SİLAHLANMA
SAVAŞINDA
“CRUISE”
TEKNOLOJİSİ
Bu yazımızda sîzlere, II. Dün-ya Savaşı öncesi ve sonrasının az tehlikeli “uçan bombalarından” esinlenerek geliştirilen ve 3.000 km’lik menzilinde birkaç metre hatayla hedefine ulaşabilen bir silahı tanıtmaya çalışacağız.
Peter PLETSCHACHER
C ilâhlarıma yatışında “sıcak” günlerin yaşan-dığı şu sıralarda, Avrupa’ya yerleştirilmesi düşünülen Pershing II füzeleri sık sık gündeme geliyor. Cruise füzelerinin ise yakın bir gelecekte yoğun tartışmalara hedef olacağı kanısı oldukça yaygın.
Sovyet SS 20 v3 Amerikan Pershing II füzelerinden tümüyle ayrı olan Cruise füzelerinde, roket yerine bir ufak tepkili motor bulunmakta ve bu füzeler çok yükseklere fırlatılmak yerine, balistik bir uçuş rampasından harekete geçirilmektedir. Füze, ses altı bir hızla (normal yolcu uçağı hızından az) ve oldukça alçaktan uçarak (önceden belirlenen) hedefi bulmaktadır. “Cruise” adı yürüyen (gezen) anlamını taşımaktadır. “Erkek arı” adı verilen pilotsuz ve küçük casus (keşif) uçaklarıyla da tam ¡bir karşılaştırma yapmak pek mümkün değildir. İkinci tip uçaklar, genellikle pervaneli ve kısa menzilli olup, elektronik savaş kapsamı içinde keşif amacıyla kullanılmaktadırlar. Peki öyleyse Cruise füzeleri savaş tekniği tarihinde tümüyle yeni bir silâh türü müdür? Aslında hayır; çünkü pilotsuz, otomatik ve harp Başlığı taşıyan uçan cisimlerin tarihi 1900’iü yıllara dayanmaktadır.
Bu tür bir “harika silâh”, ilk kez Amerikalılar tarafından I. Dünya Savaşı sırasında yapılmıştır. Dayton-Wright uçak firması 1917 yılında çok gizli bir biçimde, bugünkü “Cruise” ların atası diyebileceğimiz uçan bombanın denemesini gerçekleştirdi. İki katlı olan bu prototip, 40 BG’nde iki zamanlı bir Ford motoru ile çalışmakta vs yaklaşık 100 kg. patlayıcıyı, 100 km-lik bir menzile taşıyabilmekteydi. Konstrüksiyo-nu -gerçekleştiren ekipte Wright kardeşler’in yanı sıra, Amerikan havacılık tarihinin önde gelen isimlerinden Elmer Sperry de bulunuyordu.
Alçaktan uçuşun basit bir hava basınç ku-
tusu ile sağlandığı bu uçan çişimin, önceden saptanan hedefe ulaşabilmesi için de oldukça basit bir yöntem uygulanmıştı: Hedefin uzaklığı belirlendikten sonra, motorun hedefe ulaşması için yapması gereken devir sayısı hesaplanıyor ve bir devir sayıcısı, belirlenen sayıya ulaşıldığında otomatik olarak bombayı kanatlara bağlayan bağlantıyı açıyor ve bomba gövdeyle birlikte hedefe düşüyordu. “Uçan bombalar” çağının aslında tam olarak başlaması, II. Dünya Savaşı’-na rastlar. Alman Fiescler uçak fabrikalarında geliştirilen Fi 1C3 veya VI (Karşı taarruz silahı) ile birlikte, bu tür silahların yapımı için ilk adım atılmış oldu. Bir ateşleme rampasından 310 km/saatlik bir ivmeye eriştikten sonra kalkan Vl’lerin hızı, yaklaşık 600 km/sast’i, menzili ise 250-300 km yi bulmaktaydı. Maksimum uçuş yüksekliği olan 3.000 m., bir barometre yardımıyla önceden ayarlanıyordu. Ancak, Vl’lerin hedefi bulmadaki hata payı oldukça yüksekti (4×4 km’lik bir alan). Nokta hedeflerine karşı kullanılamayan Vl’lerin büyük bir eksikliği de
“Tomahawk” ■ Cruise, Mojave çölünde deneme sırasında.