Genel

“Soğu

o “Soğu havanın ilettiği bilgi” ye göre “Ayarlama” sini yapabilecekti. Eğer, bir “Sıcak Hava Etkisi” ile karşılaşmış olsa idi, o “Etkinin ilettiği bilgi” le- re göre, dengesini sağlayabilmek için, hemen içerisindeki fazla kaloriyi, “Ter” olarak dışarıya atmaya başlayacak ve böylece de “Ayarlama” sını sağlayabilecekti. Ancak kapının eşiğinde durunca, durum birden bire değişivermektedir. Organizma, şimdi, iki ayrı yönden gelen “Etkiler” in ilettiği “Bilgiler” ortasında kalmıştır. Bir yön­den gelen “Bilgi” ler, onu, içerisindeki “Isı’yı arttırması yolunda davranışa itmekte”, diğer yönden gelen “Bilgiler” ise, tam tersine “Fazla kaloriyi dışarı atması” na zorlamaktadır. Kısaca: organizma, iki ayrı “Etken” den gelen “Bilgiler” karşısında ne çeşit bir “Cevap akımı” ile kendisinin “Dengesini kurabileceği” ni bilememiş ve bu nedenle de “Ayarlama” sını yapamamış durumda kalacaktır. Sonuçta da, bizirrf “Soğuk algınlığı”, “Nezle” ya da “Grip” adını verdiğimiz, “Hastalık” durumu ile karşılaşacaktır. Dede ya da ninelerimizin, çok basit fakat çok güzel biçimde belirledikleri gibi, “Şeytan çarpmış gibi” bir durumla karşılaşacaktık.

İnsan, çok basit gibi gözüken birçok “Söz” de, bazan, ne kadar büyük bir gerçeğin anlatılmış olduğunu kavrayınca, bir an şaşırıyor. Tüm “Ata Sözleri” nde, aynı anlam zenginliğinin gizlenmiş olması da, bu durumu belirlemiyor mu?..

Biz, yeniden konumuza dönelim :

“Biyo-Bilimlerde Haberleşme” üzerindeki çalışmaların, yaygınlaşması üzerine, Amerika’da, aynı ad ile, bir bilimsel dergi yayınlanmaya baş­lamış ve Üniversitelerde yine aynı ad ile bir çok kürsüler kurulmuştur. Cincinato Üniversitesi Tıp Fakültesinde “Biyo-Medikal Haberleşme Bölü­mü” Başkanı olan Profesör Gunter Grupp, 1975 yılında, bu dergide yayınlanan yazısında, şunları söylemektedir:

“..Yeni bir disiplin olan “Biyo-Medikal Haberleşme” nin, bir merkezi vardır. Bu merkez­de, “Sağlığın Korunması” konusunda, “Haberleş­me Sistemleri” ne dayanan, Teorik Araştırmalar ve Psiko-Sosyal Esaslar, saptanmaktadır. Teorik Çalışma ve Araştırmalar, iki ayrı bilimsel dal ile birleştirilmiştir. Bunlardan biri, “Sağlığı Koruma Eğitimi”; diğeri de “Tıp Araştırmaları ve Geliş­meleri” dir. “Sağlığı Koruma Eğitimi” : Fizyoloji,

Medikal Uygulamalar, Bilgi Transfer Sistemleri, Bilgi Kullanımı ve Sağlığı Koruma Organizasyo­nunu içeren “Klinik Tıp Bilimi Çalışmaları” dalı’- dır. “Tıp Araştırmaları ve Gelişmeleri” ise: Tıbbi Bilgi Alış-Verişi, Teknolojik öğretiler, Bilgi Yerleştirme Yöntemleri, Bilgi Düzenleme öğre­nimi ve Değerlendirme Yöntemleri, bölümlerini içeren dal’dır…” (2)

Profesör Gunter Grupp’un, bu açıklamaların­dan, “İnsan Sağlığı” ile uğraşan Tıp Bilimi alanında, “Bilgi Alış-Verişi Sistemi” nin ne ölçüde gelişmekte olduğu, kolayca görülmekte­dir. En küçük klinik olayın değerlendirilmesin­den, tüm Tıp Bilimi Araştırmalarına kadar uzanan, “Yeni Çalışma Disiplini”, artık, yalnızca “Bilgi Alış-Verişi ve Bilgi Değerlendirme Sistemi” olarak ele alınmaktadır.

Okuyucu, ilk bakışta, bu satırlarda belirtil­mek istenilen gelişmelerin, pek okadar önemli şeyler olamayacağı kanısına varabilir. Bu neden­le, Sibernetik’in bu gelişmelere, ne ölçüde katkıda bulunduğunu, biraz daha açıklamamız gerekecektir.

Çok iyi bildiğiniz gibi, Tıp Fakültelerinden mezun olup, doktor sıfatını alan kişiler, istedikle­ri taktirde, belirli Tıp Bilimi dalında uzmanlaş­maktadırlar. Uzmanlık imtihanlarını da başarı ile verdikten sonra, “İç Hastalıkları Uzmanı”, “Ku­lak, Boğaz ve Burun Uzmanı”, “Sinir Hastalıkları Uzmanı”ya da “Nörolog”., v.b. uzman sıfatlarını da edinebilmektedirler. Konumuz, “Bilgi Alış­verişi” olduğundan ve yukarıda da belirtmeye çalıştığımız gibi, “Sinir Sistemi İçindeki Nöron­lar”, “Bilgi Alış-Verişi” ile çalıştıklarından, Sibernetik, Tıp Biliminin “Sinir Sistemi Bölümü” içinde, çok daha fazla yer almıştır, öylesine ki, artık, bir Sibernetikçi Doktor, Sinir Sistemi Uzmanlığı dalında, ayrı bir çalışmaya yöneldiği anda, ona “Nörolog” değil “Nöral Sibernetikçi” (İngilizce, Neural Cybernetist) adı verilmektedir. Çünkü, “Nöral Sibernetikçi”, sinir sistemi üzerin­deki araştırmalarını, elektronik beyin makineleri (komputerler) ile birlikte sürdürmekte ve bu makinelerdeki “Bilgi Alış-Veriş Sistemleri” ile sinir sistemindeki “Bilgi Alış-Veriş Yapıları” nin,

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir