TÜRKELİ

TÜRKELİ
rinden (Arapça ve Farsça) etkilenerek biçimlendirdiği dönemdir. Bu dönem de kendi içinde iki evre olarak tasarlanır: a) Ortak Orta Asya Türkçesi, b) Çağatay, Kıpçak ve Oğuz lehçelerine dayanan Türk yazı dillerinin oluştuğu dönem. Yeni Türkçe (15.-20. yüzyıl) dönemi, Orta Asya Türk lehçelerinin oluşumunu tamamladıkları (Özbekçe, Kıpçakça vd.), Batıda da Türkmence ve Azerice ile Anadolu’da Türkçe -Arapça-Farsça karışımı bir yapma dilin (Osmanlıca) egemen olduğu dönemi belirtir. Çağdaş Türkçe, 20. yüzyılda dünyanın çeşitli yörelerinde konuşulmakta ve yazılmakta olan Türk lehçelerini kapsamına alır. Türkler 5. yüzyıldan beri çeşitli dinleri (Şamanlık, Budacılık, Manici-lik, Hıristiyanlık, İslamlık) benimsedikleri ve çeşitli kültürlerle yakın ilişki kurdukları için birbirinden hayli farklı alfabeler de kullanmışlardır:
‘ Orhon (Göktürk) alfabesi, Uygur alfabesi, Sogd alfabesi, Çin yazısı, Tibet yazısı, Nasturi-Süryani yazısı, Mani alfabesi, Brahmi alfabesi, Pas-se-pa yazısı, Arap alfabesi, Yunan alfabesi, Ermeni alfabesi, Latin alfabesi gibi. Bugün SSCB’ye bağlı özerk cumhuriyetlerde yaşayan Türkler genellikle Kiril (Rus) alfabesini, İran’da, Irak’ta, Suriye’de yaşayan Türkler Arap alfabesini, Türkiye’de yaşayan Türkler de Latin alfabesini kullanmaktadır. Bütün Türk dil ve lehçelerinin zengin, sözlü ve yazılı edebiyat gelenekleri vardır. Türkçe terimi dar anlamda kullanıldığında Türkiye’de yaşayan Türklerin dilini belirtir. Eski Oğuzca’nın Batı Oğuz bölümünden gelişen ve “Anadolu Türkçesi” diye de adlandırılan Türkiye Türkçesi şu tarihsel dönemlere ayrılır: 1) Eski Anadolu Türkçesi ya da Eski Osmanlıca (13.-15. yüzyıl), 2) Orta Osmanlıca (1450-1839), 3) Yeni Osmanlıca (1839-1923), 4) Bugünkü Türkiye Türkçesi (1923’ten günümüze). İslam din ve kültürü çevresine giren Türkler Anadolu’ya gelince de bu din ve kültürün etkilerini sürdürmüşlerdir, Arap alfabesine dayanan Osmanlı alfabesini kullanmışlar, özellikle yazı dilleri olan Osmanlıca, Türkçe-Arapça-
2128
Farsça karışımı yapay bir dil görünümü almıştır. Varlığı tartışma konusu olan Osmanlıca’ya karşı çeşitli dönemlerçle tepki gösteren Türk aydınlar! çıkmıştır: 15. yüzyılda Aydınlı Visali, 16. yüzyılda Tatavlalı Mahremi ve Edirneli Nazmi (Türk-İ Basit “Yalın Türkçe” akımı). Bu şâirler aruz ölçüsüyle fakat içinde hemen hemen hiç yabancı sözcük bulunmayan şiiıier yazmışlardır. Tanzimat dönemi aydınları da yazı diliyle konuşma dilini birleştirmek için çabalamışlardır (Şinasi, A. Mithat, M. Naci, Ali Suavi, Şemsettin Sami vd.). Edebiyatı Cedide dönemi yazar ve şairleri yeni bir üslup yeğledikleri için özgün duygu ve imgeleri anlatmak için o güne kadar Türkçe’ye girmeyen Arapça ve Farsça sözcükleri kullanmaktan çekinmemişlerdir. Bu dönemde Mehmet Emin Yurdakul’un sade dille ve hece ölçüsüyle yazdığı ’Türkçe Şiirleri (1898) büyük yankı uyandırmıştır. Selanik’te çıkan Genç Kalemler (1911-1912) dergisi çevresinde toplanan genç yazarların “Yeni Dil”.adını verdikleri akımı Ziya Gökalp siyasal içerikle ilkeleştirmeye çalışrrn§-tır: İstanbul Türkçesi yazı dilinin temeli olarak alınmalı, halk, dilinde eşanlamlı bulunan Arapça ve Farsça sözcükler: dilden atılmalı, yeni sözcükler Türkçe ek ve kökler kullanılarak T ürkçe köklerden türetilmeli, Türkçe, Arapça ve Farsça.dil kurallarından arındırılmalı. Bu, dönemde Latin alfabesine geçilmesi konusunda düşünceler de ortaya atılmıştır (Hüseyin Cahit Yalçın, Kılıçzade Hakkı vd.). Cumhuriyet’in kurulmasından sonra Atatürk’ün önderliğinde girişilen devrimlerin arasında yazı ve dil devrimi de yer aldı. Atatürk’ün 9 Ağustos 1928 tarihli Şaray-burnu Söylevi’yle harf devrimi başlamış, 3 Kasım 1928 tarihinde de Latin asıllı yeni Türk alfabesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce kabul edilmiştir. Dilin özleştirilmesi ve geliştirilmesi yolundaki çalışmalar arasında Türk Dil Kurumu’nun kurulması ,(12 Temmuz 1932) ve çeşitli kurultaylar düzenlenmesi anılabilir. I. Türk Dili Kurultayı 26 Eylül 1932’de Atatürk’ün başkanlığında toplanmış-(
tır. Bu arada Türkçe’nin eskitiğini kanıtlamak, dil çalışmalarına yeni bir boyut kazandırmak amacıyla Gü-neş-Dil Teorisi gündeme getirilmiştir. Atatürk’ün ölümünden sonra dilbilgisi ve sözlük çalışmalarına yeni bir hız yerilmiş, 1945’te Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun adı Anayasa olarak değiştirilmiş ve metni de bugünün diline uyarlanmıştır. Demokrat Parti döneminde dil devrimine karşı bir tavır alındığı dikkati çekmektedir. 1961 Anayasası ile 1982 Anayasası’nın dilinin oldukça öz bir nitelik göstermesi, Türk dil devrimi-nin kamuca benimsendiği gerçeğini vurgulamaktadır.
TÜRKELİ, Sinop iline bağlı ilçe ve bu ilçenin merkezi olan kasaba. İlçe, Karadeniz kıyısında ve Sinop’un 94 km. batısında kurulmuştur. Halkın başlıca geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Türkeli, Sinop’un ilçeleri içinde en az nüfusa sahip olanıdır. Yüzölçümü 295 km.2, ilçe nüfusu 22.547, merkez nüfusu 4.547 (1990).
TÜRKEŞ, Alparslan (1917 Lefkoşe), asker ve politikacı. 1938’de Harp Okulu’nu bitirdi. II. Dünya Savaşı sırasında Irkçılık-Turancılık davasında yargılândıysa da beraat etti. 1954’te Harp Akademisi’ni bitirdi. Genelkurmay Yayın Şubesi’nde, Washington’daki NATO Daimi Komi-tesi’nde çalıştı. 1959’da Kara Kuvvetleri’ Komutanlığı NATO Şubesi Müdürlüğü yaptı. 27 Mayıs 1960 hareketine katıldı. Milli. Birlik Komitesi üyesi ve Başbakanlık müsteşarı oldu. MBK içinde beliren görüş ayrılığı sonucu 14 üyeyle birlikte emekliye ayrılarak Yeni Delhi Büyükelçiliği müşavirliğine atandı (1960). 1963’te Türkiye’ye dönerek CKMP’ye girdi. 1965’te bu partinin genel başkanlığına seçildi. 1969’da partinin adı Milliyetçi Hareket Partisi olarak değiştirildi. Türkeş 1965, 1969, 1973 ve 1977 seçimlerinde milletvekili seçildi. Süleyman Demire! başkanlığındaki Milliyetçi. Cephe, hükümetine başbakan yardımcısı ve devlet bakanı olarak katıldı. (1975). 197.7’de kurulan İkinci Milliyetçi Cephe hükür metinde yeniden aynı görevleri üst-
TÜRKİYE
lendi. Başbakan yardımcılığı döneminde partisinin yan -örgütü durumundaki Ülkü Ocakları’nın kanlı olaylara neden olması yüzünden muhalefetin ağır eleştirilerine hedef oldu. 12 Eylül 1980’den sonra diğer partilerin yöneticileriyle birlikte tutuklandı. Partisi hakkında, terör, eyr lemlerine karıştığı iddiasıyla açılan davada yargılandı. 1985 yılında tahliye edilerek yargılanmasına tutuksuz devam edildi. Ancak infaz yasası gereğince cezasını tamamlamış sayıldı. 1987’de 10 yıla mahkûm oldu. 6 Eylül 1987’de yapılan halkoy-lamasıyla siyaset yasağı diğer siyasetçilerle birlikte kaldırılınca Milliyetçi Hareket Partisi’nin devamı niteliğindeki Milliyetçi Çalışma Partisi’ni girdi ve bu partinin genel başkanlığı* na seçildi. 20 Ekim 1991’de yapılan erken seçimde, RP listesinden. Yozgat milletvekili olarak meclise girdi. Başlıca yapıtları: “1944 Milliyetçilik Olayı” (1968), ‘Türkiye’nin Meseleleri” (1969), “Yeni Ufuklara1 Doğru* (1972), “27 Mayıs, 13 Kasım, 21 Mayıs ve Gerçekler” (1977), ‘Temel Görüşler” (1977), “Dokuz Işık” (1977).
TÜRKEŞLER, İli Irmağı vadisinde oturan bir Türk boyu. Onok adı verilen ve Göktürk Devleti’nin dayandığı esas topluluktur. Bunlar sonra ikiye ayrıldılar. İli Irmağı’nın doğuşunda oturan beş boydah birine Türkeşler adı verildi. Türkeşler, Çin baskısı sonucu 657’de Çu ve Talaş vadilerine göçmek zorunda kaldılar. Türkeş boyunun başında bulunan Göktürk beyi, Baga Tarkan unvanıyla bağımsızlığını ilan etti. Doğuda Beşbalık, batıda Seyhun boylarına kadar uzanan bu devlete de Türkeş Devleti adı verilir. Baga Tarkan’ın 766’da ölümünden sonra, yerine oğlu Suo Ko geçti. 708’de Türkeşler Çinlilerin elinden Kuça kentini aldılar. Suo Ko ile kardeşi arasındaki anlaşmazlık tehlikeli boyutlara ulaşınca, bir boy beyi olan Su Lu, Tür-keşleri bir araya toplayarak devleti yeniden canlandırdı (72İ). Çin’in kışkırtmasıyla Türkeşler ile Göktürk-lerin arası açıldı. Su Lu kağanın öldürülmesiyle sonuçlanan İç karışıklıklar çıktı. Kara ve Sarı Türkeşler arasındaki anlaşmazlıklar sonunda Türkeşler ikiye ayrıldılar (757). Bun-
TURKIYE
Yüzölçümü : 814.578 km.2 Nüfusu : 56.473.035 (1990) Başkenti : Ankara Resmi dili : Türkçe Dini : Müslüman Resmi adı : Türkiye Cumhuriyeti Para birimi : Türk Lirası
İstanbul dakı Bizans donemi eserlerinden Ayasotya Camisi
dan sonra siyasi’ ve askeri bakımdan önemleri kalmadı. Türkeşler, Türklerin yarı göçebe hayattan tam yerleşik hayata, atlı bozkır uygarlığından yerleşik uygarlığa geçmelerinde oldukça etkili oldular.
TÜRKGELDİ, Ali Fuat (1867 İstanbul – 1935 İstanbul), devlet adamı. Babıâli Tercüme Odası Müdürü Cemal Bey’in oğludur. Soğukçeşme Askeri Rüştiyesi, lisan ve hukuk okullarında öğrenim gördü. 1881’de memurluğa girdi, dahiliye. (1901) ve sadaret mektupçuluğu (1908) yaptı ve dahiliye müsteşarı (1909) oldu. Sultan Reşat’ın zamanında rnabeyn başkâtipliğine getirildi (1912). Damat Ferit Paşa’nın ikinci sadrazamlığı sırasında Kuyayi Milliye’yi asi ilan, eden hattıhümayuna karşı çıktığı için sadrazamla arası açıldı; Şûrayıdevlet, Maliye ve Nâfİa Daireli başkanlığına atanarak saraydan uzaklaştırıldı (1920). Kısa bir süre sonra sadaret müsteşarliğına atandı ve İs-
tanbul hükümetinin son bulmasına dek bu görevde kaldı (1922). Son yüzyıl Osmanlı tarihi ve siyasal olaylarıyla ilgili anılarını gazete ve dergilerde yayımladı. Anılarını “Görüp İşittiklerim” (1951) adlı kitapta topladı.
TÜRKİSTAN, Orta Asya’da, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Batı Çin ye küçük bir bölümü de Afganistan’da kalan, nüfusunun çoğunluğunu Türklerin meydana getirdiği geniş bölge. Batı Türkistan (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) ve Doğy Türkistan (büyük kısmı Batı Çin’de, küçük bir parçası da Kuzeydoğu Afganistan’da

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*