Genel

SULTAN

SULTAN1

“Sultan” kelimesi, lügatte “hüccet, delil, kahr ve kudret” manalarına gelmektedir. “Selata” kökünden mastardır. Kur ân-ı Kerîm’de 37 yerde geçer ve hemen tamamında “hüccet” manasındadır. Meselâ Hazret-i Musa’ya Firavun karşısında “apaçık bir sultan” verildiği ifade edilir. Çoğu müfessir “sultan” kelimesine hüccet, delil, burhan manaları yüklerken, kelimeyi mucize manasında ele alanlar da vardır. “Sultan” ıstılahta “hükümdar” manasına gelir ki bu kullanım, mesela: “Cihadın en faziletlisi zalim sultan katında hakkı söylemektir.” (Ebû Dâvûd, “Melâhim”, 17; Tirmizî, “Fiten”, 13) gibi Hadis-i Şeriflerden mülhem olarak vaz’ edilmiştir. Kelimeyi bu manada kullanan ilk kişinin Halife Harun Reşid olduğu rivayet edilir. Ne var ki Harun Reşid, bu unvanı bizzat kullanmamış, veziri Yahya El-Bermeki ye böyle hitap etmiştir. Bir hükümdar olarak “Sultan” unvanını kullanan ilk kişi Gazneli Mahmud’dur. Fakat unvanın İslâm dünyasına yayılması Selçuklu sultanları ile olmuştur. Tuğrul Bey, sikkelere “Sultanü’l-Muazzam” terkibini kazıtmış ve böylece “sultan” bütün İslâm dünyasında resmî bir unvan olarak yerini almıştır. Tuğrul Bey’in nesli bu geleneği devam ettirmiş, Osmanlı ise bu unvanı tevarüs edip cihana yaymıştır.

“Sultan”, yalnızca hükümdarların kullandığı bir unvan değildir. 13. yüzyıldan itibaren tasavvuf erbabı ve maneviyat büyükleri için de kullanılmıştır. Emir Sultan, Baba Sultan gibi zatların yanı sıra Sahabe-i güzinden olan Ebu Eyyub ELEnsari’nin (r.a.) de Eyüp Sultan diye anılması bu durumu gösterir. “Sultan”m hanımlar için kullanılması ise 16. yüzyıla denk gelir. Üzerinde “haşmet” kadar “hürmet” de barındıran “sultan” kelimesi, genellikle padişah valideleri için kullanılmakla beraber, halk arasında hayırseverliği ile bilinen padişah kızları, gözdeler ve diğer bazı harem ehli için de kullanılmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir