Tarih içinde Bir Yolculuk YEMEN

Tarih içinde Bir Yolculuk YEMEN

Ülke adı: Yemen Cumhuriyeti Yüzölçüm ü: 527,970 km2
Sahil Şeridi: 1,906 km.

Diller: Arapça

Din: İslamiyet Nüfus: 23,822,783

Başkent: Sana

Yönetim biçimi: Çok Partili

Başkanlık Sistemi İdarî bölümler: 17 vilayet

Millî bayram : Birleşme Günü, 22 Mayıs(1990)

Bağımsızlık günü: 22 Mayıs 1990

Para birimi: Yemen Riyali (YER)

Telefon kodu: 967

Internet kısaltması: .ye

iklimi: Çöl iklimi, batı dağlarında ılıman iklim görülür.

Tarım ve hayvancılık: Tahıl, meyve, sebze, bakliyat, kahve, pamuk, süt ürünleri, çiftlik hayvanları, kümes hayvanları.

Doğal kaynakları: Petrol, balık, kaya tuzu, mermer, kömür, altın, kurşun, nikel, bakır.

Konum: Orta Doğu, Aden Körfezi ve Kızıldeniz kıyısında, Umman ile Suudi Arabistan arası.

Türkiye’den binlerce kilometre uzaklıkta, insanlık tarihi ile yaşıt bir bölge olan Yemen, yüz binlerce şehidimizi bağrında barındıran unutulmuş şehidler yurdudur. Hint Okyanusu sahili ve Aden Körfezi’nin girişindeki stratejik öneme sahip Yemen’e giderek tarihe not düşmek, şehidlerimizin ruhlarını yâd etmek ve onların hatıraları ile dolu olan toprakları görmek için “Yemen elleri”ndeyiz.

Vadid-Dâr'da göğe yükselen "Kaya Sarayı", Yemen'in simgelerinden biri sayılıyor. 1930'da imam Yahya tarafından yaptırılan saraya ancak kayaların içinden geçilerek çıkılabiliyor.

Vadid-Dâr’da göğe yükselen “Kaya Sarayı”, Yemen’in simgelerinden biri sayılıyor. 1930’da imam Yahya tarafından yaptırılan saraya ancak kayaların içinden geçilerek çıkılabiliyor.

Yemen Semalarındayız

2007’de 5 gün süren Yemen gezimiz birbirinden ilginç hatıralarla dolu geçti. 27 Şubat 2007’de Yemen’e gitmek üzere uçağa bindik. 4,5 saat süren yolculuğumuz Yemen’in başkenti Sana’da noktalandı. Gece geç saatlerde eski bir minibüsle havalimanından şehir merkezine doğru yola çıkıyoruz. Geçtiğimiz yollarda derme çatma binalar ve küçük evler karşılıyor bizi. Sokaklar boş, Sana şehri sessiz bir halde. Çarşamba gecesi geç saatlerde Sana’ya hâkim bir otele yerleşiyoruz. 28 Şubat Perşembe günü hoparlörden okunan Kur’ân-ı Kerîm sesi ile uyanıyorum. Ses, otelin önündeki bir ilköğretim okulunun bahçesinde tatil için toplanan kız öğrencilerden geliyor. Zira burada hafta tatili perşembe öğleden sonra başlayıp cuma akşamına kadar sürüyor.

Aden’e Gidiyoruz

Yemen’in başkenti Sana’yı gezmeyi, turumuzun son gününe bırkakacağız. Bugün Yemen’in Hint Okyanusu sahilindeki mühim şehri Aden’e gitmek üzere Yemen Hava Yolları uçağına binerek, 55 dakika sürecek Sana – Aden yolculuğumuz başlıyor. Uçakta uçsuz bucaksız Yemen çölleri ve siyah taşlı Yemen dağlarını seyrederken zihnim, buralarda şehid düşen binlerce Mehmetçiğin hazin hatırasına takılıyor.

Yemen’de Yüzbinlerce Şehidimiz

Yemen boydan boya Osmanlı mezarlığı. Tarihçilerin ifadesiyle Yemen’de yüzbinlerce Mehmetçik şehid oldu. Unutulmuş gurbet şehidlerini sadece Yemen ağıtlarıyla hatırlıyoruz. Osmanlı, yüzbinlerce yiğidini verimli topraklar veya değerli madenleri için şehid vermedi. İslam topraklarının en uç kalesi olduğu için; Müslümanların rahat ve huzuru için… Ve Osmanlı Yemen’den çekildi. Yemen’de yenildiği için değil, siyaseten İstanbul’da kaybettiği için çekildi. Bu Yemen çölleri kaç Anadolu yiğidine mezar olmuştu? Kaç ana kuzusu bu kızgın çöllerde açlıktan ve susuzluktan şehid olmuştu? Kim bilir?

Uçağımız Aden’e doğru çöllerin ve Yemen dağları’nın üstünden uçarken, gözden ve gönülden ırak olan Yemen tarihini düşünürken kendi kendime neden daha önce bu coğrafyaya gelmedim diye hayıflanıyordum. Dünyanın birçok ülkesinden insanlar Yemen’in yollarını tutarken, yüzbinlerce şehidimizin mezarsız ve kefensiz yattığı Yemen’i bizler ancak yeni keşfettik, bu gizli ülkeyi yeni hatırlamaya başladık. Yemen’in önemli bir şehri olan Aden, havadan muhteşem gözüküyor. Yüksek binalar, Kızıldeniz’in girişi, adalar, Hint Okyanusu sahili ve zirveleri buludu Aden dağlan görenleri etkilemekte. Burası Mehmetçiklerin Yemen’i İngiliz işgalinden korumak için savunma hattı oluşturduldarı bir yer.

Hint Okyanusu sahilinde bulunan stratejik öneme sahip Aden şehri sahilleri

Hint Okyanusu sahilinde bulunan stratejik öneme sahip Aden şehri sahilleri

Yemen’i Uyuşturan Alışkanlık: Gat1

Aden hava limanı, başkent Sana’dakine göre daha bakımlı. Sahil kenarında olduğu için Sana’ya göre daha rutubeüi bir havası var. Hava limanından, şehir merkezine bizleri götürecek minibüse biniyoruz. Minibüste şoförün bir poşet içindeki yaprakları itina ile ağzına doldurduğunu görüyorum. Biraz sonra, bizim defne ve çay yaprağına benzeyen bu yeşil yapraklarla şoförün yanağı bir balon gibi şişti. Şoförümüz ağzına doldurduğu bu yaprağı çiğnemeye başladı. Yemenli rehberimizden bunun, gat ağacının yaprağı olduğunu ve Yemen’de erkeklerin her zaman ve her yerde, kadınların da evlerinde devamlı gat çiğnediğini öğreniyoruz. Gat, uyuşturucu etkisi sebebiyle insan sağlığına zararlı olsa da her Yemenli için hava ve su kadar önemli bir durumda. Yemen devleti bu zararı hissetmiş ancak gatla mücadelede etkili değil. Aden gezimiz çok renkli başlıyor. Aden Körfezi girişindeki Fil sahiline gidiyoruz. Sarp kayaların üstünde Osmanlı döneminden kalma kaleler, surlar ve tarihi binalar yükseliyor.

Yemen dağları yaman, Yemen dağları sarp, Yemen yolları korkulu. Bu yüzden Yemen’de Sana’dan Aden’e ve Taiz’den Sana’ya hep uçakla gittik. Yemen coğrafyasını bütün ihtişamı ile süsleyen Osmanlı eserleri, Yemen’in birçok kentinde var. Aden’de bir Osmanlı eseri olan tarihî Ebubekir Ayderus Camii’ndeyiz. Ebubekir Ayderus (vefan 1461), İslam medeniyetini Aden’de yayan bir zat. Yemen taşından yapılan cami ve türbe, tipik minare ve külliye görünümündeki diğer yapılar… Türkiye’den geldiğimizi öğrenenen Yemenlilerden yakın ilgi görüyoruz. Ayderus Camii’nde yatsıdan sonra toplu halde okunan Kaside-i Bürde hatmi görülmeye değer.

Yemen’de Şehidlikler

Yemen’i gezdikçe, Mehmetçiklerin yıllar önce düşmanlar dışında hangi zor şartlarla mücadele ettiğini de görürsünüz. Yemen’de iklim çok acımasız. 3000 metre yükseklikteki dağlardan, nem oranının ve sıcaklığın çok yüksek olduğu sahillere inersiniz. Hudeyde’den Sa- na’ya doğru ilerleyen Osmanlı ordusu gerek bu kaleleri ele geçirirken gerekse de yüksek dağlar arasında kalan vadilerde ilerlerken çok zayiat vermişler. Bugün Yemen’de ‘Burası Osmanlı mezarı’ diyebileceğiniz bir yer kalmamış. Yemen halkı, Osmanlı askerleri müslüman olduğu için kendi mezarlıklarına defnetmişler. Yemenli, şöyle bir ayrım yapıyor: ‘Uzun mezarlar Osmanlı askerlerine ait, kısa olanlar ise Yemenlilere!’ Doğrusu Osmanlı’nın Yemen’de kaç asker kaybettiğine dair kesin bir bilgi yok. Yemen’de Osmanlı mezarlarını aradık ama bulamadık.

Hudeyde’de Türk Mahallesi

Bugün geri dönmeyen Osmanlı evlatlarının günümüze kadar sürüp gelen nesli var. Sana, Aden, Hu- deyde ve Taiz’de Türk mahalleleri var. Bu mahallelerde ‘Buranın ahalisi Türk’ diyorlar. Ancak Türkçe konuşan kalmamış tabii ki. Kaderin bir cilvesi olsa gerek, Osmanlı’nın Hudeyde sahiline yaptığı kalenin yenileme çalışmalarını da yöneten mühendis Ali Bey, Türk asıllı olduğunu söylüyor. Hudeyde’de bir bölge ‘Türk Mahallesi’ diye anılı- yormuş. Türk Mahallesi’nde yer alan ve Osmanlı’nın kurduğu su sarnıcı hâlâ şehrin su ihtiyacını karşılamaya devam ediyor. Yemen’de Osmanlı’ya ait olduğu kesin olarak bilinen tek yer Hudeyde’de. Mahalle içerisinde, apartmanlar arasında kalmış bir boşluk. Moloz yığınlarının üstünden atlayarak girdiğimiz bu boşlukta dört tane mezar var. Mahalle sakinleri bunların Türk mezarı olduğunu söylediler.

2

Yemenli Erkekler Cenbiye Takıyor

Yemenliler’in elbiseleri dikkat çeker. Kadınları ya tamamen ya da sadece gözlerinin bir kısmı görünecek kadar peçeli. Erkeklerin giysileri ise Arap kıyafeti olmakla birlikte diğer Arap ülkelerinin kıyafet  çok farklı. Başlarını Araplar’a özgü örtü ile örtüyorlar. Kimileri ise pantolon yerine, bizim hamamlardaki peştemala benzeyen ‘futa’ giyiyor. Erkeklerin çoğu, cenbiye denilen geniş ağızlı bir hançer taşıyor. Erkeklerin vazgeçemedikleri cenbiyenin kabzası güzel işlemelerle kaplı. Erkek çocukların da cenbiye takına işi 12 yaşlarında başlıyor. Zengin – fakir herkes, hatta devlet yöneticileri bile cenbiye takıyor. Garip şehidler yurdu Yemen’deki gezimiz devam ediyor. 1 Mart Cuma günü sabah erken Aden’den karayolu Yemen çöllerini ve yüksek dağları aşarak Taiz şehrine gideceğiz. Aden-Taiz arası iki saat. Aden şehri hem sahil boyu ve hem de çöllere doğru yeni binalarla genişliyor. Yemen çöllerinde ve geçit vermez dağların eteğinde, toprak damlı evlerden oluşan köyler ve küçük kasabalardan geçiyoruz. Taiz’e yaklaştıkça çöller bitiyor ve ‘؛a-ıte yeşilleniyor. Mısır tarlaları, gat ağaçları, sebze ve meyve bahçeleri dikkatimizi çekiyor. Taiz’de ilk durağımız, 1400 yıl İlk tarihî Muaz bin Cebel Camii. Günlerden cuma. Yaşlı bir Yemenli bize Osmanlılar tarafından caminin yanına yapılan Türk hamamını gösteriyor. Yıkılmak üzere olan tal’ih’ı hamam Osmanlı medeniyetinin muhteşem bir simgesi. Muaz Bin Cebel Camii’nden Taiz şehir merkezine gidiyoruz. Taiz veya Taaz, Yemen’in çok eski tarihî bir şehri. Osmanlılar tarafından yapılan Taiz Kalesi’ne gidiyoruz. Kahire adı verilen kale gerçekten muhteşem Cuma günü Yemen’in tatili olduğu için kale burçları insanlarla dolu.

2 Mart 2007 Cumartesi günü Sana’da yaşanan çöl fırtınası yüzünden uzun bir bekleyişten sonra uçağımız nihayet, Sana’ya gitmek üzere havalanıyor. 30 dakikalık uçak yolculuğu ile Başkent Sana’ya geliyoruz. Gecikmeyi telafi etmek için hızlı hareket ederek Yemen’in başkenti Sana’yı gezmeye başlıyoruz. Sana’da Osmanh’dan kesifler sunan tarihî yerlerden Darülhacer, Tahrir Meydanı, Babü’l-Yemen ve sair tarihî yerleri ziyaret edeceğiz. Sana’mn iki bölgesi var; Eski Sana ve Yeni Sana. Eski Sana ne kadar eski ise, Yeni Sana da o kadar yeni. Sana şehrinin Endülüs mahallesin- deyiz. Mahallede, Endülüs mimarisi ile inşa edilmiş camiyi ziyaret ediyoruz. Bu mahalle 500 yıl önce Endülüs’ten kaçan müslümanlar tarafından kurulmuş. Sana gerçekten çok muhteşem bir tarihî geçmişe sahip. İnsanlık ve din tarihinde önemli yeri var.
2

Osmanlı medeniyetinden izler taşı yor. Zaman zaman İstanbul’dan geldiklerini öğrendiğimiz insanlarla da karşılaşıyoruz burada. Hizmet için gelmişler. Osmanlı’nın göz yaşı ile ayrıldığı bu coğrafyada gönül ve ruhla hizmet ediyorlar. Menaha ise Yemen’e gelen gezginlerin en çok ilgisini çeken yerlerin başında geliyor. İki saat süren bir yolculuktan sonra ulaştığımız, Zeydilerin mesken tuttuğu Menaha ve Hacara kale evlerinin bulunduğu kale şehrindeyiz. Ülkede iktidarı kim elinde tutarsa tutsun, kayalık dağların zirvelerine kurulan bu şehre hiçbir merkezî güç hkmedememiş tarih boyunca. Yalçın kayalıklar, iki-üç yüz metre derinliği olan vadiler, kıvrım kıvrım yollar. Yemen bir bakıma dağ gibi kayalar, bir bakıma vadiler, bir bakıma çöller ülkesi. Yemen’de yapılan yolculuk, tarihe doğru değil bizatihi tarihin içinde yapılan bir yolculuk… Şimdiki hâl ile geçmiş sanki aynı zaman diliminde buluşmuş. Ne içlerinde hayat süren binalar,ne kıyafetler,ne de alışkanlıklar değişmiş yüzyıllar boyu. Asırlar boyu bıkmadan usanmadan aynı hayatı yaşıyormuşcasına sanki… Tarihin bir kenarında kalmışlık duygusuyla Yemen’in dağlarına, ovalarına vurduk kendimizi. Belkıs’ın sarayının bulunduğu Sebe’ye, asker korumasıyla girebildik. Dünyanın en eski barajları, su bentleri de burada. Diğer taraftan İmam Yahya’nın Vadi’d-Dâr’ın o unutulmaz platosundaki yüksek bir kayanın üzerinde yaptırdığı, ancak kayanın içinden geçilerek çıkılabilen sarayı. Kevkeban’ı hemen anlatmak kolay değil. Sözgelimi, daha dört beş yıl öncesine kadar hiçbir motorlu aracın çıkamadığı Kevkaban, köşeli ve yüksekçe bir tepenin üzerinde kurulmuş bir kale-şehir. Yemen’in önemli turistlik yerlerinden biri olan Kevkeban, hâlâ içinde ekilip biçilen arazileriyle, otelleriyle, sarnıcıyla ilginç bir yer. Kevkeban’da sarnıç kenarında oturup gökyüzüyle kahverengi dağların buluştuğu ufkun seyrine dalmak kaçınılmaz. Yemenliler, kadın konusunda son derece hassas. Bir Yemenli: “Bizde aile mukaddestir. Ne olursa olsun, devlet bile evlerimize giremez.” diyor. Yemenli rehberler bizlere “Fotoğraf çekerken iki şeyi  çekmeyin: Asker ve kadın.” diye bizi uyarmıştı. Gerçekten de fotoğraf makinasmı gören kadın yolunu değiştiriyordu. Yemen’de kadınların fotoğrafını çekmek yasak. Yabancılar kadınlarla konuşamaz. Yemen’de kadınlar geleneklerine çok bağlı.

Sana şehrinde, eski adı Şerare i Meydanı olan Tahrir Meydanından geçerek eski Sana şehrine geliyoruz. Eski Sana’da ilk durağımız Osmanlılar tarafından tamir edilen Camiü’l-Kebir. Tarihî cami Osmanlı’dan birçok izler taşıyor. Ak sakallı Yemenliler camide Kur’ân-ı Kerîm okuyor.

Yem en'in en eski yerleşim yerlerinden birisi olan Taiz şehri ve Osmanlı Camii

Yem en’in en eski yerleşim yerlerinden birisi olan Taiz şehri ve Osmanlı Camii

Sana’da 400 Yıllık Osmanlı Eseri

Susam yağı çıkartan bir atölye. Asırlar önce deve gücü ile çıkartılan yağ, bugün de aynı yöntemle çıkartılıyor.

Susam yağı çıkartan bir atölye. Asırlar önce deve gücü ile çıkartılan yağ, bugün de aynı yöntemle çıkartılıyor.

Sana’da 1500’lü yılların ilk yansında buraya gelen ecdadımız tarafından yapılan ve Sultan Abdülhamid tarafından tamir ettirilen 400 yıllık Osmanlı eseri Bekiriye Camii’ni, askerî bölge olduğu için gece geç vakitlerde güçlükle geziyoruz. Eski Sana’nın tamamen kendine özgü bir mimarisi var. Klasik Yemen evlerinden oluşuyor. Evler gülkurusu rengindeki kızıl topraktan yapılmış. Tarz olarak çok eskiden beri buralarda var olan mimari tarzın devamı olduğu söyleniyor. Yemen’deki bütün şehir, köy ve kasabalar tipik Yemen mimarisi ile inşa edilmiş. Kendine has yapısıyla eski Yemen evleri bir başka göz ve gönül ziyafeti sunuyor. Köy yaşantısına uygun olarak yapılan Yemen evlerinin birinci katları genel olarak çocuklar ve kadınlar için diğer katlar ise misafirlerin ağırlanması için tahsis edilirmiş. Mefrec olarak bilinen en üst kısımlarda ise arkadaşlar bir araya gelerek muhabbet ederler. Dışardan bakıldığında Yemen evlerinin kendine özgü süslemeleri dikkat çeker. Yüksek bir binanın en üstüne çıktığınızda karşınıza çıkan manzara adeta bir tabloyu andırıyor. Eski Sana’da sokaklar oldukça dar. Ancak tarihi günümüze taşıyan bu yapılar arasında kalan dar sokaklar otantik bir atmosfer kazandırıyor Sana’ya.
1 2

Osmanlı Askerlerinin Karargâh Merkezi

Eski Sana’yı kuş bakışı seyredebilmek için Babü’l-Yemen’in (Yemen kapısı) üstüne çıkıyor, eski Sana şehri ile yüz yüze geliyoruz. Os- manlı askerlerinin karargâh merkezi olan tarihî Sana şehrinin dar sokakları bir zamanlar Osmanlı askerleri’nin gezdiği yerlerdi. Babü’l-Yemen, bizim İstanbul’daki Mısır Çarşısı’m andırıyor; fakat burada tozu kalkmamış bir eskilik dikkat çekiyor. Sanki asırlar öncesinden figürler çıkıveriyordu karşımıza. İşte dar bir sokak içinde susam yağı çıkartan bir atölye. Asırlar önce deve gücü ile çıkartılan yağ, bugün de aynı yöntemle çıkartılıyor. Susam yağı, şişelerde satılıyor. Bu tarihî şehirde satış yapılan dükkânlarda inciler, kıymetli taşlar ve süs eşyaları satılmakta. Kırk yıl hatırı olan Yemen kahvesinden bahsetmemek olmaz.

Sana'nın sembolü olan meşhur Bâbü'l-Yemen (Yemen Kapısı), yedi kapılı Sana'mn günüm üze ulaşan iki kapısından birisi

Sana’nın sembolü olan meşhur Bâbü’l-Yemen (Yemen Kapısı), yedi kapılı Sana’mn günüm üze ulaşan iki kapısından birisi

Yemen’den Bir Hatıra

Tarihî Sana şehrinin sokaklarında gezerken Osmanlı’dan kalma binalar, sebiller ve çeşmelere rastlıyoruz. Bugün birçok sebil ve çeşmenin halen Yemenlilere hayat verdiğini görüyorum. Sana sokaklarında beni en çok etkileyen bir dükkânda 100 dolara satılmakta olan Osmanlı askerlerine ait mavzer tüfekleri oldu. Kim bilir ne hazin hatıraları vardır bu tüfeklerin ve onu kullanan Osmanlı askerlerinin. Sana’da birkaç ayak merdivenle yüksek yerlere çıktığınız zaman soluk soluğa kalıyorsunuz. Çünkü 2000 metre yüksekteki şehirde oksijen azlığı var ve bu sizi etkiliyor. Bu yükseklik kentteki iklimi de doğrudan etkiliyor. Bunu kışları daha iyi hissetmek mümkünmüş, gece sıfırın altında 2-3 dereceye inen sıcaklık gündüz 23 derecenin üstüne çıkarmış. Yemen’de birkaç farklı yere daha uğradıktan sonra gezimizi noktalıyoruz. Osmanlı’mn bu bölgede çok şehid vermesinin temel sebebi, Yemen’in Osmanlı’nın siyasî birliğinin sembolü olan Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere ile başşehir İstanbul’un kale kapısı olmasıdır. Osmanlı bu şehirleri korumak için önce Yemen’i korumak gerektiğinin farkına çok iyi varmıştı.
Evet, Yemen sadece geçmişte değil, bugün de çok önemli bir konuma sahip. Bu topraklar bizden ilgi ve alaka bekliyor.iki kardeş topluluk için aradaki uzun mesafeye bakmasızın  köprü kurmak zamanıdır.
1

Yemen'in ilk İslam eseri Büyük Cami (Cami'ü'l-Kebir), 630 yılında inşa edilmiştir.

Yemen’in ilk İslam eseri Büyük Cami (Cami’ü’l-Kebir), 630 yılında inşa edilmiştir.

1

 

 

 

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*