SOSYAL ADALET

SOSYAL ADALET 

Denize düşen yılana sarılır kabilinden, Islâmm ulvi düsturlarından mahrum kalanlar, kurtuluşu sosyalizmde arıyor, fakir fukaranın haklarını korumak için tslâmdan uzak sosyal adâlet tahakkuk ettirmeye gayret sarfediyorlar. Halbuki, sosyal adaleti, 1400 sene evvel vaz’ettiği sâbit esaslanyle İslâmiyet teessüs ettirmiş, sofradaki çorbadan tut, hanımların boğazındaki zinet eşyasına kadar fakirlerin hakkı bulunduğunu, tâ altıncı asırda ilân etmiştir. Burada size bir Hadîs meâli nakletmek isterim. Bu Hadis-i Şerifi Ashabının en mütevazi yaşayanlarından Ebu Zerre hitaben irad buyurmuş olan Allahın Resulü: — Yâ ‘Eba Zer! Evinde pişirdiğin çorbanın suyunu bol eyle; tâ ki, komşunu sıcak bir çorba suyu ile olsun gözetmekten geri kalmayasın! emrini vermiştir. Fiiliyatına asla sahip olmadıkları sosyal adâlet edebiyatçıları, Islâmm 1400 sene evvel verdiği bu emre ne derler acaba? Şimdi bir başka Hadis-i Şerife dikkatinizi çekmek istiyorumKızının elinden tutmuş olan ‘bir kadın, Resulüllah Hazretlerinin huzuruna giriyor, müşkülünü hallettikten sonra çıkıtsak üzere iken, kız çocuğunun kolundaki altın bilezikleri gören Allahın Resûlü: — Bu altınların zekâtını,veriyor musunuz? diyor. Kq.dm: I — Hayır, vermiyoruz, diye karşılık veriyor. ] Bu cevâp karşısında sosyal adaletin ilk ve ,tek ku- ‘rucusu, fakir fukaranın yegâne hamisi şöyle buyuruyorlar:< «— Fakirlere zekâtım yermediğin bu iki bileziğe nfukabil, Allahın sa,na ateşten, iki bilezik takmasını ister misin?» Resulüllahm bu ihtarı karşısında titreyen ‘Müslüman kadın, bir saniye beklemeden kızın kolundaki bilezikleri çıkarıyor ve olduğu ( yere atarak, fukaranın hakkı olan zekâtını vermediği bileziği bir daha göçüğünün koluna taktlrmıyaçağmı ifâde ediyor! Zekât nedir bilmeyen, fitre ye’ kurbanın hikmetleri- »ni anlamayan adam, îslâmm içtimâi’ adâletini nasıl an layabilir? iBiz ‘Müslümanlar .sadece alın teri servetlerimizden leğil, hanımlarımızm zînet eşyalarından bile fakirlere pay çıkarıyor^ her sen,e zekât ismi altında yoksulların derdinde derman olmaya çalışıyorjten, fakirleri minnet altında bırakmamak için îslâmm vaz’ettiği bu zekât kanununu ayni zamanda bir ibâdet hissi içinde tatbik çdiyoruzBir başka misâl: Bir gijn kolunda bir kaç tane gümüş halka olduğu halde Resulüllahm huzuruna girmiş bulunan Hazret-i Aişe validemize Rfesul-ü Ekrem Hazretleri: — Bu ne ya Aişe? diye sormuşlar. Aişe validemiz bunları zinet, için taktığını söylemişler. Resül-ü Ekrem Hazretleri: — Bunların zekâtını fakirlere veriyor musun? diye SQrunca, Hazret-i Aişe validemiz: Hayır, vermedim, demişler. İçtimaî adaletin ilk ve tek temsilcisi Resulüllah bu sefer de şöyle buyurmuşlar: «— Ya Aişe, ateş namına, zekâtını vermediğin bu zinetler sana yeter î» İ ş t e ‘sosyal adâlet buna derler. Fakirin hakkı böyle korunur! Sadece sefalet edebiyatı ile değil!..-

    gitar dersi 

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*