TAŞ KULÜBEDEN ÇADIRA
Bazı dağlık bölgelerde, üst kesimlerinden birbirine tutturulmuş kazıklarla yapılan ve yan yüzeyleri çimli toprak ya da düz taşlarla kaplı olan taş evlerin giderek yaygınlaşıp ilkel kulübenin yerini aldığı görüldü. Çin’deki yapılarda tuğla ve kiremit gibi işlenmiş gereçler kullanıldı. Gerçek bir ev yaşamı sağlayan konutlarsa uygarlığın gelişmesiyle birlikte ortaya çıktı. Bunların yapımında yontulmuş taşlar, pişirilmiş taşlar, vb. kullanıldı. Mısırlılar düzgün bir biçimde yontulmuş kayalarda oturdular; balçık ovalarda yaşayan Kaideliler tuğla kullandılar.
Batı’da giderek yaygınlık kazanan taş evler düz, yuvarlak, oval biçimde ya da ender olarak dikdörtgen taşlardan yapılırdı. Mykenai’deki Tholos adı verilen eski konut mi-marisineyse İtalya (Puglia’da trullo denen yapılar), İspanya ve Fransa’nın yoksul bölgelerinde rasla-mr.
Kırlarda gelişen uygarlıklann yarattığı çadır, çeşitli halklar tarafından çok değişik biçimlerde yapıl-
mıştır. Kubbeli konik çadırlar Norveç, Finlandiya ve S.S.C.B’nin kuzey bölgelerinde yaşayan Laponla-ra özgüdür; bu çadırlarda deriyle kaplanmış koni biçimindeki kazıklar tahta kubbeleri taşır. Lapon çadırının hafifletilmiş bir tipi Kanada ve Alaska’da yaşayan Esldmolar tarafından kullanılır. Buna benzer ilkel ama zengin bir biçimde süslenmiş çadırlar (bunlara tipis denir] Kuzey Amerika’da yerliler için barınak olmuştur. Orta Asya’da yaşayan Moğollar ve Kuzey Tibetlileı yurt denen çadırları kullanırlar Bunlar bazı yerlerde geniş ve görkemli konutlar haline getirilmiştir İç kesimi baklava biçiminde tahtalardan oluşan ve samanla kaplanmış bir kafes üstüne inşa edilen bt çadırların silindir biçimindeki çe perleri üç kattır; saman örtüler dt
dıştan görünen keçeyle kaplanmış tır. Türklerin kullandıklan, bu çî dırlara benzeyen, ama düz çatı olan çadırlarsa Kuzey Afrika’dal göçebe kabileler tarafından külli nılan dikdörtgen ya da çokkenar çadırlara öncülük etmişlerdir.
ÎGLOOLARDAN YÜZER KONUTLARA
Ra 7.1 Eskimo toplulukları taraflı dan tıkız kar kütlelerinin dairesi bir düzlem üstünde yan yana \ üst üste konmasıyla, içeriden \ kubbe biçiminde yapılan igloolar m’ye kadar yükselebilir. Tavanc açılan bir delik havalandırmaya yı rar; daire biçimindeki öî)ür delikli de içeriye ışık girmesini sağlar. 1 “pencereler” temiz sudan elde edi miş ince buz tabakalanyla ya c
23
‘talya’mn Puglia yöresinde trullo adı wrilen konut: Kireçle heyazlaulmış, taştan yapılan bu evlerin duvarları 1 m’den daha Kalındır; konut, ambar w samanlık kimi kez burada görüldüğü gibi hır aradadır, kimi kez de ayrı ayrı yapılırlar.
ı\orveç’in güneyinde dağlık bir bölge olan leıemark’ta bir çiftlik
Bangladeş’in Sarayanganj yöresinde sampan denen ve konut olarakda kullanılan kayıklar.
yağlanmış ince derilerle kapatılır. Yığm halindeki kardan ya da taştan yapılan döşemeler ağaç kabuklarıyla, süpürgeotu dallarıyla, ren-geyiği derisiyle kaplanır; iç duvarlarıysa kürkler süsler.
Bataklıklar, çok sulak bölgeler ve çok sayıda kanalla örülmüş araziler, Bangkok’ta Menam deltasında olduğu gibi, göl üstünde kentler oluşmasına yol açarlar; buralarda binlerce insan teknelerde barınır. Aynı koşulların ilkel yüzer konutların ortaya çıkmasına neden oldukları da görülür: Sözgelimi, Cila-lıtaş devrindeki kabilelerin kullandığı ve üstünde balıkçı kulübesi bulunan sallar (Danimarka); saz yığınlarından oluşan ve üstünde insanların oturduğu yüzer adacıklar (Titicaca gölü).
ESKİÇAĞ’DAN ORTAÇAĞ’A
Uygarlığın gelişmesiyle birlikte, insanoğlu yapı bilimine ve süsleme sanatına kavuştu; bu yolla da mimarlığı icat etti. Doğal mağara, ilkel kulübe, bitkiden yapılma kulübe ve çadırdan sonra ev denen konut biçimi ortaya çıktı. Evlerin yapısı, gelişen halkların yaşama biçimiyle yakından ilgiliydi. Böylece yüzyıllar boyunca evler, insanların mimari uğraşlarım yansıttı. Asya sarayları tipinde yapılmış olan Girit’teki Knossos Sarayı, Pompei’deki lüks Roma villaları, Machupicchu’da bulunan, gizli motiflerle süslenmiş antik înka evleri, îndüs uygarlığına ait dinsel amaçla yapılmış binalar, hep insanlığın kent uygarlığına doğru aştığı yolu göstermektedir.
Kazılar sonucu, düzenli planlara da-
Ortaçağ’da özellikle Avrupa kenl rindeki evler düzensiz bir dağılım g teriyordu. Yer kazanmak için, üst k lar cumbalarla birbirinin sınırını e yordu; evler sokağa boylamasma i ğü de enlemesine cephe veriyorı Damlar birbirine yakındı. Zemin k larda dükkânlar açılıyor ve gün ‘ yunca indirilen panjurlar tezgâh c rak kullanılıyordu. Evlere numa verme işleminin henüz başlamadığı dönemde, yapılarda değişik süsle işleri ve oymacılıktan yararlandır Ortaçağ’da evin içinde bir ocağı 1 lunan şömine icat edildi.
Evlerin iç düzeni birbirinden farklı ğüdi: Zemin katta dükkân, mutfak depo; birinci katta odalar ve salonl eşya odası, çaltaaşır kurutma yeri erzak ambarı, vb. olarak kullanıl birkaç katlı tavan arası.
v*¡r^Sr ;i*î.«•-.«-a,.** –
r.~~. •’ •
yanılarak gerçekleştirilmiş, içinde tuğladan evler, kaplıcalar, su şebekesi ve ilgi çekici surlar, bölümler bulunan kentlerin varlığı ortaya çıkmıştır. Roma da, bu kentlerin kuşkusuz en güzel örneklerinden biridir.
Roma împaratorluğu’nun büyük kentlerinde çokkatiı konutlar vardı. Gal-yalılar, Roma mimarisinden esinlen-düer ve mozaikle zengin bir biçimde kaplanmış kemerleri olan çok sayıda villa inşa ettiler. Roma gelenekleri Or-taçağ’m ilk yüzyılları boyunca da sürdü. Fransa’da birçok ilgi çekici örneği günümüze kadar gelmiş bulunan Merovenj üslubundaki villalar Galya-Roma tipi villalarla benzerlik gösterirler: Her iki yapı türünde de, giriş ve hol aynı biçimdedir, 4 odanın kapısı merkezi bir avluya açılır.