SPİNOZA, Baruch ya da Benedict
de (1632 Amsterdam – 1677 Den Haag), HollandalI filozof. Dinsel nedenlerle Portekiz’den kaçan bir Ya-
1964
SPORADES
hudi aileden gelmektedir. İyi bir öğrenim gördü, daha çok Yahudu okullarında okudu. 1656’da rasyonalist tutumlarından ötürü Amster-dam Sinagogu’nca aforoz edildi. Bundan sonra mercek yaparak yaşamını sürdürdü. Daha sonra siyasi görevler aldı. Spinoza’yı din kurumlan karşısında zorda bırakan şey hpptanrıcı bir felsefe anlayışı geliştirmiş olmasıydı. Spinoza felsefesi her şeyden önce Tanrı’ nın gerçekliğini temellendirmek çabasıyla başlar Tanrı, Spinoza’ya göre var olmak için kendinden başka bir güce gereksinmesi olmayan bir tözdür. Demek ki Tanrı yetkin varlıktır, varlığı kendinden gelir. Bu yetkin varlık aynı zamanda şu niteliklere sahiptir: Sonsuz, tek, zorunlu, basit, devi-nimsiz, ölümsüz, bağımsız. Birçok niteliğiyle tanınabilir olan Tanrı’yı biz iki niteliğiyle, düşünce ve uzam nitelikleriyle tanırız. Tanrı tek tözdür, onun dışında herhangi bir töz bulmak olasılığımız yoktur. Bununla birlikte dünya, doğası gereği Tan-rı’dan ayrıdır. Buna göre dünya vardır ve çeşitli devingen ve sonlu varlıklardan yapılmıştır. Düşünce ve uzamla kurulmuş olan kendi dünyamızın dışında başka tanrısal niteliklerle kurulmuş olan başka dünyalar da vardır. Bu heptanrıcılık anlayışı gerçeklikler dünyasında olumsallığı ve özgürlüğü kaldırır, her şeyi gerekirci bir zorunluluk içine koyar. Böy-lece ruh ve beden ayrı tözler olmaktan çıkarlar, tek bir tözün, tanrısal tözün iki ayrı biçimi, iki ayrı niteliği, iki ayrı açınımı olurlar. Böylece hem düşüncelerimiz hem bedensel edimlerimiz hem de toplumsal eylemlerimiz genel bir düzene tam olarak baş eğmişlerdir. Onlar için özgürlük yoktur. Öyleyse insan, yasaları çok kesin, çok belirgin bir evrende yaşamakta, onun gereklerine uymaktadır. İki biçim ya da iki nitelik, ruh ve beden, Descartesçı anlamda açık ve seçik iki fikir olarak eşit sayıda dışlaşmalar ortaya koyarlar: Her bedene bir ruh, her ruha bir beden karşılıktır, her devinime bir fikir, her fikre bir devinim karşılıktır. Böylece ruhla beden arasında, açıklamasını Tanrı’da bulan bir karşılıklı bağımlı-
lık sözkonusudur. Her düşünceye bir beden karşılık olduğuna göre bilgilerimiz sınırlı olacaktır. İnsan için yanılmanın kaynağı bu sınırlılıktadır. Yanılma Spinoza’da kaçınılmaz bir şeydir. Bu bağlanmışlığın aşılması şaşmaz bir biçimde doğru olan fikirlerin sezgisine ulaşmakla olasıdır. Bu sezgi bizi bulunduğumuz basamaktan daha üst basamaklara çıkaracaktır. Başlıca yapıtları: ‘Trastatus Theologico-Politicus” (Dinsel-Siya-sal İnceleme, 1670), “Tractatus” de Deo et Homine Eiusque Felicitate” (Tanrı, insan ve insanın Mutluluğu Üzerine İnceleme, 1677), “Tractatus Politicus” (Siyaset İncelemesi, 1677), “Ethica” (Ahlak, 1675)”
SPOR, ilkel bitkilerde görülen, çoğunlukla tek ve küçük bir hücreden oluşan üreme organı. Sporla üreyen bitkiler, bitkilerin ilkel bölümünü oluştururlar. Bunlara çiçeksiz bitkiler denir. Bu bitkilerin gözle görünen bir üreme organları yoktur. Sporları meydana getiren kısımlar çeşitli bitkilerde, değişik yerlerde hulunabilir. Örneğin eğreltilerde yapraklardadır. Sporlar, ana bitkiden ayrıldıktan sonra kendi kendilerine ya da dış etkenlerle yer değiştirebilirler. Uygun bir ortam bulduklarındaysa çimlenerek yeni bitkiyi meydana getirirler. Sporla üreme, bir eşeysiz üreme biçimidir. Bakteriler, mantarlar, algler, karayonusları, eğreltiler, atkuyrukları, kibritotları sporla ürerler. Bu bitkilerin sporları, çok değişik biçimlerde olabilirlerse de hepsinin ortak özellikleri, son derece dayanıklı olmaları ve uzun süre canlılıklarını sürdürebilmeleridir. Bundan başka birhücrelilerin sporlular sınıfına giren hayvanların meydana getirdiği üreme hücresine de spor adı verilir. -* SPORLULAR
SPOR, tek başına ya da toplu olarak yapılan, özgün kurallara sahip, çoğunlukla bir yarışmaya dayanan, vücut ve akıl yetilerinin gelişimini sağlayan, eğitici ve eğlendirici nitelikteki uğraş. İlkçağ Yunan ve Roma kentlerinde büyük bir önem verilen spor, bugünkü anlamıyla 19. yüzyılda ortaya çıktı. 20. yüzyılda, bir yandan araç, teknik ve kurallar
Okçuluk sporu
bakımından gelişirken, öte yandan ulaşım ve iletişim olanaklarının artışıyla uluslararası bir boyut kazandı. ^ Olimpiyat oyunları, dünya şampiyonalarıyla büyük ilgi toplamaya başladı. Tüm bu gelişmeler, sporun kitlelere yayılmasında etken oldu. Belli başlı spor dalları olarak şunlar sayılabilir: atletik sporlar (atletizm, jimnastik, halter); atlı sporlar (at yarışları, konkurhipik); su sporları (yüzme, kürek, yelken, sutopu); dövüş sporları (boks, güreş, eskrim, judo); takım sporları (futbol, basketbol, voleybol, hentbol, beysbol, çim hokeyi, kriket, rugbi); mekanik sporlar (otomobil, motosiklet yarışları). ı
SPORADES ADALARI, Ege Dem
zi’nde iki gruptan meydana gelen adalar (Yunanistan): Kuzey Spora- , desler (Yunanca: vorlal Sporadhes) ve Güney Sporadesler (Yunanca: Notiai Sporadhes). Sporades Adaları yönetim bakımından Euboea ve Magnesia bölgelerine bağlıdır. Kuzey Sporadesler Orta Yunanistan kıyıları (Magnesia-Teselya) ve EU-boea Adası önünde yer alırlar. Başlı-’ çaları: Skiros, Skopelos, Skiathos ve İliodhromia. Batı Anadolu kıyıları yakınında kümelenmiş Güney Spo-
1965
SPORLULAR
SRİ LANKA
Yüzölçümü : Nüfusu Başkenti Resmi dili
Dini
Resmi adı
Para birimi
65.610 km.2
SPİNOZA
01
Ara