ÜSKÜDAR PADİŞAH SARAYI VE FENERBAHÇE KÖŞKÜ
Dördüncü bölge, Ayasofya Kilisesi’nin batısından başlayarak birinci ile ikinci tepe arasındaki vadiyi içine alır, Haliç’e kadar uzanırdı. Kapladığı alan içinde, Sarayburnu’ndan itibaren ilk iskele olan Yalıköşkü İskelesi (Scala Timasi) ile Augusteon vardı. Fakat eğer ikinci bölge, yazarların anlattığı gibi Augusteon Meydanı’nda vaktiyle kurulmuş olan binaların hepsini kapsıyorsa, Augusteon kelimesinin metinlere yanlışlıkla girdiği açıktır; meğer ki yazar bu meydanın batı kısmını kastetmiş olsun. Zaten Ayasofya Kilisesi ile civarının Justinie’nin imparatorluğu zamanında tekrar inşasından sonra bu meydan artık Augusteon adıyla anılmaz oldu. Milliaire d’or, başlangıcı, sonu ve bu bölgenin ayrılmamış kısmı olarak sayılması sebebiyle Labart’ın plânında gösterildiği gibi, Augusteon’un ortasında bulunmayıp Ayasofya’nın batısında Zuxippe Hamamla- rı’nın kuzeyinde ve Divanyolu’nun başlangıcında bulunurdu ki bu durum, Kitâbü’l-Merâsim’in ifadelerine de tamamen uygun düşüyor. Adı geçen kitabın tariflerine göre Milliaire,77 Ayasofya ile sarayın doğrudan doğruya yolu üzerinde değildi. Alaylarda Ayasofya’nın son cemaat yerinden Milliaire’in kemerleri altından geçmek gerekirdi. Bunun gibi, anılan Forum’dan saraya geri dönüleceği zaman da Augusteon’a ve saray kapısına gelmeden önce yine Milliaire’den geçilmesi lâzımdı. Ste. Marie Chalcopratienne’dan78 saraya giden yolda, Ayasofya’ya uğramaksızın yine Milliaire’den geçilirdi. Ayasofya’dan saraya geçmek için imparatorların Ayasofya Kilisesi’nin güney tarafında bulunan Bi’ri Mukaddes’ten79 çıktığını Kitâbü’l-Merâsim kesin bir surette yazıyor. İmparator, Forum Kostantin yolunu kullandığı zaman, Ayasofya Kilisesi’nin son cemaat yerinden (Narthex) ve batı tarafındaki kapılarından (Sakalar Çeşmesi’ne, tramvay yoluna bakan büyük kapılardan) çıkardı. Labart’ın Augusteon Meydanı’nda gösterdiği Les Chalcopratia ile Meryem Ana Kilisesi, Ayasofya Kilisesi’nin kuzeyindeydi. Bandori’nin Anonim’ine göre Bizans’ın etrafına yapılan ilk hisar, Haliç üzerinde St. Eugene Kapısı yakınından (Yalıköşkü Kapısı, Demirkapı hizasında, tren hizmetlerinin günümüzde kömür deposu olarak kullanılan yerindeydi) başlar ve Strategion ile Achilleon Hamamları (Thermes d’Achille) ve Chalcopratieler yoluyla Milliaire’e kadar çıkardı. Kitâbü’l-Merâsim, Forum Kostantin’de olan Ste. Marie’ye ulaşmak için takip edilen yolu anlatırken diyor ki: “İmparator, Lausus Sarayı yakınındaki (günümüzde mevcut olan mehterhane binasından Binbirdi- rek’e, Peykhane tarafına doğru uzanan sahaydı) Divanyolu’nu terk ederek sola (kuzeye doğru), Chalcopra- tieler’e doğru inerdi.” Novgorodlu Antuan, bu cümleleri doğrular bir şekilde diyor ki: “Üzeri kapalı dehlizlerin altından Ev- bulus Revakları Hipodrom tarafına giderken sol tarafta Hazret-i Meryem Kilisesi’ne rastlanır ki bu mabette, Hazret-i İsa’nın havarileriyle yediği son yiyeceğin konduğu mermer sofra korunmaktaydı.” Bu yazılanlardan Soğuk Çeşme Kapısı’nın karşısındaki Zeynep Sultan Camii’nin, Ste. Marie – Chalcop- ratie (Eglise de Notre – Dame Chalcopratienne) Kilisesi’nin yerinde bulunduğunu anlıyoruz.80 Labart’ın ifadesine göre, imparator bu küçük mabette ibadet ettikten sonra, ahşap bir merdivenle Ayasofya Mabedi’nin Catehumens’una81 çıkarmış. Hâlbuki, Kitâbü’l-Merâsim’de, imparatorun Ste. Marie Chalcopratia’dan Sa- ray-ı Kebîr’e geçişinden bahseden yazılarında Ayasofya’nın Catehumenuslarından bahis olmayıp, aksine, Ste. Marie Kilisesi’nin Catehumenuslarıyla bu mabedin çeşitli kısımlarını birbirine bağlayan ahşap merdivenden söz edilir. İmparator, ahşap merdivenle Ste. Marie’nin Catehumenuslarından kapıya iner, orada atına biner ve Milliaire’in kemerleri altından geçerek sarayına giderdi. Milliaire d’or’a bakılırsa, Apostolos Kilisesi’nin yeri Kitâbü’l-Merâsim’de oldukça açık bir şekilde belirtilmiştir. Adı geçen kitap diyor ki: “Şehremini Perhiz-i Kebîr’in son pazarında (Fete des Rameaux)82 Aya- sofya’dan Ste. Romanos Kilisesi’ne giderken, Milliaire’in kemerleri altında maviler ve Ste. Apostolos Kilise- si’nde yeşiller tarafından ve Forum Kostantin’e yakın bir yerde bulunan mahkemenin civarında tekrar maviler tarafından selâmlandı.” Bundan dolayı bu dördüncü bölgenin kısa bir güzergâhta, Divanyolu ile sınırlandırılmış olması gerekiyordu ki, o da Milliaire ile St. J. Apötre Diippium güzergâhıdır.83 Bu bölge, eğri bir çizgiyle Bassilique d’llus ile Nympheum’u (İhtimal ki, Ayasofya’nın son cemaat yerinin karşısındaki çeşmeyle su terazisidir. Sakalar Çeşmesi olacak) ve Chalcopratiaları içine alarak Timasus İskelesi’ne kadar Haliç’e inerdi. Bu bölgeyi, ikinci bölgeden, Sarayburnu Tepesi ile (Akropol) Bizans dönemi eserlerinden olan sur ayırırdı. Bu sur hâlâ mevcuttur ve eski tıbbiye okulu dairesinden başlar, Çinili Köşk’ü içine alarak Soğuk Çeşme Kapısı’nın güneyinde eski sarayın suruyla birleşir (Soğuk Çeşme Kapısı’nın karşısında merhum Masraf Nazırı Haşan Paşa’nın konağının altında bu surun temelleri mevcuttur.) Zikredilen sarayın surunun ötesinde Ayasofya Mabedi’nin temellerini kucaklayarak yoluna devam ile adı geçen mabedin son cemaat yerine yakın bir noktada yolun altında kaybolur. Milliaire dor’u işte buraya koymak gerekiyor ki, Codinus’a ve Bandori’nin Anonim’ine bakarak, vaktiyle eski Bizans’ın kara tarafında bir kapısıydı.84 Millius’un mükemmel şekilde hazırlanmış ve süslenmiş çarşısıyla saray kapısı da bu bölgedeydi. Bu çarşının içinde bakırdan yapılmış, büyük ve sanatkârane bir saat vardı. Etrafı mermer sütun ve kemerlerle çevrili olan saray kapısına, özel gün ve vakitlerde hatiplerle dava vekilleri toplanır; konuşmalar yapılır, davalar görülürdü. Ayasofya Mabedi yapılmadan önce bu çarşının yerinde geniş bir meydan vardı ki, kısmen dördüncü bölgenin sınırları içinde yer alırdı. Bu meydan (Forum), Büyük Kostantin tarafından Augustee He- lena’nın adına izafeten Augusteon (Ayasofya Meydanı’dır) olarak adlandırılmıştır. Bu binalardan başka, Justinianus’un büyük bir sütunu, muhteşem taklar, üzeri yaldızlı bakır levhalarla kaplı dış avlusu, İmparator Sarayı’nın St. Teologos adına yapılan kiliseyle kütüphanenin bulunduğu Bazi- like (= Basilike, Vaziliki) denilen yet85 (Yerebatan’da Esad Efendi Kütüphanesi ve civarı) ve günümüzde Yerebatan denilen Büyük Kostantin’in muhteşem ve geniş sarnıcı da bu bölgedeydi. Kostantiniad’ın rivayetine bakılırsa, Ayos loannes Theologos Kilisesi86 harap olup fetihten sonra, yeri Arslanhane olarak kullanılarak 1809 yılına kadar ayakta kalmıştı. Bu bölgede otuz iki sokak, üç yüz yetmiş beş ev, dört çarşı vardı.