerdir. Ahmed bin Hanbel’e göre vâcibdir. Kasden terkedildiği takdirde namaz hükümsüz kalır. Unutularak terkedildiği takdirde, yanılma secdesi (secde-i sehv) gerekir. Bir defa söylenmesi vâcibdir. Kemâl mertebesinin en aşağısı üç defadır. îmam Şâfiî’ye göre sünnettir. îmam Mâlike göre bunu lüzumlu görmek mekrûhtur. Çünkü bu durumda vâcib farz sayılabilir.288 îmamlar rükû’da «Allahümme leke reka’tu» secdede «Allahümme leke secedtü» derlerdi. (Ancak sünnet olan yukarıda belirtilen teşbihin yapılmasıdır.) tik «Sübhâne Rabbiye’l-A’lâ» diyen Mikâîl (A.S.) olmuştur. Şöyle ki: Mikâîl’in (A.S.) gönlüne Rabbinin azameti dolunca «Yâ Rab demiş, bana öyle bir güç ver ki onunla senin azametine bakabileyim, saltanatına nazar kılayım. Bunun üzerine Cenâb-ı Rabbi’İ-Âlemîn ona gök ehlinin kuvvetini vermiş. O da beşbin sene bu kuvvetle uçmuş. O kadar ki kanadı Arş’in nurundan yanmış. Sonra Cenâb-ı Hak ona bunun kat kat kuvvetini vermiş. O da bu kuvvetle on bin sene uçmuş. O kadar ki kanatları yanmış ve bir kuş yavrusu haline dönmüş. îşte bundan sonra hicab ve Arş’ı görmeğe başlamış ve bu hal üzere secdeye kapanmış «Sübhâne Rabbiye’l-A’lâ» demiş ve Rab- binden, yine eski yerine döndürülmesini istemiş, ilk haline dönmesini dilemiş.289 Rivâyete göre, Peygamber (SA.V.) Efendimiz bir gün Cibrîl-i Emîn’e : — Ya Cibril! Namaz kılarken «Sübhâne Rabbiye’l-A’lâ»diyen kimsenin elde edeceği sevâbdan bize haber verir misin? diye sorduğunda, Cibril (A.S.) ona : — Ya Muhammed! Herhangi bir mü’min (erkek olsun kadın olsun) secdesinde ya da secde dışında bu teşbihi söylerse, mutlaka onun terazisinin (sevap kefesi) Arş’tan, Kürsî’den ve dünyadaki dağlardan ağır olur. Cenâb-ı Hak, «Kulum doğru söyledi, ben en yüceyim, benim üstümde hiç bir şey yoktur. Ey meleklerim, sizler şâhid olun ki, ben o kulumu bağışladım ve onu cennetime lâyık gördüm» buyurur. O kul vefat edince Mi- kâîl (A.S.) onun kabrini ziyâret eder ve bu ziyâreti her gün sürdürür. Kıyâmet günü olunca, Mikâîl (A.S.) onu kanadının üstünde taşır da Cenâb-ı Hakk’ın huzuruna yükseltip bırakır ve sonra şu dilekte bulunur: «Ya Rabbî! Bu kuluna şefâat etmem için bana müsaade et..» Bunun üzerine Cenâb-ı Hak ona, «Kuluma şefâat etmen için sana izin veriyorum» buyurur ve «Onu al cennete götür» diye emreder.
SECDEDE YAPILAN TEŞBİHİN FAZİLETİ HAKKINDA VÂRİD OLAN SAHÎH HADÎSLER VE İMAMLARIN BU HUSUSTAKİ SÖZLERİ
12
Eki