Genel

Selçuklular

vaştıktan sonra ölmesinin ardından, yerine oğulların­dan Arslan Yabgu geçerken, öbür oğulları Yusuf ve Mu­sa beyler ile savaşta ölmüş olan dördüncü oğlu Mikâ- il’in oğulları Tuğrul ve Çağrı beyler, Arslan Yabgu’nun egemenliğini tanımakla birlikte, eski Türk geleneğine göre her biri kendilerine bağlı Türkmen topluluklarıyla Maveraünnehir bölgesine indiler. Karahanlı hükümdarı Ali Tigin ve Gazne hükümdarı Gazneli Mahmut arasın­daki anlaşmadan (1015) sonra, Arslan Yabgu’nun bir hi­leyle Semerkand’a çağrılıp Gazneli Mahmut tarafından tutuklanması (1025) ve Hindistan’daki Kalincar kalesin­de yedi yıl tutsak kaldıktan sonra ölmesi (1032) üstüne, öndersiz kalan Türkmenler dağılırken, Tuğrul ve Çağrı beyler 1035’te Horasan’a girerek Gaznelileri Nesa’da yendiler (Haziran 1035) ve Gazne sultanı Mesut’tan Fe- rave (Musa Yabgu), Dihistan (Çağr Bey) ve Nesa’da (Tuğrul Bey) özerk birer devlet kurma izni aldılar. Sonra Belh ve Sistan’a akınlar düzenleyip, onları Horasan’dan çıkarmak isteyen Sultan Mesut’un gönderdiği ikinci or­duyu da Serahs yakınlarında yenerek (1038), Hora­san’a egemen oldular. Ülkeyi aralarında bölüşüp Çağrı Bey’in Merv’i, Musa Yabgu Bey’in Serahs’ı, Tuğrul Bey’in de Nişapur’u almasıyla oluşturdukları devletin başına geçen ve Haziran 1038’de Nişapur’da tahta çı­kan Tuğrul Bey, devleti kısa sürede örgütleyerek, Abba­si halifesi tarafından “Horasan hâkimi ve bütün Türk- menlerin başı” olarak tanındı. Ama durumu öğrenen Sultan Mesut’un gönderdiği büyük ordunun karşısında T uğrul, Çağrı ve Musa beylerin ordusu tutunamayıp da­ğılınca, Sultan Mesut, Nişapur’a girmeyi başardı (1039). Ne var ki çekildikleri çöllerden sürekli akınlar düzenle­yen Selçuklular, ertesi yıl Gaznelilerle çarpışmaya karar verip, peşlerinden çektikleri Gazneli ordusunu yol bo­yunca kuyuları doldurarak susuz bırakıp güçten düşür­düler ve 22-24 Mayıs 1040’ta yapılan Dandanakan Sa- vaşı’nda ağır bir yenilgiye uğrattılar: Yalnızca 100 kadar adamıyla kaçmayı başaran Sultan Mesut, Hindistan yo­lunda kendi adamları tarafından öldürüldü. Tuğrul Bey’in Selçuklu sultanı ilan edilmesinden sonra, ülkeyi yeniden aralarında bölüşen Tuğrul Bey, Çağrı Bey, Mu­sa Bey, Yusuf Bey’in oğlu İbrahim Bey, Arslan Bey’in oğlu Kutalmış Bey, Çağrı Bey’in oğlu Kara Arslan Ka- vurd, paylarına düşen bölgelerde fetihlere girişerek devletin sınırlarını genişletmeye koyuldular. Harzem (Harizm) bölgesinin (1043’e doğru), Rey’in, Heme- dan’ın (1046), Azerbaycan’ın ve Doğu Anadolu’da ba­zı yörelerin ele geçirilmesinden sonra, Bizans impara­torunun harekete geçerek asker göndermesi üstüne, Tuğrul Bey’in İbrahim İnal, Kutalmış ve Musa Bey’in oğ­lu Haşan komutasında gönderdiği ordu, 1046’da Gaz­ne yakınındaki savaşta Bizans ordusunu ağır bir yenilgi­ye uğrattı ve Selçuklu kuvvetleri Erzurum ovasına kadar ilerlediler. BizanslIların Hasankale yakınında bir kez da­ha yenilmelerinden (1048) sonra, Erzurum’u ele geçi­rerek Van-Trabzon arasındaki alana yayıldılar ve Bi­zans’ı barış istemek zorunda bıraktılar (1050). Büvey- hoğullarından Fars, Huzistan, el-Cezire ve Ahvaz’ın alınması sırasında, Selçukluların savaşta olmasından ya­rarlanan Bizanslılar, yeni bir ordu göndererek Gence’yi kuşatmış olan Kutalmış’ı Tebriz’e geri çekilmek zorun­da bırakınca, Tuğrul Bey Bizans’a savaş açıp 1054’te Gence, Bargiri ve Erciş’i alarak Malazgirt’i kuşattıysa da, kışın yaklaşması üstüne, geri dönerek, Anadolu seferi­nin başında Çağrı Bey’in oğlu Yakuti’yi bıraktı. Sonra, yeniden Büveyhoğullan’nın üstüne yürüyüp, 17 Ocak 1055’te Bağdat’a girerek, Büveyhoğulları sülalesini or­tadan kaldırdı. Musul’a doğru yürüyüp, Musul ile Şirvan bölgesini ele geçirdikten sonra Bağdat’a dönerek, 25

Çift başlı Selçuklu kartalı.


Ocak 1058’de halifenin elinden taç giymesi ve “Doğu­nun ve Batının hükümdarı” ilan edilmesiyle, Büyük Sel­çuklu İmparatorluğu kurulmuş oldu.

Büyük Selçuklu imparatorluğu. Ömrünün geri kalan günlerini bazı iç ayaklanmalarla uğraşmakla geçiren Tuğrul Bey’in yetmiş yaşında ölümünden (1063) sonra, Kutalmış ile yaptığı taht çekişmesini kazanarak yerine geçen (1064) oğlu Alparslan, yüksek görevlere kendi adamlarını yerleştirmekle işe başlayıp, tahtta hak iddia eden kardeşi Kavurd’u önce yendi; sonra bağışladı. 1064 ilkbaharında sefere çıkıp, Ani kalesini (16 Ağustos 1064) ve Kars’ı ele geçirerek, yeniden ayaklanan Ka­vurd’u bir kez daha yendi. 1066’da Nişapur’a girip, Ka- vurd’un yeniden ayaklandığını haber alınca Kirman’a yönelerek ayaklanmayı bastırdı. Komutanlarının Malat­ya, Ahlat, Ergani, Siverek, Amid (Diyarbakır), Silvan, Harran, Antakya yörelerine düzenledikleri art arda akınlardan tedirgin olan Bizans’ta imparator ilan edilen (1065) Romanos Diogenes, Anadolu’ya düzenlediği iki seferden (1068 ve 1069) sonra, Selçuklu akıncılarının Denizli dolaylarına uzanarak Marmara denizi kıyılarına ulaşmaları üstüne üçüncü bir sefer düzenledi (1071). Komuta ettiği büyük ordunun, Alparslan komutanısın- daki Selçuklu ordusuna Malazgirt Meydan Savaşı’nda (26 Ağustos 1071) yenilmesi ve kendisinin tutsak düş­mesiyle, Anadolu Türklere açılmış oldu. Zaferden son­ra Rey’e dönerek Maveraünnehir seferine çıkan Al­parslan, tutsak alınan bir kale komutanı tarafından han­çerlenerek ölünce (1072), yerine geçen oğlu Melikşah, sultanlığını tanımayarak ayaklanan amcası Kavurd’u yenip (1073) tutsak aldıktan sonra, Karahanlılar ve Gaz- neliler üstüne yürüyerek barış yapmak zorunda bıraktı. Sonra devlet merkezini Rey’den İsfahan’a taşıyarak, çevreye gönderdiği ordularla Filistin bölgesi ve Kudüs (1072), Şam (1076), Suriye (1077), kıyı bölgeleri dışında bütün Anadolu (1078), Kars, Oltu ve Erzurum (1080), Trabzon ve Karadeniz kıyıları (1089), Hicaz, Yemen ve Aden’i (1092) Büyük Selçuklu İmparatorluğu toprakla­rına kattı. Alamut Kalesi’ni ele geçirmeyi tasarlayarak orduyu harekete geçirdiği sırada, oğlu Berkyaruk’un yerine üvey oğlu Mahmut’u veliaht yapmak isteyen eşi Terken Hatun tarafından zehirletilerek (21 Kasım 1092), ardında Çin Seddi’nden İstanbul kıyılarına, Kaf- kaslar’dan Hint okyanusuna ve Yemen’e kadar uzanan uçsuz bucaksız bir imparatorluk bırakarak öldü. Ölü- mününden sonra imparatorluk, birbiri ardına taht çe­kişmeleriyle, dört devlete bölündü: Anadolu Selçuklu­ları; Irak ve Horasan Selçukluları; Kirman Selçukluları; Suriye Selçukluları.

Anadolu Selçukluları. Anadolu Selçukluları devleti, da­ha Melikşah’ın tahta çıktığı yıllardaki taht kavgaları sıra­sında, Konya ve çevresini ele geçirerek İznik’i alıp ! 1078) merkez yapan ve hükümdarlığını halifeye de onaylatan Süleymanşah (Arslan Yabgu’nun torunu) ta­rafından kuruldu. İstanbul Boğazı çevresi ve Üsküdar’ı denetim altına alan Süleymanşah, başlangıçta Bizans’lo dostça ilişkiler kurduysa da, daha sonra arası bozuldu ve 1080’de İznik’e bir sefer düzenleyen Bizans impara­torunu yendikten sonra, İstanbul Boğazı’nın Anadolu kıyılarını ele geçirerek, boğazdan geçen gemilerden vergi almaya başladı. 1083’te Kilikya dolaylarına yürü­yüp, Adana, Tarsus, Misis, Anazarba ve Antakya’yı al­dıktan sonra, Halep önünde Tutuş’la yaptığı bir çarpış­mada yenilince (1086) intihar etmesiyle, taht bir süre boş kaldı ve devlet Ebulkasım tarafından yönetildi. Me- likşah’ın ölümüyle (1092) Büyük Selçuklu devletinde patlak veren iç çekişmeler sırasında Süleymanşah’ın oğullarının serbest bırakılmasıyla, İznik’e gelerek baba­sının yerine geçen (1092) Süleymanşah’ın büyük oğlu Kılıç Arslan I, Bizans imparatoruyla anlaşarak, İzmir’i elinde tutan Çaka Bey’i ortadan kaldırdı (1094). Böyle- ce batı sınırlarını güvenlik altına aldıktan sonra, doğuya yöneldi ve Malatya’yı kuşattı (1096); ama Haçlı ordula­rının Anadolu’ya girdiğini haber alınca İznik’e döndü. Haçlıların 7 ay kuşattıkları İznik’in 6 Haziran 1097’de bir anlaşmayla Bizans’a bırakılmasından sonra, Haçlıla­rı baskın savaşlarıyla yıpratarak Anadolu’nun iç kesim­lerine doğru çekilip, Konya’yı başkent yaptı. İki Haçlı ordusunu Amasya ve Konya Ereğlisi yakınlarında (1102) yok edip, Bizanslılarla barış imzalayarak, Malat­ya (1 102), Harran, Silvan, Diyarbakır ve Musul bölgele­rini topraklarına kattı; ama Habur suyu kıyılarında Artu- koğulları, Halep meliki ve Büyük Selçuklu sultanı Mu­hammet Tapar’ın Musul valisi Çavlı’nın ortak ordusuna yenilerek, suyu geçmeye çalışırken boğularak öldü (1107). Oğlu Şehinşah’ın yakalanarak İsfahan’a götü­rülmesiyle tahtın 2 yıl boş kalmasından ve bundan ya­rarlanan Bizans’ın birçok kenti (bu arada Konya’yı) ele geçirmesinden sonra, serbest bırakılan (1110) Şehin- şah, Malatya’ya döndü. Ama kardeşi Mesut’la yaptığı savaşı yitirmesi üstüne, Danişmentoğullarının yardı­mıyla Konya’yı geri alan Mesut, Konya’da Mesut I unva­nıyla tahta çıktı (1116). Bir süre Danişmentoğullarının etkisinde yaşayıp, 1143’ten sonra Ankara, Çankırı, Kas­tamonu’yu geri alarak, topraklarında bütünlüğü yeni­den sağladı. Bizans imparatorunu Konya önlerinde ye­nip, Anadolu’ya giren yeni Haçlı ordusunu Ceyhan ya­kınlarında bozguna uğrattı (1147) ve Haçlıların elindeki Maraş, Göksu, Antep dolaylarını ele geçirdi. Ölümün­den (1151) sonra yerine geçen oğlu Kılıç Arslan II, kar­deşleriyle savaşıp, ortanca kardeşinin ölümünden ve küçük kardeşi Şehinşah’ın kaçmasından sonra, Anado­lu’ya giren Bizans kuvvetlerini Eskişehir yakınlarında püskürttü (1159). Bizans imparatoruyla 1162’de anlaş­ma yapıp, Yağıbasan’la birleşmiş olan Şehinşah’ın kuv­vetlerini yenerek(1163) Elbistan, Darende, Kayseri, Sa- mantı, Malatya, Ankara ve Çankırı’yı ele geçirdi. 1174’ten sonra da Sivas, Niksar, Tokat’ı alarak Daniş- mentoğulları Beyliği’ni ortadan kaldırdı. Frank, Sırp, Macar, vb. birliklerini de çevresine toplayan Bizans im­paratorunun ordusunu, 1176’da yapılan Myriokepha- lon Savaşı’nda yok edip, ağır bir tazminat alarak serbest bıraktığı Bizans imparatorunun Anadolu’yu geri alma düşlerine son verdi. Ege kıyılarına kadar uzanan toprak­ları ele geçirdikten (1184) ;onra, ülkeyi 11 oğlu arasın­da bölüştürüp (1185), oğullarının birbirlerine düşmeleri üstüne Uluborlu melikinin yanına sığınarak, orada öldü

Erzurum’da, Anadolu Selçukluları döneminden kalma, Çifteminareli medrese.


(1192). Oğulları arasında patlak veren taht kavgasında Gıyasettin Keyhüsrev I, Konya’yı ele geçirerek sultanlı­ğını ilan ettiyse (1192) de, kardeşlerinden Süleyman- şah’a yenilerek (1196) Bizans’a sığındı. Saltukoğulları Beyliği’ni ortadan kaldıran (1201) Süleymanşah’ın ölü­mü üstüne (1204) yerine geçen yeğeni Kılıç Arslan lll’ü devirerek yeniden tahta çıkan (1205) Gıyasettin Key­hüsrev I, Latinlerin eline geçen İstanbul’dan Trabzon’a kaçan Bizans imparatoru Aleksios Komnenos’u yene­rek (1206), Karadeniz yolunda güvenliği sağladı ve An­talya’yı (1207) aldı. Ama İznik kralıyla yaptığı savaşta çarpışırken öldü (1211). Yerine geçen oğlu İzzettin Keykavus, 1214’te Sinop’u ele geçirerek, ayaklanan Antakya’yı geri aldı (1216). Eyyubilerin üstüne yürüdü­ğü sırada ölmesi (1220) üstüne tahta çıkan Alaettin Key- kubat I, bir donanma kurarak Alanya kalesini denizden kuşatarak ele geçirdi (1223). Sinop’ta yaptırdığı donan­mayı Kırım’a göndererek Sudak’ı topraklarına kattı (1226). Doğu seferine çıkıp, Kâhta, Adıyaman ve Çe- mişkezek’i ele geçirerek (1226), Eyyubilerle anlaşma imzaladıktan sonra Erzincan, Kemah ve Şebinkarahi­sar’ı aldı (1228). Yassıçimen Savaşı’nda (1231) Celalet- tin Harzemşah’ın ordusunu bozguna uğratıp, Anado­lu’ya akınlar düzenlemeye başlayan Moğollara karşı sı­nırları tahkim ettirdi. Ahlat’ı ele geçirmesi (1232) üstüne Eyyubilerle arası açılınca, Eyyubilerin Anadolu’ya gön­derdikleri orduyu yenerek Harput, Urfa, Harran ve Rakkâ’yı aldıysa da, Eyyubilerin Mardin’i yakıp yıkma­ları üstüne, sefer hazırlıklarına başladığı sırada öldü (1237). Yerine geçen Gıyasettin Keyhüsrev II dönemin­de başlayan çöküntü, güçlükle bastırılan (1241) Baba İshak ayaklanmasından sonra, Kösedağ’da Moğollara karşı uğranılan yenilgiyle (1243) hızlandı. Antalya’ya kaçan Keyhüsrev ll’nin ölümünden (1246) sonra oğul­ları arasındaki çekişmede, 1277’ye kadar yönetimi elin­de tutan vezir Muinettin Süleyman Pervane, düzeni ko­rumayı bir ölçüde başardıysa da, İlhanlı hükümdarı Abaka Han’ın Anadolu’ya girerek, Selçuklu ileri gelen­lerini ortadan kaldırmasından sonra, hiçbir etkileri kal­mayan Selçuklu sultanları birbirlerini izlediler ve 1308’den sonra, zayıflayan Moğol baskısına karşı di­renmeye başlayan Türk uç beyleri, Anadolu beylikleri­ni oluşturdular.

Kirman Selçukluları. Çağrı Bey’in oğullarından Kara Arslan Kavurd’un Kirman’ı alarak (1038), Büyük Sel­çuklu sultanına bağımlı olarak kurduğu Kirman Selçuk­

luları devletinde, Kavurd’un iki kez ayaklandıktan sonra Melikşah’ın buyruğuyla idam edilmesi (1073) üstüne, sırayla yerine geçen oğullarından Kirmanşah ve Turan- şah, Melikşah’a bağımlı yaşadılar. Eğlence düşkünü Tu- ranşah’ın halkın ayaklanması üstüne kaçmasından ve yakalanıp öldürülmesinden sonra tahta çıkan Arslan- şah, Kirman Selçukluları devletine en parlak dönemini yaşattı. Ama ölümünden sonra yeğenleri ve oğulları arasındaki çekişmelerle zayıflayan devlet, son melik Muhammetşah II döneminde Oğuz beylerinden Dinar Bey’in Kirman’ı ele geçirmesiyle (1187) ortadan kalktı. Irak ve Horasan Selçukluları. Büyük Selçuklu devletinin devamı sayılan Irak ve Horasan Selçukluları devletinde, Melikşah’ı öldürten Terken Hatun’un oğlu Mahmut’u sultan ilan ettirmesi üstüne ayaklanan veliaht Beryaruk, önce Tutuşla, sonra ayaklanan kardeşi Azerbaycan meliki Muhammet Tapar’la yaptığı savaşların ardından, genç yaşta öldü (1104). Yerine geçen oğlu Melikşah M’yi ortadan kaldırarak tahtı ele geçiren (1105) Muham­met Tapar, Anadolu’da bağımsızlığını ilan eden Kılıç Arslan l’le ve batınilerle savaştıktan (1105-1108) sonra, Haçlılarla savaşa giriştiyse (1111) de, Suriye ve dolayla­rına yerleşmelerine engel olamadı. Ölümünden (1118) sonra yerine geçen oğlu Mahmut, amcası Horasan me­liki Sencer’e tutsak düşünce (1119), Sencer’e bağımlı kalma koşuluyla imparatorluğun batı kesimlerini aldı. “Büyük Sultan” unvanı verilen Sencer, Merv’i merkez yaparak Irak, Azerbaycan, Afganistan, Maveraünnehir ve Kaşgar’ı egemenliği altına alırken, Mahmut da İsfa­han’ı merkez yaparak Irak Selçukluları devletini kurdu. Sencer’in Karahıtaylar’a (1141) ve Belh yakınında Oğuzlar’a yenilerek (1153) tutsak düşüp, 1157’de ser­best bırakılmasından bir yıl sonra ölmesiyle, Horasan, Oğuzların eline geçti. İrak Selçukluları devletiyse, uzun süre Azerbaycan devletlerine bağımlı yaşadıktan son­ra, Sultan Tuğrul’un Harzemşahlardan Alaettin Tekir’e Rey yakınlarında yenilerek (1194) öldürülmesiyle, orta­dan kalktı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir