ÜÇ FAZLI ALTERNATÖR

ÜÇ FAZLI ALTERNATÖR

Tek fazlı alternatöre göre yalnızca statorun farklı olduğu üç fazlı alter-natörlerde, stator, art arda gelen iki kutbun (kuzey ya da güney) uzamda oluşturduğu, açının üçte biri ölçüsünde birbirinden ayrılmış üç sarım taşır. Dolayısıyle, elde edilen üç elektromotor güç nedeniyle, bir periyodun üçte biri kadar sürede bir kez faz kayması görülecektir. Üç fazlı bir alternatör, tek fazlı üç al-ternatörden oluşmuş gibi düşünüle-
itme
nün statoru ermon&kleer eyleri iç/n, itikada bir ca, 100 000 k
altın
bilir. Belirgin niteliklerini çıkarmak için, üç fazlı akım yasalarını uygulamak yeterlidir:
— frekans f = pn
— e.m.g. E = kpn <!> N x |/3
— nominal güç El x ı/~3
— yararlı güç P = Ul cos <p x ı 3
verim
_P_
Pm
çünkü dinamolar, yüksek dönme hızlarına uyum göstermez. Otomobil alanındaki bu evrimi, dalgalı akımı
doğrü akıma çevirme < yarı iletkenler sağls YARIİLETKENLER’
ALTERNATÖRLERİN GÜÇLERİ
Günümüzde her güçte alternatör yapılmakta, çalıştırılmaları için gaz türbinleri, dizel (diesel) ya da elektrik motorları gibi çeşitli yollara başvurulmaktadır. Elde edilen akımların frekansları, birkaç hertz ile birkaç bin hertz arasında sıralanır. Nominal güçler, termik santral-ların türboalternatörlerinde 750 000 kVA düzeyinde ulaşabilir. Böyle bir güce ulaşan aygıtların doğurduğu ve özellikle joule etkisiyle (ısı) yitirilen gücün boşaltılmasıyla ilgili sorunlar pek çoktur. Bu yüzden, çoğunlukla 100 000 kVA güçle yetinilir.
Otomobil alternatörleri, günden güne dinamoların yerini almaktadır;
TEK FAZLI BİR ALTERNATÖRE ÖZGÜ BÜYÜKLÜKLER
FREKANS: t periyodu, aynı yönlü iki kutbun, belli bir iletken önünden art arda geçişi arasındaki zaman aralığı olduğuna ve p rotorun kutup çiftlerinin sayısını,n’yse dönme frekansım (tur/sn alarak) gösterdiğine
pn
ve frekans için
f = – = pn T
bağlantıları elde edilir.
Dağıtım şebekesi için kabul edilmiş frekans 50 Hz olduğundan, altema-tSrlerin dönme frekansları 3 000 t/dk, 1 500 t/dk, 1 000 t/dk, vb. değerindedir.
E ELEKTROMOTOR G1
Bu bağıntıda p rotorun sayısını, n dönme fre olarak), * bir kutuptan (Weber olacak), n seri lanmış etkin iletken i Kapp katsayısını (yakl; tenliğine göre, elektron olarak belirtilir.
GÜÇLER: Nominal güı (VA) olarak belirtilir, p yararlı gücü, alteı
devreye sağladığı [ gücüdür ve Watt olar Sanayi verimi, p yararlı ra verilen Pm mekanik ğ
İd
Pm
oranıdır.
Atom numarası Z=79, atom ağırlığı M= 196,967, simgesi Au olan geçiş elementi; bakır ve gümüş gibi, elementler çizelgesinin BI sütununda yer alır?
TARİHÇE
Doğal altının, insanın yararlandığı ilk metal olduğu düşünülmektedir. Bozunmaması, pırıltısı ve az bulunması, her dönemde ilgi görmesine neden olmuştur. Simyacılara göre altın, yeryüzündöki değersiz metallerin, Güneş ve gezegenlerin etkisiyle sürekli gelişerek ulaşacakları son evreydi. Bu nedenle altın, genellikle “metallerin krah” sayılıyordu.
DOĞAL HAL
Altın doğada çok yaygındır; ama yüzde oranlarının çok düşük olması nedeniyle, verimli işletmeciliğe elverişli bölgelere çok ender rasla-nır. Deniz suyunda altın oranı, bir ton su başına, yörelere göre 1-10 miligram arasında değişir. Altın yatakları ikiye ayrılır: Birincil yataklar; ikincil yataklar. Birincil yataklar genellikle kuvars bakımından zengin kayalardan oluşur; söz konusu kayalar, gümüş ve altın tel-lürürlerin (silvanit; kadaverit; kren-nerit; petzit; vb.) yanı sıra, çeşitli sülfürler (pirit; blend; sttbit; galen; vb.) de içerirler. İkincil yataklar, birincil yatakların aşınmasından kaynaklanan alüvyon kökenli çökel-lerdir ve boylan milimetrenin 1/100’
ini geçmeyen altın tanecikleri, yoğunlukları nedeniyle toplaşarak, 25-30 kg’lık kütleler oluşturabilir.
ALTININ ÇIKARILMASI
Dünyada üretilen altının aşağı yukarı tümü, kuvarslı ya da şistli damarlardan ve altınlı kumlardan çıkarılır. Altını ayırmak için, minerallere mekanik ya da kimyasal işlemler uygulanır. Mekanik yöntemde, mineral öğütülerek ince toz haline getirilir; sonra su ve yağlı bir madde karışımında yıkanır. İkinci yöntemde, altın yataklarını işletme olanakları çok çeşitlidir. Minerali öğütme ya da yıkama sırasında, malgamalama(cıvaylaalaşım)işlemi-ne başvurulabilir. Elde edilen malgama damıtılarak altın aynlır.Aynca, klor suyuyla (özellikle malgamalama-dan sonra) işleme olanağı verir (klo-rürleme). Günümüzde genellikle, siyanürleme yöntemi uygulanır; metal, geniş havuzlarda potasyum siyanür ya da sodyum siyanür içinde çözündürülüp, sonra, bir başka metalle (çinko, alüminyum) işlenerek, altının çökelmesi sağlanır.
Bazı karmaşık ¿utın minerallerini işlemede, kolay yükseltgenen metaller, gerek ayınmsal yükseltgeme yoluyla. gerek bazı asit ya da buharların etkisiyle elene1!-Altını aı aldırmak için, metal önce altın klorüre dönüştürülüp, bu bileşik elektrolizle ayrıştırılır: Yabancı metaller çamur içinde toplaşır.
ALAŞIMLAR
Arı altına ( 1 000’de ayar altın”adı verilir.l 0< altın para (kesin değer ayar altından basılır: kalarına yatırılan ve k verilen altının kapsamı 99,5’tur. Arı altın kolay sertliğini artırmak için b lerle alaşım yapılır. Kuyumculukta işlenen a ülkeden ülkeye değişir: ayar; 14 ayar; 10 ayı üretilen şeylerin üstüı belirten damgalar vur alaşımlarında en çok metaller, bakır, platin rak) ve gümüştür; bakır, ya da. sarı altında, güm oranında İngiliz altınınd oranında beyaz altında y yumculukta beyaz altın göre hazırlanmış altm-gi minin kullanımı günden gınlaşmaya ve-sanayide sı nedeniyle çok pahalı ol yerini almaya başlamışta
ALTININ FİZİKSEL ÖZEL
Arı altın, yansıma nede saydamüğı yüzünden yeş çok yoğun (19 300 l yumuşak bir metaldir, erir, 2 600°C’ta, olağan bı da kaynar ve yeşilimsi buhar çıkarır. Altın, tel ç elverişli (1 gr altından çekilebilir), en kolav riövi
132
dir: 0,1 um kalınlığında yapraklar biri altın III klorürdür (AuCI3). Söz
elde edilebilir (yani, bir milimetrelik konusu bileşiğin hidroklorik asit
bir kalınlığa ulaşmak için, bu çözeltilerinden birinin hidrazin, fos-
yapraklardan 10 000 tanesini üst for, formik aldehit, vb’yle indirgen-
üste koymak gerekir). mesi sonucunda, altının sudaki kol-
loyidal çözeltisi hazırlanabilir. Ge-
ALTININ KİMYASAL ÖZELLİKLERİ nellikle kırmızı olan bu çözeltiler,
çökelekler ya da jeller üstünde soğu-
Altm elektropozitif özelliği en zayıf rulabilir. Sözgelimi Cassius kırmızı-
metal olduğundan, kimyasal etkinliği sı, rengini altın taneciklerinden alan
çok düşüktür ve doğal olarak bozun- sulandırılmış bir kalay IV oksittir ve
maz. Bileşiklerini oluştururken +1, altın II klorürün, kalay klorürlerle
+ II (ender olarak) ve + III değerle- indirgenmesiyle elde edilir,
riyle yükseltgenir. Halojenler, altın- Bir altın III klorür çözeltisine hid-
la doğrudan doğruya bileşen, aşağı roklorik asit katılmasıyla, kloroorik
yukarı tek element grubunu oluştu- asit (III) H [AuCl„] elde edilir. Halo-
rur. Altının önemli bileşiklerinden jenlerin altın üstündeki etkisi, bu
maddeler oluşurken kolaylaşır. Olay, altm suyunun altına etki etmesinin nedenini açıklar. Siyanür çözeltileri, oksijen eşliğinde altını çözündürür ve çok kararlı siyanorat (I) iyonları [Au(CN)2]- oluştururlar; tepkimeden, mineralleri siyanürle-me işleminde yararlanılır. Altının cıvayla bir araya gelmesini önlemek gerekir; çünkü bileşerek toz halinde bir alaşım'(malgama) oluştururlar.
KULLANIM ALANLARI
Günümüzde kuyumcular alün-gü-müş (yeşil altın) ya da altın, gümüş ve bakır alaşımlarını (pembe altın:
Pm

KS^S?
Ariege ‘de (Fransa) Salat vadisindeki alüvyonlardan altın çıkarılması. Altıffi tezgâhta ilk elemeyi yaparak altmı kd ayırır (resim 1).Altın kabında son yıka işlemi yapılır (resim 2). Kabın dibinde binlerce altın pul yığdır (resim 3): Biri altın elde etmek için 10 000- 25 gerekir, tri altın pullan elekle ayrılıp t 4), bir kenara toplanır (resim 5). Altm-, hamlaçla işlenir (resim 6): Hamlaçla işi iki evrede uygulanır; önce cıvanın buharlaşması için malgama ısıtılır; soh güçlü, bir hamlaç alevinde altm eritilir.
m
•sííWv.
«a
3 4
zı nesneler, süsleme (kuyum] ya da koruma (havacılık, uzay* cılığı) amacıyla altınla kaplamı, yöntemle çok ince altın yapf fizik laboratuvarlan için tüp| kapakları, tıpta kolloyidali çözeltisi de hazırlanır. Alt® bozunmaması nedeniyle, alanında (ince kaplamalar) da rarlanılır. Böylece hat kesmek bağlama aygıtlarının kutup veıb” lan, yerleştirildikleri ortamdal nan kimyasal etkenlerden kof Altından elde edilen Cassius kû sı seramikçilikte kullanılır. Tıp mndaysa birçok altın tuzu ka* iğneyle verilerek, süreğen ata mar iltihabı.cüzam ve kızartıl! pusun tedavisinde kullanılır yoaktif altından ( n* Au) da,, kanserlerin tedavisinde yararl
ALTIN PARA SİSTEMİ
5 6
Altının para olarak kullan çok eski tarihlerde başlanıp makla birlikte,tarihte ilk değiş birimi altın değildir: ûbiir mail altından önce kullanılmıştır altm, niteliklerinden ötürü (az nur; bozunmaz; kararlı ve birim değeri taşır) Batı’dâ erken benimsenmiş, buna kâ Uzakdoğu ülkeleri, 1936 yılına gümüş para sistemine bağlı k. Fardır.
AZ BULUNAN BİR METAL
vifeacfr’
•r. ■.
‘ 1 ■”M ! . •_ ‘ f.-
İngiliz altun; madalyalar; mücevherle^) işlerler. Aynca çeşitli adlar altmda, altm oram düşük olan, hattâ bu metalle yalnızca renk ve yoğunluk benzerliği gösteren ala-
şımlar kullanırlaı:. Altm tellerden simcilikte, çok ince altm yapraklardan da yaldız ve lüks cilt yapımında yararlanılır. Öte yandan ¿bin ve potasyum siyanürün elektroliziyle, ba-
Bütiin Eskiçağ boyunca altın az lunan bir metaldi: Romalılar minde işletilen başhca altm ya rı Nübye’de, Kafkasya’da ve İT tan’daydı ve bazı askerî s temel amacı, gerçek ya da v yımsal altm yataklarına el koy Ortaçağ’da altının en düzenli: şım yolu, Gine-Sudan-Sahra-1 deriye-Venedik’ten geçiyor, A pa’daki altm üretimi yılda 50-1 arasında değişiyordu. Simyac değersiz madenlerden ( kurşun) altm elde etmek için malarının nedeni de, altının azj nan bir metal olmasıydı. İktisadi gelişme günden güneı çok değerli metal gerektirdiği yeni altm yatakları bulmak ya | linen altın yataklarına gitmeli
34
thkalartn cenaze Thrmlerinde taktıkları, fıltından yapılmış IriKuke: Ağırlığı 93 gr; Iyfl*seM#i 32 sm; eni 12$,5sm.
çeşitli seferler düzenlendi. Ama sonuç düş kırıcı oldu: Afrika altın açısından oldukça yoksuldu; Amerika’da yağma edilen altınsa (1521’ den XVII. yy’ın ortalarına kadar 200 ton), Brezilya’daki maden ocaklarından çok, tapınaklardan geliyordu (Amerika’nın İspanyolların egemenliğindeki kesimi de, daha çok gümüş açısından zengindi).
XIX. YÜZYILDA ALTIN ÜRETİMİNDEKİ GELİŞME
Altının az olması, Avrupa’da ya yalnız gümüşe dayalı tek para sisteminin ya da altm ve gümüşe dayalı ikili para sisteminin benimsenmesine yol açtı. Altm, ancak XIX. yy’ın ikinci yarısında, çok sayıda yatak bulunmasıyla büyük ölçüde üretilmeye başlandı: 1848’de Kaliforniya’da, 1851’deBatı Avustralya’ da, 1886 Transvaal’da, 1896’da Kuzey Amerika’da (Kanada ve Alaska) altm yatakları bulundu.
Aynı dönemde Sibirya’da da altm çıkarılmaya başlandı. Ayrıca, maden çıkarma yöntemlerindeki gelişmeler, Rusya (Urallar), Brezilya (Minas Gerais) ve Hindistan’da (Hay-darabad) altm üretimini artırdı. Daha sonra, ikinci dereceden maden yatakları işletilmeye başlandı (Batı Afrika, Guyana, Çin). Ayrıca, Şili ve A.B.D ’nde bakır yataklarından, Ispanya’da da pirit yataklarından az miktarda altm elde edildi.
BÜYÜK ÜRETİCİLER
XVm. yy’da 20 tona yaklaşan altın üretimi, XIX. yy’m sonunda 500 tona yükseldi. Eski S.S.C.B’nin Batı’ya sattığı altm da hesaba katılırsa, 1990’daki altm üretiminin 1 200 ton dolaylarında olduğu söylenebilir (Sovyetler Birliği’ndeki altın üretimi konusundaki resmi istatistikler yayınlanmamıştır). Büyük üretici ülkelerin başlıcalan Güney Afrika Cumhuriyeti (% 50),eski S.S.C.B. (% 25), A.B.D., Kanada ve Avustralya’dır. Güney Afrika Cufthuriyeti’ndeki altın madenlerinde uranyum da bulunması, altının değerini artırmakta, çıkarılan altm Johannesburg, Londra, Paris ve New York borsalannda yüksek fiyatlarla işlem görmektedir.
ALTIN VE PARA
Günümüzde, itibarî paralar artık değiştirilmediği için, hiçbir ülke doğrudan doğruya parasal amaçla altm kullanmamaktadır. Buna bağh olarak hiçbir paranın, altının “yasal güvencesine” gereksinmesi yoktur. A.B.D., 1968 yılında aldığı bir kararla, bu sistemi bırakmıştır. 1976’da Jamaika’da kararlaştırılan ve 1978’de resmen yürürlüğe giren
“geçerlikten kaldırma” girişiminden sonra, altının, uluslararası para sisteminde artık hiçbir rolü kalmamıştır.
Yani çeşitli ülkelerin merkez bankaları, ulusal paralarına karşılık belli ağırlıkta altm bulundurmak zorunda değildirler ve gerçekte paralar* içerdikleri varsayılan altına göre değil, genellikle A.B.D. dolarına göre değerlendirilmektedir. Çeşitli paralardaki altm oranı, 1 ons (28,349 gr) arı altın=35 dolar temeline göre düzenlenir (bu oran 1934’te F.D. Roosevelt’in doların değerini düşürmesiyle benimsenmiştir). Bir paranın değerini yitirmesi ya da değer kazanması, öbür paralara göre paritesinin değişmesi, yani altına göre değerinin değişmesi demektir. Bu yüzden Uluslararası Para Fonu (IMF) üyesi olmayan ülkeler (S.S.C.B., Çin), kendi bölgeleri dışında alışveriş için gereken dövizi sağlamak amacıyla ya altından yararlanırlar (Londra altm piyasasımn rolü) ya da ödemeler dengesindeki fazlalığa başvururlar.
ALTININ TEK PAZARI
Gerçekte altının bir tek pazi dır: Londra. S.S.C.B ’nden Afrika Cumhuriyeti’ne kadaı ülkeler, Londra’daki Ro1 bankasma altm satarlar. Pa rih, vb. altm pazarları, her önce Londra pazarına göre ! eder, ama yerel koşullan da alırlar.
A.B.D., 1967 yılına kadar, sunduğu altınlarla fiyatları (] etkiliyor, böylece Londra pa: altının onsunu 35 dolarda 1 du. 1945-1967 .yılları a A.B.D ’ndeki rezervlerin 2A yardan 10,5 milyar dolara < ve bunun sonucunda A.B.D. bulunan dolarlan altınla isteklerinin karşılanamamas hington hükümetini o tarihte Londra’ya altın satmayı kesn neltti. Ayrıca A.B.D.,.dolar duran büyük merkez bankı çoğundan, bu dolar reze altınla değiştirmeyecekleri k da güvence aldı; yoksa,
Yerleşme alanı günümüzdeki Kolombiya ‘mn orta kesimi olan Polima uygarlığından kalma bir .altınbaştık.
Âltınordu
Devleti
dolan büyük zarar görebilirdi.
ALTIN VE PARAYA ÇEVRİLİR DEĞER SORUNU
Son yıllarda bazı iktisatçılar ve let adamları para sisteminde den altının ölçüt alınmasını iste te, bazılarıysa, para sistemin ölçütü hammadde kaynaklanıl lenmiş ürün kaynaklarına daya mayı önermektedir. Londra’d’I nın fiyatı ya da “serbest ü değişkendir. Altına gerçek ı den daha az bir değer biçilmişi saptama resmî olarak 1934’te» mıştır) sonucunda, para pazar] sıkıntısı çekmeye ve devletlerin rezervleri azalmaya başlamıştır,
Doğu Avrupa’da Aşağı Idil (Volga) kıyılarında, Cengiz Han’ın başlattığı ve torunlarının sürdürdüğü büyüle fetihlerle kurulan Türk-Moğol Devleti (1241-1502).
Âltınordu devleti, Cuci Han’ın ölümünden sonra oğlu Batu (Sayın) Han (1227-1256) tarafından kuruldu. Cengiz Han, Doğu Deştikıpçak ve Harzem ülkelerini fethettikten sonra, büyük oğlu Cuci Han’a (1170-1227) vermişti. Ama Cuci Han 1227’de ölünce, Cengiz Han, ona vermiş olduğu toprakları, bu kez torunları Batu Han ve Orda-Içen Han arasında bölüştürdü. Sağ-kol illeri, İdil ırmağı boyundaki iller ve hanlık makamı Batu Han’a verildi ve Akordu ya da Âltınordu diye adlan-dırıldı.Sol-kol illeri ile Siriderya boyundaki illerse, Orda-Içen Han’a verildi ve Gakordu diye nitelendi. 1228’de Ogeday (1228-1241) kağan seçilince. Batı seferi için Batu Han başkomutanlığa getirildi. On üç yıl süren bu büyük sefer süresince, Batu Han Bulgarları v6 Kıpçakları yendi; Moskova’ya bir sefer düzenledi; daha sonra Polonya, Macaristan, Avusturya ve Dalmaçya’ya girerek ülkesinin sınırlarını genişletti. Kendisine bağladığı ülkeleri yönetmek için Aşağı Idil’i merkez seçti ve Saray kentini başkent yaptı.
Batu Han’ın ölümünden sonra (1256), yerine sırasıyla oğullan Sartak Han ve Ulakçı Han geçtiler. Ama onların da kısa aralıklarla ölmeleri sonucunda, Âltınordu devletinin yönetimi Batu Han’ın kardeşi Berke Han’a (1257-1266) kaldı. Islâm dinini benimseyen Berke Han, Cuci ulusunun Azerbaycan üstündeki haklarını alabilmek için, büyük bir orduyla Ilhanlı ülkesi üstüne yürüdü ve Hu-lâgu Han’ı yendi. Berke Han’dan sonraki hanlar (Mengü Timur, Tuda Mengü, Tula Buka, Tokta), onun siyasetini izlemekle birlikte, İslâm dinini benimsemediler. Bununla bir-
likte, Islâm dini gene de ülkede geniş ölçüde yayıldı ve Özbek Han (1313-1340) döneminde devletin resmî dini oldu. Âltınordu Devleti’ne en güçlü dönemini yaşatan Özbek Han’ın ölümünden sonra, yerine geçen oğlu Canibek Han (1340-1357), Islâm geleneğini Cuci ulusuna yaymaya çalıştı; ama Azerbaycan seferinden dönerken, oğlu Berdi-Bek’in adamları tarafından öldürüldü.
Berdi-Bek Han’ın (1357-1360) ölümünden sonra, ülkede karışıklıklar başladı ve yaklaşık on yıl içinde yirmiden çok han tahta çıktı. Karışıklık dönemi Urus Han’ın 1369’da öbür hanlıkları ortadan kaldırarak. Doğu Deştikıpçak’a egemen olmasına kadar sürdü. Daha sonra Tokta-mış Han, bütün Deştikıpçak’ı egemenliği altına alarak, 1382’de Moskova’yı ele geçirdi ve o tarihten sonra Rus prenslikleri Âltınordu Devleti’ne yıllık vergi ödemeye başladılar. Ne var ki, kısa süre sonra Timur, Toktamış Han’a karşı saldırılara başladı ve 1391’de yapılan savaşı kazandı (bununla birlikte Toktamış Han, Deştikıpçak’taki egemenliğini korudu). 1399’da Timur’un tahta geçirdiği Kutluk Han döneminde, Toktamış yeniden Saray kentine girmeyi başardıysa da, çok geçmeden yenilerek Litvanya’ya sığındı ve 1405’te Emir Edigü’nün adamları tarafından öldürüldü. Timur Kutluk’un ölümünden sonra ülkede yeniden karışıklıklar çıktı ve Edigü, Cengiz Han soyundan Şadi Bek’i hükümdarlığa getirdi. Emir Edigü’nün Altınordu’nun gerçek Han’ı gibi davranmasına kızan Şadi Bek ona karşı ayaklandıysa da, 1407 yılında yapılan çarpışmayı Edigü kazandı: Şadi Bek kaçtı ve 1408’de öldü. Yönetimi 1419 yılına kadar elinde tutan Edigü ölünce, yerine Uluğ Muhammed geçti. 1424’te Akordu hükümdarlarından Burak Han, Uluğ Muhammed’i yenerek yö-
netimi ele geçirmeyi başardıyşl 1427 yılında yardım sağlayan Muhammed, Burak Han’dan tâ geri aldı. Bu ^rada, Âltınordu leti’nin güçlenmesini istemeyen vanya ve Rusya’nın yeni karıfi lar çıkarmaları sonucunda,; Muhammed, Deştikıpçak’ı rak Yukarı Volga’ya çekildi.; settin’in oğlu Hacı Giray’mi” Hanlığı’m kurmasından (1428), Muhammed Han da K Hanlığı’nı kurdu (1437). 1445’te menliği ele geçiren Tokta torunu Seyit Ahmet Han, 1451 Moskova’ya bir sefer düzen 1455’te Kiev prensiyle savaşıp sak düştü. 1457’de kaçarak !’ Moskova’ya ikinci bir sefer y ama bir kez daha yenilince Ahmet Han’a bıraktı.
Ahmet Han,Leh kralı Kazimief le anlaşıp 1480’de Moskova’ya dırdıysa da, Leh kralının Kırı rın saldırıları yüzünden yardım, derememesi ve kışın bastır üstüne geri çekilmek zorunda; 1481’de Ahmet Han’ın Aybek’le tığı savaşta öldürülmesinden so Altmordu Devleti parçalan! başladı ve çeşitli hanlıklara 1 dü; birbirleriyle çekişen hanla” tınordu Devleti’ni ayakta tu başaramadılar.
Köklü geleneklere dayanan “bozkır imparatorluğu” olan’ ordu Devleti, asker yasalarıyla netiliyordu; başlıca yönetim of Cuci soyundan kişilerden ya kabile beylerinden oluşan Kur dı. Devletin iktisadı, temelde, vancıhğa, avcılığa ve tarıma nıyor, ayrıca, Kırım’daki lima’ deniz ticareti yapılıyordu; Ş kenti, kültür, sanayi ve ticaret smdan gelişmişti ve resmî dili. çe olan Âltınordu Devleti XIII XIV. yy’larda Doğu Avrupa’nın, lıca siyaset, iktisat, kültür mer’ di.
Bir büyüklüğün eşit olmayan ilâ parçaya en uyumlu bölümünü veren sayı (altın kesit ya da tanrısal oran da denir).
TANRISAL ORAN BAĞINTISI
a ve b (a’nın b’den büyük olması koşuluyla), p büyüklüğünün iki parçasıysa, a: â = E eşitliği elde edilir
o d
ve p = a + b olduğuna göre, 5 = !L±J?,
D Q
dolayısıyle a2 = ab + b2 bağıntıları bulunur. En küçük parçaya (b) 1 değeri verilirse, a2 – a = 1, dolayısıyle a2 – a -1 = o elde edilir. İkinci dereceden bu denklemin artı kare kökü
^ = 1,618 sonucunu verir; altın
sayıbudur.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*