TARIMDA AKAPUNKTUR

TARIMDA AKAPUNKTUR

SSCB Bilimler Akademisi Uzakdoğu branşı, Ussurisk ve Nadejdinskoye tavuk çiftliklerinde akupunktür denemeye baş

Bulgular, ışımaların içlerindeki uranyum il du. Böylece, ışınların kaynağı olan elemel pabiiiyordu. Daha sonraları Torinyum’unl zelius buluyordu. Marie, çeşitli uranyum bil nitit) incelerken, kimilerinin daha çok ışınl trik” yöntemi ile buluyor, ancak bu sonul du. Ya hesaplamalar yanlıştı ya da doğali ışıyan başka bir madde vardı. Bakır ve uni kolit’i yapay olarak elde edip ışıma özeilil gunu görüyordu. O halde, doğal cevherleri elementler olasılığı, eşi Pierre’i de heyecl malarını bırakıp adeta Marie’ye yardımcıl İkisi birlikte yürüttükleri uzun ve yorucl çok daha ışıyan bir element buluyor ve Mal lonyum” adını veriyorlardı. Fakat daha sel polonyumdan gelmediğini anlıyor ve yoğuıl nuçta Radyum’u elde ediyör, saldığı ışınla! tayf analizinden özelliklerini saptıyorlardı, ll görülebilecek miktarda radyum elde ederel bir element oluşu hakkındaki tartışmalara! için büyük miktarda maden filizi gerekiyl Curie’1er, istediklerini yüzyıllardan bel etmek için işletilen Bohemya yataklarındJ uranyum yüklü yığınlarda buluyorlardı. Mİ meleri koşuluyla bu “pislik yığınlarını” pal “bu çılgın bilginlerin”, işletmeyi temizlikI viniyorlardı. Curie’1er, ellerinde ne varsal “artıkları” alıyorlardı. Fizik okulunda del tahta kulubeyi kullanmalarına izin veriliyol viran yerde dört yıl boyunca radyum eldel artığı kilo kilo arıtmaya uğraşıyor ve ışıml miligram miligram artıyor; fakat bu arada I azalıyordu. Üstelik yeni doğan bebek İreni leceğin ünlü bir araştırmacısı olacak kızla Marie’nin radyumu gözle görülebilecek rrl engel tanımıyordu. Curie’ler, 1902 yılındl minden sonra, ancak 100 miligram radyurl tan bir gram radyuma ulaşmış oluyorlardıl tiklerini inceliyor ve Niton adını verdikleri de helyum bulunduğunu saptıyorlardı. H<| mek yüzyıllardır kimyacıların düşündükleri türülmesi” hayal değildi. Fakat bunu yapal ğindeki enerji idi. Böylece “filozof taşı ’1 Curie’lerin Polonyum ve Radyum’u bil getiriyordu. O ¿ine kadar her elementin I elementler tayf çizgileriyle tanınıyorlardı. I larıyla tanıma yöntemiydi Aslında Marie] de başlangıçta bir varsayım olan bu kural Yoksulluklarına ve sağlıklarının butunda rie’ler, radyum elde etme yöntemlerini ken< bilim uğruna çalıştıklarım söylüyorlardı. Mar ve aynı yıl, eşi Pierre Curie ve Becquerel il yordu. Fakat Curie’ler, ödül töreni için yo lanıyorlardı. Marie, yazılarında radyumun yor; fakat bu enerjinin kaynağı, Einstein’ı koruyordu.

Sanki o güne kadar çektikleri yetmezr tarafından ezilerek ölüyor ve yerine Marie |
mu sanki çevresine ışın saçar gibiydi. Daha sonraları kızı ve damadı Joiot – Curie’ler ile çok yakın dostu Perrin de Nobel Ödülü alıyorlardı. Çok insancıl olan yakınları için her fedakârlığı yapan Marie, Birinci Dünya Savaşı’nda da ününü bir yana bırakıp hasta arabası kullanarak, insanlığa hizme tini sürdürüyordu.

Röntgen’in x ışınlarını bulmasıyla kamçılanan Marie’nin yoksul, fakat heyecanlı günlerle dolu bilim yaşamı, radyumu buluşuyla noktalanıyor; fakat açtığı yoldan ilerleyen Dom ve Boltvvood, başka ışıyan elementler elde ediyorlardı. Radyumun uygun koşullarda kanseri önlediği anlaşılıyor; fakat ne hazindir ki, Marie kan kanserinden yaşamını yitiriyordu.

GRİGNARD,

Françols August Vlctor 1871 – 1935 Fransız Kimyacı

Organik kimyada önemli ilerlemeler sağlayan ayraçları bulmasıyla tanınır.

Babası yelken yapan ve onaran Grignart. Küçük yaşta ellerini kullanmasını öğreniyor ve yaşı ilerledikçe “elleriyle düşünebilmesi” sonucu çeşitli ödüller kazanıyordu. Grignard Üniversitesin’nde matematik eğitimi görüyor, önemli bir derece yapamamasıua karşılık problem çözme yöntemlerini temelinden kavramış oluyordu.

Genç yaşında kimyayı kesin bir bilim dalı kabul etmemekle birlikte çalıştığı bir kimya deneyliğinde yapılanları görünce matematiğin Grignard’sız da ilerleyebileceği düşüncesiyle kimyaya kayıyordu. Fakat öğrendiği matematikten geniş ölçüde yararlanabileceği fiziksel kimyayı bırakıp organik kimya alanına atılıyordu. O günlerde kimyanın bu dalı matematiğe tamamen yabancıydı.

Babasının yelken yapımındaki parçaları yan yana getirip sınama ve deneme yöntemiyle sonuca ulaşması gibi Grignard, bir seri deneylere girişiyor, bir metil grubunu (bir karbon ve üç hidrojen atomu) bir moleküle ekleme! e uğraşıyordu. Grignard’ın karşı karşıya bulunduğu sorun, eklemenin başarılı olması için hangi katalistin seçilmesi gerektiği idi. Kimi zaman çinko talaşları işe yarıyordu; fakat bu giriştiği deneyde bir sonuç vermiyordu. Magnezyum ile çalışmaları kimi zaıflan olumlu kimi zaman başarısız yani güvenilir değildi. Bir metal atomu ile organik bir kökün bileşimi demek olan oeganometal kimyası, Frankland’ın çalışmalarıyla ilerlemişti. Frank-land, dietil eteri çözücü olarak kullanarak, organik maddeler ve çinkodan bileşikler hazırlamıştı.

Frankland’ın izlediği yol, Grignard’m deneyinde başarılı değildi; fakat bir katalist olan çinko yerine, yine bir katalist olan magnezyum kullanılamaz mıydı? Yani Grignard “Eşitini Bulma” yöntemini deneyebilirdi. Sınamaları başarılı oluyor ve magmezyum-eter birçok bileşikle birlikte kullanıl-ğında, bugün “Grignard Ayraçları” denilen bileşikler elde ediyordu. Bu ayraçları bir kök, bir de halojen atomdan (iyot gibi) oluşuyor ve RMgX ile gösteriliyordu. Bu ayraç çeşitli asit, alkol ve doymamış hidrokarbonların üretiminde önemli kolaylıklar sağlıyordu. Çünkü magnezyumlu bileşiklerin elde edilmeleri, diğer organometal katalistlere göre daha kolaydı.

Yirmi dokuz yaşında buluşun bilim çevrelerine duyuran Grignard, aynı konuyu doktora tezi yapıyordu. Artık herkes Grignara Ayraçları tulmaya uğraşıyor ve beş yıl gibi kısa bir süre içinde, aynı konuda iki yüzü aşkın araştırma yayınlanıyordu. Bu çalışmaları Grignard’a kimya profesörlüğü sağlıyor, ayrıca 1912 yılı Nobel Kimya ödülü getiriyordu.

Birinci Dtîny Savaşı çıkınca, Grignard onbaşı olarak silahlı kuvvetlere
İMİjıiflu gösteriye r-ırijij kadar ayırım ) $-ı (tlduğunu B£ • I’! ‘I i it, Otonit, Ur ı dı’¡ınıt “piezo ele : ı k ı^d âştıramıyo r-ı ı ııiMİe daha ç< k ı ‘leri olan Ç; i-»ıiphıra uygunl îliüTıent vardı. Yemi

0 :;l;ı kendi araştı •

• :> ıra uranyumd n İHj ‘ı< Hırlayarak “P>* :: ‘ güçlü ışıman rı İl ılı jj ilişiyorlardı. S:>-” 11’ jy’a yaptırdıkla ı if( I <> tutulup gÖ2 e ıjıl ıiceliemek ve ye »i || s pırlardı. Bum rı

İH; ir madenleri elde i: ir uf kabul edilen ı r i giderlerini öd i ı-ı, * il ediyor, hat:a 111 otarmalarına sı-; ;ık ödüyor ‘ e :ü ir mı akan eski I ir i nakşız olan t il» |rarlardı. Tonlar:»

I: filan antik yığı ‘m “i,»! II-IO kilogra n uun istiyor ve g:-ıı M>r1ardı. Fak , ) kararı, hiçtir ı I, istalleştirme işi * <i cız ton artı > ■ |’ir1: radyumun öz« -ı, j rıı ve bunun içir-lementti. D.-11¡^riırıe dönü’“

( u , tom çekiırd ■ ■ ¡Jır il oluyordu.

|ln|r, kimyaya yenil k ¡i;si vardı; ya S ;’i’Sntteri işimi-■’ aramaya iti i

1 i…..; m rağmen Cı –

J|| nı.urmıyor, yaln ?: l! hîktorasını aliye * ı: t Hdülü’nü paylaş -jbf;ır;»k tadar hast;

Inurjiden- söz ed .fjt ii kadar gizemiı

i”l|:1111:.: Ibir atlı arak.h 11,1 i:/« canlar çok n
I

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*