wiki

Tarihte Asya

Mahatma (Büyük Ruh) Gandhi adıyla tanınan Mohandas K. Gandhi, Hindistan'ın bağımsızlık hareketinin kurucusu sayılmaktadır. Dinsel hoşgörü ve pasif direnme yöntemleriyle, 1947'de İngiltere'yi Hindistan'a bağımsızlık tanımak zorunda bırakmıştır

Tarihte Asya

Haçlı seferleri. XI. ve XII. yy’larda Selçuklu İmparatorluğu’nun zayıflamasından yararlanan Batı Avrupalı hıristiyanlar, müslümanların denetimi altındaki kutsal toprakları (Kudüs ve çevresi) ele geçirmek amacıyla, seferler düzenlediler. Aslındaysa, asıl amaçları Doğu’dan gelen baharat, ipekli kumaşlar gibi değerli malların ticaretini ele geçirmekti. Haçlı seferlerinin başarısızlıkla sonuçlanması, daha sonra da Osmanlı egemenliğinin Asya’ya ulaşmalarını engellemesi üstüne, Batılılar, Doğu’ya deniz yoluyla ulaşma çabalarına giriştiler. Portekiz denizcileri 1485’e doğru Güney Afrika’ya, 1498’de Hindistan’da Kaliküt’e, 1513’te Çin’de Kanton’a ulaştılar.

AKINLAR DÖNEMİ İ.S. IV. yy’dan başlayarak XVII. yy’a kadar uzanan dönemde, Asya sık sık, göçebe halkların akınlarına uğradı, bu halklar, kıtanın geniş bölgelerini, egemenlikleri altına aldılar.

Batı Asya’da İslâm’ın gelişmesi. İ.S. IV. yy’ın başlarında Batı Asya’daki Sasani hükümdarları, kuzeyden gelen göçebe halkların akınlarına uğradılar. Bu akınların ve Bizans’ın Anadolu’ya sürekli saldırılarının sonucu, VII. yy’da başlayacak Arap akınlarına dayanamayacak kadar zayıfladılar.

Güney Asya ve Doğu Asya’ya Türk-Moğol akınları. X.yy’dan sonra İslâm dinini benimsemiş Türk topluluklarından Türkmenler, Orta Asya ‘bozkırlarına egemen olIdular ve egemenliklerini Batı Asya’daki Selçuklu egemenliğindeki toprakların sınırına kadar yaydılar. Hindistan’a Islâm akınları. 1000 yılına doğru, Hindistan’ın kuzey kesimi, Gazneli Mahmut’un egemenliği altına girdi ve Gazneliler Krallığı kuruldu.

Gurlu Muhammet’in fetihleri, 1256’da Hindistan’daki ilk İslâm devleti olan Delhi Sultanlığı’nın kurulmasını sağladı. Sultanlık, XIV. yy’da gerileyip, güney kesimde Vicayanagar gibi Hindu krallıkları kurulduysa da, XVI. yy’da Hindistan’ın büyük kesimini fetheden Türk-Hint İmparatorluğu, egemenliğini 1858’e kadar sürdürmeyi başardı. Hanlar sülalesinden sonra Çin. Hanİar döneminden (İ.Ö. 206-İ.S 220), sonra Çin, büyük bir kargaşa içine yuvarlandı. Paralı askerlerden, aç serserilerden ve yoksullardan oluşan orduların başındaki generaller, “gereğinden çok” vazgeçilmez hale geldiler. Kanlı iktidar savaşımının yerini iç savaş aldı ve imparatorluk çökerek, üç parçaya bölündü:, “Üç Krallık” dönemi. Kuzeyde de “Beş Barbarın on altı krallığı” kuruldu. Güneydeki yeni topraklara sığınan “Altı Sülale”,|Nankin’de bir tür süreklilik sağlamayı denedi. Soylu sınıfın yeniden canlanarak bütün ayrıcalıkları elde etmesi, soyağaçları modasını ortaya çıkardı. Kuzeyden yola çıkarak Güney krallığını fetheden

Haritaı, XX. yy. başlarında Batı'nın Asya'daki etki bölgelerini göstermektedir. Avrupa devletlerinin özellikle de İngiltere, Fransa ve Hollanda kıtada geniş alanları İkinci Dünya Savaşı'ha kadar denetim altında tutmuşlardır. Daha sonra, ulusçu hareketlerin yaygınlaşmasıyla sömürgecilik çökmüştür

Haritaı, XX. yy. başlarında Batı’nın Asya’daki etki bölgelerini göstermektedir. Avrupa devletlerinin özellikle de İngiltere, Fransa ve Hollanda kıtada geniş alanları İkinci Dünya Savaşı’ha kadar denetim altında tutmuşlardır. Daha sonra, ulusçu hareketlerin yaygınlaşmasıyla sömürgecilik çökmüştür

Bu resimde, Afyon Savaşı (1839-42) sırasında, bir İngiliz savaş gemisinin, Çin gemilerini topa tutuşu canlandırılmıştır. Savaş, Batılıların filkedeki afyon ticaretiniÇinli yetkililerin afyon dışalımını durdurma kararı alarak önlemeyi denemeleri üstüne patlak vermişçok sayıda ve iyi donatılmış İngiliz gemisi, Çinlileri barış istemek zorunda bırakmışlardır

Bu resimde, Afyon Savaşı (1839-42) sırasında, bir İngiliz savaş gemisinin, Çin gemilerini topa tutuşu canlandırılmıştır. Savaş, Batılıların filkedeki afyon ticaretiniÇinli yetkililerin afyon dışalımını durdurma kararı alarak önlemeyi denemeleri üstüne patlak vermişçok sayıda ve iyi donatılmış İngiliz gemisi, Çinlileri barış istemek zorunda bırakmışlardır

Sûylar sülalesi (581-618), bütünlüğü yeniden sağladı. Pinti Van-Di ve oğlu Savurgan Yan-Di, kişilikleri lakaplarının da gösterdiği gibi karşıt olduğu halde, ölçüsüz derecede büyük ülkeyi sağlamlaştırmak kaygısını paylaştılar. Dev ambarlar kurulmasıyla kurtulan canlara karşılık, Büyük Şeddi sağlamlaştırma ya da büyük suyolları kazma çalışmalarında milyonlarca kişi öldü. Yeniden kurulan Loyang’da ağaçlar güz mevsiminde ipek yapraklarıyla süslendi ve yeni kanallarda, 800 0 0 0 kişinin çektiği imparatorluk filosu 1 0 0 km boyunca gidip -gelmeye başladı. Sûylar dış siyasetlerinde, Türkler arasındaki anlaşmazlıklardan yararlanarak, Orta Asya’ya yerleştiler. Ama Yan-Di’nin üç milyon kişiyi silah altına alarak Kore’ye saldırma girişimi, ülkeyi zorba imparatora karşı ayaklandırdı. Bir anarşi döneminden sonra, toprak sahipleri ve subaylar aristokrasinin desteklediği Tanglar (618-907), güçlü Çin uygarlığını doruğuna ulaştırdılar. Mandarinlik karmaşık bir bütün halinde örgütlendi: Kalıtım, atamalar ve sınavlar sonucunda, “yakın akraba prensler”den yalın bir onur unvanı olan memurlara kadar inen bir aşamasırası kuruldu.

 İkinci Dünya Savaşı sırasında taponlara karşı Milliyetçi Guamindang ordusuyla işbirliği yapan komünist kuvvetlerden bir birliğin, zaferi kutlayışı. Mao Zedung ve Lin Biao tarafından yönetilen komünist kuvvetleri1949'da Çankayşek komutasındaki Guomindang ordusunu, Çin'den çıkarak Formoza (günümüzde Tayvan) adasına çekilmek zorunda bırakmıştır.

İkinci Dünya Savaşı sırasında taponlara karşı Milliyetçi Guamindang ordusuyla işbirliği yapan komünist kuvvetlerden bir birliğin, zaferi kutlayışı. Mao Zedung ve Lin Biao tarafından yönetilen komünist kuvvetleri1949’da Çankayşek komutasındaki Guomindang ordusunu, Çin’den çıkarak Formoza (günümüzde Tayvan) adasına çekilmek zorunda bırakmıştır.

Mahatma (Büyük Ruh) Gandhi adıyla tanınan Mohandas K. Gandhi, Hindistan'ın bağımsızlık hareketinin kurucusu sayılmaktadır. Dinsel hoşgörü ve pasif direnme yöntemleriyle, 1947'de İngiltere'yi Hindistan'a bağımsızlık tanımak zorunda bırakmıştır

Mahatma (Büyük Ruh) Gandhi adıyla tanınan Mohandas K. Gandhi, Hindistan’ın bağımsızlık hareketinin kurucusu sayılmaktadır. Dinsel hoşgörü ve pasif direnme yöntemleriyle, 1947’de İngiltere’yi Hindistan’a bağımsızlık tanımak zorunda bırakmıştır

İki başkentte (Çangan ve Loyang)lüks bir yaşam sürülürken, güney kalabalıklaştı; İpek yolunun denetiminin yeniden ele geçirilmesi sayesinde canlı ve büyük kentler kuruldu. Tahta üstüne kazı tekniğiyle baskı yapımının bulunması sonucunda, buddha rahipleri basılı ilk kitabı çoğaltarak yaydılar (8 6 8 ). Ama kuzeyden gelen akınlar,sınırları|yeniden tehdit etmeye başlamıştı. Ekonomik sıkıntılar, vergilerin ve köylülerin borçlarının artması, yeni ayaklanmalara yol açtı. “Beş Sülale” ve “On Krallık” döneminde (907-959), ülke yeniden parçalandı. Kayfong’dan gelen Sung sülalesi (960-1280), “Sivil imparatorluk”u yeniden kurdu. “Edebiyatı Yüceltme Sarayı” kuruldu ve devlet görevleri için sınav sistemi yeniden kondu. Karabarut ve ilk su saati bu dönemde bulundu. Siyaseti yöneten “okumuşlar” sınıfı ikiye bölündü: Sıma Guang’ın yönettiği tutucular ve başbakan Vang Anşı’nın (1021-1086) yönettiği yenilikçiler. Vang Anşı, ülkenin başlıca gücü köylü sınıfını destekleyerek Çin’e eski gücünü kazandırmak istiyordu: Angarya yerine ücretli işçi çalıştırma sistemi getirildi; toprak vergilerinde daha iyi bir dağıtım sağlandı; tarım üretimini geliştirmek için vergi ayrıcalıkları tanındı; ordunun yerine köylülerden oluşan bir milis gücü getirildi ve öğretimde reform yapıldı. Ama eski düzenden yana olanların saldırıları, taraftarlarının yozlaşması sonucunda, başbakan görevinden çekildi ve “okumuşlar” çılgınca, körü körüne bir rekabete giriştiler. Ülke genel bir hoşnutsuzluk dalgasıyla sarsıldı ve “Kırmızı Takkeliler” ayaklanması gibi kanlı ayaklanmalar patlak verdi. Oysa o sırada Tatarlar, ülkenin kuzeyini istilaya başlamışlardı. Kuşatılan başkentte öğrencilerin kahramanca direnmeleri, yıllar süren çekişmelerin, gevşekliğin, dalavereciliğin cezasının çekilmesini önleyemedi. Güneye sığınan Güney Sungları da, Orta Asya’dan gelen akınlar karşısında tutunamadılar. Kubilay Han, Çin’i birleştirerek büyük babası Cengiz Han’ın yapıtını tamamladı. Yuenler İmparatorluğu (1280-1368) döneminde yağmalanmış, yerle bir edilmiş ülke yeniden kalkındı. Yeni başkent Pekin, Büyük Kanal aracılığıyla Mavi ırmak havzasına bağlandı ve imparatorluğun yollarında 200 000 atlıyla bir posta servisi düzenlendi. Ne var ki, halkın yoksullaşması ve kıtlıklar yüzenden patlak veren toplumsal ayaklanmalar, Çinlilerin ırk merdiveninin en alt basamağına itilmiş oldukları imparatorlukta kısa sürede ulusal bir harekete dönüştü. Ming sülalesiyle (1368-1644) yeniden iktidara gelen Çinliler, güneydoğu kıyılarını yağmalayan Japon korsanlarıyla ve Moğollarla savaşarak sınırlarını korumayı başardılar. Yeni bir tüccar ve işadamları sınıfı ortaya çıkarken, hadımağalarının yeniden önemli görevleri ele geçirdikleri saray, günden güne halk yığınlarındaakop- tu. Pekin’de görkemli ¡yapılar kuruldu ve bu arada ilk Avrupalılar (Portekizliler) Makao’ya yerleştiler. Mâliyenin iflas etmesi ve bunu izleyen karışıklıklar, kuzeyden gelen Mançuların, Çing sülalesiyle (1644- 1912) iktidarı ele geçirmelerine yol açtı. Büyük kentlerde ırk ayrımı başladı, Çinlileri zorbalıkla yöneten Mançular, Rusya’nın genişlemesini durdurdular (Nerçinsk anlaşması, 1689); güneye ve Moğolistan’a egemenliklerini kabul ettirdiler. Lhasa ve Tibet’e girdiler; Nepal, Birmanya, Siyam, Vietnam ve Kore’yi haraca bağladılar. Çin’de bir hıristiyanlaştırma çabasına giriştiler ve ülkenin haritasının çıkarılmasına katkıda bulundular. Ama Roma kilisesinin atalar kültüne karşı çıkması üstüne, saray hıristiyanlığa yüz çevirdi. Gansi (1662-1722) ve Çien-lung (1736-1796) dönemlerindeki eşsiz ekonomik gelişme ve nüfus patlamasından sonra, dev nüfusun yol açtığı güçlükleri alt etmeye elverişsiz bir yönetimin hareketsizliği, ülkeyi gerileme dönemine soktu. Bu arada bu kez, Batı’dan gelen “barbarlar” ortaya çıkmıştı. Kanton rıhtımlarından birinde bir afyon stokunun yok edilmesine öfkelenen İngiltere, Kanton’u topa tuttu (1841). Şanghay’ın alınması ve Yangdzı kıyılarına bir sefer düzenlenmesiyle başlayan “Afyon savaşı” sonunda, Çin Batı ülkeleriyle peşpeşe haksız anlaşmalar imzalamak zorunda kaldı.

ASYA VE BATI

Asya kıtasının batıda Avrupa’ya bağlanması, AvrupalIlar ile Asya arasındaki ilişkileri çok erken tarihlerde başlattı. Bununla birlikte, önce İslâm İmparatorluğu’nun yayılması, daha sonra da Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğu Akdeniz’i bir Türk denizine dönüştürmesi, hıristi- yan Avrupa ile Asya arasındaki ilişkilerin XV. yy’a kadar kopmasına yol açtı. İlk ilişkiler. Avrupa ile Asya arasındaki ilişkilerin yeniden kurulması, batı Avrupalıların baharat vb. Asya ürünlerine ulaşmak için, Asya’ya denizinden yeni bir yol aramaya  koyulmalarıyla başladı. 1498’de Portekizli gemiciler, tüccarlar, askerler ve misyonerler, Hindistan’da Kaliküt’e yerleştiler. 1510’da Goa’yı, 1511’de Malak- ka’yı ele geçirdiler. Portekizlilerin yanı sıra HollandalIlar, Hindistan’nda ticaret acenteleri ve askerî üsler kurarak Avrupalıların Asya’ya sömürgeleştirmesini başlattılar.

ASYA’NIN SÖMÜRGELEŞTİRİLMESİ

XVIII.yy’da Avrupalılar, kıtanın iç bölümünde yayılmaya başladılar; egemenlikleri, aşılması güç olan “yüksek Asya”nın çevresinde gelişti. Asya’nın güney cephesinde, İngilizler Hindistan ve Malezya’da, HollandalIlar “Hollanda Hindistanı”nda, Fransızlar Çinhindi’nde sömürgeler kurdular. Bu sömürgeler, sömürgeci ülkelere 1869’da açılan Süveyş kanalıyla bağlanıyordu. Kıtanın kuzey cephesinde de Ruslar Sibirya’yı ele geçirdiler ve 1902’den sonra, bölgeyi boydan boya aşan demiryolunu döşediler. Uzakdoğu’da birleşmeye yönelik bu ikili hareket, Japonya ve Çin limanlarının Avrupa ticaretine açılmasıyla tamamlandı. Avrupa emperyalizmi, Asya’ya belirli bir siyasal istikrar da kazandırdı. İngilizler Hindistan’da birliği sağladılar. Fransızlar Çinhindi’nde, HollandalIlar “Hollanda Hindistanı”nda halkları birleştirdiler. Ulaşım yollarıyla donatılan Asya, uluslararası ticarete katılarak sanayileşmiş Avrupa ülkelerine tarım işletmelerinin ve madenlerinin ürünlerini göndermeye başladı. Avrupa ülkelerinin teknik üstünlüğünü gören seçkin bir tabaka batılılaştı; bazıları Avrupa’da öğrenim görmeye başladı. Böylece düşünmeye ve Asya ülkelerinin gelişmesine engel olan emperyalizmi eleştirmeye koyuldular. Asyalılar kendi işlerinin yönetimine yeterince katılamıyor, Avrupalılar ülkelerindeki fabrikaların çıkarına dokunacağı için Asya’nın sanayileşmesine karşı çıkıyorlardı. Sözgelimi Hintliler, kendi ürettikleri pamukla dokunmuş İngiliz pamuklularını satın almak zorunda  kalıyorlardı.

Başlangıçta Güney Vietnam hükümetine destek olarak gönderilen ABD birlikleri, sayılarının gün geçtikçe artırılmalarına karşın, Vietkong ve Kuzey Vietnam birliklerinin ilerlemesi sonunda, 1973 'te Vietnam 'dan çekilmek zorunda kalmışlar ve Kuzey Vietnam ile Güney Vietnam, Vietnam Halk Cumhuriyeti adı altında yeniden birleşmiştir.

Başlangıçta Güney Vietnam hükümetine destek olarak gönderilen ABD birlikleri, sayılarının gün geçtikçe artırılmalarına karşın, Vietkong ve Kuzey Vietnam birliklerinin ilerlemesi sonunda, 1973 ‘te Vietnam ‘dan çekilmek zorunda kalmışlar ve Kuzey Vietnam ile Güney Vietnam, Vietnam Halk Cumhuriyeti adı altında yeniden birleşmiştir.

ASYA’DA ULUSÇULUĞUN GELİŞMESİ

Asya’nın Avrupa emperyalizmine tepkisi, XX. yy’ın ilk yarısında başladı. Japonya 1905’te Mançurya’da Rusya’yı yenerek ilk başarıyı elde etti. Bu büyük yankılar uyandıran başarı, 1868’de Meiciler dönemiyle başlayan köklü bir dönüşümün sonucuydu. Meiciler döneminde girişilen reformlarla, Japonya’da güçlü bir merkeziyetçi hükümet, güçlü bir sanayi, modern bir ordu ve donanma kurulmuştu. Geleceği hazırlamanın en iyi yolu olarak, Avrupalıların ekonomik yöntemlerini uygulamak görülüyordu. Asya’nın öteki ülkeleri de bu başarıdan ders almayı bildiler, ama seçtikleri yollar birbirinden çokfarklı oldu. Çin’de SunYat Sen’in yönettiği Guomindang (Kuomin- tang) partisi 1911’de imparatorluk sülalesini ayaklanmayla devirdi; ama genç Çin Cumhuriyeti’nde yönetimi bir süre sonra, Mao’nun yönetimindeki komünistler iç savaşla ele geçirdiler. Hindistan’da Kongre ¡Partisi, Gandhi’nin etkisiyle, siyasal özerklik kazanabilmek için “pasif direnme” önerdi; ekonomik İngiliz egemenliğini zayıflatmak için İngiliz mallarını boykot etti. Asya’nın öteki ucunda Osmanlı İmparatorluğu’nun çökmesi (1 918) ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’nu kurarak hızla avrupalılaşma yoluna sokması, Ortadoğu’daki İslâm ülkelerinde büyük yankılar uyandırdı.

İkinci Dünya Savaşı ve sömürgelikten kurtulma. Asya’nın sömürgelikten kurtulmasına elverişli koşulları, İkinci Dünya Savaşı hazırladı. Savaş başlar başlamaz, Fransa ve Belçika, Alman orduları tarafından işgal edildi; İngilizlerse, adalarına kapanmak zorunda kaldılar. Bunun Asya’da doğurduğu boşluğu, emellerini “Asya Asyalıların olmalı” sloganı altında gizleyen Japonya doldurmaya kalkıştı. 1942- 1943 yıllarında “Hollanda Hindistam”nı ve Malezya’yı ele geçirdi ve bir süre Hindistan’ı tehdit etti. Böylece, Avrupalıların saygınlığına ağır bir darbe indirmiş oldu. Savaştan sonra, müttefik ordularında çarpışarak savaşa ve örgütlenmeye alışan ulusçu akımların üyeleri, son derece elverişli bir durumdan yararlandılar. 1945’te ezilen Japonya Asya’nın siyaset yaşamından çekildi. Dünyanın iki yeni büyük devleti ABD ve SSCB, sömürge ülkelerin davasına yakınlık gösterdiler; çünkü ABD, kendini sömürgecilikten kurtulmanın bir örneği sayıyordu. SSCB’yse, 1918’de çok uluslu bir devlet halini almıştı. Avrupalı sömürgeci ülkelerin halkları da, gerek bu serüvenden bıktıklarından, gerek, sömürgecilik konusunda suçluluk duygusuna kapıldıklarından, hükümetlerin sömürgelerde eski güçlü durumlarına erişme isteklerini frenlediler. Asya’nın özgürlüğüne kavuşması, öteki sömürge ülkelere de örnek oldu. Cezayir, Fransa’nın Dien Bien Fu yenilgisinden (1954) kısa süre sonra ayaklandı. Afrika ülkeleri de bağımsızlıklarını elde etme savaşımına girdiler. Etnik ve dinsel gerilimler. Asya ülkelerinin çoğunda, bağımsızlığa kavuşulmasından sonra, etnik ve dinsel gerilimler ortaya çıktı. Birmanya’da, bağımsızlıktan hemen sonra, ülkede yaşayan Hintlilerin çoğu sınır dışı edildi. Malezya’da da, ülkedeki kalabalık Çinli topluluğu sık sık huzursuzluklara yol açtı. Büyük bölümü Çinli olan Singapur, 1963’te Malaysia Federasyonu’na katıldıysa da, 1965’te ayrıldı. 1971’de Doğu Pakistan’da yaşayan Bengalliler, Pakistan’dan ayrılarak, Bangladeş Cumhuriyeti’ni oluşturdular. Hindistan-Pakistan arasında ve İsrailliler ile Araplar arasında, kanlı savaşlar oldu. Çin ile Hindistan arasında ve Çin ile Vietnam arasında sık sık sınır çatışmaları çıktı. İran ile Irak arasında sekiz yıl (19801988) süren kanlı bir savaş, iki yanın da üstünlük sağlayamamasıyla sonuçlandı. Bu arada 1990 sonunda SSCB’nin parçalanması da, İran ve Suudi Arabistan’ın Türkiye’yle bağları güçlü Orta Avrupa Türk cumhuriyetlerini etkilemek için yoğun bir rekabete girişmelerine yol açtı.

Ekonomik çeşitlilik. Asya ülkelerinin çoğunun Üçüncü Dünya ülkeleri arasında yeralmalarına karşın, Asya günümüzde, büyük bir ekonomik çeşitlilik sergilemektedir. Bu uçsuz bucaksız kıtada, ekonomisi tarıma dayalı Bangladeş’in yanı sıra, dünyanın en gelişmiş sanayi ülkelerinden biri olan Japonya da yeralmaktadır. Irak, 1990’da Kuveyt’ki işgal ederken, Arap ülkeleri arasındaki Batı karşıtı düşüncelerin yanı sıra, petrol zengini Körfez ülkeleri ile yoksul Arap ülkeleri arasındaki çelişkiye de güvenmiştir. Günümüzde Asya ülkelerinin, Batı’ya bazı bağımsızlıklarını elde etmiş olmalarına karşılık, içlerinden birçoğu ekonomik bakımdan eski sömürgeci devletlere bağımlıdırlar. Körfez Savaşı (1990- 1991), Batı ülkelerinin bölgeyle ilgilerinin yoğun biçimde sürdüğünü açıkça ortaya koymuştur. Günümüzde Asya ülkelerinin çoğu, Bağlantısız Ülkeler üyeleridirler; bölgesel ve uluslararası kuruluşlarda etkin bir rol oynamaktadırlar. En büyük çabayı da, bir yandan ekonomilerini Batı tipi bir gelişme sürecine sokarken, biryandan da Batı etkisine karşı geleneklerini korumaya harcamaktadırlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir