SULTAN MELİKŞÂH’IN DUASI

SULTAN MELİKŞÂH’IN DUASImeliksah

Selçuklu sultanlarının üçüncüsü olan Melikşâh zamanında, devletin sınırları Çin’den Marmara kıyılarına, Kafkaslardan Hint Okyanusu’na kadar uzanıyordu. Anadolu’nun dörtte üçü bu sınırlar içine girmiş bulunuyordu.
Melikşâh kardeşi Tüküş’ün ayaklanması üzerine hazırlıklardan sonra veziri Nizâmülmülk ile birlikte Kûfe’de Hazret-i Ali (k.v.)’nin kabrini ziyâret ederek duâ ettiler.
Sultan Melikşâh Kimdir?
Sultan Alparslan’ın oğlu olan Sultan Melikşâh, milâ- dî 1072-102و târihleri arasında Büyük Selçuklu Devle- ti’ni idâre etmiştir. Sâhip Oduğu bâzı üstün husüsiyetler sebebiyle îtinalı bir terbiye ve tedrisâtla yetiştirildi. Ken- dişinden büyük erkek kardeşleri olmasına rağmen cesâ- reti, idârecilik vasfı gibi meziyetleri. Sultan Alparslan ta- rafından veliahd seçilmesinde rol oynadı. On sekiz yaşın- da sultan îlân edilen Melikşâh, babasının veziri olan kıy- metli devlet adamı Nizâmülmülk’ü vazîfesinde bıraktı ve hizmet etmesine vesile oldu. Birç©k fetihlerde bulundu. Haşan Sabbâh’ın Bâtınî faaliyetleriyle mücâdele etti. Otuz sekiz yaşında (102و) vefât etti. Yirmi senelik salta- natı esnâsında devleti Kaşgar’dan Batı Anadolu’ya, Kaf- kasya’dan Yemen’e kadar genişletti. Sultan Melikşâh’ın sâhip olduğu ünvanlara kendisinden önce hiçbir sultan
Türbeden çıkınca vezirine nasıl duâ eylediğini sordu. Nizâmülmülk:
⦁ Sultanım muvaffak olması için duâ ettim, dedi. Melikşâh:
⦁ Ben öyle duâ etmedim. Kardeşim ve ben, hangimiz bu millet için daha hayırlı isek onun kazanmasını Cenâb-ı Hakk’tan niyâz ettim, diyerek târihte misline nâdir rastlanan ruh büyüklüğünü göstermiş oldu, it

kavuşamamıştı. Yaptığı fetihlerde hiç mağlup olmadığı için “Ebû’l-feth”; sâhip olduğu ülkelerin genişliğini belirtmek için “Es-Sultânü’l-Âzam, Sultânü’l-Âlem, Şehin- şâh-i Â’zam”; emrindekilere ve halkına âdil davranışından dolayı ” Es-Sultânü’l-Âdil” gibi lakapları dâimâ ismiyle berâber söylenmiştir. Abbasî Halîfesi Kâim bin Kadir (1031-1075) tarafından “Muizzeddin” ve “Celâlüd- devle” lakaplarının lâyık görülmesinin yanı sıra, o zamana kadar hiçbir hükümdâra verilmeyen ve “hilâfet makam ve hâkimiyetinin ortağı” mânâsına gelen “Kasîmü emîri’l-mü’minîn” lakabı da verildi. Nizâmülmülk, onun hakkındaki düşüncelerini şöyle dile getirmişti:
“Melikşâh, Alp-Er-Tunga neslinden olup dindâr, âlimlere hürmet, zâhidlere iyilik, fakirlere şefkat ve halka adâlet gibi yüksek vasıflara sâhip bir cihân hâkimidir.”
OsmanlI’nın İlim ve Teknolojiye Verdiği Ehemmiyet

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*