1860 – 1895) Tanzimat edebiyatı
Tanzimat edebiyatı, Batı uygarlığında gelişen edebiyatımızın ilk dönemidir. Fermanından çok önce, Türk toplum unda, Batılı ‘anlamda yeni bir düzen e, devlet kuramlarında, orduda reform yapma çabalan görülür. XVIII. yüz-, Lâle Devri’nde sezilen bu eğilim; III. Selim, II. Mahmut gibi hükümdarla-Öncülüğüyle hızlanır. Parça parça ve bir sisteme bağlı olmadan yapılan bir-yenilikler; ayaklanmalar ve direnmelerle, sonuç alınmadan yıkılıp gider, k Reşit Paşa 1839’da, genç hükümdar Abdülmecit’in ağzıyle, Tanzimat Hatt-ı yunu’nu okuyarak yapılacak reform hareketlerini millete duyurur. Tarihi-:ki Siyasal Tanzimat budur.
anzimat Fermam, ana çizgileriyle şu yenilikleri getiriyordu:
Bundan böyle can, mal ve namus güvenlik altına alınacak; devlet, bunu •la sağlayacaktır.
Herkes, kendi gelirine göre vergi ödeyecektir.
Askerlik görevi bir düzene konacak ve belirli bir süreye bağlanacaktır. Mahkemece ve açık yargılama ile kesin bir karar verilmedikçe hiç kim-alandırılmayacak, idam edilmeyecektir.1 Bir kimsenin işlediği bir suçtan dolayı mirasçıları sorumlu tutulmayacak-
‘ Din ve mezhep ayrılığı gözetilmeden, herkes, yasalar karşısmda eşit işlem ektir.
rmandan sonra birçok yeniliklere girişilir. Batı görüşüne uygun okullar açı-retim ve eğitim işleri bir düzene konur. Medreselere karşılık bugünkü üni-lerin temeli olan darülfünun açılır; batıya öğrenim için öğrenciler gönderi-tıdan öğretim araçları getirtilir; ders kitapları yazılır ve batıdan bu alan-iriler yapılır. Tercüman-ı Ahval (1860) ve Tasvir-i Efkâr (1862) gibi özel ga-çıkar. ‘ ~ ’
19 – 1860 yıllan arasındaki süre içinde, batıya dönük yeni bir kuşak yetişir, şişağm, edebiyat türlerinde verdikleri ürünlerle yeni bir edebiyat başlamış Bu edebiyata «Tanzimat Edebiyatı» diyoruz.
zimat edebiyatı, öğrenimini Avrupa’da, Paris’te tamamlamış olan İbrahim İS, Agâh Efendi’vle birlikte, 1860’ta çıkarmağa başladığı «Tercüman-ı Ah-çetesiyle başlar. Şinasi’nin «ŞalrTivlemnesi» adlı tiyatrosuyle birçok makabil gazetede yayımlanır. Başlayan bu yeni akıma, daha sonra, başta Namık ‘ ve .Ziya Paşa olmak üzere birçok sanatçılar katılırlar.
Van edebiyatından kesin çizgilerle ayrılan Tanzimat edebiyatının başlıca “i:
Tanzimat sanatçıları halka dönük bir yol tuttular ve özellikle birinci dö-laçıları, «toplum için sanat» ilkesine bağlı kalarak, çoğunlukla jyurt. ulus, konularım işlediler; batı uygarlığının temeli olan özgür düşünce, insan ;a»a düşüncesi üzerinde durdular; seçimle ve ulusun istemesiyle” iş ba> lecek bir «meclis-i meb’usan»a dayalı meşrutiyet yönetiminin kurulmasını edindiler.
Yazı dilini Arapça ve Farsça sözcüklerden, tamlamalardan kurtarmak, sa-rerek halkın anlayabileceği bir açıklığa kavuşturmak istediler ve bu alanda.
3. Düşünceyi ön plana alan; süsten, söz hünerlerinden olanakların sağladığı. kadar arınmış, kısa tümceli bir düzyazı getirdiler.
4. Nazımda da, düzyazıda olduğu gibi, duygu ve düşüncenin anlatımına önem | verdiler; Divan şiirinin kalıplaşmış söyleyişlerini, mazmunlarını atarak, daha ya. lın görünüşlü yeni bir şiir anlayışı getirdüer.
5. Gazel ve kaside gibi Divan’dan gelen nazım biçimlerini bırakmamakla be I ! raber, batı edebiyatından esinlenerek yeni nazım biçimleri de getirdiler; beyit j [birimi yanında konu ve tema bütünlüğü taşıyan manzumeler yazdılar.
6. Tiyatro, roman, öykü, makale, eleştiri gibi yeni türlerde ürünler verdiler |
1 «hece» ile ve ulusal nazım biçimleriyle de manzumeler yazdılar.
8. îslâmcılık ülküsü yanında ulusçuluk (milliyetçilik) düşüncesine de yeri yerdiler. Vefik Paşa. Şemsedriin .Sami. Süleyman Paşa gibi yazarlar, müslümanj ık öncesi Türk dünyasını, Türk uygarlığını, Türk”efsanelerini tanıtarak Türklii Mİincini uyandırmağa çalıştılar.
Tanzimat edebiyatını» yetiştirdiği başlıca sanatçılar: yŞlnasi (1826 – 1871), «Tamik Kemal (1840 – 1888), «iy a Paşa (1825 – 188P), . met Vefik Paşa (1823 – 1891)^ Direktör Âli Bey (1844 – 1889), AMGHıakJfomlt Tafl han (1852 – 1937), Sami Pagazider^ezai (1860 – 1936) vb.
1860’ta başlayan Tanzimat edebiyatı, 1895 yılma, Servet-i Fünun akımının foajj ladığı tarihe değin sürer.
Yaşam süreciniıi değişik yönlerini sahnede, canlı olarak, hareket halinde gös-ffie amacıyle yazılmış olan yanıtlara ve bunların oynadığı yere «Tiyatro» denir. Tiyatronun çok eski bir geçmişi vardır. Doğuda, Hint, Çin ve Türk ülkelerin-îsa’dan çok önceki yüzyıllarda tiyatro ya da tiyatroya benzer oyunlar olduğu niyor. Bugünkü Batı tiyatrosunun kaynağı ise- eski Yunanistan’dır.
Tiyatro denen dramatik tür, şarap ve bağ tanrısı Dionysos, öteki adiyle Ba-onuruna yapılan şenliklerden, din törenlerinden doğmuştur. Her yıl, ilkbahar* güz mevsimlerinde, özellikle bağbozumunda, şarap eğlenceleri düzenlenir; lirik “er, din şarkıları (dithyrambos) söylenir; Dionysos tapmaklarında koro halin-söylenen bu İlâhilerle birlikte dans edilir ve kurban kesilirdi. Bu törenlerden, anla, tiyatronun iki temel kolu olan «trajedi» ile «komedi» ve bunların arka-ın, bu iki türün karışımıyle meydana gelen «satirik dram» doğmuştur. îlkin , aktörle korodan meydana gelen tiyatro, giderek, aktör sayısını artırmış, bu Ja dünya tiyatro edebiyatının ilk büyük sanatçıları sayılan Aiskhylos (Eskhi-(Î.Ö. 525 – 456), Sofokles (t.Ö. 495? – 406), Euripides (Î.Ö. 480 – 406) gibi traje-ıtofanes (Î.Ö. 445? – 386?), Menandros (Î.Ö. 342 – 392) gibi ünlü komedi ya-yetişmiştir.
‘ ajedi:
‘’rku, acıma’, ölüm, kin, ve öç alma, sevgi, hayranlık gibi temaları işleyen ‘i, birtakım kurallara bağlı kalınarak yazılır ve kendine özgü nitelikler taşır: Konusu tarihten, mitoslardan alınır. Kişileri, tanrılar ve kral, kraliçe, prenses gibi toplumun seçkin kişileri olur.
■ Günlük yaşam olaylarına, çirkin sahnelere, kaba görünüşlere; öldürme, la gibi kanlı olaylara yer verilmez. Bu gibi olaylar, sahne dışında geçer; ‘ân oyunun kişilerden biri tarafından anlatılır, haber verilir.
■ Üç birlik kuralına uyulur: Konuda, yerde, zamanda birlik aranır.
U birliği: Oyunda bir tek olay ele alınır; olay, bu ana konu çevresinde İlir.
birliği: Olay, aynı yerde başlar ve biter; sahne değişmez.
»n birliği: Olay, yirmi dört saati aşmayan bir zaman süreci içinde geç-‘alıdır.
Manzum olarak yazılır.
Beş perde olur. (Eski Yunan tiyatrosunda perde olmadığı için korola-;i ve dansları perde aralarını gösterirdi.)
Seçkin sözcüklü bir dille; işlenmiş güzel, yüce bir üslûpla yazılır; gelişi uşmalara, kaba sözlere yer verilmez, şairi Tespis (î. Ö. VI. yy.), trajedinin kurucusu sayılır. Tespis, hem aktörmüş. Koro ile birlikte ilk kez sahneye çıkarak «diyaIog»u, dolayı aktör ve korodan oluşan ilk biçimiyle «trajedi»yi kurmuş olur.
yaşayışının, toplumun gülünç yanlarını konu olarak alan komedi ılr, W, Dionysos adına yapılan şenliklerden doğmuştur, k komediler de, trajedlier gibi, belirli kurallara bağlı olarak yıızılır
‘fctorl:
Konusu günlük yaşayıştan alınır. Kişilerde seçme yoktur; hor sınıf halt»,
girebilir.
2 — Güldürme amacıyle yazıldığı için yaşamm çeşitli görünüşlerine, kaba| söz ye davranışlara yer verilir.
3 — Üç birlik kuralına uyulur.
4 — Manzum olarak yazılır.
5 — Beş perde olur;
Klasik edebiyatın dışında kalan komedüer, düzyazıyle de yaztfır; zaman vjj yer birliğine uyma zorunluğu yoktur; perde sayısı sınırlanmaz. Fransız klasik ti<j yatrosunda beş perdeden az ve düzyazıyle yazılmış komediler de vardır.
Komediler, konularının nitelikleri yönünden çeşitlere aynlır. Başlıcalan şua lardır:
1 — Karakter komedisi: Kişilerin huylan, karakterleri üzerinde duran; onlaj rm gülünç yanlarını açığa vuran komedilerdir.
2 — Töre komedisi: Bir çağın, bir toplumun görenek ve geleneklerini, ahlâj kını; bunlann gülünç yanlannı ele alır.
3 — Entrika komedisi: Olayların karışıklığı, şaşırtıcılığı üzerinde duran, mj| rak ve coşku uyandıran komedilerdir.
4 — Vodvil: tikin şarkılı, müzikli oyunlara bu ad verilmiştir. Sonralan bd entrikalı, alaylı, çok hareketli; yanlış anlamalar ve kaba saba davranışlarla sürü| giden hafif komedilere denmiştir.
Dram:
Komik ve trajik olayların birleşiminden oluşan bir tiyatro türüdür. Burad yaşam, güzellik ve çirkinlikleri, acıklı ve gülünç yanlanyle bir bütün olarak e|j alınır.
Eski Yunan tiyatrosunda «satirik dram» vardı. Tiyatro yarışmalanna katilli sanatçılar, trajedilerin yanı sıra, dram da yazarak sahneye korlardı. O çağd^ zamanınuza sadece Euripides’in «Kyklop» adlı satirik dramı kalmıştır.
Tiyatro yönünden çok sönük olan ortaçağda, daha çok dinsel konular ele alı| mış, litürjik dramlar yazılıp sahneye konmuştur.
Avrupa’da dram, Rönesans’tan sonra, Ingiltere’de Elizabeth I. çağında (XV yy.), Shakespeare (Şekspir)’le; XVIII. yy.’da Almanya’da; daha sonra Fransa'< ve diğer Batı ülkelerinde doğup gelişmeğe başlar. Victor Hugo (Viktor Hü| 1802 – 1885 )nun Cromwell (Kromvel) adlı oyununun önsözüyle, romantik dra nitelikleri ortaya konur (1827). Buna göre dram, yaşamm aynıdır; iyi, kötü, ve gülünç, güzel ve çrikin, ince ve kaba olaylar yaşamda iç içe, karşı karşıyadlj bunlar tiyatroya, bir bütün olarak girer; biri, ötekinden ayrılmaz. Dramm başltl özellikleri:
1 — Konuda hiç bir sınırlama yoktur. Olaylar, günlük yaşayıştan ya da rihten alınır.
2 — Oyunun kişileri, toplumun her tabakasından olabilir.
3 —■ Zaman ve yer birliği kaldınlmıştır.
4 — Nazımla da düzyazı ile de yazılabilir.
5 — Gerçekliğe uygunluk arandığı için, yaşayışımızın bütün görünüşleri, dürme ve yaralama gibi olaylar, sahnede gösterilebilir.
Türk Edebiyatmda İlk Tiyatro Yapıtları:
Türkiye’de ilk tiyatro yapıtı verilmeden önce, sözlü ■ olarak ortaoyunu, Ki göz ve bunların yanı sıra meddahlık vardı ve bunlar, yazılı bir metne dayanıl dan, tulûat şeklinde sürüp giden türlerdi. Türk yaşayışının çeşitli yönleri, btı türün konusu olarak yüzyıllarca işlendi. Batılı anlamda tiyatronun oluşmiinıy bu ulusal oyunlarımız da, gittikçe eski gücünü yitirdi.
Tanrlmatton sonra (1839), İstanbul’a gelen yabancı tiyatro kumpanyaları,
İri oyunlar oynamakla işe başlarlar. Daha sonra, başta Namık Kemal olmak fere, Türk tiyatro yazarlarının oyunları sahneye konur.
|; ilk tiyatro yapıtımız, Şinasi’nin bir perdelik «Şair Evlenmesi» komedisidir. J’rîa yazılmış, 1860’da «Tercüman-ı Ahval» gazetesinde tefrika edilmiştir.
Son zamanlarda, «Şair Evlenmesi»nden çok önce yazıldıkları anlaşılan iki tıumuz ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri, Abdülhak Hâmit Tarhan’m babası illah Efendi’nin yazdığı «Hikâye-i İbrahim Paşa» adındaki tiyatro deneme-Bu yapıt, ancak cumhuriyet döneminde ele geçmiş ve Türklük dergisinde ’imlanmıştır (1939). ikinci yapıt son yıllarda bulunmuş olan «Pabuççu Ahmet’in İp Serüvenleri» (Havadisi Garibe-i Kefşger Ahmet) adlı oyundur.
Şinasi’den sonra Namık Kemal, «Vatan -yahut- Silistre» (1873), «Zavallı Ço-C» (1873), «Akif Bey» (1874), «Gülnihal» (1875); Âli Bey, «Kokona Yatıyor» (1870), isafiri istiskal» (1872), «Ayyar Hamza» (Moliere’den uyarlama, 1871); Ahmet at Efendi, «Açık Baş» «Eyvah» (1872); (Recaizade Mahmut Ekrem, «Afife An-(1870), «Vuslat -yahut- Süreksiz Sevinç» (1874); Abdülhak Hâmit Tarhan, icera-yi Aşk» (1873), «Sabr ü Sebat» (1873). «içli Kız» (1874); «Tarık» (1879), İşer» (1880); Şemseddin Sami, «Seyyid Yahya» (1875), «Besa -yahut- Ahde Ve-(1875), «Gâve» (1876), gibi ürünlerle; Ahmet Vefik Paşa, Moliere (Molyer)’den Ihtığı çeviri ve uyarlamalanyle Türk tiyatrosunun ilk dönemindeki gelişmesine şmışlardır.
Ben koymak oluştururken sizin seçkin bir şekilde keşfetmek için memnunum. Şimdi kolay bana ilke tanır ve eylem koymak için yapmak.