Genel

Dünya Su Problemi Ve Cennetten Beslenen Nehirler

cennetten beslenen nehir

Dünya Su Problemi Ve Cennetten Beslenen Nehirler

Vücudun yüzde 70’i sudur. İnsan 80 güne kadar ac durabilir. Fakat ancak birkaç gün susuz yaşayabilir. Su da devamlı olarak tabiatta devretmektedir. Bu-<jün içtiğimiz suyu, bir zamanlar başkalan içmiş veya kullanmıştır. Su probleminde esas nokta suyun dünyada her yerde aynı şekilde dağılmamış olması, insanlann çok olduğu yerlerden ziyade, meskûn bölgelerin uzağında bulunması, her geçen gün daha fazla talep edilmesi ve kirlenmesidir. Bu sebeple ancak tekniği ileri
zengin ülkeler baraj ve su tesisleri inşa etmek suretiyle bu problemi çözmek imkânına sahip bulunmaktadır. Fakat bu ülkeler de endüstri ve nüfus kesafeti sebebi ile suyu kirletmektedir. Geri kalmış ülkelerde ise kirlenme problemi yoktur. Ama onlar da su tesisleri inşaa etmek için para bulamadıklarından susuz kalmaktadırlar. Birçok kurak ülkede sulama suyu ihtiyacı kısa zamanda kaynakların mevcut kapasitesini geçecek ve su etrafındaki kavgalar ar-* tacaktır. Aşın su kullanımı birçok ekolojik ve hidrolojik problemi de beraberinde getirecektir (Aral Gölü yüzeyinin son 30 yıl içinde üçte iki nisbetinde küçülmesi gibi). Burada geri çekilen sular, içlerinde bulunan, pestisid (haşerat ilâcı), tuz ve benzeri maddelerle araziyi kirletmiş ve gastrit ve boğaz kanseri gibi hastalıklarla milyonlarca insan sağlığından olmuştur.
Su kıtlığı, üretimi sınırlandırarak ekonomik gelişmeyi durdurabilir. Bugün için suyun kabaca yüzde 73’ü ziraatte kullanılmaktadır. Son 20-30 yıl içinde büyük kurak alanlar sulama yoluyla ziraate açılmıştır. Ancak bu maksat için artık pek fazla su kalmamıştır. Bu sebeple bu yolla ziraate açılan arazi miktannda son yıllarda büyük bir azalma görülmektedir. Ziraatte kullanılan suyun artması akarsuların debilerinin azalmasına yol açmakta, su kıtlığı sadece insanlan değil, diğer canlılan da etkilemektedir. Balık, kuş ve sayısız diğer canlılar, ziraat ve endüstrinin su miktarını Oânyada tatlı su «Iklar çok azdır. Su* .■sun da yüzde siS’u ya çok zor temin sdi-Bcok yerlerde, yatat da Amazon v® t rya -jröi ysMaştömm m yaşaniiipası ,./« zor elan bölçslsrtis huiunmshtsdtr.
20 Gerçeğe Doğru-21
lir rivayette denilmiş ki “Şu üç nehrin * îPbalan, Csnnettedir.” Şu rivayetin
‘ı ıkikati şudur ki: Madem ^s&ab-ı ¡■addiys, şuntamn bu daraca kesretti ■ ,beanına kâbti değildir. Elbette men-■’i!an bir âtern-i gaybdadır ve gizli bir ; ızine-i Rahmet’fan gelir ki masraf ile ‘ıridatın muvazenesi (literatürde tam vjrşıiığı hidrolojik süreklik denklemi inmektir) devam eder.
İÖtLER, 20. Söz, Bediüzzaman)
azaltması veya zehirlemesi sonucu yaşama ortamlarım kaybetmektedir.
Dünyada tatlı su miktarı çok azdır. Bunun da yüzde 99’u ya çok zor temin edilebilecek yerlerde, yahut da Amazon ve Sibirya gibi yaklaşılması ve yaşanılması çok zor bölgelerde bulunmaktadır. Su darılımı dünyada medeniyetler haritasını çi-/.en önemli bir faktör olmuştur.
Eski medeniyet merkezleri büyük nehirlerin üzerinde kurulmuştur. Dicle, Fırat ve Nil, bunlara güzel bir misâl teşkil eder. Şehirler, nehir ve deniz sahillerine yakın yarlerdedir ve esas gelişme buralarda olmuştur. İnsan nüfusu neticede belirli alanlımla toplanmış ve buralara uzun mesafelerden insan zekâsının mahsulü büyük mühendislik yapılan ile su getirilmiştir. Eski Roma bu maksatla büyük akadükler in-*n t’lmiştir. Fakat çok ilgi çekici bir husustur kİ bu medeniyetin son bulmasının da su ile ilgili olduğu hususunda spekü-lft»V«rılar yapılmaktadır. Kurşun borulann vtıyn kurşundan yapılmış kapların yavaş Vflvag bu insanlan zehirleyerek zihin geri-llfll ve eksantrik davranışlara sebep olduğunu İddia edenler vardır.
Mfiurice Bucaille’m da belirttiği üzere yemişle, suyun hidrolojik devri hakkında, lıslâm ülkelerinde daima sağlam bir anlnyış hâkim olmuştur. Dicle, Fırat ve Nll’lıı hayat sağladığı bu ülkelerde suyun hidrolojik devri bilinmekle beraber, bu üç nehrin fevkalâde büyük debileri ve bu su-
ların harika bir şekilde beslenmesi üzerinde çok düşünülmüştür. Bu hayret ve hayranlık sebebiyle ziraat ve bereketin fışkırmasına yol açarak geçtiği yerleri cennete çeviren im sulara bir kutsallık, izafe edilmiştir. Mısır’dan geçen Nil’e, Nil-i Mübarek, yâni mübarek Nil denilmesi bu yüzdendir. Her üç nehir de dağların ağızlann-daki melihalardan beslenir. Nil, Cebel-i Kamer’den çıktığı gibi, Dicle’nin en önemli bîr kolu, Van ilinin sınırlan içinde
bulunan bir kayadaki mağaradan çıkar. Fırat’ın da önemli bir şubesi, aynı şekilde, bir dağın eteğinden kaynar. Bu dağlar tamamen su kesilseler ve konik birer havuz hâlini alsalar, su bilânçosunda birkaç aylık gelir hanesini ancak doldurabilirler. Buralarda yeraltı su haznelerinin su aynm çizgilerini ve su toplama alanlannı tespite imkân yoktur. Eriyen kar sulannın da karışmasıyla; bu nehirler harika bir şekilde beslenmektedir. Peygamber lisanı ile en üstün bel&gat seviyesinde ifade edilen bu durum, aynı zamanda bu nehirlerin ileride oynayacağı önemli role de işaret olsa gerektir. Gerçekten, tarih boyunca bir ilgi odağı olan ve sulan mübarek addedilen bu nehirler günümüzde daha da önemli hâle gelmiştir. Fırat ve Dicle ülkemizden çıktığı halde Ortadoğu’da su probleminin odak noktası olma yolundadır. Nil ile ilgili olarak da Mısır, sudan ve Habeşistan arasında ihtilâflar mevcuttur. □
Gerçeğe Doğru-21 21

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir