TARANTELLA

TARANTELLA
çeğe daha açık şiirler yazdı. Başlıca yapıtları: “Ömrümde Sükût (1933), “Otuz Beş Yaş” (1946), “Düşten Güzel” (1952), “Sonrası” (1957).
TARANTELLA, Güney İtalya’da halk dansı. Adı, İtalya’nın Taranto kentinden gelmedir. 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başında trampet ya da kastanyet, bazen de şarkı eşliğinde oynanan neşeli bir danstı. Bugün Capri ve Sorrento’ya özgü bir folklor dansıdır. 6/8’lik, hareketli ve kıvrak tempoludur. Çiftler halinde oynanır. Bazı bestecilerin (Chopin, Liszt, Weber) yapıtlarında yer almıştır.
TARASKONLU TARTARİN (Les Aventures Prodigieuses de Tarta-rin de Tarascón), Fransız yazarı Alphonse Daudet’nin romani (1827). Fransa’nın güneyindeki küçük Tarascón kentinde yaşayan Tartarin biraz safça bir adamdır. Kendi kafasında canlandırdığı av serüvenlerini gerçekten başından geçmiş gibi çevresine anlatır. Kimsenin inanmadığını görünce de avcılığını ve yiğitliğini kanıtlamak üzere Cezayir’e aslan avlamaya gider. Bir yığın gülünç serüvenden sonra bir aslan avlar ama bu aslan yaşlı ve güçsüz bir hayvandır; üstelik oldukça da ev-cilleştirilmiştir: Para toplamak için sokak sokak gezdirilen bir aslandır. Sonunda Taraskonlu Tartarin yine de bir kahraman olarak ülkesine döner ve törenlerle karşılanır. A. Daudet bundan sonra ‘Tartarin sur les Alpes” (Tartarin Alpler’de, 1885) adlı ve aynı kişiyi anlatan bir roman daha yazmıştır. Fransız küçükburju-valarının palavracılığını alaycı, ama sevecen bir yaklaşımla ele alan ‘Taraskonlu Tartarin”, dünya mizah edebiyatının klasik yapıtlarından biridir.
TARCAN, Selim Sırrı (1874 Yenişehir/ Mora-1956 İstanbul), beden eğitimcisi. Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra Harp Okulu’na girdi ve istihkâm subayı olarak orduda görev aldı. Bu görevi sırasında beden eğitimi öğretmeni oldu. Siyasete, hatipliğe ve beden eğitimine daha yatkın olduğundan, Meşrutiyet’in ilanından sonra 1908’de ordudan ayrıla-
rak beden eğitimi konusunda uzmanlık yapmak için İsveç’e gönderildi. 1910 yılında Türkiye’ye döndükten sonra İsveç jimnastiğini Türk okullarına sokmak için çalışmalara başladı. Beden eğitimciliğinin yanı sıra yazarlığa da devam etti. 1916 yılında kişisel çabasıyla ilk idman bayramını düzenledi ve o zamana kadar pek önem verilmeyen beden eğitiminin önemini çeşitli çevrelere kabul ettirdi. Milli Olimpiyat Komitesi’ni kurdu ve 1930’a kadar komitenin başkanlığını yürüttü. 1935’te Milli Eğitim Bakanlığı başmüfettişliğinden emekli oldu. 1935-1946 yıllarında Ordu milletvekili olarak Meclis’te bulundu. Beden eğitimi, spor ve folklor konusunda 40′ tan fazla yapıtı vardır.
TARÇIN, defnegillerden bir ağaççık (Cinnamomum) ve bundan elde edilen bahar. Anayurdu tropikal Asya ve Avustralya’dır. Kışın yaprağını dökmez. Bahar olarak kullanılan, bitkinin genç dallarından soyulmuş ve kurutulmuş kabuklarıdır. Bunlara özel koku ve tadını veren içindeki tarçın yağıd ır. Tarçın bitkisinin en-bilinen ve yararlanılan iki türü Seylan tarçını (C. zeylanicum) ve Çin tarçınıdır (C. cassia). Seylan tarçını ayrıca, eczacılıkta uyarıcı ve kuvvet verici bir şurubun yapımında kullanılır.
TARDİEU, Jean (1903 Saint-Ger-mainde-Joux), Fransız şairi ve oyun yazarı. Gençliği Lyon ve Paris’te geçti. Bir yayınevinde çalıştı.
II. Dünya Savaşı sırasında direniş hareketine katıldı ve şiirlerini Daniel Trévoux takma adıyla yayımladı. Fransız radyosunda yapımcı oldu. Şiirde klasik bir yalınlıktan gerçeküstücülüğe geçti, son olarak da R. Queneau ve J. Prévert’in etkisiyle geleneksel anlatım biçimlerine karşı bir tavrı benimsedi. Oyunlarında uyumsuza varan ve hep belirsiz ve kaçıcı olan bir gerçeklik saplantısı işlenir Söz oyunları açısından zengin bir anlatımı vardır. En önemli şiir kitapları: “Le Témoin invisible” (Görünmeyen Tanık, 1943), “Une Voix* Sans Personne” (Kişisiz Bir Ses, 1953), “Le Fleuve Caché: Poésies 1938-1961″ (Gizlenmiş Irmak: Şiirler
1938-1961, 1968). Oyunlarını ‘Théâtre de Chambre” (Oda Tiyatrosu, 1955-1965), “Les Amants du Metro” (Metro Aşıkları, 1960), “L’A.B.C. de Notrevie” (Yaşamımızın ABC’si, 1960), “Poèmes à Jouer” (Oynanmak Üzere Yazılmış Şiirler, 1960) adlı kitaplarda topladı.
TARDİYE, divan şiirinde beş mısra-lık bentlerle kurulan muhammesin özel bir biçimi. Her bendin ilk dört dizesi kendi arasında uyaklıdır. Bentlerin son dizeleri de birbirleriy-le uyaklanır. Buna göre uyak düzeni şöyledir: AAAAX – BBBBX -CCCCX… Tardı rekb de denilmiştir. Genellikle tekdüzeliği gidermek için mesnevilerin arasında söylenen tardiyeler aruzun, mefülü mefâ’ilün fa-ûlün gibi kısa kalıplarıyla yazılmıştır. Az kullanılan bir biçimdir. En iyi örneklerini, “Hüsn ü Aşk” mesnevisine kattığı tardiyelerle Şeyh Galip vermiştir.
TARGAN, Şerif Muhittin (1892 İs-tanbul-1965 İstanbul), klasik Türk müziği bestecisi. Mekke Emiri Şerif Ali Haydar Paşa’nın oğludur. Edebiyat-ve Hukuk fakültülerini bitirdi. 1928’de New York’a gitti. Orada dört yıl kaldı ve müzik öğrenimi gördü. 1934’te irak’a gitti ve Bağdat Konservatuvarı’nı kurdu. 1950’de ünlü ses sanatçısı Safiye Ayla ile evlendi. En ünlü besteleri “Uşşak ve Irak Saz Semaileri”, “Nihavent Saz Semaisi”dir.
TARHAN, Abdülhak Hamit (1852 İstanbul-1937 İstanbul), şair. Köşe-kapısı Mahalle Mektebi ve Hisar Rüştiyesi’nde, Paris Ecole Nationa-le’de okudu (1863). Dönüşünde Bebek’te bir Fransız okuluna yazıldı. Özel olarak da Arapça ve Farsça dersleri alıyordu (1864-1865). Orta-elçiliğe atanan babası Hayrullah Efendi ile birlikte Tahran’a gitti (1865). Babasının ölümü üzerine İstanbul’a döndü. Çeşitli kalemlerde çalıştı. Fatma Hanım ile evlendi (1866-1871). Paris Sefareti ikinci kâtipliği (1878-1880), Poti (1881), Go-los (1882), Bombay (1883) konsolos ve başkonsolosluklarında bulundu. Bombay’da hastalığı artan karısıyla birlikte deniz yoluyla îstan-
bul’adö rem olar dü (188i ği başka ret ikine sel sefiri (Senato du. Cur devletin Sonra İî di (1928 la yenili! dan say başlaya geniş öl irdir. Gı ma çab liginden tünlüğü den yaı yen, kiı aykırı bı patacaç akılcılık sine di. den so dikkatir tınca d£ ya çıkrı eerayı Sebat” (dram, sur tiye 1876), 1878), (mensi ruzla ti tiyatro, 1876), ler, 18 1886), nep” ( Ses” (; ler, 1i 1911), ham-ı’ Geçidi’ (oyun, cemal” (nazım “Ruhlaı Dostla
TARHI
MET P
TARIK
Berbeı
2040
TARIM
bul’a dönerken Beyrut’ta indiler. Verem olan Fatma Hanım bu kentte öldü (1885). Daha sonra Londra elçiliği başkâtipliğine atandı (1866). Sefaret ikinci müsteşarlığı (1897), Brüksel sefirliği (1912) ve kısa süre Âyan (Senato) azalığı görevlerinde bulundu. Cumhuriyetten sonra bir süre devletin bağladığı maaşla geçindi. Sonra İstanbul’dan milletvekili seçildi (1928). Şiirleri ve tiyatro yapıtlarıyla yenilik edebiyatımızın kurucularından sayılan Hamit, kendinden önce başlayan Batı edebiyat tekniklerine geniş ölçüde kapılarını açmış bir şairdir. Genellikle aruz ölçüsüne uyma çabasıyla sözcüğü doğal güzelliğinden koparan, şiirin yapısal bütünlüğünü bozan zorlama öğelerden yararlanmakta sakınca görmeyen, kimi zaman insan gerçeğine aykırı buluşları çoşku perdesiyle kapatacağı sanısıyla, dönemindeki akılcılık yolundaki gelişmelerin gerisine düşen Hamit’in şiiri kendisinden sonra gelen ilk kuşağın biraz dikkatini çekmiş, Batı ile ilişkiler artınca da yararlandığı kaynaklar ortaya çıkmıştır. Başlıca yapıtları: “Macerayı Aşk” (dram, 1872), “Sabr ü Sebat” (dram, 1873), “içli Kız” (dram, 1874), “Duhteri Hindu” (mensur tiyatro, 1875), “Nazife” (tiyatro, 1876), “Nesteren” (heceyle tiyatro, 1878), “Sahra” (şiirler, 1879), “Tarık” (mensur tiyatro, 1879), “Eşber” (a-ruzla tiyatro, 1880), ‘Tezer” (aruzla tiyatro, 1881), “Makber” (şiirler, 1876), “Bir Sefilenin Hasbıhali” (şiirler, 1885), “Bunlar Odur” (şiirler, 1886), “Hacle” (şiirler, 1887), “Zeynep” (tiyatro, 1906), “Bâlâdan Bir Ses” (şiirler, 1909), “Validem” (şiirler, 1911), “İlhan” (tiyatro yapıtı, 1911), ‘Turhan” (tiyatro, 1913), “İl-ham-ı Vatan” (şiirler, 1916), ‘Tayflar Geçidi” (şiirler, 1916), “Sardanapal” (oyun, 1916), “İbnimusa yahut Zatül-cemal” (tiyatro yapıtı, 1917), “Finten (nazım-nesir karışık tiyatro, 1918), “Ruhlar” (şiirler, 1919), “Yabancı Dostlar“ (2 cilt, 1924).
TARHUNCU AHMET PAŞA -^AHMET PAŞA, Tarhuncu
TARIK bin ZİYAD (? – 720 Şam), Berberi asıllı Arap komutanı. Kuzey
Abdülhak Hamit Tarhan
Afrika Genel Valisi Musa bin Nu-sayr’ın emrine girdi. Az bir kuvvetle gizlice İspanya’ya çıkarak bilgi topladı (710). Bu başarısı üzerine kendisine Musa bin Nusayr tarafından, Berberilerden oluşan 7.000 kişilik bir orduyla İspanya’yı ele geçirme görevi verildi. 711’de bugün kendi adıyla anılan Cebelitarık Boğazı’nı aşarak ispanya’ya çıktı ve geri dönüşü engellemek için tüm gemileri yaktırttı. Boğaz bölgesini ele geçirdikten sonra İspanya içlerine doğru ilerledi. Algeziras ve Carteya kentlerini aldı. İspanya’ya egemen olan Got Kralı Rodriguez’in 90.000 kişilik ordusunu, Musa bin Nusayr’ın gönderdiği 5.000 kişilik kuvvetin de katılmasıyla Bekka Vadisi (Rio Bar-bate) denilen yerde bozguna uğrattı ve Rodriguez’i öldürdü. Başkent Tuleytule’yi (Toledo) ve pek çok kenti ele geçirdi. Bu başarılarını çekemeyen Musa bin Nusayr, kendisi gelinceye dek fetihleri durdurmasını istedi. Ancak Tarık ilerlemeyi sürdürdü. 712’de İspanya’ya geçen Musa bin Nusayr, Tarık’ı görevden aldı ve tutuklattı. Emevi Halifesi Velit’in buyruğuyla hapisten çıktı ve Musa bin Nusayr ile birlikte Kuzey ispanya’ nın fethine girişti. Zaragosa, Ara-gon ve Leon kentleri ele geçirildi, iki kumandanın afası yeniden açılınca halife tarafından Şam’a çağrıldılar. Halifenin önünde yapılan yüzleştirme sonunda, gerçek fatihin Tarık olduğu anlaşıldı. Musa bin Nusayr görevden alındı, ancak Tarık’a yeniden kumandanlık verilmedi. Ölünceye dek Suriye’de kaldı.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*