UCAK DÜŞTÜKTEN SONRA
w
Her alanda ilerleme eski hataların sebeplerini bulmak ve onları bir daha yapmamak veya düzeltmekle olur, bu kolay bir iş değildir. Fakat başarı ve ilerleme için ödenmesi gereken bedel budur. işte uçaklarla ilgili ilginç bir hikâye.
avvker Hunter adındaki avcı uçağı Pazartesi öğleden sonra meydana inecekti, inmeğe kısmet olmadı, bir kamyonda getirdiler onu, tam 250.000 parça olarak; küçük bir arayıcı ordusunun geniş bir arazi üzerinde büyük bir özenle topladığı kırılmış, ezilmiş, bükülmüş parçacıklar halinde.
Bazısı büyük patlamanın sıcaklığı ve etkisiyle birbirine girmiş düğümlenmiş, erimiş, bazıları çok daha küçük, bir 25 kuruşluk kadar ve ilk bakışta anlamayan biri için değersiz bir süprüntü yığınından başka bir şey olmayan bu parçalar İngiliz Hava Kuvvetlerinin Farnborough’-daki Kazaların Sebeplerini Araştırma Dairesinin büyük hangarı içinde yere yayıldılar. Fakat bu araştırma işiyle uğraşan şubenin şefi ve uçak kazalarıyla ilgili konularda büyük bir uzman olan Fred Jones için her ufak parça polis romanlarındaki ip uçlan gibi değerliydi. Uygun şekilde bir araya getirildiği takdirde bu ufacık parçalar gerçi suçun kimin tarafından yapıldığını meydana çıkaramazlardı, ama ııeyiıı bu ku/.ayu sebep olduğunu gösterebilirlerdi,
tik önemli bilgiyi veren, avcı uçağı hava sürat saatinin kadranını teşkil eı bükülmüş metal bir disk (yassı levha) Patlamanın etkisiyle âletin camı kirili içeriye siyah boyalı kadranın üzerine lerek onun üstünü çizmiş ve boyasını zımış, yalnız âletin ibresinin örttüğü mın boyası bozulmamış. Buradaki i bir gölge uçağın parçalandığı anda I nin saatte 600 mil (960 km.) olduğı gösteriyordu. Kazaları araştırma ile il 25 senelik meslek hayatı Fred Joncs’i alanda dünyanın en ünlü uzmanlarını biri yapmıştır, o her sene dünya her tarafındaki birçok uçak kazaları uğraşır. Geniş tecrübesi yüzünden < yalnız çözülmesi güç işler verilir. Ko ların güçlüklerine rağmen o tam ceval ortalama dört hafta içinde verebilecek tahmin eder. Hattâ bazan sonuç bir saniyede tamamdır, Whirlwind helik terinde olduğu gibi. Bu helikopterin i çaları getirildikleri taşıttan indirilir iı rilmez, o pervane kanatlarından biri: materiyal yorgunluğundan ileri gelen çatlak uörıııiiştü.
Olağanüstü bir ka/.iiııııı sebebinin bu Ilınması hazan üç ay kadar sürebilir. Bir seferinde onu bir meteor avcı uçağının tasnif edilmiş 100.000 kırık ufak parçasını incelemeğe gönderdiler. Yardımcıları ile beraber o hemen hemen bütün uçağı kalıplar üzerinde yeniden yaptı, fakat bir türlü kazanın sebebini bulamıyordu. Sonunda «suçlu» yu bu sahifedeki bir noktanın büyüklüğündeki bir toz parçasına kadar inceledi : «jet bakışımsız (asimetrik) bir iniş yapmış —iki motorundan yalnız biri çalışmış— bir motor stop etmişken, öteki bütün gücü ile işlemeğe devam etmiş. Bir toz parçası yakıt sistemindeki bir sübapı tıkamış ve ikinci motora yakıt gitmesini de engellemişti.»
Kazaların sebebini araştıran uzmanın yalnız yüksek derecede teknik bilgi ve kabiliyete, her çeşit ve tip uçak hakkında malûmata ve hattâ muazzam bir mühendislik know-how’una (ihtisas bilgisine) sahip olası kâfi değildir, onun Sherlok Holmes’e özgü bir dedektiflik kabiliyeti olması da şarttır. Dehanın eski tarifi
— yüzde 90 ter, yüzde 10 ilham— uçak kazalarının incelenmesi için de pek güzel uygulanabilir. Önsezi belki bir cevap ileri sürebilir, fakat yalnız bütün ayrıntıların dikkatle, teker teker gözden geçirilimesi, bütün bilimsel çalışmalarda lüzumlu olan metodik yaklaşmanın burada da karışık problemlere uygulanması, böyle bir önsezinin resmî bir rapora girebilmesini tam olarak sağlayabilir.’
Bunun iyi bir misâli durmuş bir kol saatidir. Bir uçak denize düştükten sonra <>len pilotun saati yelkovan ve akrebi durmuş olarak bulunmuştu. Şimdi polis romanlarını okumayı seven herkesin bildiği gibi bu muhtemelen kazanın olduğu anı gösteriyordu. Fakat bu tahmin kazayı inceleyen uzmanlar için yeter derecede doğru değildi. Herşeyden önce saat büyük bir dikkat ve özenle açılarak parçaları çıkarıldı ve bu yapılırken her aşama ayrı avn fotoğrafa alındı. Esaslı bir incelemeden sonra saatin başka bir sebepten değil, tamamiyle patlamanın etkisiyle durduğu tespit edildi.
Fakat bu da yeterli bulunmadı, tik önce saatin parçalandığı zaman sahibinin daha uçakta olup olmadığı üzerinde duruldu ve uçakta olduğu anlaşıldı, sonra oıuı tanıyan tayyareci arkadaşlarına so-nılmak suretiyle karakteri üzerinde ince-lemeleı yapıldı, Acaba o saatini daima lam aynımda Ilıtmağa öncin veıeıı biı im ı.m,II ı Onun dikkatli ve İlil* bil
adam olduğu anlaşıldı. Ve ancak bililin bu incelemeler yapıldıktan sonra dııran saatin gösterdiği vakit bir delil olarak kabul edildi.
Bir uçak kazasını incelemeğe çağrıldığı vakit Fred Jones’in yaptığı ilk iş uçak enkazının izlerini etüd etmektir. Parmak izleri gibi kazalar da birbirlerine benzemezler ve her vaka akla, hayâle gelmeyen değişiklikler gösterir. Eğer bir uçak havada parçalanırsa, parçaları çok geniş bir arazi üzerine yayılır. Bazı enkaz izleri kilometrelerce uzaklara kadar giderler. Kazaya sebep olmayan, fakat Lon-dradan New York’a giderken yola düşen ve uçak yerine vardıktan sonra yapılan muayenede eksik olduğu anlaşılan bir parça sonradan Londra’dan hayli uzakta Gal Eyâletinin dağlık bir arazisinde bulundu.
Enkazın izinden bir plân çizilir ve
— eğer herşey tam giderse— bundan parçaların uçaktan ayrılış sırası belirlenir. Prensip oldukça doğru ve mantıkîdir. Eğer bütün parçalar aynı rüzgâr direnci ile karşılaşmışlar ve aynı hızla düşmüşlerse, içlerinden hat boyunca en uzakta olanlar ilk kopan parçalardır. Pratikte bu basit kalıp birçok değişik faktörler yüzünden karma karışık olabilir, fakat genellikle tecrübe ve düşen muhtelif şekildeki cisimlerin düşüş dereceleri ile ilgili toplanmış, kaydedilmiş bilgiler sayesinde normal olmayan düşüşleri de bu sıraya sokmak kabil olur. Eğer hiç bir enkaz izi yoksa ve bütün uçak bir yere düşmüşse, bu ziyadesiyle önemli bir anlam taşıyabilir, çünkü bir anda çok sayıda ihtimal ortadan kalkmış olmaktadır. Fakat kaza :n-celeyici bütün parçaları yine teker teker gözden geçirmek zorundadır. O burada iki problemle karşılaşır: Kurtarmaya gelen ekip tarafından önemli ip uçlarının dağıtılması ve hatıra toplayıcıları tarafından esaslı parçaların bilinmeden götürülmesi.
«Kara kutu» adı verilen ve uçağın uçuşu sırasında uçuşla ilgili her türlü bilgiyi teype alan bir cihazın hayatî önemi vardır ve onun tam olarak ele geçmesi için harcanmayacak hiç bir çaba yoktur. Bu ses kayıt cihazlarının zırhdan yapılmış kutuları o kadar sağlam ve kalındır ki yangın ve patlamalara karşı içlerindeki teypi korurlar —fakat bıı/.en koıııvıuııtı ılıkları da olur. Biı olııyıla tıııi^tıliı llaı kırılmış biı kaıa kulınlım çıkan
emekler somunla kaydedilen bilgileri buldular.
Bazen düşen uı;;ıjiııı leypi olmayabilir, bazı hallerde de hem kara kutu, hem de enkazın önemli bir kısmı bir daha ele geçemeyecek şekilde yok olabilir; uçak, içerisinde inceleme yapılamayacak kadar yabanî ve karışık bir araziye veya denize düşebilir.
Hattâ öyle olaylar da olmuştur ki, uçak tamamile ortadan kaybolmuştur. Bazan da görgü tanıkları uçağın denizde veya karada düşmüş olduğu yeri noktası noktasına tarif edebilmişlerdir. Buna rağmen yine de oldukça büyük güçlüklerle karşılaşılabilir. Denizin derinliği kurtarma ekiplerinin çalışmasını engelleyecek kadar çok olabilir. Meselâ birkaç yıl önce Akdenizdeki Comet G-Arco faciasında uçak parçaları 3000 metre denizin dibine batmıştı veya parçalar çok geniş bir alana yayılmış da olabilirler.
1959 da Viktor 2 bombardıman uçaklarının bir prototipi İrlanda Denizi üzerinde kaybolmuştu. Bunun sebebini anlamak İngiliz havacılığı için hayatî bir sorun idi, onun için derhal kurtarma ekipleri yola çıkarıldı. Başlarında hava kuvvetlerinin ve donanmanın uzmanları bulunan 16 özel surette donatılmış balıkçı kayığı çok dalgalı bir denizde 150 metre kadar derinlerden uçağın parçalarım toplamağa muvaffak oldu. Özel surette yaptırılan tırmıklar kullanılarak en ufak parçalar bile ağlarla toplanabildi. Fakat ilk parçanın ele geçirilmesinden, kesin bir hüküm vermeğe yetecek sayıda parça (tamamın dörtte üçü) toplanmeaya kadar, tam sekiz ay geçti. Bunların yardımıyla, ki onlar yine de tam değildiler, inceleyiciler Victor’-un patlamanın başlamasından çok önce parçalandığını tespit etmeğe muvaffak oldular ve uçaktaki görevlilerin düşmeğe mahkûm olan bu uçaktan kurtulmak için çaba gösterdiklerini tespit ettiler.
Bazen de, enkazın tamamile ele geçmesi halinde işin çok uzamaması için kestirme yollar bulmak gerekir. Böyle bir olay, ki belki hava kazaları inceleme tarihinde bir klâsik sayılabilir, 1950 lerin ortalarında vukua gelen Comel facialarıydı. Ocak 1954 te bir Comet uçağının İtalya kıyılarındaki Elba adasının üzerinde alevlerle yanarak düştüğü görüldü. Derhal kurtarma ekipleri işe sarıldılar. Bütün Comet filosu yemden gözden geçirilmek ve tadil edilmek üzere uçmaktan alako-mıldu. İkinci bir Coınei de daha havalan-
masından çok az bir zaman sonra müştü. Bundan bulunan şeyler birkaç tuk yastığı ve yağlı bezlerdi. Elba t1 lanndaki enkazın bulunmasına raftın bitmiyordu, her iki olayın esraı r sinin çabukça çözülmesi gerekiyordu tün bir Comet filosunun geleceği vr liz havacılığının prestiji tehlikede i<
Kaza uzmanları bilinen verileri den incelediler ve her iki kaza aıa bazı benzerlikler buldular. Her iki o da herhangi bir radyo mesajı alımı ve Romadan kalktıktan 30 dakika : tam en yüksek noktaya varılır varı uçak birdenbire ortadan kayfooluvcı Bu ve daha başka verileri göz öııiimİ mak suretiyle ancak bir tek açık la ı duruma uyabileceği anlaşıldı : bıı kabin metalinin- yorulması.
Bu teorinin gerçek olup olma bulmak için uçak kazaları incelenil hinde yapılan en ince ve uzun der den biri ele alındı. Tam bir Comet
250.000 galonlıık (1150 metreküp)
gereken basıncı saftladıftı muazzam lılı ıo /ervarın içine sokuldu. Kanatlar esnek kollukların içinden dışarıya çıkarıldılar ve özel krikolarla aşağı yukarı hareket ettirildiler. Saatler ve günlerce test devam etti, uçağın normal bir hava seferinde karşılaşacağı bütün basınç ve hareketler her bakımdan aynı şartlar altında uygulanıyordu. Teorinin tıpa tıp doğru olduğu lıcmen hemen âni olarak basınç kabininin 20 foot karelik (yaklaşık 1,86 metre karelik) bir alanının çatlayarak dışarıya fırlamasıyla dramatik bir surette ispat edilmiş oldu. Tabiî böyle bir şeyin havada olması müthiş bir patlama ile sonuçlanırdı.
Bu deneysel hüküm, sonradan Elba dolaylarındaki enkazda, radyo pusulası için kullanılan çatı penceresinde bir yorgunluk çatlağı bulununca tam olarak ispat edilmiş oldu.
Çok defa enkazın bükülmüş, birbirine geçmiş, erimiş parçaları bir uzmana çok esaslı ve geniş bilgi verecek niteliktedirler. Patlamanın tesiriyle kilitlenmiş bir hidrolik kriko uçak kanatçıklarının işletilmiş olduğuna delildir. Bir türbinin pervanelerinin patlamada döküm mahfazaya takılarak kırılması, kaza sırasında diskin döndüğü anlamına gelir. Denize düşen enkaz. arasında bir kanat volanı bulununca, üzerinde tekerlek parmaklan ve ispit izleri görüldü ve sonra bunların bir uçak tekerleğine kalıp gibi uydukları tespit edildi. Bu, kazanın meydana geldiği sıratla alt takımın geri çekildiğini ve kanadın denize başaşağı çarptığını göstermiş oldu.
Cometin Elba’da bulunan kuyruğunun bir kısmı gazete kâğıdı ile kaplanmıştı. Kâğıt metale öyle bir kuvvetle çarpmıştı ki tuzlu suda uzun süre kalmış olması bile onu metalden ayıramamıştı. Enkazın
luıyku lılı parçasında da metal Hind patasının açık izi vaVdı. Bütün bunlar kuy-ı ıık kısmının kopmasından önce kabinin hlı İMiııtba gibi patlamış olduğunu gösteren işaretlerden yalnız ikisidir.
DUşıııliş uçakların enkazını incelerken uzmanlar en modern cihazlardan faydalanırlar. Bir mikroskopa bağlı kapalı devre bir televizyon sistemi, küçük parçalan kolayca ve onlara herhangi bir zarar vermeden incelemek imkânını verir. Eski teknikler de tekrar kullanılmak için yeniden İncelenmektedir. Hayatî önemi olan kara kutunun daha kolay ve çabuk bulunabilmesi amacıyla sırf bu görev için yetiştirilmiş köpekler kullanılmaktadır. Bunun için her kara kutuya, içinde özel kokulu bir sıvı bulunan, bir cam kapsül konulmakta ve köpekler bu kokuyu kolayca seçebilmektedirler. Patlama anında cam kapsül kırılacak, içindeki kokulu sıvı etrafa yayılacak ve böylece köpeklerin onu bulması sağlanmış olacaktır.
Fakat bütün bu «hokkabazlıkların» şüphesiz çok faydalı olmasına ve gittikçe daha karışık cihazlara ihtiyaç duyulmasına rağmen, sonunda esrar perdesini yırtan baştaki adamın, becerikliliği, tecrübesi ve sebatlılığıdır. Bu sayede projede veya yapımda bulunabilecek bir zayıf nokta bunun düzeltilmesine sebep olacak ve böylece havacılığın hem daha emniyetli olmasını, hem de gelişmesini sağlayacaktır.
Uçak kazalarını incelemeK üzere Almanya’ya, Danimarka’ya, Kanada’ya, Amerika ve Japonya’ya giden Fred Jones kullanacağı ulaşım dalı hakkında hiç bir zaman kararsızlık göstermez.
«Ben her zaman uçakla seyahati tercih ederim.» der.
SCIENCE IN ACTION’dan