ŞEYH ŞÂMİL, Dağıstanlı M eşhur İslâm
kahramanı..
1797 senesinde Dağıstan’ın Avar köyünde dünyaya
geldi. Denge ailesi reisi Muhammed adındaki, zâtın
oğludur. 4 Şubat 1871’de Medine’de vefat etmiştir.
Şeyh Şâmil ilk tahsiline medreselerde başladı. Asil
bir muhitte âzami gayret göstererek, tahsilini tamamlı
yordu. İlk hocası meşhur Said Herakânî’dir. Otuz yaşlarına
geldiği zaman iki metreyi aşkın boyu, sarsılmaz
imanı ve keskin bakışlarıyla liderlik vasıflarına haiz bir
şahsiyet olarak Avar Camiinde (Gimri) ahlâk ve fazilet
üzerine va’zlar vererek dikkati üzerine toplamaya
başlamıştı.
Gazi Muhammed ve Hamza Bey ile R usla ra karşı
göstermiş oldukları büyük kahramanlıklar sebebi ile
şöhreti “Kafkas Kartalı” gibi hızla yayılıyordu. Bu sıralarda
Nakşibendî Şeyhlerinden KAMUKI’nin irşatlarına
da mazhar olan Şâmil, mürşidinin kızı “Zahide” ile
evlenmiştir.
Şeyh Şâmil teşkilâtlandırdığı küçük kuvvetlerle istilâcı
ve yağmacı Ruslara karşı üstün bir gayret ve iman
ile hürriyet mücadelesi verdi. İlk zamanlar onun direnmesine
pek önem vermeyen Çarlık Rusya’sı bu genç
hocanın kısa zamanda Rusya için tehlikeli olacağını
anlayarak üzerine toplu tüfekli birlikler gönderdi.
Kuzey Kafkasya Müslümanlarının Ruslara karşı uzun
süre devam eden istiklâl mücadelesi, Kafkas İslâm tarihinin
en mühim safhasını teşkil eder. Şeyh Şâmil, (devrinde)
(1834-1859) tarihleri arasında bütün dünyanın nazarlarını
ve hayranlığını üzerine toplamış bulunuyordu.
Şeyh Şâmil’in Ruslar’a karşı 25 seneye sığdırdığı, bir
çok zaferin başında, meşhur “Dargo Meydan Savaşı”
gelir. Şâmil ve arkadaşlarının kuvvetli Rus ordularını
bu savaşlarda şecaat istiyen büyük harp oyunlarıyla
mağlup ve perişan ettiği gibi, meşhur “Prens General
Vorontsof” komutası altındaki orduların da hakkından
gelmiştir. Moskof orduları defalarca kafkas kılıçlarının
amansız darbeleri altında erimiş generallerin bir kısmı
dağlı kahramanların tamamen kılıçları altında perişan
olmuşlar, kimi sakat kalmış kimi askerî şöhretini
kaybetmiştir.
Şeyh Şâmil 25 yıl gece ve gündüz demeden fisebillâh
cihatla vatanını müdafaa için çok zor şartlar altında
Kafkas Kartalı gibi dağdan dağa uçarak, düşmanlarına
dahi kendini kabul ettirmiştir.
Çar I. Nikola, Kahramanlar kahramanı Şâmil ile
bizzat görüşme sevdasına düşerek bu işe General Kluk
Von Klugenav’ı görevlendirmiştir. Çarın sonsuz vaad
ve parlak teklifleriyle dolu mektubu okunduktan sonra,
Şâmil hızla ayağa kalkarak (Namazım geçiyor) diyerek
çekilmiş ve: “Generale git ve Nikolaya de ki; eğer senin
yerine şu anda bu teklifi bizzat kendisi yapsaydı ona son
cevabı şu kırbacım verirdi”.
Daha sonra kafkas ordularının Baş Komutanı Rus
Generali Feze ikinci bir teşebbüsle İmam Şâmil’e baş
vurduğu zaman ona da:
“Çar ile görüşmek üzere beni hâlâ Tiflis’e çağırıp
duruyorsunuz. Bu davete icabet etmiyeceğimi bildiriyorum.
Bu yüzden fani vücudumun parça parça kıyılaca
ğını ve sırtımı verdiğim şu vatan topraklarında taş üstüne taş bırakılmayacağını bilsem, bu keskin kararımı
asla değiştirmeyeceğim. Savaşacağım… Cevabım bundan
ibarettir. Nikola’ya ve kölelerine böylece malum
ola…”
Çar Nikola’nın ölümünden sonra İkinci Aleksandır
tahta geçmişti. Paris Sulh Konferansıyla ucuz kurtulan
bu yeni çar, Kırım’daki Orduları Kafkasya’ya yığ
mış, ikiyüz kırk bin kişilik muazzam bir orduyla Günip
Kalesi’ne çekilen Şeyh Şâmil’in kuvvetlerini muhasara
altına almıştı. Bu vaziyette senelerce dayanan Kafkas
Kahramanlan, nihayet Ulemânın müşterek fetvâsı üzerine,
maiyetiyle birlikte Türkiye’ye gitmek üzere, dahilî
işlere kanşılmaması asker toplanmaması gibi şartlar
kabul ettirilerek son kartal yuvasını terk etmiştir.
Fakat, Prens Baryantinski Gâzi Şâmil ile olan anlaş
masına riayet etmedi ve Şeyh Şâmil’i Petersburg’a
götürdüler. Çar kendisine görülmemiş bir karşılama
merasimi yaparak gönlünü almaya çalıştı. Kluga’da on
sene ikâmete mecbur kaldı.
Çar İkinci Aleksandr onun şerefine verdiği bir ziyafette
“Sizi soframızın misafiri görmekle büyük bir şeref
duymaktayım.” demiş, bunun üzerine Şeyh Şâmil’in
“Ah efendim, asıl ben sizi soframda misafir etseydim
büyük şeref duyardım.” cevabını vermiştir. O zaman
Çar kendi kendine: “Büyük adam, büyük adam” diye
söylenerek hayranlığını belirtmiştir.
Şeyh Şâmil daha sonra hac dolayısıyla İstanbul ve
Mısır üzerinden Hicaz’a gitmek üzere Rusya’yı terketti.
İstanbul’da Abdulazîz Hân’dan hertürlü izzet ve ikram
görerek, misafir olarak kalmış ve bütün arzulan yerine
getirilmiştir. Mısır’da Hidiv İsmail Paşı’nın sarayında
istirahate çekilerek bir ay kadar orada ağırlanmış ve bu
arada Cezayir Kahramanı Emîr Abdülkadir’le de
görüşmüşlerdir.1871’de Medine’de Hakkın rahmetine kavuşmuş
tur. Türkiye’ye yerleşen oğulları ile torunlanndan
değerli devlet, ilim ve iş adamları yetişmiştir.
ŞEYH ŞÂMİL
11
Tem