TUTKULARIN YERİ
Eskiçağ düşüncesi, hem tanrıların etkisi, hem de Eski Yunanlıların nefret ettikleri ölçüsüz davranışların kökeni olarak gördüğü tutkular konusunda farklı görüşler ileri sürdü. Eflatun’un Gorgias’ında, Sokrates ile konuşan Kallikles “istedikleri her şeyi bol bol vererek… benliğimizde en güçlü tutkuları yaşatmamız gerektiğini” ileri sürer ve Sokrates tarafından azarlanır. Ama Sokrates de, Phaidros’ta ve Şölen’de (Symposion), bizi, İdealarm
arınmış gökyüzüne ulaştırabilecek olan aşkı övmekten geri kalmaz. Tutkunun, tanrıların ve alınyazısının belirlediğine ters düşen şeyleri istemek demek olduğunu ileri süren stoacılık, tutkuyu kesildikle reddetti. Bilgenin ruhundan, tutkuları kökünden kazımak gerektiğini ileri sürdü. Batı’da Hıristiyanlıkla birlikte, tutkunun anlamı daha inceldi: Tutkuların, insanoğlunu, Tanrı’dan çoğunlukla uzaklaştırdığı, ama her sevginin ashn-daTanrı’dan geldiği ileri sürülürken, ermiş de tanrısal aşka tutkulu olan bir kimse biçiminde değerlendirildi. ^ Aydınlanma felsefesi de tutkulara iyi gözle bakmadı. Kant, tutkuların, akıldan başka bir yönde ya da ona karşıt davranmamıza yol açtığını ve onların etkisiyle gerçekleştirdiğimiz bir davranışın, hoş da olsa ahlaksal değer taşımadığını söyledi. Romantiklerse, en yüce davranışların kaynağında tutkunun bulunduğunu ileri sürdüler. Hegel, “tutku olmaksızın hiçbir büyük şey gerçekleştirilmemiştir ve gerçekleştirilemez,” dedi.
Böylece, “orta yol’’a göre yaşamayı övmek, bayağılığı övmek gibi görüldü. Balzac’da, Stendhal’da (“tutku aşk”) ve gerçeküstücülerin “çılgınca aşk”-ında, bu geleneğin izleri görülür.
TUTKULARIN İYİ KULLANILMASI
İnsan, tutku gibi varlığının derinlerinde bulunan bir gerçeğe karşı nasıl davranmalıdır? Descartes, jansenius-
çıduğun etkisinde kalarak, tutkuların dinamizmden yoksun kalmaktansa, onları “iyi kullanmak” gerektiğim ileri sürdü. Çünkü onlar, Descartes’a göre “doğanın bizim için yararlı kıldığı şeylere, ruhun eğilim duymasını” sağlarlar.
Bedenle ilişkili olan tutkular, önce onun üstünde etkili olmamıza ve böylece ruhun sağlıklı duruma gelmesine yol açarlar. Descartes, tutkuların birbiri üstünde etki göstermesinin yol ve yordamım açıklamıştır. Böylece, örneğin, başarılı ve hoşnut olma isteğinin, korkuyu yenebileceğini belirtmiştir. Romantizmin çağdaşı olan Hegel ve Fourier de, tutkuların iyi kullanılması görüşünü benimserler. Hegel, tinin son zaferini gerçekleştirmek için akün, insan tutkularım, onlar farkına varmadan kullandığım ileri sürer. Fourier ise, tutkunun, ancak tek başma birey için ve insanları birbirine düşürmek amacıyla tutkuları kullanan o günkü toplumda kötü etkiler doğurduğunu söyler. Oysa Fourier’nin önerdiği falanster toplumunda uyum göz önünde tutulduğu ve mutluluğun, tek başma birey değil grup düzeyinde söz konusu olabileceği anlaşıldığı için, bütün tutkular yücelmeye Uğrayacaktır. Toplumsal mutluluk da, insan doğasının renkli zenginliğini yansıtan bireysel tutkuların bilinçli dinamiğinin sonucu olacaktır.
Gerçekten de, tutkuların değeri konusunda tartışma, tutkular ile akıl arasındaki ilişki sorununa dayamr. ■
Bir gökcismi ile gözlemci araşma ya da bu gökcismi ile onu aydınlatan Güneş’in araşma bir başka gökcisminin girmesi sonucu, söz konusu gökcisminin, geçici olarak gözlemcinin gözünden kaybolması.
GENEL ÖZELLİKLER
Güneş tarafmdan aydınlatılan Yer’in gölgesi, uydusunun üstüne düştüğü zaman Ay tutulması olur. Yer ile Güneş’in araşma giren Ay, Yer üstüne gelen Güneş ışınlarım engellediği zaman Güneş tutulması meydana gelir. Bu açıklama farkı, Ay tutulması ile Güneş tutulması arasındaki bir nitelik farkım yansıtır. Ay, parlak göründüğünde Güneş tarafmdan aydınlatılmaktadır; bu tutulma anında Ay, Yer’ in yansıttığı gölge içine girer ve kısmen ya da tam karanlık olur. Bu anda, Ay’a doğru dönük olan yarıkürede bulunan her gözlemci için olay aynı anda olur ve görünümü aynıdır. Bu-
na karşılık, Güneş kendi kendine parlar ve tutulma anmda Ay tarafından örtülür ama, parlamayı sürdürür. Yalnızca bazı gözlemciler Ay’m gölgesi içinde bulunurlar. Tam bir Ay tutulması, onu gören herkes için tamdır;
tam bir Güneş tutulmasıysa, ancak çok az sayıda gözlemci için tamdır; öbürleri için parçalı (kısmi) tutulma olur, daha başkaları içinse hiç tutulma gözlenmez. Bir Güneş tutulması, hiçbir yerde tam değilse, bu tutulma-
4159
Tuvalu
ya parçalı tutulma denir. Ay tutulması yalnızca bir karşı konum (dolunay) anında, bir Güneş tutulmasıysa bir kavuşma kontunu (yeniay) zamanında olur. Aynı yörünge düzlemi tutulumda olsaydı, yukardaki koşullar tutulma için yeterli olacak, bir kavuşum ayında iki tutulma meydana gelecekti. Ama durum böyle değildir. Ay yörüngesi tutulum düzlemiyle yaklaşık 5°’lik bir açı yapar ve bu tutulumu düğüm adı verilen karşıt iki noktada keser. Demek ki bir tutulma obnasıiçin, ayrıca Güneş’in düğümler çizgisine yeterince yakın olması, yani Yer, Ay ve Güneş’in hemen hemen düz bir doğru üstünde bulunmaları gerekir (Bkz. Çiz.). Gölge konisi, Güneş’in (S) aydınlattığı bir gökcismi (T) tarafından düşürülen gölgedir. COD gölge konisinin ÖT uzunluğu, benzer OTC ve OSA üçgenlerini dikkate alarak kolaylıkla hesaplanır ve
nT TS x TC
Ul SA-TC
elde edilir.
Ay tutulması durumunda, T gökcismi Yer ise ve Yer yarıçapının değeri R olarak alınırsa, Güneş yarıçapı 109 R ve Yer-Güneş uzaklığı 23 400 R’dir; OT, R’ye bağlı olarak yaklaşık 217 R değerindedir. Yer ile, Ay arasındaki uzaklığın yalnızca, ortalama 60 R ol-
duğu bilinmektedir; demek ki Ay tutulması olasıdır.
»Bir Güneş tutulması durumunda, T gökcismi Ay’sa, gölge konisinin uzunluğunun yaklaşık 58 R olduğu benzer biçimde gösterilir. O halde, bir Güneş tutulması olanak dışı gibi görünmektedir. Ama hesaplama, yalnızca ortalama bir değer olan 60 R uzaklığıyla yapılmıştır ve bazı kavuşma konumlarında, gölge konisinin tepesi Yer’in yüzeyinde dar bir şeridi süpürebilir. Yer, Ay’dan daha büyük olduğundan, hiçbir zaman uydusunun gölge konisine tümüyle giremeyecek ve ayın anda tüm bir yarıküre için tam tutulma asla olmayacaktır.
Güneş yeryüzündeki bir bölgeden parlak bir halka olarak gözlenirse, tutulmaya, halkalı tutulma denir (bu bölge için). Belli bir yer için bir Güneş tutulmasının süresi hiçbir zaman 8 dakikayı geçmez.