SÜRÜNGENLER

SÜRÜNGENLER, omurgalıların, kaplumbağa, timsah, kertenkele, yılan gibi hayvanları kapsayan sınıfı (Reptilia). Suda ya da karada yaşarlar. Çok renkli olan derileri kurudur, çoğunlukla salgıbezi bulunmaz. Derinin üstü kemik ya da pul levhalarla örtülüdür; bu yapı hayvanın su kaybını önler. Kertenkeleler ve yılanlarda deri değiştirmesi görülür. Sürüngenlerin iskelet yapıları ve omur sayıları çeşitli cinslerde büyük farklılıklar gösterir. Hepsi dişlidir, dişleri farklılaşmamış olup eş yapıdadır. Genellikle 4 tane olan bacakları kimilerinde körelmiştir, yılanlarda ise hiç bulunmaz. Vücutları az çok uzun ve silindirimsidir. Havayla solunurlar, akciğerleri vardır. Soğuk kanlı, yani vücut sıcaklıklarını dış ortama göre ayarlayabilen hayvanlardır. Yürekleri üç gözlüdür; temiz ve kirli kan birbirine karışır. Yumurtayla çoğalırlar. Çok az tür (örneğin piton) kuluçkaya yatar. Bazı türlerde de (örneğin engerek) yumurtalar ana karnında olgunlaşıp açılır. Başkalaşım yoktur, yavrular ergine benzer biçimde yumurtadan çıkar. Sürüngenlerin ayırt edici bir özellikleri de gözkapaklarının olmasıdır. Sürüngenler karbonifer devrinde ortaya çıkmışlar, mezozoikte çok gelişerek dev boyutlara ulaşmışlardır. Dinozorlar vb. sürüngenlerdendi. Gü-
nümüz sürüngenleri ise genellikle ^ küçük hayvanlardır. Yaşayan ve bili-; nen türleri 4.300 kadardır. Çoğunluğu sıcak ve ılık bölgelerde bulunur. . Dört takıma ayrılırlar: yaşayan bir _ tek türü olan kalakbaşlılar (Rhynco-cephalia), kaplumbağalar (Testudi-‘ nata), kertenkeleleri ve yılanları kap-, sayan pullusürüngenler (Squama-ta) ve timsahlar (Crocodilia).
SÜRYANCA, Sami-Hami dii ailesi-. nin Sami dalından bir dil. Hıristiyan-. lığı kabul etmiş Süryanilerin dilidir., Bu dilde yazılı edebiyat “Kutsal Ki-, tap”ın Peşitta denilen çevirisiyle baş-, lar. Süryanca yazıda tümü sessiz, 22 harfli ve Arami alfabesinden türe-. tilen bir Sami alfabesi kullanılır. İ.S. 1. yüzyıldan bu yana kullanılan alfa- ’ be ile sağdan sola ve bazen de yu- -karıdan aşağı doğru yazılır. 451’de Kalkedon (İstanbul, Kadıköy) dini konsilinden sonra, Süryaniler ile birlikte bu dil de ikiye bölündü. Konsil kararlarını kabul etmeyen Batı bölümü (Süryanii Kadim = Yakubiler), Bizans tarafında kaldı. 680’de Yaku-bilerden ayrılan Maruniler, Haçlılar zamanında Katolikliği benimsediler. Aynı yüzyılda Melkitler (Melikiler) de Katolikleşmiştir. Bütün bu topluluklar Yakubi alfabesini kullandılar. Süryanca’nın doğu bölümünü Nas-turiler oluşturdular. Bizans baskısı sonucu İran’a sığınan Nasturiler, misyonerler aracılığıyla bu dili Orta Asya’ya, Uygur Türkleri’ne kadar götürdüler. Nasturiliği kabul eden Türk boyları Nasturi alfabesini kullandılar. 7. yüzyılda Batı ve Doğu Süryanca üzerinde Arapça’nın bas-

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*