THORI
– 1964 mı. İşç münist Parti fc dı. Çe rev ald ri oldu karşı f önaya! nın ba; aliyetir va’ya sa’ya < münis rumur tinde lendi ( Partisi pıtı “Fi ğu).
THUK
na – G altın r ailede etti. 4 ya kıy di. Sp
2074
TIP
saf ve yemeğe düşkün bir tanrıdır. İki keçinin çektiği bir arabası, düşmanlarını öldürdükten sonra uçarak kendiliğinden geri dönen bir baltası vardır.
THOREAU, Henry (1817 Massachusetts – 1862 Massachusetts), Amerikalı yazar. Harvard College’ı bitirerek öğretmen oldu. Ancak öğretmenliği sürdüremedi. “A Week on the Concord and Merrimac Rivers” (Concord ve Merrimac Kıyısında Bir Hafta) ilk yapıtı olarak 1849’da yayımlandı. Bu kitabını 1854’te başyapıtı olan “Waiden or Life in the Woods” (Waiden ya da Ormanda Hayat) izledi. “The Maine Woods” (Maine Ormanları) 1864’te ve “A Yankee in Cañada” (Kanada’da Bir Amerikalı) adlı yapıtı da ölümünden sonra 1866’da yayımlandı. Emerson’un izleyicisi olan Thoreau, Alman idealistleri ile Hint düşüncesinin etkisinde kalmıştır. Köleliğin kaldırılmasını savunan ve emperyalizme karşı çıkan Thoreau’nun, Amerikan düzyazı ustaları arasında önemli bir yeri vardır.
THOREZ, Maurice (1900 Noyelles
“i C\Ct A V/ılto\ Cfo nı-M-> <-»î\
” I t C4I LGt f ı I IGUIOI4. OiyCİOCü C*\_1Cİ-
mı. İşçi bir ailenin çocuğudur. Komünist Partisi’ne gençliğinde girdi. Parti faaliyetlerinden ötürü işten atıldı. Çeşitli parti kademelerinde görev aldı. 1930’da parti genel sekreteri oldu. Milletvekili seçildi. Faşizme karşı halk cephesi oluşturulmasına önayak oldu. İkinci Dünya Savaşı’ nın başlamasıyla partisinin yeraltı faaliyetine geçmesi üzerine Moskova’ya gitti. Savaş sonrasında Fransa’ya döndü. Milletvekili seçildi. Komünist Partisi, çoğunluk partisi durumuna geçince De Gaulle hükümetinde devlet bakanlığı görevini üstlendi (1945-1946). 1964’te Komünist Partisi Başkanı oldu. En önemli yapıtı “Fils du Peuple”dur (Halk Çocuğu).
THUKİDİDES (yaklaşık İ.Ö. 465 Atina – 395 ?), Yunan tarihçisi. Trakya altın madenlerini yöneten büyük bir ailedendi. Sofist okullarına devam etti. 424’te strategos seçilerek Trakya kıyısını savunmakla görevlendirildi. Spartalı Brasidas’ın Amphipolis’i
almasını önleyemedi ve sürgüne gönderildi. Uzun yıllar Trakya’da kaldı. Pelopones Savaşları tarihini orada yazmaya başladı ve cezası bağışlanınca (İ.Ö. 406-403) yapıtına Atina’da devam etti, fakat bir kazada öldüğü için bitiremedi. Thukidi-des, bu yapıtı önce İ.Ö. 421’de kesmişti, sonra İ.Ö. 404’e kadar uzattı. Herodot’un çağdaşı olmasına karşılık farklı bir tarih anlayışı geliştirdi. Çağının tarih olaylarından yararlı dersler çıkarmaya çalıştı. Efsanevi hikâyeleri, tanrıları insan işlerine karıştıran masalları bırakıp tarafsız bir tutumla doğru ve gerçek olanı yazdı. İncelediği savaşların ve anlaşmazlıkların yakın ve uzak nedenleri üzerine eğildi; savaş alanlarını belirtti, resmi belgeleri değerlendirdi. Savaşları anlattığı bölümlerde çok etkili bir dil kullandı. Kimi zaman da, tarihi olayların akışına, kendi yazdığı konuşmaları ekledi. Bunların en ünlüsü olan ve Perikles’in cenaze töreninde yapılan konuşma, Atina demokrasisine bir övgü niteliğini taşır.
THULİN, İngrid (1929 Sollefteo), İsveçli sinema ve tiyatro oyuncusu.
lc\/pHi linin »nnotmon Innmar Rom-
VII • W. J VI w w !3” ‘ ‘ O
man’ın “Smultronstallet” (Yaban Çilekleri, 1957) filmindeki rolüyle tanındı. Bir yandan sinema çalışmalarını sürdürürken, tiyatroyu da bırakmadı. 1960’tan sonra Stockholm Belediye Tiyatrosu kadrosuna girdi. Çoğu İngmar Bergman’ın yönetiminde olmak üzere çevirdiği birçok filmle uluslararası bir ün kazandı. Başlıca yapıtları: “Smultronstallet” (Yaban Çilekleri, 1957), ‘The Four Horse-mon of the Appocalypse” (Mahşerin Dört Atlısı, 1962), “Tystnaden” (Sessizlik, 1963), ‘The Damned” (Lanetliler, 1969), “Viskingar och Rop” (Fısıltılar ve Çığlıklar, 1972), “La Ca-ge” (Kafes, 1975), “En ocn En” (Bir ve Bir, 1978).
THURBER, James Grover (1894 Columbus/Ohio – 1961 Connecti-cut), Amerikalı gülmece yazarı ve karikatürist. Ohio Üniversitesi’nde öğrenim gördü. Katıldığı I. Dünya Savaşı’nda yaralandı ve görme duyusunda azalma oldu. Daha sonra Chicago Tribüne gazetesinin Paris
muhabirliğini yaptı. New Yorker dergisinde uzun yıllar çalıştıktan sonra kör olma tehlikesi üzerine çalışmayı bıraktı. Hem yazılarında hem de karikatürlerinde, fazla anlam veremediği bir dünyanın içinde yaşayan, şaşkın ve hareketsiz kent insanını anlattı. Bu insanın çıkış noktasının fantezilerde olduğunu öne sürdü. Çizdiği saldırgan kadın ve çekingen erkekten oluşan aile tipleri, modern keht yaşamının klasikleri arasına girdi. Bu tipler aracılığıyla toplumun yapmacık yanlarını eleştirdi. Başlıca yapıtları şunlardır: “The Owl in the Attic” (Tavanarasındaki Baykuş, 1931), ‘Fables for Our Time” (Zamanımız için Fabller, 1940), “Further Fables”‘ (Fabller, 1956).
TIP, hastalıkları ve sakatlıkları iyileştirmek, hafifletmek ya da önlemek için başvurulan bilimsel ve teknik çalışmaların tümü, hekimlik. İnsanların hastalıkları iyileştirme ve önleme çabası, insanlık tarihi kadar eski bir olgudur. Sümerlerde, Mısırlılarda tıbbın oldukça gelişmiş olduğu, kı-rık-çıkıkların başarıyla tedavi edildi-ği; katarakt, mesane, bademcik ameliyatlarının yapıldığı anlaşılmaktadır. ilkçağlarda tıp, önemli ölçüde büyücülük ve din ile karışmış, hastalıkların iyileştirilmesinde ve hastalıklara karşı korunmada kötü ruhların rolü olduğu kabul edilmiştir. Eski Yunanistan’da başlangıçta mitoloji ile iç içe bulunan tıp, Hippokra-tes’in gözlemleri ile bilimsel çalışma niteliğini kazandı. Bu bakımdan Hip-pokrates tıbbın babası sayılır. 72 yapıt bırakan Hippokrates, kötü ruhların etkisini bir yana bırakarak gerçek gözlem ve inceleme yolunu açtı. Ortaçağ’da Hippokrates’in yöntemleri doğrultusunda tıbbi tedaviler uygulandıysa da, koyu taassup, araştırma ve inceleme yapmayı engelliyordu. Bu sırada Türk-İslam dünyasında İbni Sina, Razi, İbni Rüşt gibi hekimler Eski Yunan, Mısır, İranlı ve Hintlilerin yapıtlarından da yararlanarak tıp alanında çok önemli adımlar attılar. Bu bilginlerin Arapça olarak yazdıkları yapıtlar, Haçlı Seferleri sırasında ve İspan-ya’nın Hıristiyanlar tarafından ele
THORI
03
Ara